Muğla’nın Fethiye ilçesine bağlı Yeşilüzümlü Mahallesi’nde yapılmak istenen krom tesisine verilen ÇED gerekli değildir kararı, Muğla 2. İdare Mahkemesi tarafından bilirkişi raporu dikkate alınarak iptal edildi. Dağ Taş Aş Bizim Platformu, karara ilişkin açıklama yayımladı.
Muğla’nın Fethiye ilçesine bağlı Yeşilüzümlü Mahallesi’nde, Eti Elektrometalurji A.Ş tarafından yapılmak istenen krom eleme tesisi projesi için 4 Mart 2022’de Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreci başlatılmıştı. Bu kapsamda hazırlanan Proje Tanıtım Dosyası’nı (PTD) Muğla Valiliği, projeyi uygun bularak 3 Ağustos 2022’de ‘ÇED gerekli değildir’ kararı vermişti.
Bunun üzerine Dağ Taş Aş Bizim Platformu üyeleri, Fethiye Ekolojik Yaşam Derneği (FETDER) ve Yeşilüzümlü’de yaşayan yurttaşlar PTD’nin eksik olarak hazırlandığı gerekçesiyle ÇED gerekli değildir kararına karşı Muğla Valiliği’ne dava açmıştı.
Muğla 2. İdare Mahkemesi; 14 Mayıs 2024’te davayı, 15 gün içinde Danıştay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle reddetmişti. Danıştay, bilirkişi raporundaki tutarsızlıklar ve tarafların itirazlarının yeterince karşılanmaması gerekçesiyle idare mahkemesinin ret kararını oy çokluğuyla bozmuştu.
Dava kapsamında, bölgede 15 Mayıs 2025’te ikinci defa keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmıştı. Muğla 2. İdare Mahkemesi, 9 Ekim 2025’te bilirkişi raporunu dikkate alarak proje için verilen “ÇED gerekli değildir” kararını iptal etti.
Gündem Fethiye, Mahkeme kararı metnine ulaştı. Mahkeme kararındaki bilirkişi raporunda; ziraat mühendisi, orman mühendisi, çevre mühendisi, jeoloji mühendisi, maden mühendisi, harita mühendisi ve biyoloji değerlendirmeleri yer aldı.
Bilirkişi raporunda yalnızca maden mühendisliği ve ziraat mühendisliği açısından yapılan değerlendirme sonucu projenin uygun olduğu belirtildi.
“BİTKİ, HAYVAN VE DİĞER CANLI TÜRLERİNE TELAFİSİ MÜMKÜN OLMAYAN OLUMSUZ ETKİLERİNİN OLABİLECEĞİ KANAATİNE VARILMIŞTIR”
Biyoloji açısından yapılan değerlendirmede ise PTD’de yer alan “Flora-Fauna Envanteri” kısmındaki flora ve faunaya yönelik çalışmaların 2022’nin Şubat ayında yapıldığına dikkat çekilerek, şu ifadeler kullanıldı:
“Bir alanın flora ya da faunasını belirlemek için seçilen en kötü mevsim kış mevsimi ve özellikle Şubat ayıdır. Çünkü kış mevsiminde bitkiler kendilerini korumak için büyük bir çoğunluğu yapraklarını döker, fizyolojik faaliyetlerini minimuma indirirler. Aynı şekilde hayvanlarda ya kış uykusuna yatar ya da yuvalarında havaların ısınmasını beklerler.”
Diğer yandan, “Flora-Fauna Envanteri” kısmında bulunan flora listesinde; bölgede en yaygın olarak bulunan ve tipik Akdeniz elementini oluşturan, yaz-kış her mevsim bölgede karşılaşabilecek bitki türlerinin hiçbirinin listede olmadığı vurgulandı.
Dosyada, flora kısmının yetersiz olduğunun belirtildi. Proje alanı için uzman kişilerden oluşan “Ekosistem Değerlendirme Raporu” hazırlanmasının gerektiği ifade edildi.
