Akbelen davaları olarak da bilinen, Akbelen Ormanı’nı içine alan 230 bin dönüm alanda, YK Enerji’ye verilen kömür madeni işletme ruhsatının uzatılmasının iptali için görülen duruşmada avukatlar ve yurttaşlar, bilirkişi keşfi talep etti. Milas ilçesinin 10’da biri büyüklüğündeki alanın tek bir şirkete tahsis edilmesinin kamu yararına aykırı olduğu dile getirildi.
Haber: Hülya Çetinkaya
Muğla’nın Milas ilçesine bağlı İkizköy’deki Akbelen Ormanı’nın, Yeniköy Kemerköy Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş’nin (YK Enerji) tarafından kömür madeni için kesilmek istenmesine karşı açılan ve Akbelen davaları olarak anılan iki dava 11 Ekim 2023’te görüldü.
İlk duruşmaya, davalı Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü vekili katılmazken, müdahil davalı YK Enerji vekilleri ve İkizköylü davacılar ile vekilleri duruşmada hazır bulundu. Ayrıca Muğla, İzmir ve Adana Barosu, Türk Tabipler Birliği, Türk Toraks Derneği, Türkiye Erozyonla Mücadele Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı (TEMA Vakfı), Bodrum Kent Konseyi temsilcileri ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekilleri de duruşmada gözlemci olarak bulundu.
Gündem Fethiye gazetesi de duruşmayı salonda izledi.
Ayrıca, duruşmaları takip etmek için Akbelen Ormanı’ndan yürüyüş başlatan İkizköy, Çamköy, Karacahisar’dan yurttaşların yanı sıra Muğla’nın faklı ilçelerinden ve İzmir’den gelen yurttaşlar da duruşmalar sırasında mahkeme önünde hazır bulundu.
Duruşmanın başladığı sırada yurttaşların “Biz bitti demeden bu dava bitmez” sloganları solonda duyuldu.
Saat 14.45’te başlayan birinci duruşma, YK Enerji’nin Akbelen Ormanı’nı da içine alan toplamda 230 bin dönümlük alanda kömür madeni işletme ruhsatının 28 Aralık 2021 tarihinde bitmesi gerekirken, 10 Mart 2021 tarihinde 10 Mart 2041 yılına uzatılmasının iptali için görüldü.
Duruşmada ilk sözü davacı olan İkizköylülerin avukatı Arif Ali Cangı aldı. Cangı, ruhsatın uzatılmasının sebebinin Akbelen Ormanı’nın kesilebilmesi için olduğunu belirtti ve Paris İklim Anlaşması’na vurgu yaptı.
Türkiye’nin 2053 yılı için net sıfır emisyon sözünü hatırlatan Cangı, bunun için de 2030 yılında kömürden çıkılması gerektiğini, YK Enerji’nin maden işletme ruhsatının 2041 yılına uzatılmasının ise Türkiye’nin taahhüt ettiği politikalara uygun olmadığını söyledi.
“GELECEK KUŞAKLARA DENGELİ ÇEVRE BIRAKMA SORUMLULUĞUMUZ VAR, GEREKİRSE HUKUK ANLAYIŞIMIZI DA DEĞİŞTİRMEMEİZ GEREKİYOR”
Kömür madenciliği yüzünden yaban hayata verilen zararın neticesinde çeşitli virüslere daha çok maruz kalacağımızı belirten Cangı, gelecek kuşaklara dengeli çevre bırakma sorumluluğumuz hatırlatarak bunun için gerekirse hukuk anlayışımızın da değişmesi gerektiğini ifade etti.
Ruhsat sahası içinde tarım alanlarının, su havzalarının, zeytinliklerin, ormanlık alanların olduğunu dile getiren Cangı, Akbelen Ormanı’nın maden ocağı için kazılmasının diğer köyleri de tehdit ettiğini ve bu durumun gıda krizini daha da derinleştireceğini belirtti.
“KARAR VERİLMEDEN ÖNCE BÖLGEDE KEŞİF YAPILMALI”
Cangı, mahkemenin kararını verebilmesi için bölgede keşif yapılmasının şart olduğunu savundu.
