Muğla’nın Milas ilçesine bağlı Kemikler ve Yakaköy mahallelerinde yapılması planlanan sulama barajı projesinin Haltın Katılımı Toplantısı gerçekleştirildi. Yurttaşalar tarafından eksik bulunduğu söylenen proje sunumunda, yetkililer haklın görüşleri doğrultusunda Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporunun hazırlanacağını taahhüt etti.
Muğla’nın Milas ilçesine bağlı Kemikler ve Yakaköy Mahallesi’nde yapılması planlanan “Kemikler (Gökçeler) Barajı ve Sulaması, Malzeme Ocakları, Kırma-Eleme-Yıkama Tesisi ve Beton Santrali” için başlatılan Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) sürecinde, Halkın Katılımı Toplantısı (HKT) 9 Şubat 2023 tarihinde Kemikler Mahallesi’nde yapıldı.
Devler Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü tarafından sulama amaçlı olarak yapılması planlana proje için 12 Aralık 2022 tarihinde başvuru yapılmıştı.
Ekoloji Kolektifi tarafından hazırlanan “Yurttaşlar İçin ÇED Takip Rehberi”ni okumak için buraya tıklayın.
Toplantıya çok sayıda köylü ile Çevre Şehircilik İklim Değişikliği Bakanlığı İl Müdürlüğü yetkilileri ile Devlet Su İşleri (DSİ) yetkileri katıldı. Toplantıda, barajın etkilediği bazı köylere HKT için bildirim yapılmadığının belirtilmesi üzerine yetkililer, duyurunun yerel ve ulusal bir gazetede duyurulduğunu dile getirdi.
“GÖVDE İNŞAATINDAN SONRA BETON SANTRALİ ÇALIŞMAYACAK”
Projenin yaklaşık 15 dakika süren sunumunun ardından toplantı soru cevap ile devam etti. Toplantıya katılan bir yurttaş barajın inşaatı için kurulması planlanan beton santralinin baraj inşaatı tamamlandıktan sonra kapatılıp kapatılmayacağını sordu. Bir diğer yurttaş ise beton santraline getirilen hammaddenin temini adına açılacak maden ocakları için gerçekleşecek patlatmaların şiddetinin ne olacağını sorarak, patlatmaların bölgede deprem etkisi yaratabildiğinden bahsetti.
Yetkililer, barajın gövde inşaatının bitmesinin ardından beton santralinin çalışmayacağını, santralin başka bir iş için çalışmasının ise mümkün olamayacağını dile getirdi. Beton santralinin ise betona ihtiyaç duyulduğunda günde belki yarım saat çalışacağı söylendi. Patlamalar konusunda ise, baraj inşaatı süresince patlatmaların Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı yönetmeliklerine uygun yapılacağı, teknik detayın ise ÇED raporunda açıklanacağı belirtildi.
Yaşyer Mahallesi Muhtarı Celil Kıran ise daha önce havalimanı yapımı için açılan taş ocağının, havalimanı inşaatı bittikten sonra özel bir şirkete satıldığını hatırlattı. Kıran ayrıca Yaşyer Mahallesi’ndeki tarım alanlarının projeden yararlanamayacağının belirtildiğini dile getirerek bu durumun nedenini sordu.
DSİ yetkilisi tarafından barajın projelendirilme aşamasında akımların gözetildiği, hidrolik hesaplarla ilgili çalışmaların yapıldığı belirtildi. Buna göre ise bölgede kuraklığın olduğu söylenerek barajın öncelikle yapıldığı yere en yakın bölgelerdeki tarım arazilerinin sulanması için kullanılacağı belirtildi.
“DOĞA TAHRİBATINI NASIL DÜZELTECEKSİNİZ?”
Bir başka yurttaş tarafından projenin gerçekten verimli olup olmayacağı soruldu. Ayrıca projenin sebep olacağı doğa tahribatı dile getirildi ve “Şu anda kuraklık nedeniyle vadilerin ve dere yataklarının nasıl bir ekolojik yok olma yaşadığı görülüyor. Siz bir yağış debisi mi ön görüyorsunuz? Su yok diyorsunuz kendiniz de. Bu barajı dolduracak su yok. Artı regülatörleri kullanacağız diyorsunuz. Regülatör demek, demek ki derelerin olağan yatağını değiştireceksiniz, baraja vereceksiniz. Oradaki doğa tahribatını nasıl düzelteceksiniz?” diye soruldu.
“BİZ TUTMASAK SU DENİZE GİDİYOR”
Yetkililer tarafından ise DSİ tarafından barajın kurulacağı derenin yaklaşık 30 yıllık verisinin bulunduğu ve yapılan hesaplarla sulanacak alanın verimliliğinin hesaplandığı dile getirildi. Ülkede sulu tarımın barajlar sayesinde yapılabildiği dile getirilerek bahsedildiği gibi bir çevresel katliamın olmadığı öne sürüldü.
