Toprağımızı Vermiyoruz Kampanya Grubu, “Süper izin yasası” olarak bilinen 7554 Sayılı Kanunu’nun 11’inci Maddesi’ne ilişkin bilgi notu hazırladı. Bilgi notunda, “Söz konusu düzenleme, 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun’a açıkça aykırıdır” denildi.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) milletvekillerinin imzasını taşıyan ve enerji ile maden yatırımlarına ilişkin düzenlemeler içeren “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”, 19 Temmuz 2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda oylamaya sunulmuş ve kabul edilmişti.
Hemen ardından 7554 Sayılı Kanun olarak 24 Temmuz 2025 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanmış ve süreç tamamlanmıştı. Kamuoyunda “Süper İzin Yasası” olarak anılan kanun teklifi, hem Komisyon hem de Genel Kurul görüşmeleri sırasında ekoloji örgütleri ve muhalefet partileri tarafından eleştirilmişti.
“ZEYTİNCİLİK KANUNU DEVRE DIŞI BIRAKILMAYA ÇALIŞILMAKTADIR”
Diğer yandan Toprağımızı Vermiyoruz Kampanya Grubu, söz konusu Kanun’un 11’inci Maddesi’ne ilişkin bugün (30 Temmuz) hazırladığı bilgi notunda şu ifadeleri kullandı:
“Zeytincilik Kanunu, Maden Kanunu ile geçersiz kılınıyor. Söz konusu düzenleme, 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun’a açıkça aykırıdır. Zeytincilik Kanunu olarak da bilinen Kanun’un 20’nci Maddesi’nde açıkça ifade edilen ‘zeytin ağacı kesilemez ve sökülemez’ düzenlemesine aykırıdır. Daha önce çok kez değiştirilmek istenen kanun, Maden Kanunu’nda yapılan bir düzenleme ile delinmektedir.”
Bu düzenlemeyle zeytinliklerin yönetiminin, Tarım ve Orman Bakanlığı’ndayken yetki devriyle Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na geçtiğinin altının çizildiği notta, şunlara dikkat çekildi:
“Torba yasanın 11’inci Maddesi’nde yer alan koordinatlar, Limak-İçtaş ortaklığı olan YK Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş. ve Aydem Enerji girişimi olan Yatağan Termik Enerji Üretim A.Ş.’ye ait kömür ruhsatı alanlarını kapsamaktadır.
Bu iki şirketin yıllar süren lobi çalışmaları, Muğla’da ve Ege bölgesinde elektrik kesintisi olur yalanları ile kömür madeni işletmelerini genişletmek üzere yaptıkları baskı sonucunda Zeytincilik Kanunu devre dışı bırakılmaya çalışılmaktadır.”
İki şirketin sahip olduğu üç termik santralin üretiminin, Türkiye’nin elektrik üretiminin yüzde 2’sinin altında olduğunun vurgulandığı notta, şunlar aktarıldı:
“Bu 40 yaşındaki eski ve çevreye çok zararlı santraller, akılcı bir planlama ile enerji açığına yol açmadan kapatılabilir. Santral şirketlerine verilen yıllık en az 100 milyonlarda lira teşvik yerine çalışan işçilere rahatlıkla yeni iş alanları sunulabilir.”
“BU KADAR ÇOK SAYIDA AĞACIN TAŞINMASI EKONOMİK OLARAK DA MÜMKÜN DEĞİLDİR”
Taşınacak olan zeytin ağaçlarının, yeni yerine uyum sağlamasının ve aynı verime ulaşması gibi hususlarda bilim insanları endişelerini dile getirdiklerinin belirtildiği notta, “Yeni tesis edilecek zeytinliklerin de ürün verir ve gelir getirir hale gelmesinin yıllar alacağı da aşikardır” denildi.
İlk etapta, söz konusu zeytin ağacı sayısının 80 binin üzerinde olduğunun ve yasa ekinde koordinatları verilen alanlardaki sayının milyonları bulduğunun vurgulandığı açıklamada, “Bu kadar çok sayıda ağacın taşınması ekonomik olarak da mümkün değildir” ifadeleri kullanıldı.,
“BU DURUM AÇIKÇA TOPRAK GASPIDIR”
Bilgi notunun devamında şunlar aktarıldı: “Söz konusu düzenleme sonucu kamulaştırma ile zeytinlikleri ellerinden zorla alınacak olan ve geçimi zeytinciliğe bağlı olan yurttaşlar büyük sıkıntı çekecek, gelir kaybına uğrayacak, yoksullaşacak ve göçe ve yerinden edilmeye, mülksüzleşme ve köksüzleşmeye maruz kalacaktır. Bu durum açıkça toprak gaspıdır.”
