Bu siteye girerek Gizlilik İlkeleri ve Kullanım Şartlarını kabul etmiş sayılıyorsunuz.
Onayla
Gündem FethiyeGündem FethiyeGündem Fethiye
  • Gündem
  • Politika
  • Toplumsal Cinsiyet
  • Ekoloji
  • Yaşam
  • Kültür&Sanat
  • Spor
  • Özel Haberler
  • Resmi İlan
Okunuyor Akbelen’de ÇED muafiyeti keşfi günü | Beyanlar alındı: “Biz ölmeden cehennem azabı yaşıyoruz”
Paylaş
Font ResizerAa
Gündem FethiyeGündem Fethiye
Font ResizerAa
  • Gündem
  • Politika
  • Toplumsal Cinsiyet
  • Ekoloji
  • Yaşam
  • Kültür&Sanat
  • Spor
  • Özel Haberler
  • Resmi İlan
Arama
  • Gündem
  • Politika
  • Toplumsal Cinsiyet
  • Ekoloji
  • Yaşam
  • Kültür&Sanat
  • Spor
  • Özel Haberler
  • Resmi İlan
Takip edin
© 2022 Foxiz News Network. Ruby Design Company. All Rights Reserved.
EkolojiÖzel Haberler

Akbelen’de ÇED muafiyeti keşfi günü | Beyanlar alındı: “Biz ölmeden cehennem azabı yaşıyoruz”

Son Güncelleme: 21 Kasım 2025 20:42
Haber: Hülya Çetinkaya
21 Kasım 2025 17:57
Paylaş
akbelen, akbelen çed muafiyeti, akbelen bilirkişi keşfi, akbelen nerede, akbelen direnişi
Fotoğraf: Gündem Fethiye / Hülya Çetinkaya
Paylaş

Muğla’nın Milas ilçesine bağlı Akbelen Ormanı’nın ÇED süreçlerinden muaf tutulmasına karşı açılan dava kapsamında bugün (21 Kasım) yapılan bilirkişi keşfinde, beyanlar alındı. Beyanlarda bölgede patlatılan dinamitlere, halk sağlığına, zeytinliklere ve doğal kaynak suyunun kirlendiğine dikkat çekildi. Gündem Fethiye’den Hülya Çetinkaya beyanları takip etti.

Muğla’nın Milas ilçesine bağlı İkizköy Mahallesi’ndeki 780 dönümlük Akbelen Ormanı, Yeniköy-Kemerköy Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş. (YK Enerji) termik santraline yakıt sağlayan kömür madeninin genişletilmesi için tüm eleştirilere ve engellemeler rağmen jandarma koruması altında 24 Temmuz 2023’te kesilmişti.

Bu süreçte İkizköylü yurttaşların kurduğu Karadam Karacahisar Mahalleleri Doğayı Doğal Hayatı Koruma Güzelleştirme ve Dayanışma Derneği (KARDOK); Muğla Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’ne, Akbelen Ormanı’nın kesilmesinde herhangi bir Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) sürecinin işletilip işletilmediğini sormuş ve 8 Aralık 2005’te verilen ‘ÇED muaf” kararının geçerli olduğu yanıtını almıştı.

Karara karşı ise KARDOK ve İkizköylüler tarafından açılan davanın duruşması, 18 Kasım 2024’te Muğla 2. İdare Mahkemesi’nde görülmüştü ve Mahkeme, 29 Kasım 2024’te daha önce şirketin ve bakanlığın beyanlarını tek doğru sayarak, hiçbir keşif yapmadan davayı reddetmişti.

İkizköylülerin, karara itiraz etmelerinin ardından Danıştay 4. Dairesi, 26 Mayıs 2025 tarihli kararında “eksik inceleme” nedeniyle Muğla 2. İdare Mahkemesi’nin kararını bozmuş ve sahada bilirkişi keşfi yapılması gerektiğini belirtmişti

Muğla 2. İdare Mahkemesi’ne geri gönderilen dosya kapsamında bugün (21 Kasım), Akbelen Ormanı’nda yapılacak keşif öncesinde yurttaşlar, ikinci Akbelen çadırlı nöbet alanında saat 10.30’da bir araya gelmişti ve açıklamalar yapmışlardı.