Çevresel akış hesapları yapılırken aynı zamanda Milli Parklar Genel Müdürlüğü ile çalışıldığı dile getirilerek, “Bugün bizler bu barajları yapacağız ki yarınlarımızda bizi kuraklık bekliyor. Biz tutmasak su denize gidiyor” ifadeleri kullanıldı.
“PROJENİN VERİMLİLİĞİ NEYE GÖRE HESAPLANIYOR?”
Bir başka yurttaş ise sulu tarıma dikkat çekerek, “Bizim kuraklığa dayanıklı domatesimiz, karakılçık buğdayımız, sarı kılçık buğdayımız var bunlar su istemiyor. Siz suyu verdikçe gübreyi ardından pestisiti vereceksiniz. Üç beş sene içinde bizim verimli topraklarımız yine sağlıksız hale gelecek. Bizim suya ihtiyacımız yok. Doğru düzgün tarım politikalarına ihtiyacımız var. Ve gerekiyorsa sulu tarımdan susuz tarıma yönelmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Proje sunumunda belirtilen dekar başına 2900 TL gelir artışının olacağının belirtildiğini hatırlatan Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) Milas Meclisi’nden Neşe Tuncer ise karın neye göre hesaplandığını sordu. İkinci olarak projeden etkilenen ekosistemlerle ilgili proje sunumunda yer almamasını eleştiren yurttaş, Boğaziçi tuzlasına akan suyun ekolojik yaşam ve biyoçeşitlilik için önemine değindi. Ayrıca bu proje ile aynı dere üzerinde yapılması planlanan Bodrum Barajı’nin ilgisini sordu.
Yetkililerin projelerin birbiri ile ilgisinin olmadığını, birinin sulama birinin içme suyu projesi olduğunu söylemesi üzerine Tuncer tarafından şunlar söylendi: “Projelerin biri 84 biri 34 milyon metreküp su toplayacak. Bölgedeki iklim nasıl değişecek? İki büyük su kütlesi yaratılıyor. Bu kadar insan merkezli bakmasak da biraz daha geleceğimiz düşünerek, bırakacağımız mirasları konuşarak bu tip projeler meydana getirsek.”
Toplantının devamında yurttaşlar tarafından hazırlanan raporda yıllık 37 milyon 490 bin TL ekonomik fayda sağlanacağının belirtildiği fakat yok olan zeytinliklerin katma değerinin ne kadar olup olmadığına dair bir veri bulunmadığı dile getirildi. Tuncer ise artık suların özgür ve serbest akması ile ilgili konuşmaların yapılması gerektiğini belirterek şunları dile getirdi:
“Bilim iki tarafı olan bir testere. Kamu yararı denilen bir kavram var. Biz ÇED raporunda şunu görmek isteriz; Gökçeler Kanyonu, İncirlin Mağarası gibi doğal harikalar olan binlerce, milyonlarca yılda oluşmuş yapıları insan eliyle kısa vadede yok etmenin kamusal değeri nedir. Bu hesaplansın. 1 santimetre toprak 250 yılda oluşuyor, tarım toprağı için 60 santimetre toprağa ihtiyaç var.”
Verimli toparlakların oluşması için binlerce yılın geçmesi gerektiğini belirten Tuncer, sulu tarıma dair ise şunları aktardı: “Tarım dünyada başka bir yere gidiyor. Daha çok sulama, gübre, zehirle yapılacak şey değil tarım. Çevresel değerlendirme dendiği zaman biz bütün bunların değerlendirilebileceği, kopyala yapıştır olmayan, gerçekten bölge insanının ihtiyacı olan bir şeyin değerlendirilmesini istiyoruz. Sizin sunumuzda sadece derivasyon tünelleri, patlatmalar vardı. Buradaki sunumda hangi ekosistemlerden bahsedildiği dahi karşımızı getirilmedi. Bize sadece taş toprak hesabı getirildi. Biz etkilenen ekosistemlerden bahsediyoruz. Sadece Kemikler Köyü veya sulanacak alanlar değil. Doğa harikası olan Gökçeler Kanyonu da etkilenecek.”
Bahsedilenlerin tutanak altına alındığını dile getiren Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü yetkilisi, projenin başlangıç aşamasında olduğunu vurguladı. Sunumun ön bilgilendirme aşamasında olduğunu dile getiren yetkili HKT’nin sürecin ilk basamağı olduğunu belirterek şunları söyledi: “Burada sizin verdiğiniz verilerle şekillenecek bu proje. Sizin verdiğiniz verileri bizim İl Müdürlüğü’müze de ulaştırırsanız biz onları da Bakanlık’a iletiriz. Dolayısıyla ilk basamaktayız ve sizin söylediğiniz her şey çok kıymetli bizim için kayıt altına alıyoruz bunları ki proje buna göre değerlendirilsin. Biz dışarıdan gelen insanlar alanı bilemiyoruz. Buradaki halkla beraber bu toplantının yapılmasının amacı bu zaten.”
