Muğla’nın Marmaris ilçesi Kızılkum Koyu’nda Sinpaş GYO tarafından yürütülen otel projesinin 17 ruhsat ve imar durum belgesinin iptali için açılan davanın karar duruşması, bugün (12 Kasım) Muğla 3. İdare Mahkemesi’nde yapıldı. Dava sonrası Marmaris Kent Politikaları Derneği üyesi Halime Şaman ve Avukat Atilla Öztürk, Gündem Fethiye’ye açıklamalarda bulundu.
Haber: Hülya Çetinkaya
Sinpaş Holding’e bağlı Kızılbük Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı (GYO) A.Ş.’nin Muğla’nın Marmaris ilçesine bağlı Kızılkum Koyu’nda inşa etmek istediği otel ve devremülk projesi için Marmaris Belediyesi, 28 Ekim 2021’de 16 tadilat ve yeni yapı ruhsatı, 4 Ocak 2022’de ise isim değişikliği ruhsatı vermişti.
Bu ruhsatlara karşı, yurttaşlar 29 Haziran 2022 tarihinde Muğla 3. İdare Mahkemesi’nde dava açtı ve 26 Mart 2024’te bilirkişi incelemesi yapılmıştı. 26 Temmuz’da sunulan bilirkişi raporunda, istinat duvarı dışındaki 16 ruhsat ve imar durum belgesinin mevzuata aykırı olduğu belirtilmişti.
Bugün görülen duruşma, saat 11.00’de başlayıp 11.52’de Muğla 3. İdare Mahkemesi’nde sona erdi. Duruşmaya davacı yurttaşlar ve avukatları ile davalı Marmaris Belediyesi ve Sinpaş GYO, Kızılbük GYO temsilcileri katıldı. Gündem Fethiye ekibi de duruşmayı yerinde takip etti.
Dava sonrasında davacılardan Marmaris Kent Politikaları Derneği üyesi Halime Şaman, Gündem Fethiye’ye açıklamalarda bulundu.
Şaman, üç yıllık zorlu bir mücadeleden çıktıklarını ifade etti. İlk defa bir davada bu kadar heyecanlandığını çünkü bu davanın Sinpaş’a karşı verilen mücadelenin kalbi olduğunu söyledi.
Gerçek akademisyenlerin verdiği bilirkişi raporunda Sinpaş firmasının çaresiz kaldığını ifade eden Şaman, “Tali yollara başvurmaya kalktılar. Dava sona gelmiş ,dava ehliyeti yönünden reddimizi istediler. Buna da bir dönem önceki kent konseyi yürütmesinde olmamız ve artık orada görev almamamız şeklinde bir iddiada bulundular. Başından beri bu davada zaten gerçek kişiler olarak davacı konumunda yer alıyorduk. Yani biz Kent Konseyi üyesi vasfıyla yer almıyorduk” dedi.
Bu iddianın dayanıksız bir itiraz noktası olduğunu belirten Şaman, “Bizim açımızdan davada haklılığımızın gücünü görmek anlamında rahatlatıcıydı ama onlar ne hissediyorlar? Çok da umurumuzda değil doğrusu” sözlerini kullandı.
“PARASI OLANIN KANUNLARIN VE KURUMLARIN ÜSTÜNDE OLMASINDAN ÇOK YORULDUK”
Duruşmada davalıların bilirkişi raporuna itiraz ettiğini, bu itirazı da imar durum belgesi ve ruhsatların değerlendirilirken imar plan notlarından yararlanılmasına dayandırdıklarını belirten Şaman, şunları söyledi:
“Oysa herkes biliyor ki bu söylenilen evrak o bölgenin, o yerin plan notlarına ve imar planlarına uygunluğuna bakılarak tespit edilir ve verilmesi gerekir. Zaten davanın konusunda onlara uyulmadı, yasalara mevzuatlara aykırı biçimde o dönemki idarenin bu ruhsatları vermesiydi. Bu yasalara aykırılık tespit edilip, bilirkişi raporunda kendisini ifade edince firmanın tabii çok hoşuna gitmedi.”