Akbelen’de ÇED muafiyeti keşfi günü | İkizköylülerden keşif öncesinde açıklama

Beyanlar saat 11:45’te alınmaya başlandı. Beyanlar sırasında İkizköylüleri vekillerinden Avukat Arif Ali Cangı ve Avukat İpek Sarıca ile davacı İkizköylüler hazır bulundu.

Öncelikle, İizköylülerin avukatlarının talebi üzerine uzmanlara söz verildi. İlk sözü Muğla Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Çetin Erdolu aldı. Erdolu, Dünya Sağlık Örgütü’nün sağlık tanımında yer alan “yalnızca hastalık veya sakatlık hali değil bedensel, ruhsal ve sosyal tam iyilik hali” tanımlamasına dikkat çekti.

Bu tanımlamadaki “sosyal” yöne vurgu yapan Erdolu; sağlığın sosyal belirleyicilerinin, yaşamın temel ihtiyaçlarından ve yaşamın sağlıklı sürdürülebilmesinin en belirleyici noktalarından biri olduğunu söyledi.

Bunların ise hava, su, gıda ve barınma ihtiyaçlarının sağlanabilmesiyle gerçekleşebileceğini vurguladı. Bu noktada da gıda ve barınma ihtiyaçlarının, iş ve meslek, konut yeri, toprak gibi ihtiyaçların öne çıktığını dile getirdi.

Madenciliğin de insan sağlığı başta olmak üzere, tüm canlıların sağlığını ve yaşamını olumsuz etkilediğini, bunun da hem bilimsel çalışmalarla hem de geçmişten günümüze ortaya çıkan somut sonuçlarla kanıtlandığını ifade etti. Termik santrallerin açıldıkları alanlarda kanser vakalarının artışına dikkat çekti.

“BU BİR HALK SAĞLIĞI SORUNUDUR”

Madenciliğin, sağlığın sosyal belirleyicileri olan su, hava, toprak kirliliğine neden olduğuna vurgu yapan Erdolu; yalnızca insan sağlığı değil, tüm canlıların yaşamı etkilediğini belirtti. Dolaylı şekilde insanların barınma haklarının ortadan kalktığını ve yurttaşların geçinemediği için köylerini terk etmek zorunda kaldığını işaret etti.

Erdolu, bunun en tipik örneklerinden birinin Kışladağ altın madeninin bulunduğu Ovacık Köyü olduğunu söyledi. Ovacık’ın madene açılmasından sonra kirlilik ve toprak veriminin ortadan kalkmasıyla şu anda bu köyün haritadan silindiğini belirtti.

İkizköy ve Akbelen’deki madencilik faaliyetlerin de bu bağlamda bir halk sağlığı sorunu anlamına geldiğine dikkat çekti.

“BURADA MADENCİLİĞİN ÖNGÖRÜLEBİLİR ZARARLARI ÇOK AÇIK, MAHKEMENİN BİR AN ÖNCE BURADAKİ ZULMÜ DURDURMASI LAZIM””

Ardından, aynı zamanda davanın müdahillerinden olan Türkiye Ormancılar Derneği’nden uzmanlar söz aldı. Selim Ahırlı, İkizköy’deki süreci ormancılık açısında değerlendirebilmek için ormancılığa bütün olarak bakmak gerektiğini söyledi.

Anadolu’da yaşanan çölleşme ve ormansızlaşma sonucu yurtdışından da bilim insanlarının yaptıkları çalışmalarla, 1937 yılında bu duruma engel olabilmek için önce 6831 sayılı Orman Kanunu’nun çıkarıldığını, ayrıca 4785 sayılı ek kanun ile de ormanların devletleştirildiğini hatırlattı.

Türkiye Ormancılar Derneği’nin de kurulduğu andan itibaren bu yönde çalışmalar yaptığını belirtti. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’ndaki 169 ve 170 maddeleriyle de ormanların ve yurttaşların korunduğunu söyledi. Bu maddeler şu şekilde:

Madde 169: “Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır.”