Akbelen Ormanı’nın Temmuz ve Ağustos aylarında kesilmesinden sonra da keşif yapılması için dilekçe verdiklerini fakat keşif yapılmadığına değinen Cangı, keşif yapılmadan verilecek bir kararda yurttaşların yargıya güveninin zarar göreceği yönündeki endişesini dile getirdi.
“İYİLEŞMEK İÇİN ADALETE İHTİYACIMIZ VAR, ADALET İÇİN DE YARGILAMAYA”
Mahkemenin sorumluluğuna vurgu yapan Cangı, Akbelen Ormanı’nın kesimi sırasında çaresiz kaldıklarını, yürütme durdurma kararının verilmediğini, keşfe gelinmediğini söyledi ve “İyileşmek için adalete ihtiyacımız var. Adalet için de yargılamaya ihtiyacımız var. Bizi tarih yargılayacak çünkü” dedi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Muğla’daki termik santrallerin kapatılmasına ilişkin kararına değinen Cangı, son olarak esasa girmek istemediğini ve mahkemenin usul ile ilgili eksikleri tamamlayıp karar vermesini istedi. Bunun için de öncelikle keşif yapılmasını talep etti.
Aydın İdare Mahkemesi’nin Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerinin kapatılması için 1997 yılında verdiği karar Danıştay tarafından onaylanmıştı. Türkiye, Danıştay kararını uygulamadığı için 2005 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından mahkûm edilmişti.
“MAHKEMENİN, BUGÜNE KADAR ALDIĞI VEYA ALMADIĞI KARARLARLA AKBELEN ORMANI’NIN KESİLMESİNDE SORUMLULUĞU VARDIR”
İkizköylülerin vekili Avukat İsmail Hakkı Atal ise mahkemenin bugüne kadar aldığı veya almadığı kararlar yüzünden Akbelen Ormanı’nın kesilmesinde sorumluluğu olduğunu söyledi. Muğla İdare Mahkemesi hakimlerini bu yüzden şikayet ettiğini de belirten Atal da Cangı gibi AİHM kararını hatırlattı.
Bu dava dosyasında AİHM kararının mahkeme tarafından uygulaması gereken hüküm olduğunu savunan Atal, keşif yapılmadan duruşma gününün verilmesinin de kanunlara uygun olmadığını söyledi.
“YALNIZCA İKİZKÖYLÜLERİN DEĞİL SİZLERİN DE AVUKATLIĞINI YAPIYORUM”
İkizköylülerin vekili Avukat Müşeref Akman ise burada yalnızca davacıların vekilliğini yapmadığını mahkemenin ve herkesin de avukatlığını yaptığını çünkü herkesin çocuklarının ve geleceğinin avukatlığını yaptığını söyledi. Akman, temiz su ve gıdaya herkesin ihtiyacı olduğunu ve olacağına vurgu yaptı.
“ÇIKARILAN LİNYİTİN KALİTESİ TAŞIMA MALİYETİNİ KARŞILAMADIĞI İÇİN GÖKOVA TERMİK SANTRALİ KURULDU”
Türkiye Barolar Birliği (TBB) Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu üyesi Avukat Aysun Koçoğlu ise çevre hukukuna ilişkin Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’nde tez yazdığını belirtti ve Muğla’daki termik santrallerin aslında AİHM kararı ile çalıştırılmaması gerektiğine yeniden dikkat çekti. Bölgedeki linyit kalitesinin düşüklüğüne işaret eden Koçoğlu, taşıma maliyetinin çıkarılan kalitesiz linyite göre daha yüksek olacağı için o dönemki adı Gökova Termik Santrali olan Kemerköy Termik Santrali’nin kurulduğunu hatırlattı.
Bölgeden kalitesiz kömürün çıkarılmasının gereksizliğine işaret eden Koçoğlu mahkemeden keşif yapılasını talep etti.
“BİZ ARTIK MADENE YAŞAM ALANLARIMIZI, GEÇİM KAYNAKLARIMIZI VERMEK İSTEMİYORUZ”
Karadam Karacahisar Mahalleleri Doğayı Doğal Hayatı Koruma Güzelleştirme ve Dayanışma Derneği (KARDOK) Başkanı İikzköylü Nejla Işık ise mahkeme heyetine İkizköy’den getirdiği ve coğrafi işaret alan zeytinyağını gösterdi.
