Ne zaman güvenip sözlerine inandıysak karşılığında bir alicengiz oyunu ile karşılaştık. Maalesef yönetim kadrosunun en üst rütbesindeki başkanlardan yine yönetici ve karar verici en alt kadrolara kadar, kimin üzerinde takım elbise ve boyun bağı varsa bu ayak oyunlarına, kandırmacalara ve manipülasyonlara oldukça hâkim.
Sanırım bahsi geçen kurumlarda yönetici olabilmenin temel şartı oldukça iyi bir demagog olmak ve insanların yüzüne baka baka kolaylıkla yalan söyleyebilme ve manipüle edebilme yeteneğine sahip olmak. Üstelik bu yapılanlar bugünün “erdemleri” ve “iş bilmek” olarak kabul ediliyor.
AK Parti-MHP iktidarının getirdiği iyice yozlaşmış olan düzende nasıl küçük akıllılıklar, çaktırmadan götürmeler, tanıdıklara iş bağlamalar ve daha nice kurnazlıklar iş bilmek, uyanık olmak gibi “güzel” sıfatlarla nitelendiriliyorsa ve bunları yapan insanlar makbul insan olarak görülüyorsa, yerel iktidar da kötüyü örnek almış olacak ki yozlaşmışlığın, kibrin ve halktan kopukluğun belki de bugüne kadar Muğla’da gördüğümüz en çirkin biçimini görüyoruz. İlgili kurumlarda olup boynunda bağ olanların tek yetenekleri yanak okşayıp insan eylemek ve yine istenileni yapmak-yaptırmak olmuş.
Bildiğiniz üzere Deştin ve civar köylüler iki yıl boyunca verdikleri eşine az rastladığımız destansı mücadele ile “ÇOK PARTİLİ ÇİMENTO LOBİSİ”ne karşı büyük bir zafer kazandı. Ama çok partili çimento lobisi kendisine bir çıkış sağlamak üzere Menteşe ve Büyükşehir belediyelerinin imar planlarını iptal etmemesi, bir can simidi olarak imar planlarını kenarda tutması kararını verdi ve ilgili belediyeler, nedendir bilinmez, kendilerini halkın isteğini değil de lobi kararını uygulamakla yükümlü görüyor.
Çimentocular yaptığı ilk itirazda 1/1000 ve 1/5000 ölçekli “ENTEGRE ÇİMENTO FABRİKASI AMAÇLI” imar planlarını gerekçe gösterdi. Bu planlar durdukça onlara dayanak olacak, yaptıkları her itirazda bu planları gerekçe gösterecekler çünkü kalan tek tutar yönleri belediyelerin hayatı buna bağlıymış gibi savunmaya devam ettiği bu planlar. Neden savunduklarını anlamak ise çok zor(!).
Menteşe Belediyesi’nden bir önceki mecliste söz aldık. Başkan tarafından görevli gönderilen bir meclis üyesi plan iptali ile ilgili talebimizi, bizim heyetimizin de dahil olduğu bir çalışma ekibiyle Bakanlık görüşüne sunacaklarını belirtti. Biz de bu teklif üzerine o meclis toplantısında yapacağımız eylemimizi erteledik. Bizim heyetimizin de bulunduğu bir çalışma ekibiyle dedik çünkü Menteşe Belediyesi Meclis Üyesi Ferah Gümüş arkadaşımızın tabiriyle “yola bir çukur kazdık, yanında geçecek bir yer yok herhangi bir uyarı da koymadık, yolu da aydınlatmadık, çukur bütün yolu kaplıyor. Bu çukura insan düşme ihtimali var mı?” gibi bir soru sorma biçimi kullanacaklarından tedirgindik. Nitekim bu tedirginliği duymakta da haklı çıktık, Menteşe Belediyesi kendisine olan kurumsal güvenimizi bir kere daha boşa çıkardı ve defalarca heyet sözünü hatırlatmamıza rağmen bizi görmezden gelerek kendisi apar topar Ferah Gümüş’ün dediği biçimde soruyu sordu.
Yeni düzenin “erdemli üyeleri ve bürokratları” halka güzel bir gol girişiminde daha bulundu. Öte yandan Büyükşehir Belediyesi ise vermiş olduğumuz plan iptal talebi dilekçesine öyle bir cevap vermiş ki evlere şenlik. Üzerine dava bina edileceğini bildiği için sözlü olarak belirttiği gibi “iptal edemem benim yetkimde değil” de diyemiyor çünkü cevap yazılı olduğunda kaçış alanı kalmıyor, onun yerine Dadaizm akımını işine geldiğince benimsiyor.
