Menteşe Kadın Platformu’nun çağrısıyla kadınlar, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında Muğla’nın Menteşe ilçesinde yürüyüş düzenledi ve basın açıklaması yaptı. Açıklamada, “Tüm kadınları ve LGBTİ+ları mücadeleyi birlikte büyütmeye çağırıyoruz” denildi.
Haber: Burak Necip Başar
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde kadınlar, Muğla’nın Menteşe ilçesinde bir araya geldi. Menteşe Kadın Platformu’nun çağrısıyla, kadınlar saat 17.30’da Akyol Parkı’nda toplandı ve 17.45’te Sınırsızlık Meydanı’na yürüdü.
Yürüyüş boyunca “Kadınlar artık susmayacaklar”, “Kadın yaşam özgürlük”, “AKP elini kadınlardan çek” “Gelsin koca, gelsin baba, gelsin devlet, gelsin cop; inadına isyan, inadına özgürlük” sloganları atıldı.
Basın açıklamasına Muğla’nın tek kadın belediye başkanı olan Menteşe Belediye başkanı Gonca Köksal da katıldı.
Basın açıklamasını Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Kadın Sekreteri Aslı Ercan okudu.
Açıklamada, Türkiye’de ve dünyada hükümetlere başkanlık eden otoriter liderlerin “cinsiyetçi, dinci, milliyetçi ideolojileriyle kadının bedenine, kimliğine ve emeğine yönelik saldırılarını sürdürdüğü” belirtildi.
Sağ muhafazakâr iktidarların kadınların kazanımlarına yönelik saldırılarının arttığı belirtilen açıklamada, “Kadınlar da bu küresel kadın düşmanlığına karşı dayanışmayı ve mücadeleyi büyütüyorlar” ifadeleri kullanıldı.
“KADIN KATİLLERİNİ KOLLAYIP KADINLARI CEZALANDIRAN DÜZENE BİR KEZ DAHA İTİRAZ ETMEK İÇİN BURADAYIZ”
Menteşe’de 2024 yılının Ağustos ayında, boşanma aşamasında olduğu erkek tarafından öldürülen Senem Kıvrık cinayeti hatırlatılarak, şu ifadelere yer verildi:
“Yaşadığımız kentte yaşamdan koparılan Senem cinayetine karşı artık yeter demek kadın katillerinin cezalandırılmasını istemek ve kadına yönelik şiddet ve cinayeti protesto için hep birlikte sınırsızlık meydanındaydık. Şiddete dur dediğimiz için, bir kişi daha eksilmeyeceğiz dediğimiz için savcılık tarafından ifadeye çağrıldık ve neticesinde para cezasına çarptırıldık.”
Kadınların cezalandırılmasının bir yıldırma politikası olduğu ifade edilen açıklamada, “Bugün kadın katillerini kollayıp kadınları cezalandıran düzene bir kez daha itiraz etmek için buradayız” sözleri kullanıldı.
‘Kadın cinayetleri münferit değil politiktir’ sözüne atıfta bulunulan açıklamada, “Tam da 25 Kasımda, kadına yönelik şiddete karşı mücadele gününde kadınlar yine adliye koridorlarındaydı. Bu iktidar İstanbul Sözleşmesi’ni feshederek, 6284’ü etkin uygulamayarak, kadınların güvenli ve güvenceli yaşamasına dönük politikalar geliştirmeyerek haklarımıza ve hayatlarımıza saldırmaya devam ediyor” denildi.
Türkiye’de 2024 Ocak ayından bu yana erkekler tarafından e az 327 kadının ve en az 39 çocuğun öldürdüğü, 240 kadının ölümünün ise ‘şüpheli’ olarak kaydedildiği hatırlatılan açıklamada, “2023’ün ilk on ayıyla kıyaslandığında 2024’te kadın ve çocuk cinayetleri, çocuk istismarı arttı ve daha çok kadın erkek şiddetine maruz kaldı. Türkiye, OECD (Organisation for Economic Co-operation and Development – Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü) ülkeleri arasında erkeklerden fiziksel veya cinsel şiddet gören kadın oranının en yüksek olduğu ülke olarak kaldı” sözlerine yer verildi.
Kadına yönelik şiddetin münferit olmadığına vurgu yapılarak, “Kadın cinayetleri politiktir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştiren politika ve söylemler kadınlara, kız çocuklarına, LGBTİ+ lara yönelik artan ataerkil şiddetin nedenidir” ifadeleri kullanıldı.
Açıklamada, ayrıca şu ifadelere yer verildi:
“Kadınların ve çocukların katilleri içinde yaşadığımız, bizi öldürmek isteyen, nefes almamızı her gün biraz daha zorlaştıran ataerkil düzeninizin tetikçilerinden başkası değil. Erkek yargı tetikçilerini, iyi halden, kanıt yetersizliğinden serbest bırakarak bir cezasızlık zırhıyla koruyor. Hayatta kalmak için kendini savunmak zorunda kalan kadınlara ise verebileceği en ağır cezaları veriyor.”
