Muğla’nın Fethiye ilçesinde, Onur Ayı etkinlikleri kapsamında, ilk defa basın açıklaması düzenlendi. Açıklamada, “Görünürlüğümüzü savunuyoruz. Aşkımızı, kimliğimizi, varoluşumuzu savunuyoruz. Buradayız, her yerdeyiz ve hiçbir yere gitmiyoruz! Yaşasın Onur Haftamız! Yaşasın LGBTİ+ direnişi!” ifadeleri kullanıldı.
Muğla’nın Fethiye ilçesinde, Onur Ayı dolayısıyla Muğla Pride öncülüğünde LGBTİ+lar ve hak savunucuları, 16 Haziran 2025’te ilk kez basın açıklaması düzenledi.

Basın açıklaması öncesinde, 13 Haziran’da film gösterimi gerçekleşti ve 14 Haziran’da “Aile Yılı” paneli ile kolaj atölyesi etkinlikleri düzenlendi. LGBTİ+’lar üzerindeki baskı gün geçtikçe artarken Gündem Fethiye, Muğla’da Onur Haftası etkinliklerini izledi.
Basın açıklamasını ise Muğla Pride ile dayanışma için Fethiye’ye gelen Drag Queen Queenb okudu.

Açıklamada öncelikle, Onur Ayı etkinliklerine yönelik engelleme girişimlerine değinilerek mücadele vurgusu yapıldı ve şunlar söylendi:
“Bugün burada, tüm baskılara, engellemelere ve tehditlere rağmen bir aradayız. Çünkü biz biliyoruz ki varoluşumuz suç değil, mücadelemiz meşrudur. Bu yıl da Muğla’da onur etkinliklerimizi gerçekleştirme kararlılığıyla buradayız. Çünkü biz buradayız, varız ve hiçbir yere gitmiyoruz!
İktidarın yıllardır sürdürdüğü ayrımcı politikalar, nefret söylemleri ve hedef göstermeler, LGBTİ+’ları en temel insan haklarından mahrum bırakıyor. Barınma, eğitim, sağlık ve istihdam gibi yaşamsal haklarımıza erişim her geçen gün daha da zorlaşıyor. Üstelik tüm bunlara karşı çıkan bizler; baskıya, sindirmeye ve kriminalize edilmeye çalışılıyoruz.”

“AİLE BİZİM DIŞIMIZDA DEĞİL, İÇİMİZDEDİR”
2025 yılının “Aile Yılı” ilan edilmesinin, iktidarın LGBTİ+’ları dışlayan politikalarının bir devamı olduğu belirtildi ve “Aileyi yalnızca heteroseksüel, çekirdek model üzerinden tanımlayan bu anlayış, bizleri yok sayıyor, yaşamlarımızı değersizleştiriyor. Oysa bizler de ailelerimizin çocuklarıyız; bizler de bu toplumun bir parçasıyız. Aile bizim dışımızda değil, içimizdedir” ifadeleri kullanıldı.

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 6 Ocak 2025’teki Kabine Toplantısı’nın ardından yaptığı konuşmada “Güçlü toplum, güçlü ailelerle mümkündür. Toplumun tüm kesimlerinde farkındalık oluşturmak amacıyla 2025 senesini ‘Aile Yılı’ ilan etmeyi kararlaştırdık” ifadelerini kullanmıştı. Aynı konuşmada “LGBT meselesi, bugün ailenin varlığına yönelik en ciddi tehditlerin başında gelmektedir” demişti.“Aile Yılı” ilanının ardından Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından özel logo tasarlanmış, logoda aile anne baba ve üç çocukla temsil edilmişti.
13 Ocak’ta düzenlenen Aile Yılı Tanıtım Programı’nda konuşan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş ise şu ifadeleri kullanmıştı: “Annelik ve babalık itibarsızlaştırılıyor, aile bağları zayıflıyor. Cinsiyetsizleştirmeyi dayatan küresel ve sistematik bir saldırı gerçekleşiyor. Zararlı akım ve alışkanlıklar, çocuklarımız başta olmak üzere tüm aile bireylerini olumsuz etkiliyor. Tüm bunların sonucu olarak, ülkemizin geleceğini tehdit eden ciddi bir demografik dönüşüm süreci yaşanıyor. Bu meydan okumaların olumsuz etkilerine karşı aile kurumunu korumak bizler için her zamankinden daha büyük bir sorumluluktur.”

“TRANS CİNAYETLERİ POLİTİKTİR”
LGBTİ+’lara yönelik nefret politikalarının söylem düzeyinde kalmadığına dikkat çekilen açıklamada, trans kadın Kayra’nın 4 Haziran 2025’te yaşamına son vermesi hatırlatıldı. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Geçtiğimiz günlerde trans bir birey olan Kayra, yaşadığı baskılar ve dışlanmışlık nedeniyle hayatına son verdi. Kayra’nın ölümü bir intihar değil, bu sistemin ve bu nefretin sonucudur. Kayra’nın adını anarken bir kez daha haykırıyoruz: Trans cinayetleri politiktir!”

