Kamuoyunda tepkilere neden olan “Hayvanları Koruma Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”ne ilişkin Gündem Fethiye’nin soruları yanıtlayan Ankara Barosu Hayvan Hakları Merkezi Başkan Yardımcısı Avukat Burcu Yağcı, “İstisnai hükümlerin bu kadar geniş tutulmasının hayvanların katledilmesine çanak tutmak ve bunu yasal zemine oturtmaktan başka bir açıklaması yoktur” dedi.
Haber: Yasin Çoban
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti) sunduğu, “Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” 30 Temmuz 2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) kabul edilmişti. Düzenlemeye göre, sokak hayvanlarının toplatılarak barınaklara yerleştirilmesi ve belirli koşullarda öldürülmesine yönelik hükümler yasalaştı.
17 maddelik yasa teklifine 594 milletvekilinden 500’ü katılmış; 275 milletvekili kabul, 224 milletvekili ret oyu kullanmış, bir milletvekili çekimser kalmıştı.
2 Ağustos 2024’te yürürlüğe giren ‘Hayvanları Koruma Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’ 2024 Eylül ayında Anayasa Mahkemesi’nde (AYM) görüşülmüştü. AYM, davanın ilerleyen zamanlarda belirlenecek olan bir günde esastan görüşülmesine karar vermişti.
Gündem Fethiye, Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” kapsamında, sokak hayvanlarının yaşadığı hak ihlallerine yönelik bir haber dizisine başlıyor.
Bu kapsamda, Gündem Fethiye’nin sorularını yanıtlayan Ankara Barosu Hayvan Hakları Merkezi Başkan Yardımcısı Avukat Burcu Yağcı, kanunlaşan hayvan hakları yasasını değerlendirdi.


“YEREL YÖNETİMLERE TÜM SORUMLULUĞU VERDİĞİNİZ ANDA BU KATLİAMLARIN OLACAĞI BELLİYDİ”
Yağcı, yasanın geçmesiyle birlikte Türkiye’nin birçok noktasında sokak hayvanlarının öldürüldüğünün görüldüğünü belirtti. Bununla mücadele kapsamında yasal olarak neler yapılabileceği sorusunu yanıtlarken, kanunda hayvanların aleyhine kullanılabilecek ucu açık ve tehlikeli ifadeler bulunduğunu vurguladı.
Yağcı, yasanın kötü niyetle, acemice ve kanun yapma tekniğine aykırı şekilde hazırlandığını vurgulayarak şunları söyledi:
“Biz buna niçin katliam kanunu dedik. Tespiti yapılmamış olmakla birlikte Türkiye’de mevcut sokak hayvanı sayısı yaklaşık 4 milyon olarak belirlenmiş bunun da 2 milyonunun köpek olduğu varsayılıyor. Türkiye genelinde tüm barınakları toplasanız kapasitesi en fazla 100 bin o da üst üste koymak kaydıyla. Bunun hayvanlar açısından yaratacağı sakıncalara sonra değineceğim ama yasa koyucu olarak ‘Sokakta hayvan kalmayacak, hepsini barınaklara alacaksınız’ diyerek tüm sorumluluğu yerel yönetimlere verdiğiniz anda, bu katliamların yaşanacağı belliydi.”
Hayvanları katletmenin, 5199 Sayılı Kanun’un 28/A maddesi kapsamında suç olduğunu hatırlatan Yağcı, “Hayvanların zehirli bir maddeyle öldürülmesi, Türk Ceza Kanunu’nda çevrenin kasten zehirlenmesi ve kirletilmesi suçunu oluşturur. Bu doğrultuda Cumhuriyet savcılıklarına şikayet, Tarım ve Orman Bakanlığı’na ihbar ve idari başvurular yapılmaktadır” dedi.
“PARA HARCAMADAN HIZLI ÇÖZÜM OLARAK ÖLDÜRMEYİ TERCİH EDECEKTİR”
İlgili maddede; “İnsan ve hayvanların hayatı ve sağlığı için tehlike teşkil eden, olumsuz davranışları kontrol edilemeyen, bulaşıcı hastalığı bulunan ya da sahiplenilmesi yasak olan” köpeklerin veteriner hekim tarafından veya gözetiminde öldürülebileceği belirtiliyor.
