Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü yaban domuzlarına yönelik sürek avı kararı aldı. Peki, yaban domuzlarını öldürmek dışında hangi önlemler alınabilir? Sürek avının, yaban hayatına etkileri neler olabilir? Hayvan Hakları Koruma Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi Eda Sheldon, Gündem Fethiye’ye yanıtladı.
Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü (DKMP), 19 Mayıs’ta yaban domuzlarının şehre inmesine karşı aldıkları “önlemler” kapsamında sürek avı faaliyetleri başlatıldığını sosyal medya hesabı üzerinden duyurmuştu.
DKMP’nin yaban domuzlarına yönelik sürek avı kararına karşı Muğla’daki hayvan hakları örgütleri, “Yaşam hakkı beş fişeğe kurban edilemez, devlet eliyle ölüm meşru gösterilemez” başlığıyla dün (22 Mayıs) yazılı olarak ortak açıklama metni yayımladı.
SÜREK AVI NEDİR?
Sürek avı, bir grup avcının domuz veya geyik gibi yaban hayvanlarını belirli bir alana sürerek o bölgeye gizlenmiş avcılar tarafından vurulmasına dayanan toplu av yöntemidir. Hayvanlar, bu yöntemle kaçacak yer bulamayacak şekilde çevrilir ve tuzağa düşürülür.
“DOĞAYI KORUMAKLA MÜKELLEF BİR KURUM, ÇÖZÜM ÜRETMEK YERİNE ÖLÜMÜ SEÇİYORSA ARTIK İŞLEVİNİ YİTİRMİŞ BİR KURUM OLMUŞTUR”
Yaban domuzlarının öldürülmesi dışında hangi önlemlerin alınabileceğini Hayvan Hakları Koruma Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi Eda Sheldon, Gündem Fethiye’den Duru Şevval Ayyüce’ye anlattı.
Son birkaç yılda bölgedeki orman yangınları sebebiyle yaban hayatının neredeyse yok olma derecesine geldiğini vurgulayan Sheldon, kaçak yapılaşmanın ve doğal bekçi görevi gören sokak köpeklerinin toplatılmasının da yaban hayvanlarının şehrin merkezlerine inmesine sebep olduğunu belirtti.
Hayvanların, hayatta kalma amaçlarının beslenmek ve üremek olduğunu vurgulayan Sheldon, şu ifadeleri kullandı:
“Adı üstünde Doğa Koruma ve Milli Parklar, doğayı korumakla mükellef bir kurum; çözüm üretmek yerine ölümü seçiyorsa artık birçok iş bilmezin bir arada olduğu, işlevini yitirmiş bir kurum olmuştur.”
“YABANDA, BESLEME VE SU ODAKLARININ OLUŞTURULMASI GEREKİYOR”
DKMP tarafından yapılan açıklamada, çözüm önerilerinin dikkate alındığını ama sürek avını da çözüm olarak karara bağlamalarının kabul edilemez olduğunu vurgulayan Sheldon, konu hakkında Muğla Valisi Yardımcısı Murat Kahraman, DKMP müdürü Ömer Kahraman ve Fethiye Belediyesi Danışmanı Yavuz Topateş ile görüşmeler yaptığını ifade etti.
Sheldon, alınabilecek önlemlerle ilgili şunları söyledi:
“Öncelikle yabanda, besleme ve su odaklarının oluşturulması gerekiyor. Sonrasında, yaban ile şehir arasında bariyer. Bu kesinlikle hayvanlara acı verecek şekilde elektrikli teller vesaire olmamalı. Sese veya görüntüye duyarlı gürültü yapan siren gibi mekanizmalarla şehre inmeye çalışan hayvan, korkutularak inmesinin önüne geçilebilir.”
“ÇÖP KUTUSU ETRAFINA, HİÇBİR ŞEKİLDE ÇÖPLER BIRAKILMAMALI”
Yaban hayvanlarının, şehre indikleri bölgelerin tespit edilerek o bölgelerde hayvanseverler aracılığıyla bekçi görevi görebilecek kapasitedeki köpeklerin yerleştirilmesi gerekildiğini söyleyen Sheldon, şu ifadeleri kullandı:
“Bakım ve beslenmeleri, gönüllü ve belediye iş birliği içinde olmalı. Köpekler, kesinlikle zincire vurulmamalı çünkü olası bir saldırı halinde kendini koruyamayıp zarar görebilir.”
Sheldon, belediyenin yardımlarıyla alınabilecekler önlemler hakkında ise şu ifadelere yer verdi:
“Belediyenin anons siteminden, özellikle çöpler hakkında sürekli duyurular yapılmalı. Sağlam kapakları kapanan çöp kutuları koyulmalı ve düzenli olarak boşaltılmalı. Çöp kutusu etrafına, hiçbir şekilde çöpler bırakılmamalı.”
Ayrıca, halkı bilgilendirmek amacıyla reklam panolarının da kullanılabileceğinin altını çizen Sheldon, şunları söyledi:
“Sokakta yaşayan evcil hayvanlar için yapılan beslemelerde de tamamen insani ve vicdani olarak yemek su bırakan insanlar da besleme bitimi ortada yiyecek bırakmamalı ve toplamalı.”