Işık, en önemli geçim kaynaklarının zeytinyağı olduğunu belirtti. Kömür madeni ve termik santral yüzünden su kaynaklarının kuruduğunu, geçim kaynaklarının yok olduğunu söyleyerek “Biz artık madene yaşam alanlarımızı, geçim kaynaklarımızı vermek istemiyoruz” dedi.
İkizköylü Tuncer Saraçoğlu ise Bodrum’a su sağlayan Mumcular Barajı’ndaki su sıkıntısına dikkat çekti. Ölüm çukuru olarak adlandırdığı maden alanına 150 metre mesafede yaşadığını söyleyen Saraçoğlu, madenden gelen zehir ve ağır metallere maruz kaldıklarını belirtti. Akbelen çevresindeki su kaynaklarının kuruması durumunda, Bodrum, Güllük, Bargilya, Ekinambarı’nın da kuruyacağına dikkat çekti.
Mevlüt Çukur ise, mahkeme heyetine çarşıdan meyve sebze alıp almadıklarını sordu. Çukur, “Bizim suyumuz giderse o sebze, meyve nasıl olacak? Aç kalacağız. Limak’a bu topraklarımızı bırakmayalım” dedi.
“MİLAS’IN 10’DA BİRİ BÜYÜKLÜĞÜNDE BİR ALAN TEK BİR ŞİRKETE VERİLMEK İSTENİYOR”
Son olarak ise Çevre Mühendisi Deniz Gümüşel uzman görüşünü mahkemeye sundu. YK Enerji vekilleri Gümüşel’in beyanda bulunmasına itiraz ettiklerini belirtti fakat mahkeme heyeti itirazı reddederek Gümüşel’e söz verdi.
2018 yılında beş ayrı ruhsatın birleştirilmesi ile oluşturulan 86541 no’lu ruhsat alanının 230 bin dönüme denk geldiğine vurgu yapan Gümüşel, ruhsatın arama değil işletme ruhsatı olduğunu ve Milas’ın 10’da biri büyüklüğündeki bir alanın tek bir şirkete verildiği gerçeğine dikkat çekti. Alanın büyüklüğünü ve Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) yapılmamış olmasını eleştiren Gümüşel, tüm bunların artık terk edilen bir enerji kaynağı için olduğunu söyledi.
Detaylı bilgi için İkizköy Çevre Komitesi tarafından hazırlanan çalışamaya ulaşmak için tıklayın: “Muğla Milas İkizköy Mahallesi Akbelen Ormanı Türkiye Büyük Millet Meclisi Olağanüstü Genel Kurulu İçin Bilgi Notu”
“9 MİLYON TON KARBONDİOKSİT EŞDEĞERİ KARBON YUTAK ALANI KAYBI OLUŞACAKTIR”
Kömür madeni için yok edilen köylerde yaşayan yurttaşların zorunlu göç ettirildiğini hatırlatan Gümüşel ayrıca bölgede yok edilecek orman varlığına da dikkat çekti. Maden açılmak istenen ruhsat alanının yüzde 48,5 oranında orman varlığı içerdiğine işaret eden Gümüşel, “9 milyon ton karbondioksit eşdeğeri karbon yutak alanı kaybı oluşacaktır. 2021’deki yangınlarda çok fazla ormanımız yandı. Artık orman kaybedecek lüksümüz yok” dedi.
Gümüşel, su kaynaklarına ilişkin olarak ise yeraltı sularının yapılan patlatmalardan olumsuz olarak etkileneceğini, bunun yanı sıra termik santrallerin işletme aşamasında da çok fazla tükettiğini anlattı.
Yeniköy Termik Santrali’nin Geyik Barajı ve Dereköy kuyularından aldığı içme sularını kullandığını ve bir yılda yaklaşık 8,5 milyon metreküp içme suyunu soğutma suyu olarak kullandığını söyleyen Gümüşel bu miktarın bir yılda 100 bin insan su ihtiyacı olduğunu söyledi. Diğer yandan ağır metallerde kirlettiği içme suyu kalitesindeki suyu yeniden santral yakınındaki dereye boşaltarak var olan suyu da kirlettiğini söyledi.
