Muğla’nın Fethiye ilçesinde, Muğla Pride Onur Ayı etkinlikleri kapsamında bir dizi etkinlik gerçekleştirdi. Etkinlikler Pride (Onur) filminin gösterimi ile başladı.
Muğla’nın Fethiye ilçesinde, Onur Ayı dolayısıyla Muğla Pride öncülüğünde LGBTİ+lar ve hak savunucuları, 16 Haziran 2025’te ilk kez basın açıklaması düzenledi. Basın açıklaması öncesinde, 13 Haziran’da film gösterimi gerçekleşti ve 14 Haziran’da “Aile Yılı” paneli ile kolaj atölyesi etkinlikleri düzenlendi.
LGBTİ+’lar üzerindeki baskı gün geçtikçe artarken Gündem Fethiye, Muğla’da Onur Haftası etkinliklerini izledi.
Muğla’da 2022 yılında Datça’da düzenlenmek istenen Onur Haftası etkinlikleri jandarma tarafından engellenmişti.
Fethiye’de ise 2023 yılında ilk defa düzenlenen Onur Haftası etkinliğinde, Gazeteci ve Karikatürist Aslı Alpar’ın katılımıyla bir etkinlik düzenlenmiş, etkinliğin yeri ise güvenlik gerekçeleriyle duyurulmamıştı. Aynı güvenlik gerekçeleriyle 2023’te basın açıklaması yapılmamıştı.
Onur Ayı etkinlikleri Muğla’da bu yıl yalnızca Fethiye’de düzenlendi. Etkinlikler “Pride (Onur)” filminin gösterilmesiyle başladı. Gösterimin başında, Muğla Pride ekibi adına söz alan bir yurttaş, Fethiye’de Onur Haftası etkinliklerinin ikincisini düzenlediklerini söyledi fakat bu yılki etkinliklerin Fethiye’de bir ilk olacağına dikkat çekti.
Dayanışma vurgusu yaparak sözlerine şöyle devam etti: “Dayanıştık ve bugüne geldik. Yaklaşık beş, altı aydır bu etkinlikleri örgütlemek için çaba harcıyoruz. Keşke bazı tedirginlikler olmasaydı fakat şimdi bile böyle bir araya geldiysek seneye olacak etkinliği düşünemiyorum.”
Pride filmi, 1980 İngiltere’sinde muhafazakâr Margaret Thatcher’ın başbakanlığı sırasında eşcinseller ve işçilerin mazur bırakıldığı baskıyı konu alıyor. Filmde, 1984 yılında Maden İşçileri Ulusal Birliği’nin başlattığı uzun grev sırasında eşcinsel aktivistler madencilere destek vermek için Lezbiyenler ve Geyler Madencileri Destekliyor (LGSM – Lesbians and Gays Support the Miners) örgütünü kuruyor. Eşcinsellerin desteği, başlangıçta sendika üyeleri tarafından şüpheyle karşılansa da bu dayanışma girişimi ile iki grup ortak bir hedef uğruna birlikte mücadele etmeyi öğreniyor. Film, iki grup arasındaki dayanışmanın gelişimine odaklanıyor.
Filmin ardından ise yurttaşlar Gündem Fethiye’ye konuştu ve hem filme hem de etkinliklere dair düşüncelerini sırayla şu şekilde paylaştı:
- • “Yıllarca Ankara’da hep beraber bir örgütlenme içindeydim ve çok fazla birliktelik vardı. Muğla’da bunu maalesef çok yaşayamadım ve yalnız hissettiğim zamanlar oldu. Bugün bu filmi izlemek tekrardan bana umudu ve güzelliği getirdi. Hep beraber olmak ayrıca güzeldi.”
- • “Burada bu akşam hep birlikte, bir şekilde farklı gruplarla temsil edilsek de farklı renkleri temsil etsek de buluşmamız çok özeldi. Heteroseksüel olabiliriz, lezbiyen olabiliriz, gey olabiliriz, biseksüel olabiliriz, nonbinary olabiliriz; ismimiz, kendimizi nasıl nitelendirdiğimiz hiç önemli değil ama gerçekten el ele verdiğimizde her şekilde, bir şekilde sesimizi duyurabiliyoruz. Bu film de dayanışmanın, birlikte olmanın, beraber olmanın önemini ve gerçekten birlikte olduğumuza sesimizin ne kadar güçlü olduğunu gösterdi.”
- • “Herkesin bir mücadelesi var ama önemli olan birlikte mücadele edebilmek.”
