Kıyılar Halkındır İnisiyatifi, Göcek Halk Meclisi ve İnlice Dayanışma Derneği tarafından yayımlanan deklarasyonda, kıyıların halkın elinden alındığı belirtilerek, “Bu bizleri kendi köyümüzde el konumuna düşürmüştür” denildi.
Haber: Hülya Çetinkaya – Burak Necip Başar
Kıyılar Halkındır İnisiyatifi, Göcek Halk Meclisi ve İnlice Dayanışma Derneği, bugün (2 Mart) Muğla’nın Fethiye ilçesinde bulunan İnlice Plajı’nda forum gerçekleştirdi.
Forum sonrasında yurttaşların kıyı kullanımı hakkının yerine getirilmesine ilişkin bir deklarasyon yayımlandı.
Deklarasyonda kıyıların, belirli bir zümre veya kişinin mülkiyeti olamayacağına vurgu yapılarak, Anayasası’nın 43. Maddesi ve Türk Medeni Kanunu’nun 715. Maddesi’ne dikkat çekildi.
KANUNLAR NE DİYOR?
Anayasa Madde 43 – Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır.
Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir.
Kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkan ve şartları kanunla düzenlenir.
Türk Medeni Kanunu Madde 715 – Sahipsiz yerler ile yararı kamuya ait mallar, Devletin hüküm ve tasarrufu
altındadır.
Aksi ispatlanmadıkça, yararı kamuya ait sular ile kayalar, tepeler, dağlar, buzullar gibi
tarıma elverişli olmayan yerler ve bunlardan çıkan kaynaklar, kimsenin mülkiyetinde değildir ve
hiçbir şekilde özel mülkiyete konu olamaz.
Sahipsiz yerler ile yararı kamuya ait malların kazanılması, bakımı, korunması, işletilmesi
ve kullanılması özel kanun hükümlerine tâbidir.
Kamu kurumlarının kıyıların işgalini devam ettirdiği ve son yıllarda kıyıların özel işletmelere kiraya verildiği vurgulanan deklarasyonda, şunlar söylendi:
“Buralarda özellikle ilk izin aşamalarında kurulan kulübelerin sonradan dev tesislere dönüştüğüne şahit olduk. Sonrasında buralara ancak yüksek bedeller ile girilebildiğini biliyoruz. Mahkeme kararları ve anayasal haklar kamu kurumları tarafından yok sayılıyor. Kıyıları işgal edenler kadar, bu işgale göz yumanlar da suçludur ve suç işlemeye devam etmektedir.”
Tüm plajlar, sahiller ve koyların özelleştirildiği ve yurttaşların kullanımına kısıtlandığına dikkat çekilen deklarasyonda, şezlong ve şemsiye kullanımı adı altında, yüksek ücretler talep edildiği bildirildi.
“KENDİ KÖYÜMÜZDE EL KONUMUNA DÜŞÜRDÜ”
Kıyıların halkın elinden alındığı söylenen deklarasyonda, “Kıyılarımız kapalı kapılar ardında, imar plan düzenlemeleri ile sermayeye peşkeş çekilmiş, özel mülkiyete tahsis edilerek gerçek sahibi olan halkın elinden alınmıştır. Bu bizleri kendi köyümüzde el konumuna düşürmüştür” ifadelerine yer verildi.
“CANLILARIN YAŞAMINI SÜRDÜRMESİNE ENGEL OLUNMASINI KABUL ETMİYORUZ”
Deklarasyonda, kıyılardaki ekosisteme zarar verilmesiyle ilgili şu ifadeler kullanıldı:
“Kıyıların canlı tüm varlıkların kullandığı; taşın, toprağın, bitki örtüsünün ve çeşitli yaşam alanlarının bulunduğu, aynı zamanda canlı tüm varlıkların geçiş alanları olduğunun farkındayız. Kapitalizmin hoyratça doğaya, ortak varlıklarımıza saldırmasını, bu çerçevede kıyılardan kamunun yararlanmasına ve canlıların yaşamını sürdürmesine engel olunmasını kabul etmiyoruz.”
“YAŞAM DÖNGÜSÜNE HEPİMİZİN İHTİYACI OLDUĞUNUN FARKINDAYIZ”
Kıyıların aynı zamanda cansız doğal varlıkların da var olma alanı olduğu aktarılan deklarasyon, şu şekilde devam etti: “Kıyılarda yaşayan kıyılardan faydalanan her canlı ve cansız varlığın eşit yaşam ve var olma hakkı olduğu kadar hepsinin yaşamın devamı için birbirine bağlı olduğunu da biliyoruz. Bu dünya üzerinde sürdürülebilir bir hayat için bu yaşam döngüsüne hepimizin ihtiyacı olduğunun farkındayız.”
