Muğla’nın Milas ilçesinde bağlı Akbelen Ormanı’nın kesilmesi ve yürütülen madencilik faaliyetlerinin ÇED süreçlerinden muaf tutulmasına karşı açılan dava kapsamında bugün (21 Kasım) yapılacak bilirkişi keşfi öncesinde İkizköylüler ve İkizköylülerin avukatı Arif Ali Cangı açıklama yaptı.
Muğla’nın Milas ilçesine bağlı İkizköy Mahallesi’ndeki 780 dönümlük Akbelen Ormanı, Yeniköy-Kemerköy Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş. (YK Enerji) termik santraline yakıt sağlayan kömür madeninin genişletilmesi için tüm eleştirilere ve engellemeler rağmen jandarma koruması altında 24 Temmuz 2023’te kesilmişti.
Bu süreçte İkizköylü yurttaşların kurduğu Karadam Karacahisar Mahalleleri Doğayı Doğal Hayatı Koruma Güzelleştirme ve Dayanışma Derneği (KARDOK); Muğla Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’ne, Akbelen Ormanı’nın kesilmesinde herhangi bir ÇED sürecinin işletilip işletilmediğini sormuş ve 8 Aralık 2005’te verilen ‘ÇED muaf” kararının geçerli olduğu yanıtını almıştı.
Karara karşı ise KARDOK ve İkizköylüler tarafından açılan davanın duruşması, 18 Kasım 2024’te Muğla 2. İdare Mahkemesi’nde görülmüştü ve Mahkeme, 29 Kasım 2024’te daha önce şirketin ve bakanlığın beyanlarını tek doğru sayarak, hiçbir keşif yapmadan davayı reddetmişti.
İkizköylülerin, karara itiraz etmelerinin ardından Danıştay 4. Dairesi, 26 Mayıs 2025 tarihli kararında “eksik inceleme” nedeniyle Muğla 2. İdare Mahkemesi’nin kararını bozmuş ve sahada bilirkişi keşfi yapılması gerektiğini belirtmişti Muğla 2. İdare Mahkemesi’ne geri gönderilen dosya kapsamında bugün (21 Kasım), Akbelen Ormanı’nda keşif yapılmasına karar verildi.
“BİZ MADEN İSTEMİYORUZ; BİZ ZEYTİN İSTİYORUZ, HAVA İSTİYORUZ, SU İSTİYORUZ”
Keşif öncesinde yurttaşlar ikinci Akbelen çadırlı nöbet alanında saat 10:30’da bir araya geldi. Karacahisar Köyü’nde yaşayan Ayişe Günay, maden faaliyetlerinin Karacahisar ve Çamköy havzasına akan suyu etkilediğine dikkat çekti ve şunları söyledi:
“Biz bu suyun zehirlenmesini istemiyoruz, madeni istemiyoruz çünkü madenden bize bir fayda yok. Biz zeytinle geçinen insanlarız. O bakımdan bunun iyice değerlendirilmesi gerektiğini söylüyorum.”
Akbelen Ormanı’nın kesilmesinin ardından yok olan köyünden taşındığını ifade eden İkizköylü Aytaç Yakar ise şunları dile getirdi:
“Buraya yerleştirdiler beni, ‘50 metre aşağıya ev yaptırabilirsiniz’ dediler. Geldim oraya sığındım, oraya ev yaptırdım beş kişinin hissesine. Şimdi ben buradan da kalkarsam, nereye gideceğim?”
Yakar, konuşmasının devamında; “Biz maden istemiyoruz; biz zeytin istiyoruz, hava istiyoruz, su istiyoruz, başka bir şey istemiyoruz” dedi.
Bölgedeki doğal su kaynaklarına dikkat çeken İkizköylü Halil Şallı, “Suyu, pınardan içerken; şu anda 200 metre kuyudan içiyoruz. Elektrik varsa yoksa su yok” ifadelerini kullandı.