Firmanın hoşuna gitmeyen şeyin Marmaris’te yaşayan yurttaşların hoşuna gittiğini belirten Şaman, “Muğla halkının çok hoşuna gidiyor, Türkiye’deki ve dünyadaki yaşam savunucularının hak savunucularının çok hoşuna gidiyor. Biz doğrusu parası olanın gücü olmasına, parası olanın kanunların ve kurumların üstünde görülmesinden çok yorulduk. İşte bu dava, bu inancın, bu öğrenilmiş çaresizliğin yıkılacağı bir dava olacak. Sadece paranın yetmeyeceği, paranızın kanunlara uygun biçimde kullanılması gerekliliğinin de ifadesi olacak” dedi.
“YASALARA MEVZUATLARA UYGUN HAREKET EDİLSİN”
Heyecanla davanın karara bağlanmasını beklediklerini ifade eden Şaman, “Umudumuz çok yüksek çünkü mahkeme heyetinin de bilirkişi heyetinin de kararında sadece kamu yararını, doğa hakkını ve yaşam hakkını gözeteceğine inanıyoruz” ifadelerini kullandı.
Özel bir imtiyaz istemediklerini belirten Şaman, “Bir tek şey talep ediyoruz, yasalara ve mevzuatlara uygun hareket edilsin, başka hiçbir şey talep etmiyoruz. Bunu gerçekleştirdiğimiz zaman biz o gün evde rahat uyuyacağız. Ama onu gerçekleşinceye kadar da o rahat uyku uyumayacağız. Takipten vazgeçmeyeceğiz, mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz” diyerek sözlerini sonlandırdı.
“İDARENİN DE BELLİ SINIRLAR İÇERİSİNDE BELLİ HUKUKİ VE İDARİ DENETİMLER İÇERİSİNDE HAREKET ETMELERİ GEREKLİ VE ZORUNLU“
Dava sonrası Avukat Atilla Öztürk, Gündem Fethiye’nin sorularını yanıtladı.
Dosyada karar aşamasına gelindiğini ve Sinpaş GYO ve Kızılbük GYO vekillerinin itiraz konusunda ehliyet konusunu gündeme getirmesinin anlaşılmaz olduğunu söyleyen Öztürk, “Zira ehliyet kısmı zaten çoktan aşılmış ve dava dosyası esas incelemesine geçmiş durumdaydı. Onun da dışında bir hukuk devletinde yaşıyorsak, her şahıs gibi idarenin de belli sınırlar içerisinde belli hukuki ve idari denetimler içerisinde hareket etmeleri gerekli ve zorunlu” dedi.
Öztürk, idarenin denetlenmesini sağlayacak olan mercilerin Sayıştay ve Danıştay olduğunu ifade etti. Ehliyet konusunun gündeme gelmesinin amacının konuyu dağıtmak olduğunu belirti.
“MARMARİS SAKİNİ OLMASI SIFATIYLA ORADAKİ HAKKINI VE HUKUKUNU KORUMAK İSTEMESİ GAYET DOĞAL”
İdarenin amacının ve işlemlerinin denetlenmesi gerekliliğinin hukuk devletinin şartlarından olduğunu belirten Öztürk, şunları söyledi:
“Marmaris sakini bir şahsın Marmaris sakini olması sıfatıyla oradaki hakkını ve hukukunu korumak istemesi gayet doğal. Ehliyet iddiası, ehliyetin yokluğu iddiası yersiz. Marmaris sakini olan veya Marmaris sakini olmayıp, Türkiye’nin herhangi bir yerinden kalkıp Marmaris’in kıyılarından yararlanmaya çalışan herhangi bir vatandaşın bu davayı açabilmesi ve ehliyetli olması gerekli.”
Tüzel kişilerin ehliyetlerinin denetlenmesi noktasında geniş değerlendirme zorunluluğunun hem Anayasal olarak hem de Danıştay kararlarıyla şimdiye kadar belgelendiğini söyleyen Öztürk, “Karşı tarafın bilirkişi raporunun değişik konularda ilerlemesi biçiminde dava dosyası ruhsatlarının iptali ve imar belgelerinin iptali konusundaydı. Bunların dayanağı olan belgede imar planıdır. İmar planına koşulsuz olarak değinmek zorunluluğunda” dedi.
Bilirkişi raporunda hem imar durum belgelerinin hem de inşaat ruhsatlarının imar planlarına aykırı olduğunun, mevzuata aykırı olduğunu tespit edildiğini söyleyen Öztürk, “Şu anda alanda müdahil şirketlerin, Milli Park’a tecavüz halinde ve inşaatları söz konusu. Bu inşaatlar deprem yönetmeliğine deprem kurallarına aykırı” sözlerini kullandı.