Muğla 4. İdare Mahkemesi, Datça Yat Limanı projesine verilen “ÇED olumlu” kararına karşı açılan davada, itiraz yolu kapalı olmak üzere yürütmeyi durdurma kararı verdi. DAÇEV Yönetim Kurulu Üyesi Oya Özgüven ve MUÇEP Datça Meclisi Gönüllüsü Renate Ömeroğulları, projeye ilişkin Piray Akarer’in sorularını yanıtladı.
Haber: Piray Akarer
Muğla’nın Datça ilçesinde Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü tarafından ‘Yap-İşlet-Devret’ modeliyle Datça’nın mavi bayraklı koyu Taşlık Plajı’nda yapılmak istenen yat limanı projesine verilen “ÇED Olumlu” kararına karşı Muğla Büyükşehir Belediyesi, Datça Belediyesi, Muğla Çevre ve Ekoloji Derneği tarafından iptal davası açılmıştı.
Yurttaşların da müdahil olduğu davada; Muğla 4. İdare Mahkemesi, itiraz yolu kapalı olmak üzere yürütmeyi durdurma kararı verdi.
Karar sonrası, Datça Çevre ve Turizm Derneği (DAÇEV) Yönetim Kurulu Üyesi Oya Özgüven ve Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) Datça Meclisi Gönüllüsü Renate Ömeroğulları; Piray Akarer’e açıklamalarda bulundu.
“2020’DE BAŞLAYAN ÇED SÜRECİNDEN SONRA YAPTIKLARI BETONARME İNŞAATI KAÇAK”
ÇED sürecinin başlamasından bu yana Datça Yat Limanı projesine karşı mücadele eden ve dava sürecinde de müdahil olan Ömeroğulları, “kaçak inşaat” söylemini şu şekilde açıkladı:
“ÇED süreci başladıktan sonra inşaata devam etmeleri hukuka aykırı. Topan Ada yok edildiğinde ÇED zorunluluğu yoktu. Üzücü de olsa adanın yok edildiği tarihte hukuki olarak böyle bir zorunlulukları yoktu. Projeyi sonradan büyüttüklerinde de bakanlığa sormuşlar, ‘ÇED muafiyetimiz vardı, o geçerli değil mi’ diye ve bakanlık ilk defa doğru bir karar almış ve ‘ÇED raporu zorunludur’ demiş. İyi ki bakanlık buna izin vermemiş. İlk inşaatta muafiyetleri vardı ancak 2020’de başlayan ÇED sürecinden sonra yaptıkları betonarme inşaatı kaçak.”
“HİÇBİR YAT LİMANI YAPILAN YERDE DOĞA BAKİR KALMADI”
Datça’nın Özel Çevre Koruma Bölgesi’nde olduğunu ve turistik değerinin bakir doğasından kaynaklandığını belirten Ömeroğulları, “Marmaris’in de etrafında dağlar var ama Marmaris büyük şehir oldu. İnanılmaz bir yapılaşma oldu. Datça’nın turistik önemi de hala doğasını koruyor olmasından kaynaklanıyor. Yat limanı olduktan sonra bu doğallığı bozulacak. Sadece yat limanı ile kalmayacak, etrafında da inşaat baskısı başlayacak. Hiçbir yat limanı yapılan yerde doğa bakir kalmadı” dedi.
“DENİZ ÇAYIRLARI YOK OLMA TEHLİKESİNDE”
Projede yüzer mendirek de kullanılacak olsa, denizin fauna florası, habitatın zarar göreceğini belirten Ömeroğulları, şu ifadelere yer verdi:
“Her ne kadar taş mendirek değil, yüzer mendirek yapılacak dense de onları denizde bağlayacakları demirler çakacaklar. Deniz çayırları var orada ve bu çayırlar denizdeki canlıların oksijen kaynağı. Bu çayırlar zarar görürse pek çok deniz canlısı orada artık yaşayamayacak, bir sürü tür de yok olacak. Bu çok önemli, deniz çayırları yok olma tehlikesinde. Tür kaybı dünya ölçeğinde de mikro ölçekte de çok önemli.”