Bu belirsiz ve yoruma açık ifadelerle ilgili görüşleri sorulan Yağcı, şu yanıtı verdi:
“Öncelikle, yasa insan ve hayvan sağlığı için tehlike arz eden ve olumsuz davranışları kontrol edilemeyen hayvanların öldürülebileceğini söylüyor. Peki buna kim, neye göre karar verecek? Kararı kim uygulayacak? Bir veteriner hekim mi? Bu konuda uzmanlığı olan kaç veteriner hekim var? Türkiye’de barınaklarda çalışan veteriner hekimlerin çoğu yeni mezun veya tekniker. Ayrıca, maaşını bağlı olduğu kurumdan alan bir veteriner hekime talimat verildiğinde, kaç kişi ‘Ben bunu yapamam’ deyip işten atılmayı göze alacak?”
Bu madde kapsamında bulaşıcı hastalığı olan hayvanların öldürülebileceğini ancak hayvandan hayvana geçen birçok hastalık bulunduğunu ve barınaklarda bu hastalıkların yayılmasının kaçınılmaz olduğunu ifade eden Yağcı, “Hemen hemen hepsinin tedavisi mevcut iken, yasa bu hayvanların öldürülebileceğini söylediğinde kimse tedavi etmekle uğraşmayacak vakit ve para harcamadan hızlı çözüm olarak öldürmeyi tercih edecektir. Bunlar istisna olarak gösterilmiş veya sayılmış gibi yansıtılmaktadır ancak istisnaları topladığımızda zaten totali bulmaktayız” sözlerini kullandı.
“HAYVAN DÖVÜŞLERİNİN KANUNEN SERBEST OLDUĞU ÜLKEMİZDE BU HAYVANLARIN SAHİPLENİLMESİNİN YASAK OLMASI BAŞLI BAŞINA ÇELİŞKİDİR”
Yasada bulunan bir diğer istisnai durumun ise ‘yasaklı hayvanların’ öldürülebileceği olduğunu söyleyen Yağcı, “Yasal veya merdiven altı üretimin, hayvan satışının ithalatının, hayvan dövüşlerinin kanunen serbest olduğu ülkemizde bu hayvanların sahiplenilmesinin yasak olması başlı başına çelişkidir” ifadelerini kullandı.
‘Yasaklı ırkların’; barınaklarda kötü koşullarda bir iki metrekare gün ışığı görmeyen alanlarda ziyaretçi dahi kabul edilmeyen tek kişilik hücrelerde tutulduklarını hatırlatan Yağcı, “Fiili ölüme mahkum edilen bu köpekler ötenazi adı altında canice öldürülmektedir. Ötenazide kişinin kendi istek ve iradesiyle ölümü söz konusu iken hayvanın rızasının olmadığı düşünüldüğünde bunun adı öldürmektir ve belediyeler tarafından son derece cani yöntemlerle yapılmaktadır. Ötenazi prosedürü maliyetli olduğundan çeşitli kimyasal maddeler kullanılarak ve ne yazık ki son derece acılı bir şekilde öldürülmekteler” sözlerine yer verdi.


“2 MİLYONA YAKIN OLDUĞU VARSAYILAN SOKAK KÖPEKLERİNİ BİR ANDA SAHİPLENDİRİLECEĞİNİ VEYA TOPLANACAĞINI VARSAYMAK ÜTOPİK BİR YAKLAŞIM”
Yeni yasada sahipli ve sahipsiz hayvan ayrımının kaldırıldığını belirten Yağcı, şu ifadeleri kullandı:
“Bu da uygulanabilirliği olmayan bir hüküm sahipsiz hayvan olmaz ve olmayacak fikrinden yola çıkarılarak yasalaştırdılar ama 20 yıldır mevcut kanun uygulanmadı. Kısırlaştırma yapılmadı. Halihazırda ülke genelinde belediyelerin yüzde 10’unda bakımevi var onların çoğu da kısırlaştırma dahi yapmıyor tamamen yerel yönetimler ve onları denetlemeyen, gerekli ödeneği ayırmayan Bakanlık suçlu ama faturası hayvanlara kesildi bir anda 2 milyona yakın olduğu varsayılan sokak köpeklerini bir anda sahiplendirileceğini veya toplanacağını varsaymak ütopik bir yaklaşımdır.”