Başlığa dönüp bakalım. Dadaizm Birinci Dünya Savaşı sırasında ortaya çıkmış, savaşın ve sistemin anlamsızlığı üzerine inşa edilen, bütün diğer akımları reddeden, sanat tarihinin çok önemli bir akımıdır. “DADA” Fransızcada oyuncak tahta at demektir ki bu da anlamsızlıkla protesto etmenin önemli bir sembolüdür. Elbette bu akımın anlaşılması üzerine sayfalarca yazmak ve tartışmak gerekir fakat konumuz o değil. Bu konularda yazıp tartışabileceğimiz günler de gelir umarım.
Konumuza dönersek sanat tarihine düşkün olanların bildiği, Dadaistlerin ünlü bir yazım sistemi vardır. Bu sistemde bir şair-yazar başlığı atar ve üzerini bir kağıtla kapatır, bir diğeri başlığı görmeden ilk satırı-dizeyi yazar ve o da kendi yazdığının üzerini kapatır, bir sonraki gelir, yazar ve kendi satırını kapatır.. Elbette bu çalışmanın sonucunda çok kişi tarafından birbirinden habersiz olarak yazılmış, akımın ruhuna uygun, olabildiğince anlamsızlık manası barındıran bir şiir-metin çıkar.
Hem Menteşe Belediyesi’nin hem de Muğla Büyükşehir Belediyesi’nin metinleri de bu akımda kullanılan yöntemle yazılmış sanırsam, Büyükşehir de planlardan giriyor en son imar durum belgesi ile bitiriyor yazısını, çok fazla şey anlatıp laf kalabalığıyla kafa karıştırmaya çalışıp aslında hiç anlamlı bir şey söyle(ye)miyor. En son iki yazıyı da buraya koyacağım, kendiniz okuyup karar verin.
İlgili yazıları okumak için buraya tıklayın.
Tabi işine geldiğince, yani altındaki mevcut düzene, egemenlere isyan felsefesini bir kenara bırakıp sadece biçimdeki anlamsızlığı kadarıyla benimseyebilmiş, yine de en azından biçimsel de olsa sanat sever belediyelerimiz var diyelim..
BELEDİYE BAŞKANLARI VE MECLİS ÜYELERİ VE YETKİLİLER İÇİN KÖPRÜDEN ÖNCE SON ÇIKIŞ
Muğla halkının yazmış olduğu gündem önerisi maddesini Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Meclis üyelerinden hiç birisi sunmaya yanaşmadı, hatta birçoğu kendi halkının insanlarından vebalıymışızcasına köşe bucak kaçtı. İYİ Partili meclis üyesi aynı öneriyi sunmayı kabul etti.
Konu için bir komisyon kurulsun, plan iptalleri ilgili komisyonda araştırılsın ve halka açıklansın önerimiz maalesef CHP meclis üyelerinin “OY BİRLİĞİ İLE” gündeme dahi alınmadı ve reddedildi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden (TBMM) alışık olduğumuz görüntünün tam tersine, bir araştırma önerisinde AK Parti, MHP ve İYİ Parti üyeleri halkın lehine, araştırılması için oy kullanırken CHP meclis üyelerinin tamamının oyu ile gündeme alınıp konuşulması dahi reddedildi.
Halka bu kadar mal olmuş ve üzerinde bin türlü şaibe bulunan çimento lobisi sürecinin araştırılmasından ve halk nezdinde açıklanmasından bu kadar korkacak ne vardır maalesef anlam veremiyorum, daha doğrusu anlam vermek istemiyorum.
Herhalde iktidar her yerde iktidar. Belki de yerel iktidar büyük ağabeyinin (genel iktidarın) izinden devam ediyor başarıyı bu yolda görüyor, bilemiyorum şimdilik bu kadarını söyleyeyim.
Nihayetinde bildiğim bir şey var ki o da bugüne kadar uygulanmış olan liberal ayak oyunlarının, yanak okşayarak göndermenin, üretilmiş ve herkese ezberletilmiş savunma cümlelerinin, bürokratik alicengiz oyunlarının artık mevcutlara bir yarar getirmediğidir. Bunların arkasına sığınanların durumu ortadadır.