Ayrıca, proje sahasında Uluslararası Doğa Koruma Birliği’nin (IUCN) değerlendirmesine göre Kırmızı Liste’de “Hassas” (VU) kategorisinde yer alan Üveyik kuşunun gözlendiği belirtildi. Değerlendirmede, “Ülkemizde özellikle maki ile maki-orman kesişim noktalarında yaygın olarak yaşayan bu kuş, habitat bozulmalarından yüksek oranda etkilenebilmektedir” denildi.
Proje alanının, Muğla Arısı Gen Koruma Bölgesi sınırlarına çok yakın olduğu ve mutlaka koruma tedbirlerinin alınması gerektiğinin altının çizildiği raporda, şunlar aktarıldı:
“Proje alanının ekolojik bir birliktelik oluşturduğu ve zengin bir biyoceşitlilik yapısına sahip olduğu, bu sebepten ekosistemlerin devamlılığı ve ekolojik dengenin bütüncül olarak korunması gerektiğinden yapılacak olan işletmenin biyolojik olarak canlıların yaşadığı habitata ve bu habitatta yaşayan bitki, hayvan ve diğer canlı türlerine telafisi mümkün olmayan olumsuz etkilerinin olabileceği kanaatine varılmıştır.”
OLASI AFETLERDE ALINACAK MÜHENDİSLİK ÖNLEMLERİ DOSYADA MEVCUT DEĞİL
Jeoloji mühendisliği değerlendirmesinde; proje hazırlık doyasında, dava konusu proje alanında; yeraltı suyu sondajı açılmayacağının, Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği’ne uyulacağının ve atıkların yeraltı suyuna zarar vermeyecek yöntemlerle bertaraf edileceğinin beyan edildiğini dikkat çekti.
Yurttaşlar, bu konu hakkında 15 Mayıs’ta yapılan bilirkişi keşfinde proje planında; taşınan kromun, taşıma suyuyla yıkanacağının söylendiğini fakat krom için ayrılan suyun nerede depolanacağının detaylı olmadığının altını çizmişti.
Jeoloji mühendisliği değerlendirmesinde de benzer şekilde proje sahasına yakın alanlardaki DSİ, MUSKİ, İller Bankası ve yurttaşlara ait ruhsatlı su sondajı kuyularının, doğal su kaynaklarının varlığı; proje alanına olan uzaklarının ve projeden olası etkilenme durumlarının proje hazırlık dosyasında olmadığı vurgulandı.
Dosyada, Üzümlü Mahallesi’nin mevcut durumda kullanım suyunun bölgede yaşayan yurttaşlara yeterli olup olmadığının ve işletme sahasının kullanıma yetecek ilave su rezervi olup olmadığına dair çalışma ve değerlendirmenin yer almadığı belirtildi.
Ayrıca, bölgede 7.1 büyüklüğündeki bir deprem etkisinde; zenginleştirilmiş cevher yığınlarının ve atık sahasında depolanan maden atığı yığınlarının, dinamik koşullardaki stabilitesinin nasıl sağlanacağı konusunda dosyada bir çalışmanın bulunmadığı ifade edildi.
Yoğun yağışlı mevsimlerde ise pasa sahasındaki atık yığınlarının makaslama dayanımının azalacağının belirtti. Bunun sonucunda maden atığı pasa yığınlarında, atık havuzunda ve cevher yığınlarında meydana gelebilecek heyelanlar sonucun yığınların kayarak, vadi içlerine ve yerleşim yerlerine taşınmasını önlemek için alınacak mühendislik önlemlerinin dosyada mevcut olmadığı vurgulandı.
“PROJE ALANINDA YAPILACAK FAALİYETLERİN ÇEVREYE ZARAR VERMEMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR”
Çevre mühendisliği açısından yapılan değerlendirmede, çevresel riskler nedeniyle “ÇED gerekli değildir” kararına temel oluşturacak PTD’deki, teknik verilerin ve hesaplamaların eksik işlem nedeniyle yetersiz olduğunun altı çizildi.
Orman mühendisliği açısından yapılan değerlendirmede, alanda; verimli kapalı orman alanlarının yoğun olduğunun gözlendiği ve orman örtüsü içerisinde kızılçam ağaçlarının baskın olduğu vurgulanarak şu ifadeler kullanıldı:
“Proje alanında yapılacak faaliyetlerin çevreye zarar vermemesi mümkün değildir. Alanda faaliyet sonrası tahrip edilecek örtü ve kesilecek ağaçların bu bilgi ve metotlarla yeniden geri kazanımı bilimsel olarak mümkün değildir.”