Bilgi notunda, Kanun’un 11’inci Maddesi şu şekilde açıklandı:
11’inci Madde’ye göre, şirketin sahada zeytin taşıma işlemi için Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı’ndan izin alması gerekmektedir. Bakanlığın izin prosedürü madde kapsamında düzenlenmemiştir. Bu izin için bir uygulama yönetmeliği çıkarılması gerekmektedir. Bu yönetmelik çıkarılmadan ve yönetmelik gerekleri yerine getirilmeden zeytinlik alanlarda hiçbir işlem yapılamaz.
Zeytinlik alanlarda taşıma işlemi yapılabilmesinin bir ön koşulu da bu alanların kamulaştırılması ya da şirket tarafından satın alınmasıdır. Mülkiyet el değiştirmeden zeytin ağaçlarına bir müdahale yapılamaz.
11’inci Madde’ye göre, ‘Zeytin ağaçlarının taşınmasının mümkün olmadığı’ durumda ağaçların kesilmesinin önü açılmaktadır. Ağaçların taşımasının mümkün olmadığına kimin karar vereceği ise belli değildir.
11’inci Madde’de, ‘Zeytin ağaçlarının taşınmasının mümkün olmadığı’ durumda, bu alanda madencilik yapılmasına Bakanlıkça izin verilmesi görüş almak üzere oluşturulacak biyolog ve ziraat mühendisinin de bulunduğu uzman kişilerin kimin tarafından ve hangi kurumlardan görevlendirilecekleri belirlenmemiştir. Şirketin hizmet alarak oluşturacağı bir uzman ekibi söz konusu ise tarafsızlıkları büyük bir soru işareti yaratacaktır.
11’inci Madde’de madencilik yapılacak alanın daha sonra rehabilitasyonu için İşletme ruhsat bedeli kadar bir rehabilitasyon bedeli alınacağı ve bu bedelin sahanın büyüklüğünden ve rehabilitasyon çalışmalarının maliyetinden bağımsız bir tutar olacağı belirtilmektedir. Bu düzenleme yetersizdir. Bu tutarın rehabilitasyon için yeterli olmaması durumunda maliyetin geri kalan kısmının nasıl sağlanacağı belirsizdir.
Düzenlemeye göre zeytinlikleri kamulaştırma ile ellerinden alınan üreticilerin, yeni gösterilen alanlara kira ödemek durumunda olması mülkiyet hakkının açıkça ihlalidir ve adil değildir.
Yaşadıkları yer ile yeni zeytinlik kurulması için tahsis edileceği söylenen alanlar arasındaki mesafe üreticiler için ek maddi yüke, emeğe ve zamana mâl olacaktır.
Yeni zeytinlik kurulması için tahsis edilecek alanların zeytinlikler için uygun ekosisteme sahip olup olmadığının değerlendirilmesi gereklidir. Yasada bu yönde hiçbir düzenleme bulunmamaktadır.
“MÜLKSÜZLEŞME VE KÖKSÜZLEŞMEYE NEDEN OLACAK BU DÜZENLEMENİN ACİLEN İPTAL EDİLMESİ ZORUNLUDUR”
Bununla birlikte ilk etapta, Muğla’daki zeytinliklere büyük zarar verileceğinin altının çizildiği notta, şunlara dikkat çekildi:
“Gelirini zeytincilikten kazanan yurttaşların gelirlerinin kaybına, başka bir gelir kaynağı olmayan köylünün daha da yoksullaşmasına, mülkiyet gaspına, mülksüzleşme ve köksüzleşmeye neden olacak bu düzenlemenin acilen iptal edilmesi zorunludur.”
Bu uygulamanın, Muğla dışında zeytincilik yapılan başka bölgelere de yaygınlaştırılması riskinin endişe verici olduğunun vurgulandığı notta, şu ifadelere yer verildi:
“Söz konusu düzenlemenin ve Yasa’nın tümünün Anayasa Mahkemesi tarafından iptali için muhalefet partilerinin tümünün hep birlikte gerekli başvuruyu yapması ve bu süreçte geniş bir toplumsal muhalefet ile kamuoyu baskısı oluşturulması zorunludur.”
NE OLMUŞTU?
Teklif, 13 Haziran’da TBMM Başkanlığı’na sunuldu. 19 Haziran’da Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nda görüşmeler başladı.
Muğla başta olmak üzere farklı kentlerden gelen yurttaşların komisyona alınmaması, AK Parti ve muhalefet partileri arasında fiziksel tartışmalara yol açtı. Avukat Yakup Okumuşoğlu Meclis’te yerde sürüklendi.
26 saat süren görüşmelerin sonunda teklif, 20 Haziran’da komisyon tarafından kabul edildi.