“KADIN DÜŞMANI YANDAŞ MEDYANIZLA VAR GÜCÜNÜZLE SALDIRIYORSUNUZ”
Bu cezalandırma sistemini kabul etmediklerini ve 25 Kasım’da tüm dünyadaki kadınların mücadelesiyle birleştirdikleri ifade edildi. “Haklarımız ve hayatlarımız için mücadelede birleşiyoruz. Biliyoruz ki mücadele en güvenli yer. Tüm kadınları ve LGBTİ+ları mücadeleyi birlikte büyütmeye çağırıyoruz” denildi.
Kadınların bütçe hakkının yok sayıldığı savaş ve rant politikalarına dayalı bütçeyi reddettikleri belirtilen açıklamada, şu ifadeler kullanıldı:
“Toplumsal Cinsiyete Dayalı Bütçe talebimizle alanlarda olmaya devam ediyoruz. Siyasal İslam toplumunu yaratmanın önündeki en büyük engel, hayatları için mücadele eden, vazgeçmeyen kadınlar. Hayalini kurduğunuz dini hükümlerle şekillendireceğiniz o karanlıkta kadına biçilen rol; itaat ve boyun eğme. Diyanetiniz, tarikatlarınızla, eril diliniz, erkek mağduriyet ağlarınız, kadın düşmanı yandaş medyanızla var gücünüzle saldırıyorsunuz.”
Emek, beden ve kimlik üzerindeki erkek egemen sömürü düzenine karşı mücadelenin birleştirildiği belirtilen açıklamada, “Her gün erkek devlet şiddetiyle katledilen kadınlar için mücadelede birleşiyoruz! Ne giyeceğimizi, nasıl doğuracağımızı, nasıl yaşayacağımızı tarifleyenlere, erkeğe biat ve itaati dayatanlara karşı mücadelede birleşiyoruz” ifadeleri kullanıldı.
Ayrıca, nefret söylemini yaygınlaştıran aileci politikalar ve LGBTİ+’lara açıktan saldıran gruplara karşı mücadelede birleştikleri söylenen açıklamada “İstanbul Sözleşmesi’nin fesih kararının geri çekilmesi 6284 sayılı yasanın etkin uygulanması için mücadelede birleşiyoruz! Çocuklara yönelik şiddeti önlemeye yönelik Lanzarote Sözleşmesi’nin gereğinin yerine getirilmesi için mücadelede birleşiyoruz! Çalışma yaşamında şiddet ve tacizin önlenmesine dönük ILO’nun 190 Sayılı Sözleşmesi’ne taraf olunsun ve sözleşme yürürlüğe girsin talebiyle mücadelede birleşiyoruz” sözlerine yer verildi.
Son olarak açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
“Taleplerimizde ısrarcı, mücadelede kararlıyız! Emeğimiz, bedenimiz, haklarımız ve hayatlarımız için 25 Kasım’da buradayız. Geceleri de sokakları da meydanları da terk etmiyoruz. Buradayız, bir aradayız.”
“TÜRKİYE’DE KADINLAR BUGÜN ALANLARDA, SOKAKLARDA MÜCADELEYİ VE İSYANI BÜYÜTÜYORLAR”
Basın açıklamasının ardından, Karya Kadın Derneği Başkanı Dilek Bulut Gündem Fethiye’nin sorularını yanıtladı.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu “Tarihimizin en yüksek kadın cinayeti verisini açıklıyoruz” diyerek 2024 yılının Ekim ayında erkekler tarafından en az 48 kadının öldürüldüğünü, 23 kadının ölümünün şüpheli olduğunu açıklamıştı. Bu veriler ışığında 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nü nasıl değerlendirdiği sorusuna Bulut şöyle yanıt verdi:
“Son zamanlarda Türkiye’de, kadın cinayetlerinin hem sayısında hem de işlenişindeki vahşette ciddi bir artış var. Bunun nedeni tamamiyle kadın cinayetlerinin politik olma olgusu ile ilgilidir. Toplumsal cinsiyet eşitliğini yok sayan, kadını ikincilleştiren, iktidar söylemleri, yasalara, kadın haklarına yapılan saldırılar, aileye yapılan vurgu, muhafazakar değerlere yapılan vurgu, kadınların özgürleşme mücadelesinin ve kendi hayatları hakkında karar verme taleplerinin artması bu cinayetlerin artışının önemli bir nedenidir.”