Gümüşel son olarak, Sağlık ve Çevre Birliği, (HEAL-Health And Environment Alliance), “Kronik kömür kirliliği Türkiye: Kümülatif sağlık etkileri” çalışmasında yer verilen erken ölümler ve sağlık maliyetine değindi. Ardından ise kömürün ucuz elektrik üretimi için gerekli olduğu yönündeki argümanları eleştirerek, “Gerçekten kömür ucuz mu? Kim neyi ödüyor?” diye sordu.
HEAL’ın 1965-2020 yılları arasında Türkiye’de kömürden elektrik üretiminin neden olduğu sağlık etkileri ve maliyetini araştırmada çalışmada, Muğla’da bulunan işletmedeki üç kömürlü termik santralin (Yatağan, Kemerköy ve Yeniköy termik santralleri) neden olduğu sağlık sorunlarının ekonomik maliyetinin 1,48 trilyon Türk lirasına tekabül ettiği söylenmişti. Bunun ise tüm Türkiye’deki termik santrallerin sağlık maliyetinin neredeyse üçte birini oluşturduğu vurgulanmıştı.
Raporda Türkiye’nin en eski Termik santralin Manisa’daki Soma B Termik Santrali olduğu, en kirli termik santralin Yatağan Termik Santrali olduğu söylendi. Yatağan Termik Santrali’nin tek basına 33 bin 129 erken ölüme sebep olduğu ve sağlık maliyetinin 709 milyar TL olduğu ifade edilmişti.
“REHABİLİTASYON YAPILDI, SU KAYNAKLARINA ZARAR VERİLMEDİ”
YK Enerji vekilleri ise ruhsat uzatma talebinin mevzuata uygun olduğunu öne sürdü ve davacıların itirazının süre aşımına uğradığını söyleyerek taleplerinin reddedilesini istedi.
Maden alanlarında rehabilitasyon yaptıklarını ve su kaynaklarına zarar verilmediğin iddia eden YK Enerji avukatı Seyit Yılmazer İsmail Hakkı Atal “Yalan söylüyor” diyerek tepki gösterdi.
Paris Anlaşması’na yapılan atfın siyasi saiklerle yapıldığını söyleyen Yılmazer, termik santralin ucuz enerji sağladığını ve bölge halkına istihdam sağladığını söyledi.
“GEYİK BARAJI’NIN YAPILIŞ AMACI TERMİK SANTRALE SU SAĞLAMAK”
YK Enerji’nin bir diğer vekili Avukat İbrahim Şimşek de aynı şeklide davanın açılmasına ilişkin zaman aşımı yaşandığını söyledi. Ayrıca keşif yapılmasına ilişkin de keşfin idari uygulamada kesin delil olmadığını belirten Şimşek, keşif kararının verilip vermemesinin mahkemenin takdiri olduğunu dile getirdi.
Termik santrallerin kapatılmasına ilişkin AİHM kararına da değinen Şimşek, ekoloji örgütlerinin Cumhurbaşkanı’na karşı açtığı 37 kömürlü termik santralın kapatılmasına ilişkin davanın kabul edilmediğini söyledi.
Geyik Barajı’nın yapılma amacının termik santrale su sağlamak olduğunu söyleyen Şimşek, suyu kedilerine saklamadıklarını ve konu ile ilgili düzenlemelere uyduklarını öne sürdü.
Şimşek, duruşma boyunca davacıların Limak ve İçtaş’ın hukuk yokmuş gibi davrandığını söylediğini fakat Limak ve İctaş’ın yasalara bağlı olduğunu, tüm izinlerin yasalara ve kamu yararına uygun olduğunu savundu.
“HALKTAN BİLGİ GİZLENDİ”
Cevaplar aşamasında ise Arif Ali Cangı süre aşımı söylemine itiraz etti ve kendilerine YK Enerji’nin maden işletme ruhsatının daha süresi bitmeden yaklaşık sekiz ay önce süresinin uzatıldığının bildirilmediğini ve halktan bilgi gizlendiğini söyledi.
“MUĞLALILAR SUSUZ BURAKILIRKEN TERMİK SANTRALE Mİ SU VERİLİYOR?”
