MUÇEP Fethiye Meclisi ve bileşenleri, bugün (24 Haziran) Fethiye Kaymakamlığı önünde “Havama, suyuma, toprağıma dokunma” diyerek zeytinlik alanlarda madencilik faaliyetlerinin yapılmasını öngören kanun teklifine karşı basın açıklaması yaptı. Açıklamada, “İktidar bu kanun teklifi ile yurttaşa, en temel insan haklarına ve doğaya adeta savaş ilan etmiştir” denildi.
Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) Fethiye Meclisi ve bileşenleri, Fethiye Kaymakamlığı önünde bugün (24 Haziran) saat 13.00’te “Havama, suyuma, toprağıma dokunma” diyerek enerji ve maden alanlarına yönelik düzenlemeler içeren “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”ne karşı basın açıklaması yaptı.
Konuya ilişkin yapılan basın açıklamasını MUÇEP’ten Arzu Çakmakçı ile Mehmet Sert okudu. Açıklamanın başında “Ülkemizin topraklarına, zeytinliklerine, meralarına, ormanlarına, korunan alanlarına ve su varlıklarına göz diken sermayenin işgal yasasına geçit vermiyoruz” denildi.


Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) ile Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP), talan düzenlemesi olan torba yasa teklifiyle karşılarına çıktıklarının belirtildiği açıklamada; kanun teklifinin, 13 Haziran’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulduğu hatırlatıldı.
Diğer yandan kanun teklifinin, 19 Haziran’da; muhalefet milletvekillerinin incelemesine ve kamuoyunda tartışılmasına fırsat tanınmadan Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’na sevk edildiği vurgulandı.


“İKTİDAR MİLLETVEKİLLERİNCE HAZIRLANMIŞ YASA TEKLİFİ, TEK BİR NOKTASI BİLE DEĞİŞTİRİLMEDEN KOMİSYON’DAN GEÇİRİLDİ“
Eski Ticaret Bakanı ve AK Parti Bursa Milletvekili Mustafa Varank’ın başkanlığındaki Komisyon toplantısına, şirketlerin ve bazı seçilmiş sendikaların temsilcileri alınırken çeşitli illerden gelen köylülerin, ekoloji örgütlerinin ve baro temsilcilerinin alınmadığı belirtildi.
Toplantının saat 10.00’da başladığının hatırlatıldığı açıklamada, şu ifadeler kullanıldı:
“Muhalefet partilerinin vekillerinin bu duruma yönelik itirazları sırasında zaman zaman arbede çıktı. Köylülerin, Meclis bahçesindeki oturma eyleminin ardından bazı temsilcilerin katılımına izin verildi ve Komisyon öğleden sonra çalışmaya başladı. 26 saat aralıksız süren ve insani çalışma koşullarının hiçe sayıldığı Komisyon Toplantısı’nda, iktidarın teklifi yıldırım hızıyla geçirme amacı gizlenemiyordu.”
Açıklamada, kanun teklifinin Komisyon tarafından kabul edilmesiyle ilgili şu ifadelere yer verildi:
“Baroların, ekoloji örgütlerinin, Akbelen, Deştin, Eskişehir, Dersim ve diğer bölgelerden gelen yurttaşların itirazları ile muhalefet partilerinin önergeleri kabul görmedi; tamamen göz ardı edildi. Yandaş sektör temsilcileri ve sendikaların talepleri doğrultusunda iktidar milletvekillerince hazırlanmış yasa teklifi, tek bir noktası bile değiştirilmeden Komisyon’dan geçirildi.”


“ANAYASAYA VE DEVLETİN TARAF OLDUĞU ULUSLARARASI SÖZLEŞMELERE AYKIRI OLAN BU KANUN TEKLİFİ, BİR TOPRAK GASBI YASASIDIR”
Kanun teklifinin; milli parkları, korunan alanlarını, sulak alanları, arkeolojik sitleri, özel çevre koruma bölgelerini, ormanları, kıyıları, meraları ve zeytinlikleri mevcut koruma statülerini hiçe sayarak maden ve enerji yatırımlarına açtığına dikkat çekildi.
Meclis Genel Kurulu’nda, kanun teklifinin bugün görüşülmesinin beklendiğinin vurgulandığı açıklamada, şunların altı çizildi:
“Anayasaya ve devletin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere aykırı olan bu kanun teklifi; yaşam alanlarımıza, tarım alanlarımıza, doğal varlıklarımızın tamamına, suyumuza, toprağımıza, zeytinliklerimize ve en önemlisi küçük üreticilerin bağımsızlığına karşı planlanmış bir toprak gasbı yasasıdır.”