Ardından torba yasa kapsamında TBMM Genel Kurulu’na geldi. Bu süreçte Muğla’nın Milas ilçesindeki Akbelen Ormanı’nı korumak için bir araya gelen ve Akbelen Ormanı’nın kesilmesinden sonra da köyleri maden tehdidi altında olan İkizköylüler, 3 Temmuz’da Ankara’daki Cemal Süreyya Parkı’nda nöbete başladı.
Köyleri yasadan doğrudan etkilenecek olan İkizköylüler görüşmelerin devem ettiği sırada, 16 Temmuz’da “süper izin yasasına” karşı açlık grevi başlattı. Açlık grevi, 19 Temmuz akşam saatlerinde yurttaşların sağlık problemleri nedeniyle hastaneye kaldırılmalarının ardından sona erdi.
Yasanın Genel Kurul’da görüşülmesi ise 8 Temmuz’da başladı. Görüşmeler sırasında muhalefet vekilleri ile AK Parti milletvekilleri arasında arbedeye varan tartışmalar yaşandı.
YASA NE GETİRİYOR?
İlk maddeye göre, ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) süreçlerinde “ÇED gerekli değildir” kararının yanlış yorumlandığı öne sürülerek şirketlerin, gerekli izinleri alabilmesi için ÇED sürecinin tamamlanması gerekliliği ortadan kaldırılıyor.
İkinci maddeyle maden sahalarının çevresel rehabilitasyonu için ödenen çevre uyum teminatlarının yerine “rehabilitasyon bedeli” sistemi getiriliyor.
Üçüncü maddede ise madencilik faaliyetleri için izin süreçleri yeniden yapılandırılıyor. İlgili kurumlar izin başvurularına üç ay içinde yanıt vermezse ek bir aylık sürenin ardından “izin verilmiş” sayılıyor.
Diğer yandan Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG) talebiyle devlet ormanlarında madencilik faaliyetleri için 24 ay süreyle bedelsiz izin veriliyor; bu süre gerektiğinde 12 ay daha uzatılabiliyor.
Dördüncü maddeyle stratejik veya kritik madenler tanımı değişiyor, acele kamulaştırma uygulanabiliyor ve zorunlu maden stoku tutma yetkisi cumhurbaşkanına veriliyor.
Beşinci maddeyle ruhsat bedelinde yüzde 30 oranında indirim yapılıyor. Bunun yanında rehabilitasyon bedeli ruhsat bedelinden ayrıştırılarak ruhsat bedeli kadar bir tutarın rehabilitasyon bedeli olarak ödenmesi zorunlu hale getiriyor.
Ayrıca, ruhsat bedelinin devlet bütçesine giden pay yüzde 50’den yüzde 70’e çıkarılıyor. Bedellerin ödenmesine ilişkin yükümlülüklerin yerine getirilmemesi hâlinde madencilik faaliyetine son verilmesi öngörülüyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı, izin sahibi kamu kurum ve kuruluşunun bütçesinde ayırdığı ödenekleri rehabilitasyon amacıyla kullanabiliyor.
Altıncı maddeyle Teklif ile ruhsat sahiplerinin işletme ruhsat bedeli kadar rehabilitasyon bedeli ödemesi zorunlu hale getiriliyor. Tahsil edilecek işletme ruhsatı bedelinde yapılan indirim, asgari devlet hakkı miktarı da ruhsat bedelinin yüzde 50 fazlası kadar artırılıyor.
Diğer yandan krom madeni, Londra Metal Borsası’nda işlem görmediğinden, 3213 sayılı Maden Kanunu’na ekli 3 sayılı tablodan çıkarılarak genel hükümlere tabi oluyor.
Yedinci maddeyle arama ruhsatı düzenlenebilmesi için yatırım teminatı zorunluluğu getiriliyor. Ayrıca, IV. Grup madenlerin bent olarak ayrı ayrı ruhsatlandırılmasına imkân tanınabiliyor.
Sekizinci maddeyle arama döneminin sonuna kadar, üç boyutu ve miktarıyla rezervin belirlenmesi yükümlülüğü ve projede sunulan taahhüde uyulmaması hâli için teminatın iradı yaptırımı, asgari faaliyetlerin yapılmaması hâlinde ise ruhsat iptali yaptırımı öngörülüyor.
Ayrıca, programın iki yıl üst üste yüzde 50’nin altında gerçekleştirilmesi durumunda ruhsat iptal ediliyor. İşletilebilir rezerv bulunamayan durumlar için ruhsat bedeli ve ihale bedeli iade ediliyor.