Genel bir slogan olarak “hukuksuz bir mafya devletindeyiz cümlesi” bütün muhalefete ezberletildikten sonra ileri demokratik bir hukuk devletindeymişçesine argümanlar üretmenin oldukça samimiyetsiz ve halktan kopuk, sadece kendi paçasını kurtarma niyetinde olduğu aşikardır. Kaldı ki hukuk, ilgili çevrelerin dejenere ettiği anlamda bir kelime de değildir, yasaların olması hukukun olduğu anlamına gelmez. Hukuk evrenseldir ve temel insan-doğa haklarını ele alır. Yani mevcut yasa, yönetmelik veya uygulama temel insan-doğa haklarına aykırıysa bu yasayı uygulamak ve arkasında durmak bir kişinin veya kurumun yapabileceği en büyük hukuksuzluktur.
“Ben hukuk içinde hareket ederim” diyenlerin bu kavramı iyice araştırması ve öğrenmesi gerekir. Büyükşehir ve Menteşe belediyelerinin bu süreçte günahı çok büyükken hala çimentocuları tarafındaki tavrından bir adım dahi geriye atmamaktadır, onları için ne gerekiyorsa yapmak adeta görevleriymiş gibi davranmaktadırlar. Üstelik ret oyu veren meclis üyeleri bu yaptıklarından ne kadar utanıyorlarsa ellerini bile havaya kaldırmaktan imtina etmiş, bizler görmeyelim diye gizli gizli oy kullanmaya çalışmıştır.
Hepimiz yüz yüze bakacağız, siyaseti falan bıraktım zaten de bir Muğlalı olarak türlü bahanelerin arkasına saklanıp utandıkları kararlar vermemelerini, bu yozluğa dahil olmamalarını naçizane tavsiye ediyorum. Kendileri için ayrıntılı bir karne hazırlanıyor, umarım önümüzdeki ay bu karneyi düzeltebilirler. Yoksa biliriz ki veliniz sizi okuldan alır, sanayiye çalışmaya verir.
Önümüzdeki ayın Menteşe ve Büyükşehir meclislerine geliyoruz. Çok partili çimento lobisinin ensesindeyiz. Sizlere söz veriyoruz üzerinize düşeni tam olarak yerine getirmeden bizden kurtulamayacaksınız.
Herhangi bir oyununuz, argümanınız, grup kararınız veya başkanlara suçu atmanız sizleri kurtarmayacak.
Bunu anladığınızı ümit ediyoruz. Meclis üyelerine o koltukları başkanlar değil halk verdi (iç dengeleri bilemem tabi(!) ama en azından resmiyette). Biz sizleri biliriz, meclis kararlarının hesabını hedef gösterdiklerinizden, arkasına sığındıklarınızdan değil sizlerden soruyoruz ve sormaya devam edeceğiz. Çimento lobisinin bütün unsurlarını teker teker yeneceğiz.
Eylemlerimiz yükselerek devam edecektir.
Bu yazımı da Amerikalı Kara Panter Partisi’nin (Black Panther Party) sloganıyla bitireyim,
“Move on over or we’ll move on over you!”
“Kenara çekil yoksa üstünden geçeriz!”
NOT: Büyükşehir Belediyesi yine burnundan kıl aldırmaz, kibirli tavrıyla halkıyla inatlaşmaya devam edecek mi meraktayız, bariyerleriniz orada olacak mı? Bariyerleriniz yine barikatlarımız olacak mı? Dört gözle meclisi bekliyoruz..
NOT: Dadaizm oldukça saygı duyduğum bir akımdır, benzetmeleri sadece hicvi bir yazım biçimi oluşturmak için kullandım, Dadaistler, sanat severler alınmasın.
Dünyaya soldan bakan, bir sosyalist, yeşil perspektifli yurtsever, devrimci ve demokratım. İstanbul Üniversitesi’nde Siyasal Bilimler eğitimi aldım ama hayatımı yazılım yaparak idame ettiriyorum. Her türlü mücadele alanının gerekliliğine ve zorunluluğuna inanıyorum.
Gündem Fethiye tarafından hazırlanan ve Muğla’nın Menteşe ve Yatağan ilçelerinin ortak sınırında yer alan Tekağaç mevkisinde yapılmak istenen entegre çimento fabrikasına karşı Deştinlilerin 40 yılı aşkın süredir devam eden mücadelesini anlatan belgesel dizisi.