Bütün Türkiye’de olduğu gibi çok adaylı bir yerel seçim maratonu var Datça’da. Yine tüm Türkiye’de olduğu gibi MHP ve AKP, ittifak halinde giriyor Datça’da seçimlere. AKP, MHP adayını destekliyor. MHP adayı Feyzullah Gülada, geniş kesimler tarafından tanınan ve sevilen ve MHP’den aday olmasına rağmen, muhalif görünen kesimlere de çok itici gelmeyen bir isim!
Datça küçük kent, kişisel-yüz yüze tanışıklıklar tercihlerde etkili görünüyor. Görünen o ki, AKP-MHP ittifakı ise geçen seçimlerde olduğu gibi bir kez daha tek adayla giriyor seçime Datça’da.
Muğla’da AKP’den aday gösterilen Aydın Ayaydın da Muğla çapında her kesime şirin gösterilmeye çalışılan adaylardan. Üzerinde ittifak ettikleri bu adaylarla Cumhur İttifakı’nın oylarını daha da çoğaltacağı, Datça’da yaptıkları seçim sohbetlerinde, toplantılarda, ilgi gösteren-toplaşan kalabalıklardan da belli oluyor.
CHP, Datça’da kendince güçlü bir ismi aday gösteriyor: CHP’nin önceki dönem Datça İlçe Başkanı Aytaç Kurt. Ancak CHP içinde belli ki tam bir uzlaşma da yok. Başlangıçta kendini başkanlığa aday gösteren aday adayları 12’den fazlaydı. CHP de, pek çok yerde olduğu gibi adayını önseçimle seçmedi. Anketle seçildiği söylendi. Yani aslında yine merkezden atandı.
CHP adayları belli olunca, daha çok CHP’liler içinde yer alan bir kesimin desteği ile atanmayan CHP adayı Mesut Yar da bağımsız aday olarak denkleme dahil oldu. İsimleri “CHP’li küskünler” diye anılan ve hala CHP’li olduğunu söyleyen bu kesimin varlığı artık belirginleşti. Mesut Yar’ın da bu kesimin desteğini aldığı görülüyor. Ancak etkileri ne olacak, henüz bir ölçüm yapılmadı, bilmiyoruz. Ancak seçim toplantılarında Mesut Yar’ın toplantılarına, yurttaşların teveccüh gösterdiği görülüyor.
Sadece Bağımsız Aday Mesut Yar değil, eski Altılı Masa altında birlikte resim verilen İYİ Parti de Serkan İğci ile yarışa girdi. Geçen belediye seçimlerinden farklı olarak yarışa giren başkaları da var. Yeniden Refah’ın bile adayı var, Datça’da?
Ya sol cenah? Eski adıyla HDP yeni DEM Parti ile TİP de seçimlere hem belediye başkanı ve hem de belediye meclisi adaylarıyla girdi. Solda beklenen, olması gereken ittifak yazık ki yok. Bu dağınıklık AKP-MHP bloğunun işlerini kolaylaştırıyor. Bir tek SOL Parti, geçen dönem HDP’nin yaptığı gibi belediye başkanlığına aday çıkarmadı, sadece Meclis için bir-iki aday gösterdi. SOL Parti’nin bu tavrını doğru bulduğunu söyleyenler var!
Zaten geçen seçimlerde muhalefetin çok oyla kazanmasının bir nedeni bir blok olarak, MHP-AKP’nin karşısında durabilmesi değil miydi?
Neden? Aslında birden fazla “neden” sorusu var:
Neden MHP-AKP ittifakı devam ederken, sol ya da daha geniş tanımla muhalif demokrat güçler ittifaklarını devam ettiremiyor? Üstelik kaybetme olasılığı da varken. Karşılarındaki güçler kazanamayacak kadar zayıf ya da etkin değil desek, değil! Tam tersine muhalefetteki partiler daha parçalı ve daha küçükler, dağınıklar?
Üstelik önümüzdeki seçim bir “yerel seçim.” Birçok yerelin kendi özgün koşulları var. Yerel tanışıklıklar, çoğu zaman siyasi parti merkezlerinin takoz koyan bürokrasisini yıkabilir(di).. Hani demokrasi tam da yerelden yükselir diyoruz ama yerel ittifakların kurulduğuna da şahit olamıyoruz, neden?
RAKAMLARA BAKALIM
Nedeninden önce, aşağıdaki tabloları hazırlayanlara da teşekkür ederek, durumu rakamlarla hatırlayalım.