Madde 170: “Ormanlar içinde veya bitişiğindeki köyler halkının kalkındırılması, ormanların ve bütünlüğünün korunması bakımlarından, ormanın gözetilmesi ve işletilmesinde Devletle bu halkın işbirliğini sağlayıcı tedbirlerle, 31/12/1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş yerlerin değerlendirilmesi; bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında yarar görülmeyen yerlerin tespiti ve orman sınırları dışına çıkartılması; orman içindeki köyler halkının kısmen veya tamamen bu yerlere yerleştirilmesi için Devlet eliyle anılan yerlerin ihya edilerek bu halkın yararlanmasına tahsisi kanunla düzenlenir.”

Bu durumun amasız, fakatsız uygulanması gerektiğini söyledi.

Toprak İlmi ve Ekoloji Uzmanı Prof. Dr. Doğan Kantarcı’nın bu alandaki çalışmalarına değinen Selim Ahırlı, Akbelen Ormanı’nın altındaki kömür tabakasının sert kalkerli tabakanın altında olduğunu, bu tabakanın dinamit patlatmalarıyla yok edilmesi sonucunda ise bölgenin yeniden orman haline getirilmesinin mümkün olmadığına dikkat çekti.

Ahırlı, Türkiye’nin tüm topraklarının altında linyit kömürü olduğu bir durumun hayal edilmesini istedi ve “Bunların tümünü çıkardığımızda bu vatan bizim olabilir mi?” diye sordu.

Bölgede, madencilik çalışmalarının öngörülebilir zararlarının çok açık olduğunu söyleyen Ahırlı; su kaynaklarının zarar göreceğini, fabrika bacalarından çıkan gazın ve maden sahasındaki tozun olumsuz etkilerinin olacağını, arıcılığın ve yaban hayatın olumsuz etkileneceğini söyledi. “Mahkemenin bir an önce buradaki zulmü durdurması lazım” dedi.

“BURADA OLAN SADECE BURAYI ETKİLEMİYOR”

Türkiye Ormancılar Derneği’nde Gül Özavcı da mahkemenin koruma ve kullanma dengesini gözeterek karar vermesi gerektiğini belirtti. Çalışmaların sürdürülebilir olması gerektiğini söyleyen Özavcı, çevreye zarar vermeden madencilik çalışması yapılmasının mümkün olmadığını dile getirdi.

İkizköy’deki çalışmaların da bu haliyle devam etmesinin mümkün olmadığını aktardı. Çamköy’deki su kaynaklarının Bağyaka’dan geldiğine dikkat çeken Özavcı, bu bölgede yapılan çalışmanın yalnızca olduğu yeri etkilemediğini, çok geniş bir alanda olumsuz etkileri olacağına işaret etti.

“Her şey burada kalmıyor” diye devam eden Özavcı, bölgede zeytinciliğin bitmesinin sağlıklı beslenme ve gıda krizi üzerinde etkili olacağına dikkat çekti. Bu nedenle de var olanı koruyup enerji üretiminde alternatif kaynaklara yönelmek gerektiğini söyledi.

“DİNAMİTLER SU KAYNAKLRINI TÜKETİYOR, ZEHİRLİYOR”

Türkiye Ormancılar Derneği’nden Ahmet Genç ise bölgenin halihazırda çok fazla yağış alan bir bölge olmadığını, geçmişte çobanların yüzey sularından faydalanabilmek için hala var olan sarnıçları yaptığını söyleyerek sözlerine başladı.

Mevcut durumda madencilik için patlatılan dinamitlerin de taban suyunu olumsuz etkilediğini, hem suyu tükettiğini hem de zehirlediğini belirtti.

AVUKAT ARİF ALİ CANGI: “BU DAVA REDDEDİLİRSE EKOLOJİK YIKIMDAN BURADAKİ HERKES SORUMLU”

İkizköylülerin avukatı Arif Ali Cangı, keşif güzergahına dair söz almak istedi. Mahkeme başkanı ise bunu kendisinin belirlemediğini, bilirkişilerin görüşlerinin alındığını dile getirdi. Belirlenen alanlarda keşif gerçekleştirildikten sonra vakit kaldığı durumda talep alanların da görülebileceğini dile getirdi.