PTD’de detaylı bir restorasyon projesinin olmadığına dikkat çekilen değerlendirmede, proje alanının tamamının orman alanlarında kaldığı ve dosyada yer alan yangın önlemlerinin, olası bina yangınlarında alınacak tedbirlerden oluştuğunun altı çizildi.
Orman yangınları riskinin ve mücadeleyle ilgili planlamanın bulunmamasını “büyük bir eksiklik” olarak değerlendirildi.
“BU BİR ‘DUR’ DEMEKTİR”
Dağ Taş Aş Bizim Platformu, bugün (8 Kasım) “Kazandık” başlığıyla yayımladığı açıklamada; Mahkeme kararına ilişkin şu ifadeler kullanıldı:
“Bu dava, yalnızca bir hukuki mücadele değildi. Bu; bir toprağın yaşam hakkı için, bir derenin suyu için, bir arının kanat sesi için verilen emekti. Bir sabır, bir inanç, bir dayanışma hikayesiydi.
Bilirkişiler, defalarca yazdıklarımızı doğruladı: Bu proje, eksik incelemelerle hazırlanmış, ekolojik dengeleri tehdit eden, arılardan ormanlara kadar tüm yaşamı etkileyecek riskler barındırıyordu. Jeolojik riskler göz ardı edilmiş, flora çalışmaları kış ortasında yapılmış, arıcılık faaliyetleri yok sayılmıştı.”
Açıklamanın devamında, “Bu bir ‘dur’ demektir. Talanın, hoyratlığın, göz ardı edilmiş yaşamın karşısına dikilmiş bir duruştur” denildi.
“ARTIK YETER, YÖREMİZDE YENİ BİR MADEN PROJESİ İSTEMİYORUZ”
Avukatlara, bilim insanlarına, keşif günlerine katılan yurttaşlara ve tüm destekçilere teşekkür edilen açıklamada; şunlar aktarıldı:
“Bu artık son olsun. Kaç defa durdurduk bu kötü çalışılmış projeleri, kaç defa bilim ve hukuk bizim yanımızda oldu. Artık yeter, yöremizde yeni bir maden projesi istemiyoruz. Bölgemiz madencilik faaliyetlerine kapatılsın.”
“Bu toprağın sesi biziz ve bu sesi, hiçbir çıkarın gürültüsüne boğdurmayacağız” denilen açıklamada; Nif, Yayla Koru ve Karanfilli Yaylası’nda yapılmak istenen ‘Krom Ocağı’ projesine dikkat çekildi.
Açıklamanın devamında, şu ifadeler kullanıldı:
“Nif’te yapılmak istenen maden için de aynı kararlılıkla, aynı dayanışmayla, aynı inançla savunacağız. Kötü hazırlanmış, çalışılmamış dosyalarla, başvuranın taahhütlerine bırakılmış, ÇED yönetmeliğini yandan dolaşan küçük uyanıklıklarla hazırlanmış, yapılırsa tüm doğal varlıklarımızı kaybetmemize yol açacak, tüm yerleşik halkı işsiz, aşsız bırakacak projeleri her zaman takip edeceğiz.”
Mücadelelerinin yalnızca bir savunma olmadığının, aynı zamanda bir çağrı olduğunun vurgulandığı açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
“Gözünü Fethiye’nin dağlarına, derelerine, zeytinliklerine diken herkese sesleniyoruz: Bu topraklar yalnızca bize ait değil; kuşların göç yoluna, arıların emeğine, çocukların geleceğine emanettir. Kazmayla, dinamitlerle değil; saygıyla, bilgiyle, merhametle yaklaşın bu topraklara. Çünkü doğa, kendisini sevene daima cömerttir ama hoyratlığa asla boyun eğmez.”
NE OLMUŞTU?
Eti Elektrometalurji A.Ş tarafından yapılmak istenen proje için 4 Mart 2022 ÇED süreci başlatılmıştı. Bu kapsamda hazırlanan proje tanıtım dosyasını Muğla Valiliği uygun bularak projeye 3 Ağustos 2022 tarihinde ÇED gerekli değildir kararı vermişti.
