Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA) ve E3G, ‘Kömürden Çıkışın Finansmanı: Türkiye Örneği’ isimli rapor ile Türkiye’nin kömürden çıkışının maliyetini santral özelinde inceleyerek ortaya koydu.
SEFiA ve E3G, ‘Kömürden Çıkışın Finansmanı: Türkiye Örneği’ isimli rapora göre termik santrallerin bu koşullar altında lisans sonuna kadar çalışması durumunda 44,5 milyar dolar zarar etmesi beklendiğini açıkladı.
Toplantı ile kamuoyuyla paylaşılan rapor, Türkiye’de bugüne kadar kömürden çıkışın teknik olasılıklarını ve ekonomik boyutunu ortaya çıkaran çalışmaları bir adım öteye taşıyor. Yakın zamanda uygulamaya koyulması planlanan karbon fiyatlaması sonucunda santrallerin halihazırda düşmekte olan karlılıklarını sürdüremeyeceklerini ortaya koydu. Rapor, Türkiye’nin 2053 net sıfır patikasına erişebilmesi için emekliye ayırması gereken kömürlü termik santrallerin muhtemel finansman ihtiyacını da belirlemeyi amaçlıyor.
“30 SANTRALDEN 28 KÖMÜRLÜ TERMİK SANTRAL KARLILIĞINI SÜRDÜREMEYECEK”
Raporda, 2035 yılında kadar elektrik üretiminde Avrupa Birliği Emisyon Ticaret Sistemi‘nin (AB ETS) mevcut karbon fiyatının üçte biri baz alınıyor, 2035 sonrası ise AB ETS karbon fiyatının yarısına kadar yükselen aşamalı bir karbon fiyatı uygulanması öngörülüyor. Bu durumda, 30 santralden ikisi dışında hiçbir kömürlü termik santralin karlılığını sürdüremeyeceği sonucuna ulaşılıyor.
Santrallerin bu koşullar altında çalışması durumunda, zararın boyutu 40 yıllık senaryoda 13,5 milyar dolar, lisans sonuna kadar çalışmaları durumunda ise 44,5 milyar dolara ulaşıyor. İşletmecilerin zarar eden bir operasyonu sürdürmeleri beklenmediğinden söz konusu santrallerin atıl varlıklar haline geleceği öngörülüyor.
Santrallerin lisans sürelerinin sonuna kadar işletmede kalacakları süre boyunca ortalama yıllık sağlık maliyetinin 10 milyar dolar seviyesinde olduğu açıklandı.
Rapor, yüksek marjinal maliyetleri nedeniyle, bir karbon fiyatlandırma mekanizması uygulanması durumunda ithal kömürle çalışan termik santrallerin devreden çıkacak ilk santraller olduğunu ortaya koyuyor.
Raporda yer verilen kömürden çıkış senaryosunda, 2021-2035 yılları arasındaki dönemde, elektrik üretiminde yerli kaynakların payı yüzde 51,3’ten yüzde 73,6’ya yükseliyor ve tamamı yerli ve yenilenebilir kaynaklardan oluşuyor. Olağan senaryoda ise yerli kaynakların (yenilenebilir ve yerli kömür) payı 2035 yılında ancak yüzde 59,2’ye ulaşabiliyor.
“DÜŞÜK KARBON FİYATLARI ALTINDA BİLE SANTRALLERİN FAALİYETLERİNİ SÜRDÜREMEYECEK”
Raporla ilgili açıklamalarda bulunan SEFiA Direktörü Bengisu Özenç, Türkiye için teknik olarak mümkün ve küresel gelişmeler doğrultusunda kaçınılmaz olan kömürden aşamalı çıkış planlarını geciktirmenin olası olumsuz ekonomik ve sosyal sonuçları üstünde durdu:
“Türkiye’nin 2053 net-sıfır hedefi iklim hedefleri için olduğu kadar, değişen küresel ticaret düzeni içerisinde rekabetçiliğini sürdürülebilmesi açısından da önemli bir hedeftir. Bu hedefin yakalanabilmesi için atılacak ilk adım elektrik arzında kömürden çıkışa yönelik resmi bir pozisyonun açıkça belirlenmesi ve bu hedefe yönelik planlamanın yapılmasıdır.”