Datça Belediyesi, 2019 yerel seçim sonuçlarına göre şu anda CHP’nin elinde. 2019 seçimlerinde 17 bin 656 seçmen varmış Datça’da. Bunların 14 bin 451’ı oy kullanmış. Toplam seçmen sayısının yüzde 21’i yani 3 bin 694 seçmen oy kullanmamış geçen seçimlerde. CHP, yüzde 56’sını toplamış kullanılan geçerli oyların, 7 bin 757 oy almış. En yakın takipçisi MHP ve AKP ittifakı, oyların yüzde 40’ını yani 5 bin 587 oy almış. İYİ Parti, o sıralarda daha yeni, 393 oy almış. HDP, CHP’yi desteklemiş. TİP ise henüz yok. Vatan Partisi, Saadeti, BBP’si falan toplasan 250-300 oy almış…
Geçtiğimiz 2023 Genel Seçimlerinde ise Datça’da CHP, oylarını artırmış. 8 bin 972 oy almış ama oy oranı yüzde 50’nin altında. Zira katılım 2019 seçimlerine nazaran neredeyse yüzde 10 artmış. Yeni katılanlar da daha çok CHP’ye oy vermiş. MHP ve AKP ayrı ayrı girmiş, İYİ Parti de merkezde ittifak yaptığı CHP’ye rağmen seçime girmiş. Hepsinin oylarının toplamı, 6 bin 043 yani toplam oyların yüzde 33’ünü almışlar. MHP+AKP+İYİ Parti, sayı olarak 2019 yerel seçimlerine yakın bir oy toplamış. TİP – YSP – SOL Parti ise 2 bin 740 oy almış (kullanılan oyların yüzde 14-15’i). HDP’nin 2019 yerel meclis için aldığı oylara göre neredeyse yarıya yakın artırmış. Son olarak diğer partiler de çoğalmış ve 700’e yakın oy almış.
2023’de genel seçimlere katılım hayli yüksek olmuş: Yüzde 88.
Peki 2024 yerel seçimlerde durum ne olur?
Etkileyecek çok faktör var. Katılım 2019’a göre aynı mı kalır, azalır ya da çoğalır mı? Toplam seçmen sayısında pek değişiklik yok ama eskilerin seçmen davranışları değişir mi, saha araştırması yapmadan bilinmez… Görünen o ki katılım sayısı arttığında CHP’nin kazanma olasılığı artıyor.
Datça’da problem katılım sayısının azalmasında ve/veya seçmen davranışlarının değişmesinde… Mesela oy kullanacak seçmen katılımını aynı oranlarda tuttuğumuzda ya da 1-2 puan düşürdüğümüzde (yani oy kullanan seçmen sayısının 16 bin 500 olacağını varsaydığımızda oy vermekten kaçınanların daha çok CHP’ye destek verenlerde görüldüğünü ve yine İYİ Partililerin de tıpkı AKP’liler gibi MHP’ye oy verme eğilimde olduğunu varsaydığımızda) CHP yerine MHP’nin seçimleri alma olasılığının bir hayli yükseldiğini görebiliriz!
Elbette bir spekülasyon yapıyoruz, herhangi bir ölçüme dayalı değil. Ama adayların sahadaki çalışmalarına, sohbet toplantılarında topladığı kalabalıklara bakıldığında imkânsız da görünmüyor… Hatta Mesut Yar ile birlikte TİP ve DEM Parti’nin oylarını artırma olasılıklarının da artabileceğini düşündüğümüzde CHP ve sol muhalif blok açısından hiç de parlak bir durumla karşı karşıya olmadığımız kolaylıkla görülebilir.
Nitekim seçimlere katılan sol kanattaki kimi parti seçmenleri- hatta partili adaylar bile, yaptığımız sohbetlerde -mahcubiyetle de olsa- böylesi bir sonucun çıkmasının muhtemel olduğunu biliyor ve endişe ediyor. (Konuştuğumuz TİP’li ve DEM Partililerden bazıları, belediye başkanlığı için aday çıkartmamayı kişisel olarak tercih ettiklerini ama merkezi düzeyde alınan karara karşı çık(a)madıklarını ya da engelleyemediklerini) açıklıkla paylaştı).