Beyanda bulunan Arif Ali Cangı, Akbelen orman ekosisteminin ağaçlar kesilmiş olsa bile var olduğuna vurgu yaparak sözlerine başladı. Prof. Dr. Doğan Kantarcı’nın, dava dosyasına da sunulan çalışmasına dikkat çeken Cangı, bu çalışmada bölgenin kayaç yapısının net şekilde ortaya koyulduğunu söyledi. Buna göre; üstte kireçli kayaç tabakası bulunduğunu, bu tabakanın geçirgen bir yapıda olduğunu ve yağmur sularının buradan geçtiğini söyledi.

Bunun altında ise killi kireç tabaksı olduğunu, bu tabakanın ise sağlam ve sert bir tabaka olduğunu, bu nedenle de altındaki kömür tabakasına ulaşmak için ancak dinamitle patlatılarak kırılabildiğini belirtti. Yeraltı suyunun ise üstteki geçirgen, alttaki sert tabaka sayesinde burada biriktiğini; bu yeraltı suyunun da Bodrum’un su kaynaklarından biri olduğunu aktardı.

Madenin işletilebilmesi için ise bu su tabakasının ortadan kaldırılması gerektiğine, yalnızca bu şekilde kömür tabakasına ulaşılabileceğine vurgu yaptı.

Dava kapsamında, 6 Şubat 1993 yılındaki ÇED muafiyet kararını eleştiren Cangı, maden çalışmalarının kümülatif bir etkisinin olacağını, o dönemdeki çevresel etki ile bugüne gelene kadarki zararla birlikte çevresel etkinin değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.

Termik santral ve maden çalışmalarının köylüye ve doğaya verdiği zararı vurgulayan Cangı, bölgedeki karbon salımı ile Türkiye’nin 2050’ye kadar “Net Sıfır Emisyon” hedefine ulaşabilmesinin de mümkün olmadığına dikkat çekti.

Akbelen Ormanı’nın madene tahsisi konusunda, Tarım ve Orman Bakanlığı’na karşı açılan davadaki üç kez gerçekleşen ve ilk bilirkişi keşfinde maden tahsisin çevreye olumsuz etkileri net şekilde dile getirilmişken ikinci ve özellikle üçüncü bilirkişi raporunda gerçeğe aykırı bir rapor düzenlendiğini hatırlattı.

Bu nedenle bu davanın önemli olduğunu söyleyen Cangı, davanın reddedilmesi durumunda buradaki herkesin ekolojik yıkımdan sorumlu olacağını söyledi.

BEYANLAR SIRASINDA ŞİRKET ÇEKİM YAPTI

Cangı, beyanların alınması sırasında şirketin çekim yaptığını, bunun da tutanaklara geçmesini istedi. Mahkeme başkanı ise çekimi yurttaşların güvenliği için kendisinin istediğini söyledi ve güvenlik gerekçesiyle yapılan çekimin tutanağa girmesine gerek olmadığını dile getirdi.

Uzmanlar ve avukatların ardından davacı yurttaşlar söz aldı. İkizköylü Hasan Yorulmaz maden alanına yaklaşık 500 metre uzaklıkta yaşadığını ve çiftçi olduğunu, bölgede zeytincilik yaptığını belirtti.

Mahkeme başkanının termik santral kurulması ve madencilik çalışmaları sonucunda nasıl bir değişiklik olduğunu sorması üzerine Yorulmaz, yaklaşık 30-40 yıl boyunca termik santral baca gazından çıkan zehirli gazlar nedeniyle, Dereboyu olarak adlandırılan bölgedeki zeytinliklerde olumsuz etkilenmelerin olduğunu anlattı. Sülfürik asidin yakıcı etkisi nedeniyle zeytinlerin çiçek tutmadığını aktardı. Bölge halkının ise yıllardır derdini kimseye anlatamadığını söyledi.

