Muğla Milas’ın Kıyıkışlacık Mahallesi, Zindaf Çınarcık mevkisini de kapsayan Güllük Körfezi’nde arkeolojik sit alanına yapılmak istenen İasos Yat Limanı Projesi kurumların olumsuz görüş bildirmesine rağmen ÇED olumlu karar verdi.
Muğla Milas’ın Kıyıkışlacık Mahallesi, Zindaf Çınarcık mevkisini de kapsayan Güllük Körfezi’nde yapılmak istenen ve Muğla Valiliği İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’nün olumsuz görüşü üzerine iptal edilen İasos Yat Limanı Projesi’ne 4 Nisan 2024 tarihinde yeniden Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) olumlu kararı verildi.
Ancak 150 yat kapasiteli proje, bölge halkının ve Muğla Büyükşehir Belediyesi’nin itirazlarına rağmen ilerliyor.
NE OLMUŞTU?
Proje için ilk olarak 5 Mayıs 2011 tarihinde ÇED olumlu kararı verilmiş fakat yedi yıl içinde herhangi bir yatırım yapılmadığı için ÇED Yönetmeliği kapsamında ÇED olumlu kararı geçersiz hale gelmişti.
ÇED Yönetmeliği Madde 14’te şu hükümler yer alıyor:
“(5) “ÇED Olumlu” kararı verilen proje için 5 yıl içinde mücbir sebep bulunmaksızın yatırıma başlanmaması durumunda “ÇED Olumlu” kararı geçersiz sayılır.
(6) Yatırıma başlanılmamış olan projeler için verilen ÇED Olumlu kararları, proje sahibinin talebi ve talebin Bakanlık tarafından uygun görülmesi halinde geçersiz sayılır. Bu şekilde geçersiz sayılan kararlar Bakanlık ve il müdürlüğü tarafından internet sayfasında ilan edilir.”
Birol Bursa bunun üzerine 15 Nisan 2022 yılında proje için yeniden ÇED sürecini başlatmıştı. Ancak Muğla Valiliği İl Tarım ve Orman Müdürlüğünün 15 Nisan 2022 tarihinde verdiği şu görüş nedeniyle süreç sonlandırılmıştı:
“Bölgenin su ürünleri istihsal sahası olması nedeniyle yapılacak olan projede belirtilen miktardaki alanın doldurularak kullanılması, su ürünleri üreme ve istihsalini olumsuz etkileyeceğinden uygun görülmemiştir.”
Bunun üzerine projedeki dolgu alanı revize edilerek 28 Haziran 2022 tarihinde yeniden proje için ÇED süreci başlatılmıştı.
İasos Yat Limanı projesi, arkeolojik sit alanını da içine almasından dolayı halkın tepkisini çekti. Yargı süreciyle karşı karşıya kalan proje, çevreyi ve deniz ekosistemini tehdit ettiği gerekçesiyle bölge halkının endişesini arttırıyor.
ÇED süreci kapsamında görüş bildiren Muğla Büyükşehir Belediyesi de projeye olumsuz rapor verdi ve bölgenin arkeolojik alan olarak tescillenmesi sürecinin devam ettiğini hatırlattı. Belediye, projenin çevresel etkileri ve deniz ekosistemi üzerindeki ciddi zararlara vurgu yaparak projeyi desteklemedi. Proje bölgedeki hava, deniz ve kara ekosistemlerine geri dönüşü olmayan zararlar verebileceği için kamu yararı bulunmadığı belirtildi.
Büyükşehir suda yaşayan canlıların üreme alanlarına zarar verecek projenin, çevresel tahribata neden olabileceğini belirtti ve şu ifadelere yer verdi:
“Proje kapsamında, deniz ve kara alanında toplam 38 bin 551,17 metrekare doğal alanın işgal edileceği, kara alanında planlanan çalışmaların mevcut flora ve faunaya zarar vereceği, deniz alanında yapılacak kazıklı sistem ve yüzer yapıların su ürünleri üreme alanı, sucul ekosistem ve deniz dibi ekolojik yapısında telafisi mümkün olmayacak şekilde tahribata neden olacağı ve projede kamu yararı bulunmadığı hususları değerlendirildiğinden söz konusu proje kurumumuzca olumsuz değerlendirilmekte olup uygun bulunmamaktadır.”
“SOLUDUĞUMUZ HAVAYI ETKİLEYECEK”
Konuyla alakalı Gündem Fethiye’ye açıklamalarda bulunan Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) Gönüllüsü Neşe Tuncer “Bu projeyle birlikte Asin (Güllük) Körfezi’nde işletme halinde olan ve projelendirilmiş kıyı yapıları yaşam alanlarını ve bölge halkının yaşam tercihlerini tehlikeye sokan bir boyuta taşınmaktadır” dedi.
Neşe Tuncer açıklamasında bölgedeki deniz çayırlarının önemine vurgu yaptı ve şu ifadelere yer verdi:
“Bölge Posidonia Oceanica, bildiğimiz adıyla deniz eriştelerine ya da deniz çayırlarına evsahipliği yapmaktadır. Akdeniz havzasına endemik bu deniz bitkileri fotosentez yapan, çiçek açan, tohum saçan, ‘Akdeniz’in ciğerleri’ denen bitkilerdir. Soluduğumuz havanın yüzde elliden fazlasının denizlerden geldiği bilinmektedir. Bu çayırlar, kıyı ekosistemleri içinde en çok oksijen üreten bitkilerdir. Bilimsel araştırmalara göre, bu erişteler her gün metrekare başına 14 ila 20 litre oksijen üretmekteler.