Açıklamada, Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulan ve ‘Hayasızca Hareketler’ başlıklı suçun yeniden düzenlenmesi, RTÜK Kanunu’nda değişiklikler, LGBTİ+ dernekleri hakkında değişiklikler, Medeni Kanun’a ‘biyolojik cinsiyet’ ifadesinin eklenmesi gibi düzenlemeleri içeren kanun teklifi eleştirildi ve şu ifadeler kullanıldı:
“Yeni yasa tasarılarıyla birlikte, LGBTİ+’ların görünürlüğünü kısıtlayan, dernek faaliyetlerini engelleyen ve hatta etkinliklerimizi yasaklamayı hedefleyen bir kuşatma ile karşı karşıyayız. Bu yasalarla, bizi kamusal alandan tamamen silmeye çalışıyorlar. Ama biz susmayacağız. Sokaklardan, meydanlardan, kampüslerden, sahillerden vazgeçmeyeceğiz.
Toplumsal baskının giderek arttığı bu ortamda, yaşamlarımızın siyasete malzeme edilmesine izin vermeyeceğiz. Bizler varoluşumuzla, kimliğimizle, bedenimizle buradayız. Seçim dönemlerinde kullanılan nefret diliyle, sözde ‘aileyi koruma’ adı altında yürütülen bu kampanyalarla mücadelemizi susturamayacaksınız.
Bizler Hande Kader’in, Ecem Seçkin’in, Hande Buse Şeker’in, Mira’nın ve Kayra’nın sesiyiz. Onları unutturmayacağız. Onların anısını yaşatmak için buradayız. Her yıl olduğu gibi bu yıl da bir kez daha hatırlatıyoruz: Bu mücadele yaşam hakkı mücadelesidir.
Görünürlüğümüzü savunuyoruz. Aşkımızı, kimliğimizi, varoluşumuzu savunuyoruz. Buradayız, her yerdeyiz ve hiçbir yere gitmiyoruz! Yaşasın Onur Haftamız! Yaşasın LGBTİ+ direnişi!”

Basın açıklamasının ardından ise kapanış Partisi düzenlendi. Burada Queenb, performansını sergiledi.




DRAG QUEEN NEDİR?
Drag queen, çoğunlukla gösterişli kıyafetler, abartılı makyaj ve sahne performansları ile karakter yaratan, cinsiyet ifadeleriyle oynayan sanatçıları ifade ediyor. Bu performans sanatı, aynı zamanda toplumsal cinsiyet normlarını sorgulayan ve yeniden yorumlayan bir ifade biçimini anlamına geliyor.
Drag queen’lik, yalnızca eğlence sektörü değil, politik aktivizm ve sosyal farkındalık oluşturmak için de kullanılıyor. Drag queen’ler, sahnede ve toplum içinde toplumsal cinsiyet normlarını sorgulatarak çeşitlilik, kapsayıcılık ve eşitlik mesajı veriyorlar. Drag queen’lik, LGBTİ+ haklarının savunulmasında sanatsal bir direniş biçimi olarak kabul ediliyor.
Drag performansları komedi, dans, şarkı söylemek gibi çeşitli içeriklerde gerçekleştirilebiliyor.
ONUR AYI VE ONUR YÜRÜYÜŞÜ NEDİR?
Onur Ayı, dünya genelinde Haziran ayında kutlanan ve LGBTİ+ bireylerin hak mücadelesini, görünürlüğünü ve dayanışmasını simgeleyen bir dönem.
Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) New York şehrinde 28 Haziran 1969’ta Stonewall Inn adlı bir barda, LGBTİ+’lar tarafından bir polisin uyguladığı baskı ve şiddete karşı çıkılması, ayaklanma ve eylemlilik sürecine dönüştü.
Ardından, New York’ta tam bir yıl sonra ilk Onur Yürüyüşü gerçekleşti.
Türkiye’de ise Onur Yürüyüşü ilk kez 1993 yılında yapılmaya çalışıldı fakat Taksim’de yapılması planlanan yürüyüş, İstanbul Valiliği tarafından ‘‘Örf ve adetlerimize, toplumumuzun değer hükümlerine aykırı’’ olduğu gerekçesiyle yasaklandı.
1993 yılında engellenen Onur Yürüyüşü, 29 Haziran 2003’te ilk kez yaklaşık 40 kişiyle gerçekleştirildi.
21’inci Onur Haftası etkinlikleri sonunda düzenlenen 11’inci Onur Yürüyüşü, Gezi Parkı Direnişi’nin de etkisiyle 30 Haziran 2013’te Türkiye’de gerçekleşen en kalabalık Onur Yürüyüşü oldu.
23’üncü Onur haftası kapsamında, 28 Haziran 2015’te gerçekleşen 13’üncü Onur Yürüyüşü Ramazan ayı gerekçe gösterilerek yasaklandı ve polis tarafından yürüyüşe katılanlara biber gazı ve tazyikli suyla müdahale edildi.
LGBTİ+’ların etkinliklerine yönelik yasaklama ve kısıtlayıcı kararlar, 2015’ten itibaren artmış durumda.
2025 yılının “Aile Yılı” ilan edilmesi kapsamında ise Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı genel müdürlüklere ve 81 ilin müdürlüğüne “Toplumsal cinsiyet ve bazı kavramların kullanımı hk.” konulu, LGBTİ+’ların hedef alındığı bir yazı gönderildiği ortaya çıktı.