Özenç, Türkiye’nin ulusal emisyon ticaret sistemine uygulamayı planladığını vurgulayarak, “Bildiğiniz gibi Türkiye yakın zamanda bir ulusal emisyon ticaret sistemini uygulamaya almayı planlıyor. Karbon emisyonlarının fiyatlanmasını öngören bu sistemin devreye girmesi ile kömürlü santrallerin finansal dengelerinin olumsuz etkileyeceği aşikardır. Çalışmamız, oldukça düşük karbon fiyatları altında bile santrallerin faaliyetlerini sürdüremeyeceklerini gösteriyor” ifadelerini kullandı.
Ayrıca Özenç “Bu açıdan kömürden çıkış, kayıplar oluşmaya başlamadan, erken aşamada hedeflenmelidir. Böylelikle çok katmanlı, çok paydaşlı bir planlanma yapılabilir ve uygun finansman imkanlarının da devreye alınmasıyla kapsayıcı ve adil bir çıkış stratejisi ortaya koymak mümkün olabilir” dedi.
“TÜRKİYE NET SIFIR HEDEFİNİN PLANLAMASINI YAPMALI”
SEFiA Finansal Araştırmalar Direktörü İbrahim Çiftçi ise Türkiye’nin de faydalanabileceği kömürden çıkış mekanizmalarına dikkat çekerek, “Kömürden çıkış, net sıfır hedefi doğrultusunda karbonsuzlaşmanın başlayabileceği en uygun alandır. Kömürden çıkış için bugün uluslararası arenada Türkiye’nin de faydalanabileceği Kömür Emeklilik Mekanizmaları (Coal Retirement Mechanisms – CRM) ya da Kömür Geçiş Mekanizmaları (Coal Transition Mechanisms – CTM) gibi birçok girişim bulunmaktadır” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin sıfır hedefinin planlamasını yapması gerektiğini hatırlatan Çiftçi, şu sözleri dile getirdi:
“Türkiye, yeni kömürlü termik santral planlaması yapmak yerine enerjide arz güvenliğini korumak, yüksek borç oranlarına sahip bir sektör olan elektrik sektörünün devamlılığını sağlamak ve bu sektörde yaşanacak bir krizin bankacılık sektörü ile girdi sağlayan ikincil sektörleri de etkileyerek ekonomisini tehdit etmesinin önüne geçmek için, bir an önce net sıfır hedefi ile taahhüt etmiş olduğu geçişin planlamasını yapmalıdır.”
“TÜRKİYE DİPLOMATİK İŞ BİRLİĞİ FIRSATLARI ARAMALI“
E3G Kıdemli Araştırmacısı Öykü Şenlen, kömürden temiz enerjiye geçişte küresel eğilimlerden ayrıştığımızı belirterek, Türkiye’nin uluslararası girişimlere veya diplomatik iş birliklerine katılması gerektiği üzerinde durdu:
“Türkiye, ekonomik zorluklara ve sosyal tepkilere rağmen yeni kömür kapasitesi planlayarak dünyanın geri kalanıyla ayrışma riskiyle karşı karşıya. Yakın zamanda rafa kaldırılan veya iptal edilen projelere rağmen, Türkiye hala Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü ((Organisation for Economic Co-operation and Development OECD) ve AB’de planlanan kömürlü termik santral kapasitesinin üçte ikisinden fazlasını planlıyor ve dünya genelinde ilk onda yer alan tek OECD ülkesi.”
Türkiye’nin iş birliği fırsatlarını araması gerektiğini vurgulayan Şenlen, “Türkiye’nin OECD, AB ve G20’deki muadillerinin birçoğu kömürden uzaklaşma yönünde önemli ilerlemeler kaydetti. Türkiye de onlar gibi iklim hedefleri doğrultusunda kömürden temiz enerjiye geçişi desteklemek için uluslararası girişimlerde yer almalı ve diplomatik iş birliği fırsatları aramalıdır” dedi.