“KANUN İLE YURTTAŞLARIN TAPULARINA RAHATÇA EL KONULABİLECEK BİR KARA NEOLİBERAL DÜZENLEME YAPILIYOR“
Açıklamada, kanunun teklifine dair şunlar belirtildi:
“Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) mevzuatı etkisiz hâle getiriliyor. Şirketlere kolaylık olsun diye ÇED süreçleri kısaltılıyor. ÇED süreçleri şirketler yerine Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG) tarafından yürütülüyor. ÇED kararı olmadan diğer izin ve ruhsatlar için başvuru yapılabiliyor.
Ormanların şirketlere devri daha da kolaylaşıyor. Maden alanlarındaki ormanlar MAPEGʼe ücretsiz olarak devrediliyor.
Milli Parklar, korunan alanlar, sit alanları, sulak alanlar, yaban hayatı koruma ve geliştirme sahaları enerji ve madencilik yatırımlarına açılıyor.
Zeytinlikler maden ve enerji şirketleri için kamulaştırılarak köylünün elinden alınıyor. Yatağan Termik Santralini işleten Yatağan Termik Enerji Üretim A.Ş. ile Yeniköy ve Kemerköy Termik Santrallerini işleten Yeniköy Kemerköy Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş. ‘ye özel adrese teslim kanun çıkartılıyor.
Koordinatları belirtilmek suretiyle Yatağan ve Akbelen bölgesindeki zeytinlikler yok edilerek, saha linyit madenciliğine açılıyor. Zeytinciliğin Korunması ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkındaki Kanun’un değiştirilmesinin yolu açılıyor ve ülkedeki tüm zeytinlikler tehlike altına giriyor.
Meralar enerji şirketlerine tahsis ediliyor.
Acele kamulaştırma kararları ile özel mülkiyet hakkı ihlal ediliyor, köylünün tapusu gasb ediliyor.
Kaçak enerji yatırımlarına imar affı getiriliyor.
Şirketlere indirim kıyağına süre uzatımı getiriliyor.
Kritik ve stratejik madenler için Cumhurbaşkanlığıʼna ve özel bir kurula yetki veriliyor.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na imar planı yapma ve inşaat ruhsatı verme yetkisi veriliyor.
Ormancılık ve çevre korumadan sorumlu kurumlar yetkisiz kılınıyor, koruma sağlayan kanunlar etkisiz hâle getiriliyor.”
Açıklamanın devamında ise “Kanun ile yurttaşların tapularına rahatça el konulabilecek bir kara neoliberal düzenleme yapılıyor. Yerle bir edilen mülkiyet hakkıyla yasalar önündeki eşit yurttaşlık, tebalık seviyesine indiriliyor. Bu açıkça bir işgal yasasıdır” denildi.


“EMPERYALİST BİR SÖMÜRÜ YASASI OLDUĞU GERÇEĞİ ORTADADIR”
Kanun teklifiyle ÇED ve diğer izin süreçlerinin kısaltılmasına dikkat çekilen açıklamada, şu ifadeler kullanıldı:
“’Süper izin yasası’ olarak lanse edilen kanun teklifiyle ÇED ve diğer izin süreçlerinin kısaltılmasının arkasında yatan amaçlardan birinin de yerli şirketler için olduğu kadar; iktidarın Birleşik Arap Emirliği, Çin gibi ülkelerle yaptığı enerji anlaşmaları doğrultusunda bu ülkelerin şirketlerine verilmiş taahhütler olduğu anlaşılıyor.”
Kanun teklifinin gerekçesinde yerli ve milli yatırımlara destek olunacağının yer aldığının vurgulandığı açıklamada, “Aslında emperyalist bir sömürü yasası olduğu gerçeği de ortadadır. İktidar bu kanun teklifi ile yurttaşa, en temel insan haklarına ve doğaya adeta savaş ilan etmiştir” denildi.