Politikasızlık ve eril dilin kadın cinayetlerini arttırdığını belirten Bulut, “Kadın haklarına yapılan saldırıda özellikle laiklik üzerinden, medeni haklar üzerinden yapılan, boşanma hakkımız, nafaka hakkımız ve yaşam hakkımızla ilgili yapılan saldırılar, bu cinayetlerin artışında çok önemli bir etkendir” dedi.
Kadına yönelik şiddetin ve cinayetlerin politik olduğunun en büyük ispatı bunlardır diyen Bulut, “Dilin değişmesi, haklarımıza saldırıların durdurulması ve öldürülen kadınları isyan etmek için bugün alanlarda olmamız, haklarımız, hayatlarımızdan, vazgeçmediğimizi ifade etmemiz, korkmuyoruz, susmuyoruz itaat etmiyoruz dememiz çok önemli. Bütün Türkiye’de kadınlar bugün alanlarda, sokaklarda mücadeleyi ve isyanı büyütüyorlar” sözlerini kullandı.
“BİZ ALANLARDA İSYAN ETMEYE VE MÜCADELE ETMEYE DEVAM EDECEĞİZ”
Senem Kıvrık cinayeti ile ilgili yargılandıklarını hatırlatan Bulut, “Senem Kıvrık cinayetini protesto ettiğimiz için gayet barışçıl bir protesto gösterisi yapmıştık. Soruşturmanın arkasından para cezası geldi. Bugün adliyeye itiraz dilekçelerimizi verdik. Sekiz kadın üzerinden bizim gözümüzü korkutmaya, yıldırmaya çalışıyorlar ama cinayetler ve şiddet durmadıkça biz alanlarda isyan etmeye ve mücadele etmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW) imzalandığını hatırlatan Bulut, “İstanbul Sözleşmesi tam da bununla ilgiliydi. Kadın cinayetlerinin, kadına yönelik şiddetin, ayrımcılığın ve eşitsizliğin nedeninin uygulanan politikalar olduğunu ve devletin sorumluluğunda olması gerektiğini söylüyordu” ifadelerine yer verdi.
Bulut, İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönülmesi gerektiğini belirtti. İstanbul Sözleşmesi’nden doğan 6284 Sayılı, kadına yönelik her türlü şiddetin ve ayrımcılığın önlenmesi ile ilgili kanunun etkin uygulanması gerektiğini ifade etti.
Koruyucu ve önleyici tedbirlerin alınması gerektiğini ifade eden Bulut, son olarak şu ifadeleri kullandı:
“O nedenle aslında yasalar var aslında elimizde bunlar uygulandığında, şiddetin en azından artışını engellemek ve önlemek mümkün. Özellikle adliyelerde, kadın katillerine uygulanan hafifletici ceza indirimleri hem katilleri hem de şiddet uygulayanları cesaretlendiriyor ve bunun artışına neden oluyor. O nedenle İstanbul Sözleşmesi’ni tekrar uygulanmasını ve 6284 Sayılı Kanun etkin uygulanması bunun çözümüdür. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi ile ilgili orada her şey yazar.”
25 KASIM KADINA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI ULUSLARARASI MÜCADELE GÜNÜ NEDİR?
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü, kadınlara yönelik şiddete dikkat çekmek, farkındalık yaratmak ve bu şiddetin önlenmesi için adımlar atılması gerektiğini vurgulamak amacıyla Birleşmiş Milletler (BM) tarafından ilan edilen bir gün.
25 Kasım’ın tarihi önemi ise şu şekilde: 25 Kasım günü, 1960 yılında Dominik Cumhuriyeti’nde diktatör Rafael Trujillo rejimine karşı mücadele eden ve Mirabal Kardeşler olarak bilinen üç kız kardeşin (Patria Mercedes Mirabal Reyes, María Argentina Minerva Mirabal Reyes, Antonia María Teresa Mirabal Reyes) tecavüz edilerek öldürüldüğü gün.
Mirabal Kardeşler, bu dönemde rejim tarafından kadın haklarının sembolü haline geldi. Trujillo diktatörlüğüne karşı Clandestina isimli gizli bir örgüt kuran kardeşler diktatörlük tarafından düşman ilan edildi ve Trujillo bir konuşmasında, “Ülkede iki tehlike var: Kilise ve Mirabal Kardeşler” dedi.
Bu konuşmadan kısa bir süre sonra ise üç kız kardeş bir trafik kazası sonucu hayatlarını kaybetti. Fakat daha sonra bunun bir kaza olmadığı, öldürülmeden önce Mirabal kardeşlere işkence edildiği ortaya çıktı.
25 Kasım ilk olarak 1981 yılında Kolombiya’nın Bogoto şehrinde bir araya gelen Latin Amerikalı ve Karaipli Kadınlar Kongresinde, “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” olarak ilan edildi. Ardından, 1999 yılında Birleşmiş Milletler (BM) tarafından resmi olarak kabul edildi.