“SUÇIKAN’DA SU KALMADI”

Yorulmaz, gözlemlerinden yola çıkarak ilk olarak termik santrallerin ciddi bir hava kirliliğine neden olduğunu ve bölgede yaşayan yurttaşların sıklıkla akciğer kanserine yakalandığını dile getirdi.

İkinci olarak Bodrum’a giderken Suçıkan olarak adlandırdıkları bölgede geçmişte keçi otlattığını ve yüzdüğünü ifade etti. Yüzülebilecek ve balık tutulabilecek kadar su olduğunu fakat bu kaynağın artık kuruduğunu söyledi. Şimdi alana gittiğinde ise ağlamaklı olduğunu belirtti.

Mahkeme başkanı; zeytin veriminin dönemsel olarak değişebildiğini, bunun dışında iklimin değiştiğini ve bunun da verim üzerinde ektisinin olabileceğini dile getirerek, iklimin değişmesinin etkileri yok sayıldığında termik santral ve madenciliğin zeytinciliği nasıl etkilediğini sordu. Yorulmaz, doğrudan bunu söyleyemeyeceğini fakat su kaynaklarının kuruması üzerinde etkisi olduğunu; yalnızca İkizköy ve çevresinde değil, Bodrum’un da suyunun tükeneceğini vurguladı.

“İKİ-ÜÇ KİŞİ ZENGİN OLACAK DİYE BİZİM EZİLMEMİZ HAK MI?

Ardında söz alan İkizköylü Aytaç Yakar, Yeniköy Termik Santrali’ne kaynak olan kömürün çıkarılması için önce eski köyü Işıkdere’nin yok edildiğini, bunun üzerine kendisinin Ova Mahallesi’ne ev yaptığını söyledi. Şimdi ise evinin yeniden maden yüzünden yok olacağının söylendiğini anlattı.

“Biz şimdi nereye gideceğiz, ben göçebe kuşu muyum?” diye soran Yakar, elektriğin alternatif kaynaklardan da üretilebileceğine dikkat çekti. Santal ve maden yüzünden eşinin ve kedisinin kronik obstrüktif akciğer hastası (KOAH) olduğunu belirten Yakar, “İki-üç kişi zengin olacak diye bizim ezilmemiz hak mı?” diye sordu.

“DEPREME ALIŞTIK ARTIK”

İkizköylü Haydar Demir de dün (20 Kasım) bölgede havanın, kendileri ve hayvanlar için nefes alınmayacak kadar kötü olduğunu anlattı.

Bugün ise havanın görece daha iyi durumda olduğunu söyleyen Demir, mahkeme heyetinin gelmesi nedeniyle maden alanında sulama yapıldığını vurguladı. “Depreme alıştık artık” diyen Demir, evinin duvarlarının dinamit patlamaları yüzünden çatladığını dile getirdi.

Bu sırada, Çamköylü Avukat Ahmet Karakaşlı, YK Enerji’nin özel güvenlik ekiplerinin yakalarında kameralar olması ve kayıt almasına tepki gösterdi. Bunun üzerine şirket görevlileri, söz konusu güvenlik görevlilerinin içeri girmesini söyledi.

Karacahissarlı Ayişe Günay da söz alarak annesinin yaklaşık 10 yıl kanser tedavisi gördükten sonra hayatını kaybettiğini belirtti. Geçim kaynağının zeytincilik olduğunu dile getiren Günay, bu sayede bağımsız olduğunu söyledi. Fakat zeytinliklerinden eski verimi alamadığına dikkat çekti.

Kimya öğretmeni olduğunu dile getiren bir yurttaş ise termik santralden çıkan hidrojen sülfür gazının olumsuz etkilerini işaret etti. Maden ocaklarından çıkan gazı, “görünmeye düşman” olarak nitelendiren yurttaş; solunarak kana karışması sonucunda ise kandaki hemoglobinin oksijen taşıyamayacak hale geldiğini, demir eksikliği gibi durumlara yol açabileceğini söyledi. Bu durumun da bağışıklık sistemine zararı olduğunu vurguladı.