Ayrıca, hazırlanacak ÇED raporunda su kütlesinden kaynaklı nem oranı ve sıcaklık etkilerinin ne olacağının da değerlendirileceği söylendi.
Kemikler Mahalle Muhtarı’nın sorusu üzerine 1968 yılında hazine arazilerinin kayda geçmesi sırasında kadastro müdürlüğünün eksik işlem yapmasından dolayı yurttaşların yüz yıllardır emek harcadığı zeytin ağaçlarından kaynaklanan hak kaybının nasıl çözüleceği sorununun da ÇED raporunun hazırlanması aşamasından değerlendirileceği söylendi.
Yurttaşlar baraj projesi yüzünden zeytinliklerin zarar göreceğinden dolayı ve yaşam alanlarının su basması gibi durumlara maruz kalabileceğinden dolayı projenin yapılmasını istemediklerini dile getirdiler. Kemikler Muhtarı son olarak Kocadere Mahallesi’ndeki toprakların çok verimli olmasından dolayı oradaki tarım topraklarının da korunmasını talep etti.
FUNDA ŞENTÜRK: “ZEYTİNDEN ELDE EDİLEN ZEYTİNYAĞININ KATMA DEĞERİ BARAJDAN ELDE EDİLECEK KATMA DEĞER İLE KIYASLANAMAZ”
Toplantının ardından Gündem Fethiye’nin sorularını yanıtlayan bölgede zeytincilik yapan Alaçam Köyü’nden Funda Şentürk, burada yetiştirdikleri zeytinlerin memecik türü olduğuna dikkat çekerek, “Özellikle polifenol açısından çok önemli ve bu zeytinyağı bizim sağlık için tüketilmesi gerekir değimiz bir zeytinyağı. Maalesef yapılacak olan baraj ile bütün bu özelikteki zeytin ağaçlarımız yok olacak” dedi.
Şentürk, Kemikler Mahallesi’nin barajın su toplama sahası içinde kaldığını dile getirerek kurulacak maden ocaklarının de ayrıca çevreyi etkileyeceğini belirtti ve şunları söyledi: “Ayrıca zeytin çok önemli. Buradaki bütün halkın geçim kaynağı zeytin. Ve bu zeytinden elde edilen zeytinyağının katma değeri barajdan elde edilecek katma değeri bin kat aşıyor. Bu benim naçizane fikrim. Oturup çalışmasını da yapacağım elimden geldiğince. Çünkü barajdan elde edilecek suyla sulanacak alanda ekim yapılacak ürünler arpa, çavdar yonca. Zeytinyağı ile kıyaslanamaz.”
MEHMET KIZILDAĞ: “VATANDAŞIN ENDİŞESİ ZEYTİN ARAZİLERİNİN AZALMASIDIR”
Kemikler Mahallesi Muhtarı Mehmet Kızıldağ ise projenin 30 yıldır bölgede beklendiğini dile getirerek, “Biraz önce toplantıda anlattığım gibi, doğanın engebeli dağlar olduğundan verimli bir toprak olduğuna inanıyoruz ve de zeytinler çok verimli. Vatandaşlar da bunun bilincinde. Barajın olumlu yanları ile ilgili tüm vatandaşlarımız istişare içinde ve genel sulamada istikrar sağlanacaksa vatandaşlarımızın olumlu bakacağına inanıyoruz. Burada vatandaşlarımızın tarımla ilgili ciddi zararları var” dedi.
İstimlak edilecek arazilere değinen Kızıldağ, “Bunların birçoğu hazineye ait tarım arazisidir, yüz yıllardır vatandaşlarımızın kullandığı zeytin ağaçları vardır. Bununla ilgili devletimiz en uygun şeklide, vatandaşımızın mağdur olmaması şeklinde temennilerimizi vardır. Vatandaşlarımızın tek gelir kaynağı, tütüncülük bittiğinden dolayı zeytindir. Zeytin arazilerinin azalması da tabii ki de geleceğimizi sıkıntıya sokacaktır. Vatandaşlarımızın endişesi de budur” ifadelerini kullandı.