Fethiye Ekolojik Yaşam Derneği (FETDER), Dağ Taş Aş Bizim Platformu ve Yeşilüzümlü’de yaşayan yurttaşlar, eksik olarak hazırlandığını savundukları proje tanıtım dosyası üzerinden verilen ÇED gerekli değildir kararına karşı Muğla Valiliği’ne dava açmış, dava kapsamında 20 Ekim 2022’de bölgede bilirkişi keşfi yapılması karar verilmişti.
Bu süreçte Gündem Fethiye, Yeşilüzümlü halkı ile neden projeye karşı olduklarını konuşmuş ve bir röportaj serisi hazırlamıştı.
Röportajların tamamına ulaşmak için buraya tıklayın.
13 Haziran 2023 tarihinde bilirkişi incelemesi yapılmış, bilirkişilerin raporu ise 12 Eylül 2023 tarihinde mahkemeye sunulmuştu. Raporun ardından 15 Ocak 2024 tarihinde davanın duruşması Muğla 2. İdare Mahkemesi’nde görülmüştü.
İlk bilirkişi raporunun mahkemeye sunulmasının ardından mahkeme, 18 Ocak 2024 tarihli kararında projenin maden mühendisliği ve çevre mühendisliği açısından yeniden değerlendirmesini ve ek rapor hazırlanmasını istemişti.
Bu raporda, maden mühendisliği bilirkişisi bölgede krom tesisine karşı olumlu görüş verirken orman mühendisliği bilirkişisi ise olumsuz görüş vermişti. Raporu inceleyen mahkeme, 7 Mart 2024 tarihinde verdiği kararda maden mühendisi bilirkişisinin raporunu yetersiz bularak yeniden rapor düzenlemesini istemişti.
Fakat Mahkeme, 14 Mayıs 2024’te, davayı Danıştay’a temyiz yolu açık olmak üzere reddetmişti.
Danıştay, bilirkişi raporundaki tutarsızlıklar ve tarafların itirazlarının yeterince karşılanmaması gerekçesiyle idare mahkemesinin ret kararını oy çokluğuyla bozmuştu.
Konuya ilişkin Dağ Taş Aş Bizim Platformu, 1 Haziran 2024 tarihinde Dünya Çevre Haftası’nda Yeşilüzümlü’de bir araya gelmiş ve hem bir şenlik düzenlemiş hem de “Haklıydık, kazandık” başlıklı bir açıklama yapmıştı.


Dağ Taş Aş Bizim Platformu, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, yeniden başlayan dava sürecinde Krom Tesisi’ne ilişkin yeniden keşif ve bilirkişi incelemesinin 15 Mayıs 2025 Perşembe günü yapılacağını duyurmuştu.
Diğer yandan, Dağ Taş Aş Bizim Platformu, 11 Haziran 2024’te change.org üzerinden “Yeşilüzümlü halkı Krom Eleme Tesisi istemiyor! Fethiye’nin suyu ve Muğla arısı tehlikede!” başlıklı bir imza kampanyası başlatmıştı ve 10 Mayıs 2025 itibarıyla en az 11 bin yurttaş kampanyaya imza atmıştı.
İmza kampanyasına ulaşmak için buraya tıklayın.
Dağ Taş Aş Bizim Platformu’nun çağrısıyla yurttaşlar, 15 Mayıs 2025’te bilirkişi keşfi için bir araya gelmişti. Alanda, bazı yurttaşlar arı kostümü giymişti ve sarı kantaron yağı, biberiye kurusu gibi yerel ürünlerin sergilendiği bir tezgah kurulmuştu.
FETHİYE KROM TESİSİ PROJE TANITIM DOSYASINDA ÇEVRE ETKİLERİ HAKKINDA NELER SÖYLENİYOR?
Proje tanıtım dosyasına göre, ÇED sahasının tamamı devletin hüküm ve tasarrufu altında olan ve orman sayılan alanlardan oluşuyor. Bölgede ise kızılçam ormanları hakim.