“PAZARDA MADENE YAKIN KÖYLERDE BİR ŞEY SATIN ALMAK İSTEMİYOR İNSANLAR”

Bir diğer yurttaş işe Milas ve Bodrum’daki pazarlarda yurttaşların termik santral ve kömür madenine yakın yerlerden gelen ürünleri almak istemediğine şahit olduğunu aktardı.

Yine davacılardan Çamköylü bir yurttaş da madencilik faaliyetleri nedeniyle zeytinlerinin çiçek tutmadığını ve verimin düştüğüne dikkat çekti.

İkizköylü Ayşe Yaka; iklim krizine vurgu yaparak kömürden değil, alternatif kaynaklardan enerji üretilmesi gerektiğini söyledi ve “Ekmeğin üzerinden enerji üretmek çok kötü” dedi. 40 yıldır termik santrale maruz kaldıklarını dile getiren Yaka, “Biz ölmeden cehennem azabı yaşıyoruz” ifadelerini kullandı.

İklim krizine dair bir an önce önlem alınması gerektiğini vurgulayan Yaka, hava kirliliği nedeniyle insanların maske takarak önlem alabildiğini fakat diğer canlıların maske takmak gibi bir imkanı olmadığına dikkat çekti.

“SULARI KURUTUP KÖMÜRE ULAŞMAK İÇİN SUÇIKAN’DA SONDAJ KUYULARI AÇILDI 10 YIL ÖNCE”

Yurttaşlardan son olarak Çamköy’de yaşayan Avukat Ahmet Karakaşlı, keşif güzergahı için Suçıkan’ı da önerdi. Yaklaşık dört yıldır Suçıkan kaynağında su olmadığını söyledi. Bunun üzerine Hasan Yorulmaz ise yaklaşık 10 yıl önce Suçıkan’da bölgede yaşayanların itirazlarına rağmen sondaj kuyuları açıldığını anlattı.

Bu sondaj kuyularının ise İkizköy’deki maden alanında, kömür tabakasının üstündeki su kaynağını kömüre ulaşmak için kurutmak sebebiyle açıldığını ifade etti. Bu şekilde kömür çıkarmak için Suçıkan’ı besleyen kaynakların kurutulduğunu dile getirdi.

AVUKAT İPEK SARICA: “PATLAMALAR, BÖLGEDE YAŞAYAN İNSANLARDA ANKSİYETEYE NEDEN OLDU”

Yurttaşların ardından son beyanda bulunan Avukat İpek Sarıca oldu. Sarıca, hukuk fakültesinde stajını yaptığı günlerde Akbelen’de olduğunu ve stajını da Akbelen davalarında yaptığını anlattı. Buradaki ilk gözlemini ise “Herkesin hasta olduğunu gördüm” şeklinde aktardı.

Bir başka Akbelen davası için bölgede 2024’te hava kalitesi ölçüm çalışması yapıldığını belirten Sarıca, ölçüm cihazının kurulduğunu gören şirketin, maden sahasında sürekli sulama yaparak toz kirliliğini önlemeye çalıştığını, buna rağmen Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği ortalama değerlerden çok yüksek rakamların görüldüğüne dikkat çekti.

Ortalama değerin 45 PM olduğunu, Akbelen’de ise bu değerin ortalama 217 PM’ye çıktığını belirtti. Bu değerin ortalama olduğuna vurgu yaparak bazı günler 900 PM’ye varan değerlerin görüldüğünü söyledi. Bu çalışmanın sonuçlarını çevre mühendisleri odası ile paylaştıklarını ve tabipler odası ile rapor hazırladıklarını ifade etti.

Sarıca, bir diğer önemli başlığın depremsellik olduğunu belirtti. Dinamit patlamaların etkisini kendisinin de yaşadığını anlatan Sarıca, “Bir gün duvarın kaydığını gördüm” dedi.