- • “Burada bu filmi birlikte izlemek bizim için çok değerli çünkü birlikte güçlüyüz, birlikte savaşarak bu dayanışmayı yürüyeceğiz. Birlikte varız, birlikte yürüyeceğiz, birlikte var olacağız.”
- • “Bu filmi üçüncü kere izliyorum. İki defa eşimle izlemiştim. İlk defa izlediğimiz yer dışarısı olduğu için galiba, evimizde izlediğimizde hissetmiyordum, gerçekten bir Ortadoğu’nun içinde gibi hissettirdi bana. Yani orada bir avuç insana düşünürken burada da bir avuç olduğumuzu hissetmek, gerçekten de 60 sene sonra neredeyse çok yakın şeyler yaşamak garip geldi ama işçilerle bütün aykırılar aslında hep beraberdir. Bunu da fark ettim yine tekrardan.”
- • “Bu filmde aslında beni çok heyecanlandıran şey, bir avuç insanın bir şeylere liderlik yapmasıydı. Aslında muhalif grupların, gerçekten diğer muhalif grupları bir şekilde destekledikleri zaman ne kadar güçlendiklerini görmek çok heyecanlandırdı beni. Bir sosyalist olarak tabii ki LGBTİ+’lara son derece destek veriyorum. Özellikle şunu da hatırlatmak isterim, 40 kişiyle Küba Devrimi yapıldı. Bu beni çok heyecanlandırıyor.”
- • “Bana en çok hissettirdiği şey şuydu filmin; hicap duydum. Bir kişinin, bir insanın yöneliminin; sadece doğduğu, anne karnından çıktığı şekliyle ya da işte ne bileyim vajina ile cinsiyet yönelimini ya da kimliğin belirlenmiş olmasının kalıpları beni utandırdı açıkçası. Neden utandırdı? O kadar kalıplaşmış ki. Benim haddim olmayan bir şeyi ben oturup tartışıyorum, konuşuyorum, dışlıyorum. Bunun için koca bir dünya bir örgüt ve onlara karşı böyle bir düşmanlık besliyor. Şu an aklıma gelen ilk şey utanç. Bir kadının saçının telinin açıldığını tartışmak kadar saçma bir şey.”


ONUR AYI VE ONUR YÜRÜYÜŞÜ NEDİR?
Onur Ayı, dünya genelinde Haziran ayında kutlanan ve LGBTİ+ bireylerin hak mücadelesini, görünürlüğünü ve dayanışmasını simgeleyen bir dönem.
Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) New York şehrinde 28 Haziran 1969’ta Stonewall Inn adlı bir barda, LGBTİ+’lar tarafından bir polisin uyguladığı baskı ve şiddete karşı çıkılması, ayaklanma ve eylemlilik sürecine dönüştü.
Ardından, New York’ta tam bir yıl sonra ilk Onur Yürüyüşü gerçekleşti.
Türkiye’de ise Onur Yürüyüşü ilk kez 1993 yılında yapılmaya çalışıldı fakat Taksim’de yapılması planlanan yürüyüş, İstanbul Valiliği tarafından ‘‘Örf ve adetlerimize, toplumumuzun değer hükümlerine aykırı’’ olduğu gerekçesiyle yasaklandı.
1993 yılında engellenen Onur Yürüyüşü, 29 Haziran 2003’te ilk kez yaklaşık 40 kişiyle gerçekleştirildi.
21’inci Onur Haftası etkinlikleri sonunda düzenlenen 11’inci Onur Yürüyüşü, Gezi Parkı Direnişi’nin de etkisiyle 30 Haziran 2013’te Türkiye’de gerçekleşen en kalabalık Onur Yürüyüşü oldu.
23’üncü Onur haftası kapsamında, 28 Haziran 2015’te gerçekleşen 13’üncü Onur Yürüyüşü Ramazan ayı gerekçe gösterilerek yasaklandı ve polis tarafından yürüyüşe katılanlara biber gazı ve tazyikli suyla müdahale edildi.
LGBTİ+’ların etkinliklerine yönelik yasaklama ve kısıtlayıcı kararlar, 2015’ten itibaren artmış durumda.
2025 yılının “Aile Yılı” ilan edilmesi kapsamında ise Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı genel müdürlüklere ve 81 ilin müdürlüğüne “Toplumsal cinsiyet ve bazı kavramların kullanımı hk.” konulu, LGBTİ+’ların hedef alındığı bir yazı gönderildiği ortaya çıktı.