Aynı zamanda, ciddi miktarda karbondioksit emerek hem havayı temizlemekte hem de iklim değişikliği etkilerini azaltmaktalar. Kökleri sayesinde deniz tabanının dayanıklılığını artırarak deniz erozyonunu da önlemekteler. Onlarca tür balığa ve deniz kabuklularına sığınak olmaktalar. Bu çayırlar, kirliliğe karşı çok hassas olduklarından, kıyı sularının kalitesi hakkında önemli bir göstergedirler. Kirlilik, kıyıdaki yapılaşmalar, taban taraması yapan balıkçılık gibi etkenler bu bitkilerin hızla azalmasına neden olmaktadır. Bölge, deniz çayırları ile zengin tür çeşitliliği içerisinde endemik ve uluslararası anlaşmalar kapsamında koruma altında olan bir çok sucul canlıyı da barındırmaktadır.”
EKOSİSTEMİ OLUMSUZ ETKİLEYECEK
Ekosistem açısından bölgenin birçok canlı çeşitliliğine ev sahipliği yaptığını belirten Tuncer bu canlılara örnek olarak deniz kaplumbağaları, denizatları ve kum köpekbalıklarını gösterdi.
Posidonia Oceanica çayırlarının 21 Mayıs 1992 tarihli Habitat Direktifi gereğince Akdeniz’deki koruma öncelikli yaşam alanları arasında yer aldığına işaret etti.
Tuncer, “Ekosistemin önemli bir parçası olan deniz ortamı, doğal çevrimlerde rolünün yanı sıra insanoğluna, besin ve hammadde kaynağı olarak da çeşitli olanaklar sağlamaktadır. Ancak, insanların deniz ekosistemine bilinçli yada bilinçsiz olarak zarar vermesi ciddi sorunlara neden olmaktadır. Bu sorunlardan en önemlisi kirliliğin deniz canlılarına olan olumsuz etkisinin besin zinciri vasıtasıyla dolaylı olarak insan sağlığına yansımasıdır. Çekek yerlerinde ve marinalarda kullanılan ürünlerde yer alması bakımından çok tehlikeli kimyasallar olan poliklorlu bifeniller (PKB) ve organoklorlu pestisitler (OKP) üzerinde durmak gerekir” dedi.
“BU METALLER ÇOKLU ORGAN HASARI YAPMAKTA”
Neşe Tuncer sözlerine şöyle devam etti:
“Su ortamına giren PKB’ler, sudaki düşük çözünebilirlikleri ve lipofilik yapıları nedeniyle, katı parçacıklara tutunma ve suda yaşayan organizmaların yağlı dokularında birikme eğilimi gösterirler. Daha iyi yapışkanlık; korozyon, nem ve yanmaya karşı koruma özellikleri kazandırmak amacıyla gemi boyalarında PKB bileşikleri kullanılmıştır. Tersanelerde ve çekek yerlerinde gerçekleştirilen boya söküm işlemlerinin genellikle açık bir ortamda yapılması, ortaya çıkan PKB bileşiklerinin deniz ortamına taşınmasına olanak sağlamaktadır. Marina ve çekek yerlerinde rastlanılan toksik ağır metaller ise bakır, kurşun, çinko, selenyum ve arseniktir.
Deniz tabanındaki çökeltilerin bu ağır metalleri nasıl absorbe ettiği çeşitli bilimsel çalışmalarda gösterilmiştir. Deniz tabanındaki tanecikler ne kadar küçükse, ağır metallerin yarattığı toksisite o kadar fazla olmaktadır.Bu metaller, düşük dozlarda bile çoklu organ hasarı yapabilmelerinin yanısıra, karsinojenik maddesınıfına girmektedirler.”
ÇED RAPORU TEHLİKELİ ATIKLAR İÇİN NE SÖYLÜYOR?
ÇED raporuna göre projede aynı zaman çekek yeri yapılması, yat/tekne tamir ve bakımlarının da yapılması öngörülüyor. Bu esnada ortaya çıkacak tehlikeli atıklarla ilgili olarak 1004 sayfalık raporda sadece şu paragraf yer alıyor:
“İşletmede aydınlatmada kullanılan floresan lambalar, idari binada/ofislerde kullanılacak yazıcılardan kaynaklı baskı tonerleri, tehlikeli atıklar ve kontamine atık gibi atıklar oluşacaktır.
İşletme aşamasında çekek yerinde yatların bakım ve onarımları esnasında da yağ filtreleri, yağ ile kontamine olmuş bez, eldiven,hortum, üstübü, sac ve metal parçaları, kablo parçaları, cam elyaf, boya ve solvent kutuları gibi tehlikeli/tehlikesiz nitelikte olan atıkların oluşması söz konusudur.
Ayrıca proje kapsamında çalışacak makineve ekipmanlardan kaynaklı oluşması muhtemel yağlı üstübüler, araçlardan oluşabilecek yağlı filtre aksamları vb. gibi kontamine olmuş atıklar, tehlikeli atık olarak sınıflandırılabilir.
Bahse konu atıklar Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından lisans verilmiş olan geri kazanım/bertaraf tesislerine gönderilecektir. Oluşması muhtemel bu tür atıkların miktarı belirlenememektedir”