CHP Muğla Milletvekili Gizem Özcan, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda söz alarak iki farklı Türkiye tanımı yaptı. “Bir saraylıların ülkesi; bir de yoksulların, ezilenlerin, alın terinin hakkını alamayanların ülkesi var” diyen Özcan, iki Türkiye’de adaletin kılıcı ve terazisinin farklı işlediğini söyledi.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Muğla Milletvekili ve Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Adalet Komisyonu Üyesi Gizem Özcan, dün (21 Kasım 2023) gerçekleşen TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda söz aldı.
“BİR SARAYLILARIN; BİR DE YOKSULLARIN, EZİLENLERİN, ALIN TERİNİN HAKKINI ALAMAYANLARIN ÜLKESİ VAR”
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a yönelik konuşmasında “İki Türkiye” tanımı yapan Özcan iki Türkiye arasındaki adalet anlayışına dair uçurumun arttığını söyledi. Özcan aradaki farka dair ise şunları söyledi:
“Neden ‘İki Türkiye’ diyorum? Biri saraylıların ülkesi, orada hukuk tanımazlık var, korunup kollanma var, karanlık odaklar var, uyuşturucu var, kara para var; diğeri ise yoksulların, ezilenlerin, alın terinin hakkını alamayanların ülkesi. Orada geçim derdi, kadın cinayetleri, iş cinayetleri, itiraz edince yenilen biber gazı, gözaltı var. Adaletin kılıcı da terazisi de bu iki Türkiye’de farklı işliyor.”
“NEDEN KARANLIK ODAKLARIN ÜZERİNE TAMAMEN GİDEMİYORSUNUZ?”
Konuşmasına Hırant Dink cinayetine değinerek Başlayan Özcan, “Eğer karanlık dehlizlerde planlanan bir cinayet işlediyseniz, gözaltına alındığınızda sırtınız sıvazlanır, göstermelik cezalarla tahliye edilirsiniz. İşte, Ogün Samast, ülkenin bağrına hançer gibi saplanan Hrant Dink cinayetinin faili geçen hafta serbest kaldı. Sayın Bakan, bir bebekten katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılamaz. Samast bir tetikçiydi, cinayeti tertipleyenler ise aramızda. Neden karanlık odakların üzerine tamamen gidemiyorsunuz?” diye sordu.
“GÖREVİNİ PARANIN SICAKLIĞINDA FEDA EDENLER KAMUOYU VİCDANINI RAHATLATACAK CEZALAR ALMADIKÇA ADALETE GÜVENİ TESİS EDEMEYİZ”
Özcan’ın bir diğer başlığı ise Kredi Yurtlar Kurumu’na (KYK) bağlı öğrenci yurtlarında meydana gelen asansör kazaları oldu. Özcan bu konuda geçtiğimiz günlerde Meclis’e soru önergesi de vermiş, kazalarının bu alandaki bakım ve denetimin kamusal çıkarlara aykırı olarak piyasalaştırılmasından kaynaklandığını dile getirmişti.
Özcan konuşmasında ise şu ifadelere yer verdi:
“Eğer siz bu ülkede koruyup kollanan değil de geçim derdiyle yaşayan, maddi durumu sadece ona el verdiği için devletin yurdunda kalan bir üniversite öğrencisiyseniz, aileniz bir gün asansör kazasında ölmenize şahit olabilir. İşte, Zeren Ertaş ve Zeren’in babasının ağzından dökülen sözler: ‘Ben devlete inancımı kaybettim.’
Sayın Bakan, görevini paranın sıcaklığında feda edenler kamuoyu vicdanını rahatlatacak cezalar almadıkça adalete güveni tesis edemeyiz. Sadece asansör kazası mı? İşte, Amasra’daki maden kazası… Neden yüreğimize su serpecek kararlarla geleceğe güvenle bakmamız sağlanmıyor? Bunlar olmadığı müddetçe daha çok insanımız maalesef ki adalete olan inancını kaybedecek.”
Özcan konuşmasına, 2011 yılında staj yaptığı Antalya Rixos Otelinin havuzunda, stajın bitmesine 15 gün kala şüpheli biçimde hayatını kaybeden 16 yaşındaki Burak Oğraş ve ailesinin verdiği adalet mücadelesine de değindi.
