Mor Çatı kadınlara yönelik erkek şiddetinin ve erkek şiddetiyle mücadele mekanizmalarının işleyişinin çocukları nasıl etkilediğini konu alan bir rapor yayınladı. Raporda, çocuğa karşı ihbar edilen cinsel şiddet dışındaki şiddet biçimlerinin çoğu zaman dile getirilmediği ve normalleştirildiği, 6284 sayılı Kanun’un uygulanması sırasında çocukların yüksek yararının değil ailenin korunmasına odaklanıldığı, çocukların tek başlarına şikâyette bulunamadığı veya destek alamadığı gibi durumlara vurgu yapıldı.
Mor Çatı Kadın Sığınma Vakfı, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Komitesi’ne sunduğu Türkiye’de Erkek Şiddetinin ve Erkek Şiddetiyle Mücadele Mekanizmalarının Çocuk Haklarına Etkisi başlıklı raporunu yayınladı.
Çocukların erklerin uyguladığı şiddete doğrudan maruz bırakılabileceği gibi annelerin maruz bırakıldığı şiddetten de olumsuz etkileneceği belirtilen raporda, bu raporu oluşturan izleme çalışmasının yapılmasının nedenleri şu şekilde açıklandı: “Kadına yönelik şiddetle mücadele mekanizmalarının işleyişinde çocuğun üstün yararının gözetilmemesi, devletin yükümlülüklerini yerine getirmemesi, mevzuattaki eksiklikler ve uygulamadan kaynaklanan keyfilik; çocukların ihtiyaçlarının sistem içinde görünür olmamasına ve çocukların ikincil mağduriyetler yaşamasına neden olmaktadır. Erkek şiddetinin kadınların hayatında yol açtığı olumsuz etkinin yoğunluğu, yapılan akademik çalışmalar ve sivil toplum faaliyetleri açısından da çocukları ikinci plana itmiş hatta görünmez kılmıştır.
Bu nedenle, erkek şiddeti ile mücadelede çocukların yaşadıklarını ve ihtiyaçlarını göstermek, hak temelli politikalar geliştirebilmek için bir izleme çalışması yapmanın önemi ortaya çıkmıştır.”
Raporun 2021 yılı Mart ve Eylül ayları arasında Mor Çatı’nın yaptığı odak grup çalışmaları ve bilgi edinme başvurularını içeren izlemeden ve 2020 yılı Ocak ayı ile 2021 yılı Eylül ayı arasındaki Mor Çatı çocuk çalışmasına ilişkin verilerden doğduğu ifade edildi.
“ÇOCUĞA YÖNELİK ŞİDDET ÇOĞU ZAMAN DİLE GETİRİLMİYOR VE NORMALLEŞTİRİLİYOR”
Raporda Türkiye’de ihbar edilen çocuğa karşı cinsel şiddet dışındaki şiddet biçimlerinin çoğu zaman dile getirilmediği ve normalleştirildiğinin anlaşıldığı söylendi.
Şiddet ortamında yaşayan çocukların ise maruz bırakıldıkları şiddet nedeniyle içe kapanma, kendini ve duygularını ifadede güçlük, kaygı, agresyon, öfke patlamaları, özellikle ergenlikten itibaren rastgele ve güvensiz ilişkilere girme gibi duygular ve davranışlar ortaya koydukları belirtildi.
“ŞİDDET ORTAMINDA BÜYÜMEK ZORUNDA KALAN ÇOCUKLAR YAŞLARININ GEREKTİRDİĞİNDEN ÇOK DAHA FAZLA SORUMLULUK ALMAK ZORUNDA KALIYOR”
Raporda çocukların şiddet ortamında büyümek zorunda kalmalarının, yaşlarının gerektirdiğinden çok daha fazla sorumluluk almasına da yol açtığı söylendi. Rapora göre “Annelerinin maruz kaldığı şiddete tanık olmanın yanı sıra, taşıdıkları duygusal yükü de anneleri ile paylaşmak zorunda kalan çocukların, sosyal ağlarını yitiren anneleri ile ‘sırdaşlık’ etmeleri ve tüm kararlara ortak edilmeleri çocukları olumsuz etkilemektedir. Bazı durumlarda çocuklar babalarına da sırdaşlık etmekte, babanın da duygusal yükünü üstlenmekte ve yaşlarına uygun olmayan bilgilere maruz bırakılabilmektedir.”
“15 YAŞ ÜSTÜ ERGENLER DOĞRUDAN KENDİLERİ İÇİN KADIN ÖRGÜTLERİNE BAŞVURDUĞU GÖRÜLDÜ”
Diğer yandan, “Son yıllarda 15 yaş üstü ergenlerin kadın örgütlerine başvurarak doğrundan kendileri için destek arayışında oldukları, kendilerine dayatılan toplumsal cinsiyet kalıplarına ve haklarının ihlal edilmesine karşı mücadele verirken güvenlik sorunu yaşadıkları, psikolojik, hukuki ve sosyal desteğe ihtiyaç duydukları görülmektedir” dendi.
“ÇOCUKLARIN YÜKSEK YARARININ KORUNMASINA DEĞİL AİLENİN KORUNMASINA ODAKLANILIYOR”
Rapora göre, 6284 sayılı Kanun’daki tedbirler, boşanma ve ceza davaları ile sığınaklarda çocuklara özgü bir yaklaşım ve program uygulanmıyor. Raporda, izleme çalışması kapsamında görüşlerini sunan uzmanların şu görüşleri aktardığı söylendi: “6284 sayılı Kanun’un uygulanması sırasında çocukların yüksek yararının değil ailenin korunmasına odaklanıldığını, Kanun kapsamında çocuklar için verilen kararların doğrudan ve yalnızca anne üzerinden verildiğini, çocuklar için adeta mülkiyetin kimde olacağının değerlendirilmesi gibi bir yaklaşım benimsendiğini, çocukların içinde bulunduğu koşulların ve ihtiyaçlarının yok sayıldığını iletmişlerdir.”