NEŞE TUNCER: “ÇED BAŞVURU DOSYASI EKSİK HAZRILANMIŞ”
MUÇEP Milas Meclisi’nden Neşe Tuncer ise proje tanıtım dosyasında birçok eksiğin olduğuna vurgu yaparak “Anlaşıldığı kadarıyla şimdi ÇED yönetmeliğinde de bazı değişiklikler oldu. O çerçevede şimdi paydaş analizi yapıyorlar. Bu projede kimler taraftır, onlara hangi bilgiler, belgeler verilecek? Onların şikâyet süreçleri ne olacak vesaire. Bunları detaylandırıyorlar ama bir yerden tabii kopyala yapıştır yapılmış. Asıl bu projeyle ilgili olan kısmında ise hep işte daha sonra bakılacak. Daha sonra izin alınacak, daha sonra görüş alınacak gibi bir şeyle geçiliyor. Yani bu konuyla ilgili olarak mesela Tarım ve Orman Bakanlığı’nın görüşleri var mı, Milas Belediyesi’nin görüşleri var mı vesaire. Bunlar eksik kalıyor” ifadelerini kullandı.
Toplantıda sunumun 15 dakika sürdüğünü belirten Tuncer, projenin çok fazla insanı etkilediğini etkileyeceğini ve bazı konularda bilgi verilmediğini söyledi. Tuncer, “Kaç tane taş ve kil ocağı olacağını, baraj ne kadar dolacak, ne kadar su toplanacağı ile ilgili bilgi verdiler. Ama ne kadar zeytinlik alan olduğuna dair de bir bilgi vermediler. Arazi dökümünü söylerken sadece şu kadar tarım arazisi bu kadar ormanlık, makilik, bu kadar da hazine arazisi diye söylediler. Bunlar tabii insanları tatmin etmekten veya varsa soruları olabilecek soruları da belki engelleyen bir durum çünkü ne kadar az bilgi verirseniz aslında o kadar az soru çıkar” ifadelerini kullandı.
Toplantıda belirtilen konuların hazırlanacak ÇED raporunda yer alacağını umduklarını belirten Tuncer, “Paydaş olarak sadece geniş olarak STK’lar yazılmış ama hangi STK’lardır mesela bunların değerlendirilmesini görmek isterdik. Bu bilgiler de yoktu. Bence eksik hazırlanmış bir rapordu. İnsanların pek çok sorusuna cevap veremediler anladığım kadarıyla. Toplantıdan pek çok insan burada hazine arazileri üzerinde zeytincilik ve tarım yapıyor. Bununla ilgili olarak da cevap bulamadılar. İnşallah dediğim gibi ÇED raporunda çok daha detaylı, doğru, bilgilendirici bu projenin yani kamu yararı dedikleri şeyi nasıl hesapladıklarına dair bilgileri bulabiliriz diye düşünüyorum” dedi.
CELİL KIRAN: “PROJENİN İÇİNDE YAŞYER MAHALLESİ’NİN OLACAĞINI DA SÖYLEDİLER AMA YİNE SULAMA SİSTEMİ DIŞINDA KALDIĞINI ÖĞRENDİM, ÇOK ÜZGÜNÜM”
Yaşyer Mahallesi Muhtarı Celil Kıran ise 30 yıldır Gökçeler Barajı’nın gündemde olduğunu fakat projenin hayata geçmediğini belirtti. Köylerindeki susuzluğa vurgu yapan Kıran, “Bu projenin içinde Yaşyer Mahallesi’nin olacağını da söylediler ama ne yazık ki bugünkü aldığım soruların cevabında Yaşyer Mahallesi yine sulama sistemi dışında kaldığını öğrendim, çok üzüldüm. Ben onun için buraya geldim, bu toplantıya katılmamın sebebi bu barajın projesinde Yaşyer Mahallesi de olduğu için buraya gelmiştim ama ne yazık ki istediğim cevabı alamadım.” ifadelerini kullandı.
Mahallelerinin susuz olduğunu ve kendi imkanlarıyla tarım alanlarını suladıklarını dile getiren Kıran, “Aydın Bölge Müdürlüğü’ndeki toplantımızda bizim bu Kemikler Barajı’ndan faydalanacağımızı söylediler. Sonra Muğla İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’müzde bir toplantı yapıldı. Bütün Muğla ve ilçelerin muhtarı ile Muğla İl Tarım ve Orman Müdürü’müz başkanlığında orada da aynı şekilde Kemikler Barajı’ndan faydalanacağımızı söylediler. En son bir buçuk yıl önce Kızılca Mahallesi’nde Eşenci Barajı için aynı ÇED raporu toplantısı yapıldı. Orada yine söz hakkı istedim. Bizim oradan faydalanamayacağımızı, Yaşyer’in Kemikler Barajı’ndan faydalanacağını söylediler. Ama bugün aldığım cevapta kendiniz duymuşsunuzdur, ‘size su verilmeyecek’ diye cevap aldık. Bunun için çok üzgünüm” dedi.