Özcan şöyle konuştu: “Ulusal Kriminal Büro verdiği bilirkişi raporunda soruşturmada toplanması gereken delillerin toplanmadığını söyledi. Buna rağmen, Oğraş’ın ölümü intihar gibi gösterildi. Neden? Çünkü o otelin sahibi FETÖ borsasıyla anılan iş insanı. Hani bizim ‘Üzerine gidin, niye gitmiyorsunuz?’ dediğimiz şu FETÖ borsası. Aile on iki yıldır yılmadan adalet mücadelesi veriyor. Sağ olsun, bir savcı dosyayı yeniden ele aldı ve Tamince’yi ifadeye çağırdı. Bu adımı olumlu görüyor, sonuna kadar gidilmesini talep ediyoruz.”
“YILLARDIR BİR MEZAR İÇİN HER HAFTA NÖBET TUTAN ANNELERİMİZİN ADALET ARAYIŞINA SESSİZ KALAMAYIZ”
“Demek ki, adalet mücadelesinden hepimizin öğreneceği çok şey var” diyen Özcan, 27 Mayıs 1995’ten beri gözaltında kaybolan yakınlarının ve faili meçhul siyasi cinayetlere kurban giden yakınlarının faillerini arayan Cumartesi Anneleri/İnsanları’nı örnek olarak gösterdi.
Özcan, Cumartesi Anneleri/İnsanları’na yönelik müdahaleleri Meclis gündemine taşıyarak İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’ya yazılı olarak cevaplaması için soru önergesi vermişti.
Özcan konuşmasının devamında şunları söyledi:
“Yıllardır bir mezar, bir mezar için her hafta nöbet tutuyor annelerimiz, onların adalet arayışına sessiz kalmayın Sayın Bakan.
Yine, Sinan Ateş’in ailesi ‘Hangi karanlık odaklar canımıza kıydı?’ diye soruyor, ortaya çıkarmak da sizin göreviniz Sayın Bakan.”
“NEDEN ULUSLARARASI MALİ EYLEM GÖREV GÜCÜNÜN İSTEDİĞİ YASAL ADIMLARI ATIP ÜLKEMİZİ GRİ LİSTE AYIBINDAN KURTARMADINIZ?”
Sadece bu ay dört üniversite öğrencisinin intihar ettiğini belirten Özcan, “Yine, bu ay onlarla aşağı yukarı yaşıt, lüks villalarda yaşayan ve lüks otomobillerden inmeyen sosyal medya fenomenleri kara para akladığı için gözaltına alındı. İşte, iki Türkiye’nin acı bir fotoğrafı” dedi.
Bu kimin parası diye soran Özcan şöyle devam etti: “Buna cevap vermedikçe Uluslararası Mali Eylem Görev Gücünün gri listesinde kalmaya maalesef ki devam edeceğiz. Konuşmanızda ‘Yedi yargı paketi çıkardık’ dediniz. Neden Uluslararası Mali Eylem Görev Gücünün istediği yasal adımları atıp ülkemizi gri liste ayıbından kurtarmadınız?”
“İKTİDARINIZ ÇOCUKLARA BİR ÖĞÜN YEMEĞİ ÇOK GÖRÜYOR”
Adalet mücadelesinin hedefinin tek olduğunu belirten Özcan, bu hedefin demokratik bir hukuk devleti kurmak olmak olduğunu söyledi. Bu durumun ise yalnızca “iki Türkiye” arasındaki uçurumun adaletin terazisi ve kılıcıyla yok etmekten geçtiğini dile getirdi.
Konuşmasının sonunda 20 Kasım Çocuk Hakları Günü’ne değinen Özcan şöyle konuştu:
“Dün Çocuk Hakları Günü vesilesiyle ‘Her çocuğun yeterli beslenme ve barınma hakkı vardır’ dediniz. Altına imza atıyoruz. Millî Eğitim Bakanlığı’nın eylül ayında okullara gönderdiği bir genelgeyle okul öncesi öğrenciler için başlatılan ücretsiz öğle yemeği uygulamasına son verdiğini de biliyoruz. İşte bunun için ülkemizde çocuklarımızın yüzde 87’si et ve balık yiyemiyor, yüzde 50’si meyve tüketemiyor, yüzde 42’si peynir ve süt tüketemiyor. Böyle bir ortamda, iktidarınız çocuklara bir öğün yemeği çok görüyor. Siz de bizim, çocuk hakları konusunda çok önemli adımlar attığınızı kabullenmemizi bekliyorsunuz. Nasıl inanalım Allah aşkına? Nasıl?”