Eskiden köylerde yaşayan yurttaşların; yaban domuzlarının bağ, bahçe ya da tarlaya zarar vermemesi için orman içlerinde meyve ağaçları diktiklerini dile getiren Sheldon, “Böylelikle yabanda yiyecek bulan domuzlar, alanlara inmezmiş. Oluşturulacak besleme odaklarının yanı sıra meyve ağaçları da ekilebilir” dedi.
“KESİNLİKLE AV YAPILMAMALI YOKSA BİR TÜRE KARŞI SOYKIRIM OLUR VE EKOSİSTEM CİDDİ ANLAMDA ZARAR GÖRÜR”
Özellikle bu ayların, yavrulama ayları olduğuna dikkat çeken Sheldon, şu ifadeleri kullandı:
“Yaşam hakkı savunucuları olarak, hayatta her canlının yaşam hakkı kutsaldır diyerek ava hep karşı çıktık, çıkmaya da devam edeceğiz. Kesinlikle av yapılmamalı yoksa bir türe karşı soykırım olur ve ekosistem ciddi anlamda zarar görür.”
Alınan kararda, ava çıkacak olan kişilere beşer fişek verileceği mevzusunun tehlikeli bir söylem olduğunu vurgulayan Sheldon, yaşanabilecek sorunlarla ilgili şunları söyledi:
“Şimdiden birçok insan, devlet öldürmeye izin verdi diyerek katliamı meşrulaştırmaya çalışıyor. Bunun örneğini dirgenle yavru köpeği öldüren bir şahısta gördük. ‘Devlet öldürmek için kanun çıkardı bende öldürdüm’ dedi. Toplumu iyi analiz etmek gerekiyor. Bu tür söylemler zaten çığırından çıkmış bir ülkede, bırakın çözümü; şiddeti iyice körüklemekten ve kaos yaratmaktan öteye geçmeyecektir.”
Tüm kurumların, bir araya gelerek çözüm üretmesi gerektiğini belirten Sheldon; domuzların ve yaban domuzlarının, ekosistemde önemli rol oynadıklarını belirtti.
“DOMUZLAR OLMAZSA DOĞAL TOPRAK İŞLEME SÜRECİ ORTADAN KALKAR”
Sheldon, domuzların ekosistemden tamamen yok olmasının sonucunda neler olabileceğiyle ilgili şunları söyledi:
“Domuzlar toprakta kökleri, mantarları ve küçük hayvanları ararken toprağı kazarlar. Bu faaliyet; toprağın havalanmasını sağlar, tohumların toprağa karışmasını kolaylaştırır ve ormanlar ile çayırların bitki yapısını şekillendirir. Domuzlar olmazsa bu doğal toprak işleme süreci ortadan kalkar, bazı bitkiler yayılmakta zorlanabilir.”
Aynı zamanda besin zincirinde de bozulmalar oluşabileceğini vurgulayan Sheldon, şu ifadeleri kullandı:
“Domuzlar, leşleri yer. Böylece hastalık taşıyan artıkların ortadan kaldırılmasına yardımcı olurlar. Kutlar, ayılar gibi yırtıcı hayvanlar için önemli bir besin kaynağıdırlar. Domuzların kaybı, bu yırtıcıların besin bulmakta zorlanmasına ve başka av türlerine yönelmelerine neden olabilir. Bu da diğer türler üzerinde baskı yaratır.”
Domuzlar olmazsa bazı türlerin aşırı çoğalabileceğini dile getiren Sheldon, şunlara dikkat çekti:
“Domuzlar, yumurta ve yavru hayvanlarla da beslenebilir. Bu nedenle bazı kuş türleri ve küçük sürüngenler gibi türlerin sayısını dengede tutarlar. Domuzlar olmazsa bu türlerin popülasyonları aşırı artabilir ve ekosistem dengesi bozulabilir.”
“DOMUZLAR GİBİ EKOSİSTEMİN BİR PARÇASI OLAN TÜRLERİN TAMAMEN YOK OLMASI, DOĞAL DENGEYİ BOZAR”
Bazı bölgelerde domuzlar zararlı olarak görülse de doğal alanlarda yok olmalarının, tarım alanlarda dolaylı yoldan haşere artışı gibi zararlara yol açabileceğini belirten Sheldon, şunları söyledi:
“Domuzlar gibi ekosistemin bir parçası olan türlerin tamamen yok olması, doğal dengeyi bozar. Her türün doğada bir görevi vardır, domuzların yokluğu bu görevlerin boşta kalmasına ve zincirleme ekolojik etkilere neden olur.”
Sheldon, DKMP tarafından verilen karara karşı yasal haklarını kullanmak isteyen yurttaşların başvurabileceği yöntemlerle ilgili şu ifadeleri kullandı:
“Ölüm harici diğer çözüm önerilerinin uygulanmadığı gerekçe gösterilerek ekosisteme olacak zararı hayvan hakkı da belirtilip alınan kararın iptali için önce kararı veren kuruma iptali için dilekçe verilir. Olumsuz olursa idari mahkemeye gidilir.”