“ÇOCUKLARIN EVLENMELERİNE DAİR İZİN DAVALARININ ÇOZ AZI HAKİMLER TARAFINDAN REDDEDİLİYOR”
Raporda, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Komitesi’nin Türkiye’ye asgari evlik yaşının 18’e yükseltilmesini ve ülke sınırlarında bu asgari yaşın tam olarak uygulanmasını tavsiye ettiği fakat aradan 9 yıl geçmiş olmasına rağmen hala Medeni Kanun’da gerekli değişikliklerin yapılmadığı ifade edildi. Medeni Kanun’un yeni kanun ve politikalara ve Türkiye’nin de 1995 yılında kabul ederek Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 1989 tarihli Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’ye uyumsuzluğu sonucu Türkiye’de çocukların yasal olarak 16 yaşında hâkim kararı ile 17 yaşında ise ebeveyn rızası ile evlendirilmesinin mümkün olduğu söylendi.
Raporda çocukların hâkim kararı ile evlendirilmelerine ilişkin davalar ile ilgili kısıtlı bilginin bulunduğu, bu bilgiye ise Adli İstatistikler aracılığıyla ulaşıldığı söylendi. Buna göre 2013 yılında karara çıkan 17.548 evlenmeye izin davasının 15.473’ü kabul edildi, yalnızca 811 dava reddedildi. 2020 yılında ise “Hukuk Mahkemelerinde Çıkan Davaların Karar Türüne Göre Dağılımına bakıldığında evlenmeye izin talepli 10.580 dava açıldığı bu davaların 9.038’inin kabul edildiği yalnızca 543’ünün reddedildiği görülmektedir” dendi.
“EVLENME İZİN DAVASI BAŞVURULARINI VELİLER YAPIYOR, DAVADA ÇOCUK DEĞİL VELİ DİNLENİYOR”
Raporda evlenmeye izin davalarında Medeni Kanun’dan ve uygulamadan kaynaklanan en önemli sorunlar olarak başvuruların veli tarafından yapılması, davada da çocuğun değil velinin dinlenmesi, çocuğun beyanının esas alınmaması, geleneksel değerlere vurgu yapılması, dava aşamasında çocuğa eşlik edecek bir uzman ya da avukatın atanmaması, yalnızca çocuğun zihinsel ve fiziksel gelişimi için alınan hekim raporları ile yetinilmesi olarak ortaya koyuldu.
“KADINLAR KANUN KAPSAMINDA VERİLEN DESTEKLERDEN ÇOCUKLARIN DA YARARLANABİLCEĞİ KONUSUNDA DOĞRU BİLDİLENDİRİLMİYOR”
Raporda devlet görevlilerinin şiddetten uzaklaşmak isteyen kadınları eksik ve yanlış bilgilendirmeleri ve caydırıcı yaklaşımları nedeniyle kadınlara, kanun kapsamında verilen desteklerden çocukların da yararlanabileceği konusunda çoğu zaman sağlıklı ve doğru bilgilendirme yapılmadığı ifade edildi.
Ayrıca şiddet uygulayan kişinin uzaklaştırılması ile kararların çocukları da kapsamadığı ve çocuklar için de uzaklaştırma talep edildiğinde çocuğun üstün yararı ile uygun olmayacak şeklide kararlar verildiği dile getirildi. Bu taleplerin, erkeklerin kadınlara şiddet uygulamak için çocukları kullanması ve kadının hayatını tehlikeye atmasına da yol açarak şeklide, “baba ile çocuk arasındaki bağın korunması” gerekçesiyle reddedildiği ya da karara bağlanmadığı söylendi ve şunlar eklendi:
“Yine aynı Kanun uyarınca verilen adres gizliliği kararlarından kadınlar faydalandırılırken çocuk için ayrıca karar alınması gerektiği bilgisi kadınlara verilmemekte ya da çocuklara yönelik talepler kabul edilmemekte, bu durum kadın ve çocuğun sığındığı yerin şiddet uygulayan tarafından bulunmasına neden olmakta, can güvenliklerini riske atmaktadır. Sonuç olarak şiddet uygulayan erkekler ya çocukla kurdukları kişisel ilişki ya da çocukların okul ve adres bilgilerine erişmesi ile tekrar şiddet uygulayabilir hale gelmektedir.”
“ŞİDDETE MARUZ BIRAKILAN ÇOCUKLARIN KENDİ BAŞLARINA BAŞVURU YAPMALARININ ÖNÜNDE BÜROKRATİK ENGELLER VAR”
Raporda çocukların ev içinde şiddete maruz bırakıldıklarında yanlarında sorumlu bir yetişkin olmadan 6284 Sayılı Kanun ve Çocuk Koruma Kanunu’nda yer alan tedbir ve kararlar için kendi başlarına başvuru yapmalarının ve ihbarda bulunmalarının önünde bürokratik engeller olduğu belirtildi.
Ayrıca, izleme çalışmalarında çocukların kurumlara başvurmaları durumunda fail olan ebeveynin bilgilendirileceği ya da sonuç alamayacakları yönünde kaygı yaşayabildikleri ve bu kurumlara güven duymadıklarının raporlandığı ifade edildi.
Raporun tamamını okumak için buraya tıklayın.