“TÜM KIYILARIN ZATEN HALKA AİT OLDUĞUNU YETKİLİ MAKAMLARA HATIRLATIYORUZ”
“Halk Plajı” olarak sunulan plajların değil, tüm plajların halka ait olduğunun altı çizilen deklarasyonda, şu ifadeler kullanıldı:
“Demokratik sosyal hukuk devletlerinin anayasalarında bütün kıyılar, plajlar halka ait olup, kamunun yani biz halkın yararlanmasına açıktır. Kıyı hareketleri olarak özel işletmelere devredilmiş, girişinden ücret alınan plaj kavramını kabul etmiyor, ‘halk plajı’ adı altında halka göstermelik ve lütfedermiş gibi bırakılan kıyıları değil, tüm kıyıların zaten halka ait olduğunu yeniden yetkili makamlara hatırlatıyoruz.”
“GÜNÜ GELDİĞİNDE İLGİLİLERE HATIRLATILACAĞINDAN KİMSENİN ŞÜPHESİ OLMASIN”
31 Mart’ta gerçekleştirilecek olan Mahalli İdareler Genel Seçimi öncesi adayların kıyılarla ilgili vaatlerini takip ettikleri beyan edilen deklarasyonda, “Yaklaşan seçimler ve adayların kıyı, koy vb. konulardaki vaatleri tarafımızca dikkatle takip edilmekte ve kayıt altına alınmakta olup günü geldiğinde ilgililere hatırlatılacağından kimsenin şüphesi olmasın” denildi.
“HALKA VE DİĞER TÜM CANLI CANSIZ VARLIKLARA AİT OLAN ALANLARIN İŞGALİNE DERHAL SON VERİLMELİDİR”
Kıyı işgallerine son verilmesi gerektiği belirtilen açıklamada, şunlar söylendi: “Halka ve diğer tüm canlı cansız varlıklara ait olan alanların işgaline derhal son verilmelidir. Bu geri dönüşü olmayan yola girmemek için gerekenleri yasal çerçevede yapmaya devam edeceğiz. Kıyılar yasal olarak kamu alanıdır, halkındır, öyle kalmalıdır.”
Son olarak deklerasyonda; Göcek halk Meclisi, İnlice Dayanışma Derneği ve Kıyılar Halkındır İnisiyatifi olarak, tüm yurttaşlara mücadeleye destek olma çağrısında bulunuldu.
“HEM YÜKSEK GİRİŞ ÜCRETLERİNİ HEM DE DOĞAYA VERİLEN ZARARLARI GÖRDÜK”
Konuya ilişkin Gündem Fethiye’ye açıklamalarda bulunan Kıyılar Halkındır İnisiyatifi Gönüllüsü Işık Bölükbaşı, İnisiyatif’in ortaya çıkma sebebini şu şekilde anlattı:
“Geçen yıl çıktık biz bu yola. Büyük Samanlık, Küçük Boncuklu ve Büyük Boncuklu’da üç eylem gerçekleştirdik. Bakıyoruz ki çok uzun zamandır özellikle Fethiye ve yarımadasında bütün koylar işgal edilmiş durumda. Halkın hiçbir şekilde erişemeyeceği hale gelmiş. Hem yüksek giriş ücretleri hem doğaya verilen -koyun kıyısındaki ekolojik dengeye verilen- zararları gördük. Dolayısıyla da buna tümden itiraz etmek için bir araya geldik ve bu bir arkadaşımızın Facebook’taki ‘Ben bugün Büyük Samanlık Koyu’na ücretsiz giremedim ve benden 600 TL gibi bir para istediler’ isyanıyla başladı. Hemen bir çağrı yaptık. Fethiye Ekolojik Yaşam Derneği’ne de bir çağrı yaptık ve oldukça geniş katılımlı bir toplantı serimiz başlamış oldu.”