“BİZ, YURTTAŞLAR OLARAK BU KANUN TEKLİFİNİN MECLİS’TEN GEÇMEMESİ İÇİN TÜM GÜCÜMÜZLE MÜCADELE EDECEĞİZ”
Kanun teklifinin tek bir maddesinin bile kabul edilemeyeceğinin altının çizildiği açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
“Kesinlikle geçit vermeyeceğiz. Biz, yurttaşlar olarak bu kanun teklifinin Meclis’ten geçmemesi için tüm gücümüzle mücadele edeceğiz. Toprağımızı vermeyeceğiz. İşgal, talan ve sömürü kanun teklifini geri çektireceğiz.”
Kanun teklifine karşı bugün Muğla başta olmak üzere Türkiye’nin farklı yerlerindeki yurttaşların, ekoloji örgütlerinin, sivil toplum kuruluşlarının ve siyasi partilerin Ankara’da TBMM’de toplandığının belirtildiği açıklamada, şunlara dikkat çekildi:
“Buradan onları selamlıyor, aklımız ve yüreğimizin onlarla olduğunu belirtmek istiyoruz. Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz. Talana, yalana hayır. Toprağımızdan vazgeçmiyoruz. Havama, suyuma, toprağıma dokunma.”
“MADENCİLİĞİN VE VAHŞİ MADENCİLİĞİN BU BÖLGEYE VE TÜM ÜLKEMİZE VERECEĞİ ZARARLARDAN KORKUYORUZ”
Konuya ilişkin Yeşilüzümlülü çiftçi ve turizmci Gürsel Kuru ile Yeşilüzümlülü zeytin üreticisi Şeref Çatal, Gündem Fethiye’ye konuştu. Çatal, kanun teklifinin doğaya, yaşadıkları bölgeye çok zarar vereceğini belirtti.
Kanun tekliflerinin, bölgede yaşayan yurttaşlarla konuşularak hazırlanmasının önemli olduğunu vurgulayan Çatal, şunların altını çizdi:
“Özellikle madenciliğin ve vahşi madenciliğin bu bölgeye ve tüm ülkemize vereceği zararlardan korkuyoruz. Bu nedenle kesinlikle bu yasaya karşıyız. Kabul edilmesini kesinlikle istemiyoruz. Bunun için de halk olarak ne gerekiyorsa yapmak için çalışacağız, çalışıyoruz.”


“TURİZMİ BALTALAR“
Diğer yandan, geçmişte yaşadıkları olaylarla birlikte kanun teklifinin, yaşam alanlarına zarar vereceğini dile getiren Kuru ise şunlara dikkat çekti:
“Yıllar önce çimento fabrikası için bir savaş verdik, kazandık. Şimdi köyümüzün hemen dışında kurulmak istenen yerin karşısında bir maden eleme tesisi var. Oradaki pislikleri gördükçe önümüzdeki yıllarda yapılacak olanların daha büyük olacağını düşünüyorum.”


Yapılan eleme tesisi için dağlarda yapılan yıkımı gördüğünü belirten Kuru, şunları dile getirdi:
“Devasa dağı dümdüz yapmışlar, pisliklerini de yaymışlar şimdi bekliyor. Gözümüzün önünde bir gerçek var. Bunu göre göre savaş vermezsek bizim geleceğimiz için gerçekten çok kötü olur. Elimizden gelen ne varsa yapmak istiyoruz.”
Kanun teklifi kabul edilirse köyde yaşamak isteyenlerin artık gelmeyeceğini söyleyen Kuru, “Turizmi baltalar. Yazık olur çünkü köyümüz oldukça tanınmış bir yer gelmek isteyenler var. Gelecek olanlar, gelip de yaşayanlar da kaçar diye düşünüyorum” dedi.