“BİZ MUAFİYET TARTIŞMASINI YAPMAK İSTİYORUZ“
Sonrasında keşfe ilişkin İkizköylülerin avukatı Arif Ali Cangı, Gündem Fethiye’ye konuştu. Cangı, “Burası Akbelen Orman sahası. Burası 2023 yılında katledildi, orman kesildi. Şimdi maden işletmesi açılmaya çalışılıyor. Bu maden işletmesi hazırlıklarına ilişkin olarak ve maden ocağı açılmasına ilişkin olarak Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) gerekli mi, gereksiz mi? Muafiyet geçerli mi değil mi? Tartışması yaşıyoruz” dedi.
Akbelen davasında Muğla 2. İdare Mahkemesi’nin, hiçbir keşif ve bilirkişi incelemesi yapmadan ÇED muafiyeti kararını uygun bulduğunu hatırlatan Cangı, Danıştay’ın bu kararı bozduğunu söyledi. Danıştay’ın, “Keşfi yapın, ruhsat alanı gerçekten muafiyet kapsamına giriyor mu, işletmenin kapasitesi arttı mı, bunu yerinde tespit edin” diyerek dosyayı geri gönderdiğini hatırlattı.
Danıştay’ın verdiği kararın yeterli olmadığını ifade eden Cangı, şunları söyledi:
“Çünkü biz muafiyet tartışmasını yapmak istiyoruz. Zira yıllar önce verilen ruhsatla ve yıllar sonra yapılan bir maden işletmesinin çevresel etki değerlendirmelerden muaf tutulması, Türkiye’nin uluslararası sözleşmeler ve Anayasa ve Çevre Kanunu’ndaki kuralları tamamen yerle bir eder pozisyonda ve bugün bunun keşfi yapılacak. Biz keşifte Akbelen Orman Sahası’nda yapılacak olan keşfin ekosistemi ortadan kaldıracak olan madenciliğin nasıl sonuçlar doğuracağının bilirkişiler tarafından tespitini isteyeceğiz”
Bugün (21 Kasım) yapılan bilirkişi keşfi için önemli taleplerinin, madenciliğin ekosisteme vereceği tahribatın bilimsel olarak ortaya koyulması olduğunu vurgulayan Cangı, “Eğer bu dava burada kazanamaz isek Danıştay’da tartışma devam edecek. Danıştay’da dava reddedilirse Anayasa Mahkemesi’nde, oradan sonuç alınamazsa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde bu tartışma devam edecek” dedi.
Cangı, Yatağan, Kemerköy ve Yeniköy termik santrallerine ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 2003 yılında verdiği ihlal kararının hâlâ tam olarak uygulanmadığını söyledi. Bakanlar Komitesi’nde Türkiye’nin “kararın uygulandığı” yönünde sunumlar yaptığını ancak bölgede ÇED süreçlerinin işletilmediğini belirtti.
“ÇIKARILAN MADENİN TONAJI AYNI OLSA BİLE YARATTIĞI ÇEVRESEL OLUMSUZ ETKİ KATLANARAK DEVAM EDİYOR”
Keşiften çıkacak bilimsel tespitlerin hem dava dosyası hem de Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi gündemi için önemli olduğunu vurgulayan Cangı, kendi yaptıkları tespitlerin de dosyaya resmen girmesi gerektiğini söyledi.
Cangı, 7 Şubat 1993’te yürürlüğe giren ÇED Yönetmeliği’nin geçici maddesi üzerinden verilen muafiyet kararlarının artık yetersiz kaldığını belirtti. O dönemdeki kirlilik düzeyi ile bugünkü kümülatif etkilerin kıyaslanamayacağını söyledi.
“Çıkarılan madenin tonajı aynı olsa bile yarattığı çevresel olumsuz etki katlanarak devam ediyor” diyen Cangı, bu nedenle ÇED sürecinin zorunlu olduğunu vurguladı.