Bölgede yaşayan insanların ise artık bu sarsıntılarda panik yapmadığını, kaçmaya bile çalışmadığının altını çizdi ve deprem olgusunun normalleştirilmiş olduğunu söyledi.

Dinamit patlamaları sırasında meydana gelen sarsıntıların Kandilli Rasathanesi tarafından deprem olarak ölçüldüğünü belirtti. Muğla Tabip Odası Başkanı Dr. Çetin Erdolu’nun beyanlarına atıf yaparak ruhsal iyilik durumunun çok önemli olduğunu ve bu patlamaların bölgede yaşayanlarda ciddi anksiyeteye neden olduğuna dair rapor hazırlandığını belirtti.

Tüm bunların maden sahası içinde yaşananların dışarıya etkisi olduğunu belirten Sarıca, keşif sırasında çatlayan ve zarar gören evlerin de görülmesini talep etti.

Beyanların alınması 12.33’te sona erdi.

Keşfe geçildiği sırada İkizköylülerin avukatları, davacıların da keşifte bulunmasını talep etti. Mahkeme heyeti, sadece bir davacının keşfe katılabileceğini söyledi. Tepki üzerine iki davacı kabul edilirken, gazetecilerin keşfi takip etmesi istenmedi. Keşif, saat 17.30 sıralarında sona erdi. Ardından İkizköylülerin avukatı Arif Ali Cangı ile İkizköylü Hasan Yorulmaz açıklama yaptı.

ÇED MUAFİYET KARARININ VERİLMESİ VE SÜRDÜRÜLMESİ HAKKINDA

Yeniköy ve Kemerköy Termik Santralleri, linyit kömürü kullanarak elektrik üretmek amacıyla sırasıyla 1987 ve 1995 yıllarında kamu kurumu Elektrik Üretim A.Ş. (EÜAŞ) tarafından devreye alınmıştı. Eski Muğla İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, aynı şekilde kamu kurumu olan Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Yeniköy İşletmesi Müdürlüğü işletmesindeki ruhsat sahası için 08 Aralık 2005 tarihinde ÇED muafiyet kararı vermişti. Bu kararı da 16 Aralık 2003 tarihli Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’nin Geçici 3’üncü maddesine dayandırmıştı. Bu madde ile 1993 yılında Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’nden önce faaliyete geçen ve şu durumdaki projeler için ÇED’den muaf olma hakkı tanınmıştı “Uygulama projeleri onaylanmış veya çevre mevzuatı ve ilgili diğer mevzuat uyarınca yetkili mercilerden izin, ruhsat veya onay ya da kamulaştırma kararı alınmış veya yatırım programına alınmış veya mevzi imar planları onaylanmış projelere ve bu tarihten önce üretim ve/veya işletmeye başladığı belgelenen faaliyetler”

2018 yılında toplamda beş ayrı maden ruhsatının birleştirilmesi ile oluşturulan 86541 no’lu 230 bin dönümlük alanı kapsayan ruhsat alanına ÇED muafiyet kararı verilmişti. Birleştirilen ruhsat sahalarındaki faaliyetler ise entegre bir tesisi olmasına rağmen ÇED’den muaf tutulmaya devam etmişti. Bu karara karşı KARDOK Derneği tüm faaliyetlerin birlikte değerlendirilerek ÇED sürecine tabi tutulması için dava açmış fakat dava reddedilmişti. İkizköy Çevre Komitesi’nin hazırladığı bilgi notuna göre, yasal yolların tükenmesinden sonra 31 Aralık 2022 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapılmıştı.

Özelleştirme İdaresi Başkanlı tarafından özelleştirme programına alınan tesisler, 2014 yılında Kemerköy ve Yeniköy Termik Santralleri, Yeniköy Linyitleri İşletmesi, ilgili Maden Ruhsatları ve Kemerköy Liman Sahası (Kemerköy ve Yeniköy Termik Santralleri ile Kemerköy Liman Sahası) bir bütün halinde Limak ve İC İçtaş ortaklığındaki YK Enerji’ye devredilmişti. Bunun yanından Lojman Tesisleri ve Geyik Barajının yüzde 75 hakkı ile Dereköy’ de önceden Türkiye Elektrik Kurumuna ait olan muhtelif parseller ile üzerlerinde bulunan sondaj kuyuları da devredilmişti.