1 NİSAN SABAHI BİR KABUS MU
Datça’da birçok platformda toplanmış demokrasi güçleri, yeniden bir girişim başlatıyor ve bu kaybetme olasılığına işaret ediyor. Datçalılardan oy kullanırken kaybetme olasılığına dikkat etmelerini talep eden bir çağrı paylaşıyorlar, dalga dalga çoğalmak üzere imzaya da açıyorlar. Çağrı metni şöyle başlıyor:
“Yerel yönetimler seçim tarihi hızla yaklaşıyor. Ne ülke genelinde ne de Datça’da 1 Nisan sabahına bir kabusla uyanmak istemiyoruz. Umutlarımızı çoğaltan, büyüten bir seçim olmasını istiyoruz ve seslerimizi birleştirerek yükseltmeye çalışıyoruz. Onun için, yan yana olmayı, farklılıklarımızdan öğrenmeyi, beslenmeyi önemsiyoruz…”
Datçalıların imzasına açılan metin için hala imzalar toplanmaya devam ediliyor. Çağrı metni, kısa bir zamanda yüzlerce imzacıya ulaşıyor ve hala da imzalar artıyor. Metnin sonunda şunlar ifade ediliyor:
“Yalnızca seçimlere yüksek katılım sağlanmakla yetinmeyeceğiz, Datça’da, yerel demokrasiyi birlikte kuracak, birlikte tüm değerlerimize sahip çıkacağız. Ülkede yerleştirilmeye çalışılan yeni rejime karşı demokratik muhalefetin de sorumluluklarını yerine getireceğine inançla, herkesi bu tehlikeye karşı bilinçli olmaya davet ediyoruz.”
Metin, 1 Nisan sabahı AKP-MHP iktidarı eliyle kırıntıları kalmış demokratik hakların daha da budanacağını, daha baskıcı, daha şiddet dolu, daha saldırgan, daha karanlık, daha gerici, daha faşizan günlere ramak kaldığını ve bu gidişatın geri çevrilebilmesi için AKP-MHP adaylarının (tüm ülkede) kazanmaması gerektiğini söylüyor.
Metni imzaya açan ve demokrasi mücadelesine emek veren Datçalı yurttaşlar olarak, 1 Nisan sabahında Datça Belediyesi’nin (aslında kazanılmış tüm belediyelerin) merkezi iktidarın eline geçme olasılığının yükseldiğini söyleyen metin, bunu bir “kabus” olarak adlandırıyor ve bu kabusun gerçekleşmemesi için yine kendileri gibi olan seçmenleri göreve çağırıyor. Diyor ki, birleşebilsek belki başka türlü olacaktı ama yine solcular olarak birleşemedik. Yine dağınık, bölük pörçük olmaktan duyulan memnuniyetsizlik de var her satırında. Devam ediyor, diyor ki: “Bu durum yine oyların boşa gitmesine yol açabilir. Ne olur oyunu boşa atma!”
TARTIŞMALAR BAŞLIYOR
Metin yayınlandıktan sonra tartışmalar başlıyor. CHP’nin desteklenmesini açık açık adının belirtilmesini isteyen bir kesim, metni açıkça adres vermemekle suçluyor. Tam tersi seçimlere CHP dışında kendi belediye başkanı adayları ile giren başka bir kesim ise oy verilmesi istenen adres olarak CHP’nin ismi açıkça anılmasa bile adres gösterildiğini, kendilerine haksızlık yapıldığını, “ortalama zekalı bir insan”ın bile bunu anlayabileceğini söylüyor. CHP’nin muhatap bile alınacak bir parti olarak görülmemesi üzerinden de itirazlar yapılıyor! Oysa itirazda bulunan bu partilerden kimilerinin merkezi düzeyde çok kısa süre öncesine kadar tüm Türkiye’de olduğu gibi, Muğla düzeyinde de CHP ile pazarlığa varan görüşmeler sürdürdüğü ve bu görüşmeler tıkanınca kendi adaylarını belirlediği de herkes tarafından biliniyor!
Datça’da sol yönelimli partilerin birkaç ay öncesinden beri (daha Ekim-Kasım aylarında) yerel düzeyde bir araya gelme çabalarının, merkezi düzeyde-yukarıdan engellendiği de gözlerden kaçıyor? Yerel ittifaklar oluşturmak üzere bir araya gelme girişimleri Datça’da olduğu gibi, Milas, Menteşe, Marmaris, hatta başlangıç aşamasında bile kalsa Bodrum-Fethiye dahil birçok yerelde aslında çok öncesinden başlatılmıştı. Ancak kimi partilerin yukarıdan-merkezi müdahaleleri ile yerel ölçekte örülmeye çalışılan bu ittifak çalışmaları, maalesef sonuçlandırılamadı!
YEREL SEÇİMLERLE YEREL YÖNETİCİLERİMİZİ SEÇECEKTİK!
Demokrasi yerelden yükselir. Bu şiar Demokrasi İçin Birlik Grubu’nun, Yerel Demokrasi Sonuç Bildirisinden alıntı (bkz: https://demokrasiicinbirlik.com/2024/03/01/yerel-demokrasi-konferansi-sonuc-bildirgesi-atolye-raporlari/)
Ne alkışlanası bir şiar değil mi? Demokrasi yerelden yükselir. Altında yazanlar da önemli: Söz bizim, karar bizim! Hani meclisli yapılarla idare edecektik yönetmeye talip olduğumuz kentleri? Hani kent halkını asıl özne yapacaktık? Hani katılımcılığı sonuna kadar zorlayacaktık?