Deniz trafiğinin artmasıyla birlikte deniz kirliliğinin de çoğalacağını söyleyen Ömeroğulları, “Bunlar daha önce yat limanı yapılmış olan yerlerdeki pratiklerden tanık olduğumuz konular” dedi.
“DENİZ KİRLENECEK VE PLAJ KULLANILAMAZ HALE GELECEK”
Ömeroğulları, Proje’nin Taşlık Plajı’na olası etkilerini şu şekilde anlattı:
“Halka açık Taşlık Plajı’nın üçte ikisinde sadece yatlar görünecek. Sadece 130 metre açık deniz kalacak. Suyun akış yönü değişecek muhtemelen ve bu plajdaki su kalitesi düşecek. Yatın girişi tam taşlık plajında, yani insanların denize girdiği yerlerde yat limanının giriş, çıkışı da olacak ve orada denizi kullananlar için belli bir tehlike de söz konusu olacak. Deniz kirlenecek ve plaj kullanılamaz hale gelecek.”
“YEREL HALKTAN YETERİNCE DESTEK ALAMADIK”
Ömeroğlulları, “Bu mücadeleyi yürütürken yeterince destek görebildiniz mi?” sorusunu şu şekilde yanıtladı
“İnceleme Değerlendirme Komisyonu toplantısı ile ÇED raporunun hazırlanması arasında kısa bir süre vardı ve biz sekiz kişilik bir ekip olarak yoğun çalıştık, bilmediğimiz alanlarda da uzman arkadaşlardan bilgi alarak itiraz gerekçelerimizi hazırladık. Zorlu bir süreçti ama başarılıydı. Ancak en büyük eksikliğimiz, yerel halktan yeterince destek alamadık. Bu tarz projeleri ve zararlarını halka da anlatmak lazım.
Yaşadığımız zorluklardan biri de şu: Datçalı esnaf, ‘Siz bizim para kazanmamızı istemiyorsunuz. O yüzden siz karşısınız bu projeye. Datça’da bu yatırımla ticaret canlanacak’ gibi algı var. Ama bu öyle olmayacak, aslında bu yat limanı kapalı bir sistem olarak inşa edilecek. İçerde kuaförden başlayıp, marketi restoranı, oteli vs. her türlü ihtiyaçlarını içerde giderecekler. Yani o yat limanına gelen yatçı dışarı çıkıp esnafa para bırakmayacak. Çünkü bunların kalite ve marka açısından beklentilerini karşılayabilecek bir Datça profili yok. Memnun kalmayacaklar yerel hizmetlerden. Dolayısıyla biz bu gerçekleri halka yeterince anlatamadık. Getirisi olmayacağını aksine getirisi olan turizm için mücevher değerinde özelliklerini kaybedecek ama beklenen karşılığı da alınmayacak. Bu nedenle bu tür projelerin olası zararlarını halka iyi anlatmak lazım. Daha geniş kitlelerden destek bulmak için.”
“KÜÇÜK LİMAN YAPILABİLECEKSE FENA OLMAZ”
Datça’nın bir limana ihtiyacı olup olmadığını değerlendiren Ömeroğulları, “Eskiden Simi Adası’na gidip gelmek küçük bir liman vardı. Çevreye zarar vermeden gemilerin yanaşabileceği küçük liman yapılabilecekse fena olmaz diye düşünüyorum. Çünkü Simi’den halk buraya alışverişe geliyor. Bunların Datça için faydası olacak” ifadelerini kullandı.
“ZENGİNLERİN OYUNCAĞI ÜLKEYE NE KAZANDIRABİLİR?”
Yat limanının bölge halkına bir yararı olmayacağını vurgulayan Ömeroğlulları, şöyle devam etti: “Yat turizmi halkın yaptığı bir turizm değil ki. Gümrük ile birlikte bir feribot iskelesi gibi küçük çaplı bir iskele olabilir. Karşı adalarla bir bağlantımızın olması açısından iyi olur ama küçük çaplı ve yat limanı kapsamında değil. Yat limanına kimin ihtiyacı var? Halkın yat limanına ihtiyacı yok ki. Yani zenginlerin oyuncağı bu. Zenginlerin oyuncağı ülkeye ne kazandırabilir, ondan emin değilim.”