Paylaş:

  • X'te paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır) X
  • Facebook'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır) Facebook
  • WhatsApp'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır) WhatsApp
  • Telegram'da paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır) Telegram
Meteoroloji’den Muğla’ya sıcak ve kuru hava uyarısı
Seydikemer’de yaralı leyleği çocuklar kurtardı
Bozburun Deniz Hudut Kapısı iki yılın ardından açıldı
Bodrum’da beyaz kum dökümüne zabıta müdahale etti
Bodrum’da otluk ve ağaçlık alanda çıkan yangında iki hektar alan zarar gördü
Paylaş
Önceki Haber turkcell süper kupa ne zaman, süper kupa ne zaman, süper kupa hangi şehirlerde oynanacak, süper kupa, turkcell süper kupa Turkcell Süper Kupa | Süper Kupa ne zaman ve hangi şehirlerde oynanacak?
Sonraki Haber seren ay çetin kimdir, seren ay çetin kaç yaşında, seren ay çetin nereli, seren ay çetin survivor, survivor 2026 Survivor 2026 kadrosuna katılan Seren Ay Çetin kimdir, kaç yaşında ve nereli?

Bizi Takip Edin

FacebookBeğen
XTakip Et
InstagramTakip Et
YoutubeAbone Ol
TiktokTakip Et
TelegramTakip Et
WhatsAppTakip Et
Google NewsTakip Et
LinkedInTakip Et
BlueskyTakip Et

En Çok Okunan Haberler

muğla barosu 20 kasım, muğla barosu çocuk hakları günü, muğla barosu fethiye adliyesi, 20 kasım çocuk hakları günü, çocuk hakları günü
20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü | Muğla Barosu’ndan Fethiye’de açıklama: “Milyonlarca çocuk hala haklarına ulaşamıyor”
Gündem Özel Haberler
fethiye kocaçalış yıkım fethiye surf cafe yıkım fethiye kocaçalış tahliye
Kocaçalış’taki işletmeler hakkında yıkım kararı: Kıyı şeridinin bütüncül olarak kiraya verileceği iddiası
Gündem Özel Haberler
Milas ırkçı saldırı, milas çocuğa ırkçı saldırı, milas karakolda çocuk ,Akkent Polis Karakolu
Milas’ta bir çocuğa karakolda fiziksel şiddet ve ırkçı hakaret iddiası
Gündem
yakup otgöz marmaris, yakup otgöz marmaris beldibi futbol sahası, yakup otgöz marmaris beldibi futbol sahası ve atletizm pisti, yakup otgöz marmaris futbol sahası ihale, marmaris beldibi futbol sahası
AK Partili Otgöz, Marmaris Beldibi’ne spor tesisi yapılacağını duyurdu
Politika
x çöktü, x çöktü mü, cloudflare x, twitter açılmıyor, twitter düzeldi mi
X (Twitter) çöktü mü, neden çöktü ve ne zaman düzelecek? Cloudflare sorunu
Trend Haberler

Hakkımızda

  • Biz Kimiz?
  • Gizlilik İlkeleri / Privacy Policy
  • Künye
  • İletişim
  • Politika Belgeleri

Kategoriler

  • Gündem
  • Politika
  • Toplumsal Cinsiyet
  • Ekoloji
  • Yaşam
  • Kültür&Sanat
  • Spor
  • Özel Haberler
  • Resmi İlan

Sosyal Medya

  • Twitter
  • Facebook
  • İnstagram
  • Youtube

İlçeler

  • Fethiye
  • Bodrum
  • Menteşe
  • Marmaris
  • Datça
  • Milas
  • Seydikemer
  • Köyceğiz
  • Ortaca
  • Dalaman
  • Ula
  • Yatağan
  • Kavaklıdere
Copyright © 2025 Gündem Fethiye. Tüm Haklı Saklıdır.
Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Şifrenizi mi Unuttunuz?