Dosyaya göre, proje alanında ya da çevresinde projeden etkilenebilecek mevcut arazi kullanımları (konut, bahçe, diğer özel mülkiyet, sanayi, ticari tesis, rekreasyon alanı, halka açık alan, tarım, ormancılık, turizm, madencilik ya da malzeme ocağı gibi) yok.
EN AZ 10 BİN AĞAÇ KESİLECEK
Dosyada projenin yapılması planlan yerin de yeşil alan kaybının çok olacağı bir yerde olmadığı iddia ediliyor fakat aynı raporun bir başka bölümünde ÇED alanında en az 10 bin ağacın kesileceği dile getiriliyor.


Diğer yandan, proje alanında ya da çevresinde projeden etkilenebilecek yüksek peyzaj ya da görsel değere sahip yerler veya özelliklerin olmadığı dile getiriliyor.
PROJE TANITIM DOSYASINDA ‘ARI’NIN ADI YOK
Proje tanıtım dosyasına göre, “Proje alanında yada çevresinde, projeden etkilenebilecek önemli ya da ekolojik açıdan hassas bölgeler (sulak alanlar, su kaynakları, kıyı bölgeleri, dağlar, ormanlar ya da ormanlık araziler gibi) yok.”
Konuya dair Gündem Fethiye’ye konuşan ve Yeşilüzümlü’de yaşayan Mimar Zeynep Ebru Aksoy ise bölge halkının arıcılıkla geçimi sağladığını söylemişti. Ayrıca bu bölgedeki arıların Muğla gen arısı olduğuna dikkat çekmişti.
Dosyada arıcılık ya da bölgedeki arı ırkına ilişkin ise herhangi bir ifade yer almıyor.


Proje tanırım dosyasının tamamını okumak için buraya tıklayın.
FETHİYE’NİN SEKİZDE BİRİ BÜYÜKLÜĞÜNDEKİ ALANDA MADEN İŞLETME RUHSATI 30 YILLIĞINA ŞİRKETE VERİLMEK İSTENİYOR
Proje Tanıtım Dosyası’nda Maden İşleri Genel Müdürlüğü tarafından 15 Mayıs 2017 tarihinde verilen işletme ruhsatının süresinin 15 Mayıs 2047, yani 30 yıl olduğu belirtiliyor. Ruhsat sahası içindeki ÇED alnının büyüklüğü ise 9,85 hektar.


Fethiye’nin yüzölçümü 875 kilometrekare, yani 87 bin 500 hektar. Şirkete verilen maden ruhsatı bölgesinin büyüklüğü ise 11 bin 239 hektar. Bu büyüklük Fethiye’nin yaklaşık olarak sekizde birine denk geliyor.


25 HEKTAR SINIRI NE ANLAMA GELİYOR?
Büyük ruhsat sahaları içindeki 25 hektarı geçmeden planlanan maden projeleri ise ÇED raporu hazırlamaktan kaçmanın bir yöntemi olarak eleştiriliyor.
ÇED Yönetmeliği’ne göre, “ÇED Raporu” hazırlanması gereken projeler ile “Proje Tanıtım Dosyası” hazırlanması gereken projeler ayrılıyor. Buna göre, ÇED Yönetmeliği’nin Ek-1 listesinde yer alan projelerin ÇED Raporu hazırlaması zorunluyken EK-2 listesinde yer alan projeler yalnızca Proje Tanıtım Dosyası hazırlar ve valilikler tarafından “ÇED gerekli değildir” kararı verilebilir.
Yönetmeliğe göre bir maden projesinin alanı 25 hektardan fazla olduğunda, bu projeye ÇED gerekli değildir kararı verilemez ve ÇED süreci işletilir. Madde, şirketlerin ÇED süreçlerine tabi olmamak için geniş ruhsat sahalarında 25 hektarın altında birden fazla proje tasarlayabilmeye imkan tanıması nedeniyle eleştiriliyor.
Ekoloji Kolektifi Derneği’nin hazırladığı ve bu ÇED süreçlerin daha anlaşılır hale getirmeyi amaçlayan Yurttaşlar İçin ÇED Süreci Takip Rehberi’ne ulaşmak için buraya tıklayın.