“BİZİM İÇİN BU DAVA BİTMEYECEK GÖZÜMÜZ ORADA OLACAK”
Sürecin her zaman takipçisi olacaklarını belirten Ömeroğlulları, son olarak şunları söyledi: “Bitmeyecek, yani üst mahkemeye gitse de devam edecek. Velev ki her şeye rağmen proje onaylanırsa yine gözümüz onların üzerinde olacak. ÇED raporu bir nevi bir taahhüt. Taahhüt ettiklerini yapacaklar mı gerçekten? Örneğin, eskiden Topan Ada’nın olduğu yerde şu anda bir yığın moloz var. Ama ÇED raporunun içinde deniyor ki moloz depolanmayacak orada. Bunları dolgu için kullanamayacaklar, çünkü dolgu için test edilmiş analiz edilmiş malzeme kullanmak zorundalar. Bu molozları ne yapacakları konusunda çok endişeliyim. İnşaat başladığında bunları yavaş yavaş denize atacaklarından korkuyorum. Tüm bunları kontrol etmek lazım. Yani zannetmesinler ki davayı kazanırsak, günün birinde gözümüz orada olmayacak. Bizim için bu dava bitmeyecek gözümüz orada olacak.”
MÜCADELE YILLARDIR DEVAM EDİYOR
Datça Yat Limanı projesine karşı uzun yıllardır süren mücadele hakkında konuşan Özgüven, 13-14 Eylül 2008 tarihleri arasında, Datça Çevre ve Turizm Derneği, Datça Demokrasi Derneği, mimarlar ve inşaat mühendisleri odalarının düzenledikleri Datça Belediyesi ve Datça Kaymakamlığı’nın katkılarıyla gerçekleştirilen “Datça Kıyı Alanları Yönetimi Çalıştayı”na değindi.
Yıllardır Datça’nın mevcut ve gelmekte olan sorunlarının çözümü için mücadele ettiklerini ve Datça Yat Limanı projesi ilk gündeme geldiği yıllarda çok sayıda uzmanın da katıldığı çalıştayı gerçekleştirdiklerini belirterek, şunları söyledi:
“’Datça Kıyı Alanları Yönetimi Çalıştayı’nın en önemli amaçlarından biri Datça Belediyesi sınırları içerisinde yapılması tasarlanan marina ve gemi yanaşma yeri projelerinin bu özel bölgeye kazandıracakları ve kaybettirecekleri değerlerin tüm taraflarca irdelenmesi ve bu konuda yetkin kişi ve kurumlarca yarımadaya en uygun kıyı yapısını saptamak ve bu projelerin o bölgeye yapılmasını bilimsel tartışmaya açmaktı.”
Özgüven, Çalıştay sonunda ortaya çıkan uzman görüşlerini şu şekilde özetledi:
“Oturuma katılan bilim insanları Datça’nın, doğal yapısı, bitki dokusu ve turizm potansiyeli açısından önemi ve yapılması düşünülen liman ve marina ile ilgili sorulara bilimsel açıklık kazandırdılar.
Datça’nın Limanlara ihtiyacı olduğunu, ancak bunun yerinin çevreyle uyumlu olmayan, yöre halkının ve uzmanların görüşlerinin alınmadan tespit edilmesinin zararlı sonuçları olacağı vurgulandı.
Ayrıca marinanın öngörülen projesinin gerçekleştirilmesinin inşaat tekniği açısından çok pahalı ve neredeyse olanaksız olduğu hocalarımız tarafından dile getirildi.
Son yıllardaki kontrolsüz yapılaşmayla, yarımadamızın zengin doğal ve tarihi özelliklerinin, çoğu sahil kentlerinde olduğu gibi yöremizde de tehlikeye girmekte olduğuna dikkat çekildi.”
*Bu haber, bir Avrupa Birliği projesi olan Demokrasi için Medya / Medya için Demokrasi projesi kapsamında Avrupa Birliği’nin maddi desteği ile oluşturulmuştur ve sürdürülmektedir. İçerik tamamıyla Gündem Fethiye‘nin sorumluluğu altındadır ve Avrupa Birliği’nin görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.