Şezlongsuz Datça’nın çağrısıyla Datça’da tüm kıyı hareketleriyle toplandıklarını hatırlatan Bölükbaşı, yürüttükleri yasal mücadeleyi de şu şekilde aktardı:
“Cimer’e, yerel yönetimlere çeşitli dilekçeler verdik. Çünkü bu bir anayasal haktır ve birçoğumuz bu anayasal hakkın nasıl kullanılacağına dair bir bilgiye sahip değil. Bu bilgiyi biliyorsa da tek başına olduğu zaman bir işe yaramayacağını da biliyor. Adalete, hukuka kalmayan bir güven de var. Bunun da verdiği bir öğrenilmiş çaresizlik durumunu gördük ama yılmadık ve gerçekten çok ciddi sayıda şikayet dilekçeleri, Kaymakamlığa birebir giderek dilekçeler verdik.”
Resmi kurumlardan alınan yanıtları ‘top çevirme’ olarak nitelendiren Bölükbaşı, mücadelelerinden sonra bazı kazanımlar elde ettiklerini söyledi: “Bu Büyük Samanlık eylemimizden sonra giriş ücreti 600 TL olan yerin hemen ücreti düştü. Sadece araç 150 TL denildi. Araçsız ücretsiz girebilirsiniz denildi. Kazanımlarımız, kazanılmış mevzilerimiz de oldu diyebiliriz.”
“HİÇBİR YERE GİTMİYORUZ, VAZGEÇMİYORUZ. KIYILAR HALKINDIR, İŞGAL EDİLEMEZ”
Kış sezonunda örgütlenme ve bilgilendirme çalışmaları gerçekleştirdiklerini söyleyen Bölükbaşı, şöyle devam etti: “Şimdi de yeniden bir dayanışma ile başlamak istedik. İnlice çok önemli bir yer. Göcek çok önemli. Göcek Halk Meclisi ve İnlice Dayanışma Derneği ile birlikte buranın önemini vurgulayarak, ‘Hiçbir yere gitmiyoruz, vazgeçmiyoruz. Kıyılar halkındır, işgal edilemez’ demek için de bugün bir taslak bildirge hazırladık. Bunu da sizlerle paylaşacağız. Bütün kamuoyuyla da paylaşacağız, Gitmiyoruz, buradayız, dayanışacağız.”
“SAMANLIK KOYU GİBİ BURAYI DA TURİZM OKULU İŞLETECEK”
İnlice Dayanışma Derneği Başkanı Yurdanur Kundakçı ise, İnlice’nin çocukluklarından beri sosyal alanları olduğunun altını çizdi ve İnlice Plajı’nın işletmesine dair süreci şu şekilde anlattı:
“Daha önce buranın SEKA’nın barakaları vardı. Onlar bir sürü yasaklar koydular. Giremezsiniz dediler. Köylülere bir kısım yer ayırdılar. Sadece burada gireceksiniz diye. Gençlik yıllarımızda onun mücadelesini verdik. Daha sonra barakalar kalktı. Onlar gittikten sonra burayı önce Göcek Belediyesi daha sonra Fethiye Belediyesi işletti. Yine bizi rahat bir şekilde girip, bu plajımızı kullanıyorduk. Ama iki yıl önce Fethiye Belediyesi’nin sözleşmesi bittiği için işte ‘Burayı terk edin’ diye bir yazı geldi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan. Fethiye Belediyesi burayı bıraktı. ‘Tekrar Fethiye Belediyesi’ne vermeyeceğiz’ dediler. Biz dernek olarak ve muhtarlık olarak ‘Bize verir misiniz’ dedik, Vali Beye. ‘Tamam, size veririz’ dediler. Hatta milletvekili vardı, Yelda Hanım geldi kahvede, ‘Derneğe verdik müjdeler olsun’ dedi. Ama araya seçimler girdi. Vali Bey değişti, bakan değişti, milletvekilleri değişti, kaymakam değişti, hepsi değişti. Bize vermediler, Valiliğin Yatırım izleme Koordinasyon Başkanlığı’na verildi. O da önce Fethiye’deki Şefika Pekin Kız Meslek Lisesi’ne verdiler. Onlar almayı kabul etmemişler. 15 gün önce de turizm okuluna vermişler. Samanlık Koyu gibi burayı da Turizm Okulu işletecek.”
“PLAJIMIZA ÜCRETSİZ, YASAKLARIN OLMADIĞI BİR ŞEKİLDE GİRMEK İSTİYORUZ”
Tek isteklerinin kıyıya ücretsiz bir şekilde erişim olduğunu söyleyen Kundakçı, “Biz şimdiye kadar ücretsiz girdik. Yine plajımıza ücretsiz, yasakların olmadığı bir şekilde girmek istiyoruz” dedi.