Dokuzuncu maddeyle ruhsat süresinin uzatılması taleplerinin uygun bulunabilmesi için asgari üretim faaliyeti yapılması şartı getiriliyor. Bu asgari üretim şartının detaylarının ise yönetmelikle belirlenmesi bekleniyor.
Diğer yandan vadesi geçmiş borcun bulunmadığına dair belge ibrazına, rehabilitasyon bedeli iadesi başvuruları da dâhil ediliyor.
10’uncu maddeyle herhangi bir sebeple hükümden düşmüş, terk edilmiş veya taksir edilmiş bütün alanların; ihaleyle ruhsatlandırılması yerine, rezerv varlığına ilişkin herhangi bir verinin bulunmaması durumlarında alanların genel hükümlere tabi olarak ruhsatlandırılabiliyor.
Ancak, II. Grup (b) bendi ve IV. Grup maden alanlarının sahayla ilgili konum, rezerv ve geçmiş bilgiler doğrultusunda Genel Müdürlük kararıyla ihaleyle verilebiliyor.
AK Parti’nin verdiği önergeyle teklifin 11’inci maddesindeki yeni değişiklikle ise 3213 sayılı Maden Kanun‘a eklenen geçici 45’inci maddenin ikinci fıkrasında yer alan “öncelik verilmek suretiyle” ibaresinden sonra gelmek üzere, “taşınan ve taşınamayan zeytin ağacı sayısının en az iki katı zeytin ağacı ile oluşan” ibaresi eklendi.
Yapılan değişiklikle zeytinliği taşınacak olan köylülere; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından uygun görülen ya da maden sahalarının bulunduğu il sınırlarındaki KİT’lere ait taşınmazlarda yer alan zeytinlikler, değerinin yüzde biri üzerinden 20 yıl süreyle doğrudan kiralanabilecek.
Diğer yandan teklifin yürürlüğe girdiği tarihte ruhsat sahibi olan şirketlere, elektrik ihtiyacını karşılamak amacıyla yürüttükleri madencilik faaliyetleri için zeytinlik sahalarında izin verilebilecek. Bu iznin verilebilmesi için madencilik faaliyetinin başka bir alanda yürütülmesinin mümkün olmadığının tespiti gerekiyor ve “kamu yararı” şartı aranıyor.
Faaliyetin yürütüleceği alandaki zeytin ağaçlarının mümkün olduğunca aynı il veya ilçe içerisinde başka bir alana taşınması gerekiyor. Ancak taşınması mümkün olmayan zeytin ağaçları olması halinde bile madencilik faaliyetine izin verilebilecek. Madencilik faaliyetlerine izin verilen şirketler, taşınan veya zarar gören ağaçlar için eşdeğer büyüklükte yeni bir zeytinlik tesis etmekle yükümlü tutuluyor.
MUĞLA NASIL ETKİLENECEK?
Muğla Çevre Platformu (MUÇEP), kanun teklifi ile ilgili yazılı bir açıklama yayımladı ve Muğla’da 48 köy ve mahalle acele kamulaştırma ve yerinden edilmeyle karşı karşıya kalabileceği belirtildi.
MUÇEP’in araştırmasına göre, Muğla’da etkilenecek köy ve mahalleler ile nüfusları şu şekilde:
Mahalle/Köy | Nüfus |
Kuzyaka | 756 |
Kısırlar | 462 |
Söğütçük | 1631 |
Çiftlikköy | 492 |
Karacahisar | 708 |
Pınararası | 189 |
Çamköy | 775 |
İkizköy | 218 |
Karacaağaç | 144 |
Bağdamları | 1654 |
Sekköy | 44 |
Bayırköy | 338 |
Akçakaya | 294 |
Fesleğen | 791 |
Hasanlar | 367 |
Çakıralan | 237 |
Gürceğiz | 188 |
Türkevleri | 826 |
Yoğunoluk | 348 |
Dereköy | 267 |
Pınarköy | 517 |
Hüsamlar | 346 |
Çamlıca | 254 |
Kalem | 526 |
Alatepe | 362 |
Kultak | 392 |
Çaybükü | 321 |
Gökpınar | 732 |
Bozüyük | 1060 |
Bağyaka | 337 |
Kapabağ | 546 |
Eskihisar | 560 |
Bencik | 1751 |
Köklük | 479 |
Kafaca | 1511 |
Akçaova | 1708 |
Salihpaşalar | 384 |
Bayır | 6301 |
Bahçeyaka | 624 |
Hisarardı | 397 |
Hacıbayramlar | 588 |
Yeniköy | 349 |
Şahinler | 633 |
Yeşilbağcılar | 849 |
Kırık | 201 |
Gökgedikköyü | 402 |
Yayla | 249 |
Yava | 238 |