Geyik Barajı’nın termik santralin su ihtiyacının karşılanması için yapıldığı söylemine yönelik olarak ise, Cangı “Muğlalılar susuz bırakılırken termik santrale mi su veriliyor?” diye sordu.
Cangı ayrıca mahkemenin keşif yapması gerektiğine son defa vurgu yaparak davacıların taleplerinin keşif yapılmadan reddedilmesi durumunda, bir üst mahkemenin “keşif yapılmalıydı” diyerek kararı zaten bozacağını ifade etti.
Avukat İsmail Hakkı Atal ise, Bodrum’un susuz kalmasına ve Bodrum’a içme suyu sağlayan Mumcular ve Geyik barajlarından içme suyu iletiminin kesilmesine yönelik, termik santralin Bodrum’un ülkeye sağladığı turizm gelirine engel olduğuna dikkat çekti.
Su Tahsisleri Hakkında Yönetmelik’e dikkat çeken Atal suyun kullanımı konusunda yasanın söylediği sıralamayı tekrara etti. Buna göre; suyun miktarı, kalitesi, havzanın özelliği, zorunlu ihtiyaçlar ve şartlar başka türlü bir çözüm yolu gerektirmedikçe, su kaynaklarının kullanım amaçlarında aşağıdaki öncelik sırası uygulanır:
- İçme ve kullanma suyu ihtiyacı.
- Çevresel su ihtiyacı.
- Tarımsal sulama ve su ürünleri yetiştiriciliği.
- Enerji üretimi ve sınai su ihtiyaçları.
- Ticari, turizm, rekreasyon, madencilik, taşıma, ulaşım ile sair su ihtiyaçları.
Neja Işık ise suyun kullanımı konusunda YK Enerji vekilinin söylediklerinin yalan olduğunu ve YK Enerji’nin 2018 yılında köylüleri köyden çıkarmak için içme suyunu kestiğini, 2019 yılında ise koronavirüs tehdidine rağmen yine sularının kesildiğini hatırlattı.
Akbelen’de maden işletme ruhsatı iptali davasının duruşmada karar çıkmazken, kararın daha sonra taraflara tebliğ edileceği açıklandı. Duruşma saat 16.45’te bitti.
Yaklaşık 15 dakikalık aradan sonra ise ikinci duruşma başladı.
NE OLMUŞTU?
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 28 Kasım 2020 tarihinde şirkete verdiği maden açık işletme iznine istinaden, Orman Genel Müdürlüğü de YK Enerji’ye Akbelen Ormanı’nda ağaç kesme izni vermişti. Köylüler 29 Nisan 2021 tarihinde bu karara karşı hukuki süreç başlatmıştı.
Hukuki sürecin tamamlanmamasına karşın, ilk olarak 17 Temmuz 2021’de Orman İşletme Müdürlüğü’nün kesim ekibi mahkeme kararını beklemeden Akbelen Ormanı’nda 30’a yakın ağaç kesmiş be bu kesin Akbeşlen Ormanı’nda iki yılı aşkın süredir devam eden 24 saatlik nöbeti başlatmıştı.
Bunun üzerine orman yangınları nedeniyle ormanlara giriş yasağı gerekçe gösterilerek 10 Ağustos 2021 gecesi Jandarma ekipleri özel bir mülke ait nöbet alanında, mülk sahibinin izin belgesi olmasına rağmen, 11 kişiyi sürükleyerek dışarı çıkarmış, Füsun Kayra ve Edibe Demir hakkında kamu görevlisine mukavemet suçundan dava açılmıştı.
11 Ağustos 2021 tarihinde Muğla 1. İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı vermiş fakat karar itiraz edilmişti. 1 Aralık 2022 tarihinde ise, dava kapsamında düzenlenen üçüncü bilirkişi keşfine dayanılarak yürütmenin durdurulması isteminin reddine karar verilmişti.
24 Temmuz 2023‘tarihinde ise ikinci defa Akbelen Ormanı’na ağaç kesimi için girilmesi üzerine davanın esası hakkında yürütmenin durdurulmasına ilişkin karar verilmesi için İkizköylüler tarafından tedbiren derhal yürütmeyi durdurma talebi mahkemeye iletilmişti.