Muğla’nın Fethiye ilçesinde, bugün (11 Eylül) Fethiye Kadın Danışma ve Dayanışma Derneği çağrısıyla Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde öldürülen Narin Güran için basın açıklaması yapıldı. Açıklamada, “İstanbul Sözleşmesi’nde çocuk ve kadın cinayetlerini önlemek için bir dizi önlem vardı. Bunları hayata geçirmek Narin’in hayatta kalmasını sağlayabilirdi” denildi.
Muğla’nın Fethiye ilçesinde bugün Fethiye Kadın Danışma ve Dayanışma Derneği (FKDD), Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde Eğertutmaz Deresi’nde cansız bedeni bulunan Narin Güran için Fethiye Özer Olgun Kültür Merkezi önünde saat 18.30’da basın açıklaması yaptı.
Grup adına basın açıklamasını Ayça Çelebi Yelliler okudu.

Açıklamanın başında şu ifadelere yer verildi:
“Kadın çocuk demeden katlediliyor yok ediliyoruz. Bir cins kırımına uğruyoruz. Üstelik buna evimizde, köyümüzde, mahallemizde herkesin gözü önünde maruz kalıyoruz. Herkesin birbirini tanıdığı küçücük bir köyde, üstelik tüm köy kamerayla izlenirken 19 günde anca cansız bedeni bulunan Narin nasıl bir kötülüğün içinde.”
Ataerkilliğin kadın ve çocuklar üzerindeki baskı denetim ve şiddetin geldiği son nokta küçük bir kız çocuğunun katliyle ortaya çıktığı ifade edilen açıklamada, “Bu münferit bir olay değil. Bu birilerinin dediği gibi ‘ABD, Avrupa, İsrail kültürü,’ değil, ataerkil düzen. Çocukları değil failleri koruyan bu anlayış yüzyıllardır bu topraklarda ve tüm dünyada mevcut” denildi.

“KADINLARI VE ÇOCUKLARI KUTSALLIK KİSVESİNDE EVLERE HAPSEDEREK SESLERİNİ BOĞMALISINIZ Kİ KÖTÜLÜKLERİNİZ, PİSLİKLERİNİZ AÇIĞA ÇIKMASIN”
Erkek vuruyor devlet koruyor sloganına atıfta bulunulan açıklamada, “Aile bütünlüğüne zarar veriyor, ahlakımızı bozuyor diye bir gece yarısı çıkılan İstanbul Sözleşmesi’nin hangi maddesi katledilen bir çocuğun faillerinin bulunmasını engelliyor. Hangi maddesi yaşam hakkını gasbediyor. Ama derdinizin ne ahlak ne de kutsallık olmadığını çok iyi biliyoruz. Derdiniz pisliklerinizin gizli kalması” ifadeleri kullanıldı.
Açıklamada, ayrıca şu ifadeler kullanıldı:
“Kadınları ve çocukları kutsallık kisvesinde evlere hapsederek seslerini boğmalısınız ki kötülükleriniz, pislikleriniz açığa çıkmasın. İstanbul Sözleşmesi’nde çocuk ve kadın cinayetlerini önlemek için bir dizi önlem vardı. Bunları hayata geçirmek Narin’in hayatta kalmasını sağlayabilirdi.”
“İstanbul Sözleşmesi yaşatır” sloganının hatırlatıldığı açıklamada, ‘ahlak’ diye bağıran erkek egemen zihniyetine ‘ahlakınız batsın’ diye haykırdıkları söylendi. Bütün istatistiklerinde kadınların ve çocukların aile içinde yok edildiğini ve şiddete maruz bırakıldığı ifade edildi.

Hakları gasp edilen, öldürülen, çocuklar ve kadınların gerçeğinin bu olduğu ifade edilen açıklamada, “Bizi köle yapmaya çalıştığınız kuruma boşuna karşı değiliz. Çünkü onun içinde şiddete ve baskıya maruz kalıyor, öldürülüyoruz, yok ediliyoruz” sözleri kullanıldı.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2016’dan beri kayıp çocukların verilerini paylaşmadığı ifade edilen açıklamada, şu sorular soruldu:
“Depremde kaybolan çocuklar nerede? Ağrı’da katledilen Leyla’nın katili nerede? Katiller elini kolunu sallayarak serbest gezerken küçücük bedenler toprağın altında. Kimin yanındasınız? Katillerin mi, çocukların mı? Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ne iş yapıyor? Bakanlığın görevi sadece ailenin ne kadar kutsal olduğunu mu anlatmak?”

“AİLEYİ DEĞİL ÇOCUKLARI KORU”
Açıklamada, öte yandan şu ifadelere yer verildi:
“İşte o yüzden ‘Aileyi değil çocukları koru’ diye haykırıyoruz. ‘Kol kırılır yen içinde kalır. Kimden ve nasıl gelirse gelsin her türlü şiddet ve eziyet aile içinde kalır. Bunu yansıtmak ayıptır’ deniyor ya. ‘Bağır herkes duysun, erkek şiddeti son bulsun’ diye boşuna haykırmıyoruz.”
Patriyarka ve tarikatların işbirliğinde çocukların korunmadığı, sistematik olarak istismar edildiği, kadınların sokak ortasında katledildiği, her köşe başında sokak hayvanlarının acımasızca öldürüldüğü bir düzen yaratıldığı belirtilen açıklamada, “Yaratığınız bu düzenle mücadelemizi tüm gücümüzle sürdüreceğiz. O yüzden haykırıyoruz. O patriyarka yıkılacak” ifadeleri belirtildi.
Çocukların maruz bırakıldığı ihlal ve ayrımcılıkla mücadele edilmediği destek mekanizmalarının çalışmadığı ve etkin bir soruşturma yürütülmediği ifade edilen açıklamada, şu ifadeler kullanıldı:
“Din kisvesiyle eziliyor, hayata eşit katılmaları sağlanmıyor. Çocukların ve kadınların güven içinde, özgürce yaşadığı, hayvanların yaşam hakkının teslim edildiği günler için mücadelemiz sonuna kadar devam edecek. Bu mücadele bir birimizden aldığımız güçle büyüyecek. Ve haykırıyoruz kadınlar birlikte güçlü.”