“ÇED’SİZ MADENCİLİK MÜMKÜN DEĞİL”
Cangı son olarak, çevresel etki değerlendirmesi yapılmadan maden işletilemeyeceğini belirterek şu ifadeleri kullandı:
“Bir madenin çevresel olumsuz etkisi olmadığı düşünülebilir mi? Akbelen ekosistemini ortadan kaldıracak maden ocağının çevresel etki değerlendirmesi yapılmadan işletilebilmesi mümkün müdür? Bu ne akla, ne hukuka ne vicdana sığar; biz bunun mücadelesini vermeye çalışıyoruz.“
Mahkeme heyeti, saat 11.45’te beyanları almaya başladı. Sonrasında keşfe geçildiği sırada İkizköylülerin avukatları, davacıların da keşifte bulunmasını talep etti. Mahkeme heyeti, sadece bir davacının keşfe katılabileceğini söyledi. Tepki üzerine iki davacı kabul edilirken, gazetecilerin keşfi takip etmesi istenmedi. Keşif, saat 17.30 sıralarında sona erdi.
ÇED MUAFİYET KARARININ VERİLMESİ VE SÜRDÜRÜLMESİ HAKKINDA
Yeniköy ve Kemerköy Termik Santralleri, linyit kömürü kullanarak elektrik üretmek amacıyla sırasıyla 1987 ve 1995 yıllarında kamu kurumu Elektrik Üretim A.Ş. (EÜAŞ) tarafından devreye alınmıştı. Eski Muğla İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, aynı şekilde kamu kurumu olan Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Yeniköy İşletmesi Müdürlüğü işletmesindeki ruhsat sahası için 08 Aralık 2005 tarihinde ÇED muafiyet kararı vermişti. Bu kararı da 16 Aralık 2003 tarihli Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’nin Geçici 3’üncü maddesine dayandırmıştı. Bu madde ile 1993 yılında Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’nden önce faaliyete geçen ve şu durumdaki projeler için ÇED’den muaf olma hakkı tanınmıştı “Uygulama projeleri onaylanmış veya çevre mevzuatı ve ilgili diğer mevzuat uyarınca yetkili mercilerden izin, ruhsat veya onay ya da kamulaştırma kararı alınmış veya yatırım programına alınmış veya mevzi imar planları onaylanmış projelere ve bu tarihten önce üretim ve/veya işletmeye başladığı belgelenen faaliyetler”
Özelleştirme İdaresi Başkanlı tarafından özelleştirme programına alınan tesisler, 2014 yılında Kemerköy ve Yeniköy Termik Santralleri, Yeniköy Linyitleri İşletmesi, ilgili Maden Ruhsatları ve Kemerköy Liman Sahası (Kemerköy ve Yeniköy Termik Santralleri ile Kemerköy Liman Sahası) bir bütün halinde Limak ve İC İçtaş ortaklığındaki YK Enerji’ye devredilmişti. Bunun yanından Lojman Tesisleri ve Geyik Barajının yüzde 75 hakkı ile Dereköy’ de önceden Türkiye Elektrik Kurumuna ait olan muhtelif parseller ile üzerlerinde bulunan sondaj kuyuları da devredilmişti.
2018 yılında toplamda beş ayrı maden ruhsatının birleştirilmesi ile oluşturulan 86541 no’lu 230 bin dönümlük alanı kapsayan ruhsat alanına ÇED muafiyet kararı verilmişti. Birleştirilen ruhsat sahalarındaki faaliyetler ise entegre bir tesisi olmasına rağmen ÇED’den muaf tutulmaya devam etmişti. Bu karara karşı KARDOK Derneği tüm faaliyetlerin birlikte değerlendirilerek ÇED sürecine tabi tutulması için dava açmış fakat dava reddedilmişti. İkizköy Çevre Komitesi’nin hazırladığı bilgi notuna göre yasal yolların tükenmesinden sonra 31 Aralık 2022 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapılmıştı.