Oysa daha seçimlere giderken kendi içinde aldığı kararlarını tabana iletmekten çekinen, şeffaf olamayan, tabanın isteklerini değerlendiremeyen “partilerimiz”le belediye seçimleri yaklaşırken kurulan… hayır hayır yanlış oldu… kurulamayan yerel ittifakların üzerine kuvvetle vurgu yapmamız gerekmiyor mu?
Seçimler (ya da tam adını koyalım yerel seçimler) için ittifak politikaları nasıl olmalı? MHP-AKP ve yanında yöresindeki birkaç parti, Cumhur İttifakı adı altında bu seçimlerde de birlikteliğini sürdürebilirken, neden muhalefetin ittifak denemeleri tarumar oluyor? Haydi diyelim Altılı Masa bileşenleri (CHP-İYİ Parti-Saadet Partisi-DEVA- Gelecek ve Demokrat Parti) arasındaki siyasi mesafeler aşılamayacak kadar açıktı da merkezi düzeydeki bu ittifaklar başarılamadı. Peki ama kimi yerellere neden merkezden dayatmalar yapıldı da yerellerde ittifak çalışmaları hiç denenmedi ya da engellendi ve kendi adaylarını belirleme yetkisi bile yerellere tanınmadı, önseçim olsun yapılmadı?
Ya Üçüncü Yol’u dillerinden düşürmeyen biz “solcu”lara, “yurtsever”lere, “demokrasi güçleri”ne ne oldu da hani hiç olmazsa geçen seçimlerde merkezi düzeyde kurduğumuz ağır aksak ittifakı bile beceremez olduk? Bu seçim sürecinde CHP ile tüm sol partilerin teker teker görüştüğünü, pazarlık ettiğini biliyoruz. Ama öyle ya da böyle başta kendi aralarında birleşebilmiş bir “sol ittifak”, örneğin CHP ile yapılacak seçim iş birliklerinde çok daha “ikna edici” olmaz mıydı?
Ya da ne bileyim, hani yerel seçimlere giriyoruz ya, bu ittifak çalışmaları için yola çıkmış yerellerin önünü kesmek yerine, onların ittifak çalışmalarının önü açılamaz mıydı? Merkezi görüşmelerle ittifakları-kent uzlaşısını zorladık diyenlere, hadi yine merkezi görüşmeleri de kesmeksizin bu görüşmeleri yapmak mümkün değil miydi? Nasıl da sevinmiştik. Kimi yerellerde kimi partiler, binlerce seçmenle, kendi adaylarını belirlediler. Ne güzeldi. Niye bizim kentimizde bu akıl edilemedi ya da tabanın istemesine rağmen, bile bile birileri mi istemedi? Madem belirli yerlerde adaylar, eğilim yoklamaları ile önseçimlerle seçilebiliyordu, birçok kentte istişare bile yapmadan adayları merkezden atamak yerine tüm adayları yerellerin inisiyatifine bırakmak ya da belki de aday bile çıkartmamayı tercih eden yerellerin olabileceğini de kabul etmek çok mu zordu?
Daha geçen seçimlerdeki yenilgimizin hesabını verememiş olmamıza, tartışmaları bitirememiş olmamıza mı yanalım?
Demokrasi mücadelesini sadece seçimlere endeksleyen, bu soruları soran, kale alınmadığı için çağrı metinleri yayınlayan, imzalayan partili dostlarını döven “partici”liğimize mi yanalım?
Hani demokrasi yerelden yükselirdi?
Soruları çoğaltmak mümkün…
Mezuniyet (ODTÜ-İşletme) sonrası bir süre büyük şirketlerde profesyonel olarak çalıştım. Profesyonel yaşamdan çabuk bıktım ve alışıldık iş yaşamından kopup, daha önce pek denenmemiş, niş alanlarda yazılı ve görsel/işitsel yayıncılık faaliyetlerine kalkıştım.
Basılı ya da dijital ortamlarda dergiler, gazeteler, çeviri ve derleme kitaplar ile interaktif eğitime dönük kurgu videolar hazırladım, sundum. Kitap yayıncılığının yanı sıra, meslek odaları ve örgütlerde yayıncılık-iletişim ve örgütlenme alanlarında hizmet vererek yaşamını idame ettirdim. Datça’ya yerleştim. Bir süredir doğrudan ya da katılımcı demokrasinin işletildiği, hiyerarşisiz/şiddetsiz yerel meclisli yapılarla hak ve yaşam alanlarının savunuculuğunda arayışlar içindeyim.