Yasal düzenlemenin sonuçlarının görüldüğünü ve Türkiye’nin her yerinden katliam haberlerinin geldiğini vurgulayan Yağcı, “Ne yazık ki bunlar sadece buzdağının görünen yüzü ve medyaya yansıyanlar. 3285 Sayılı Kanun’da öngörülen istisnai ve zorunlu hallerde sahipsiz hayvanların öldürülebileceğine dair olan gerekçeler insan, hayvan ve çevre sağlığı bakımından fazlasıyla yeterli olduğu halde benzer bir gerekçeyle bu maddenin kaldırılıp istisnai hükümlerin bu kadar geniş tutulmasının hayvanların katledilmesine çanak tutmak ve bunu yasal zemine oturtmaktan başka bir açıklaması yoktur” dedi.
“BELEDİYELER BUNA PARA HARCAMAMAK İÇİN EN UCUZ YÖNTEMLERLE HAYVANLARI KATLEDİYOR”
Yeni düzenlemeyle birlikte, mevcut kanunda yer alan “Sahipsiz hayvanların da sahipli hayvanlar gibi yaşamları desteklenmelidir” ve “Sahipsiz ve güçten düşmüş hayvanların, 3285 sayılı Hayvan Sağlığı Zabıtası Kanunu’nda öngörülen durumlar dışında öldürülmeleri yasaktır” maddeleri kaldırıldı.
Daha önce mevcut yasaların uygulanmadığı göz önüne alındığında, bu tür ucu açık düzenlemelerin hukuki açıdan ne gibi sonuçlar getireceği sorusuna Yağcı, şu ifadeleri kullandı:
“Çıkarılan yasaya karşı önceden çok mücadele verdik. Yasa hazırlık sürecinde; Ankara Barosu ve Türkiye Barolar Birliği iş birliğiyle akademisyenler, sivil toplum kuruluşları ve davranış bilimcilerin katılımıyla bir kurultay düzenledik. Bu kurultayın sonuç raporunu ve çözüm önerilerini Tarım Komisyonu vekillerine bizzat ilettik ve görüşmeler yaptık.”
Tarım Komisyonu’nda görüşülürken de yasalaşmaması için mücadele verdiklerini söyleyen Yağcı, “Ankara Barosu Hayvan Hakları Merkezi ve diğer baroların hayvan hakları merkezleri ile birlikte ne yazık ki hiçbir şekilde bilimsel görüşlere itibar edilmeden apar topar Meclis’ten geçirildi. Sonrasında Cumhuriyet Halk Partisi’nin Anayasa Mahkemesi’ne yasanın iptali için başvuruda bulunmasını takiben Ankara Barosu olarak amicus curiae (kelimenin tam anlamıyla ‘mahkemenin dostu’, davadaki konularla ilgili olarak bilgi, uzmanlık veya içgörü sunarak mahkemeye yardımcı olan ancak davanın tarafı olmayan kişidir) sıfatıyla Anayasa Mahkemesi’ne görüş bildirdik” dedi.
Türkiye çapındaki ihlalleri takip etmeye devam ettiklerini belirten Yağcı, “Yasayı dahi aşan korkunç uygulamaları görüyor ve duyuyoruz. Bunlarla ilgili suç duyuruları yapıyor, idari ve yargı süreçlerini de takip ediyoruz.” ifadelerini kullandı.
“ACISIZ ÖLÜM BİLE BÜTÇE GEREKTİRİYOR”
Yasa yaşam hakkını korumuyorsa, uygulayanların zehirli madde enjekte ederek hayvanları korkunç şekillerde öldürdüğünü ifade eden Yağcı, son olarak şunları söyledi:
“Çünkü acısız ölüm için bile bütçe gerekiyor. Ötenazi ilacı pahalı ve hayvanı külfet olarak gören belediyeler, buna para harcamamak için en ucuz yöntemlerle hayvanları katlediyor. Anayasa Mahkemesi’ne tarihi bir görev düşüyor bu noktada. Bu yasa, uygulanamaz, kendi içinde tutarsız ve en temel haklardan biri olan yaşam hakkını dahi korumuyor. Hayvanları koruma değil, hayvanları katletme yasası olarak tarihe geçecek bu düzenlemeyi iptal etmesi gerekir.”