TEMA Vakfı Fethiye İlçe Sorumluluğu, 17 Haziran Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü dolayısıyla açıklama yayımladı. Açıklamada, “Her yıl milyonlarca hektar verimli toprak; yanlış tarım uygulamaları, ormansızlaşma ve iklim krizi nedeniyle verimsiz hâle geliyor” denildi.
Birleşmiş Milletler (BM) tarafından her yıl 17 Haziran’da kutlanan Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü’nün bu yılki teması, “Arazi restorasyonu yap, fırsatları açığa çıkar” olarak belirlendi. Bu temayla arazi restorasyonu için ayrılan kaynakların yetersizliğine dikkat çekiliyor.
ARAZİ RESTORASYONU NEDİR?
Dünya Sürdürülebilir Kalkınma İş Konseyi (The World Business Council for Sustainable Development – WBCSD) tarafından yayımlanan “Arazi bozulumunun dengelemesi: İş dünyası için konunun özeti”ne göre; Arazi restorasyonu; sağlığı, bütünlüğü ve sürdürülebilirliği bakımından bozulmuş karasal ekosistemin geri kazanımını başlatan ve ivmelendiren bir süreç. Arazi parçasının hemen hemen bozulmadan önceki koşullarına döndürülmesini amaçlar.
Bunun yanı sıra, dünyanın her yerinde önemli arazi restorasyon fırsatlarının bulunduğu belirtiliyor. Dünyadaki toplam 2 milyar hektarlık bozulmuş arazinin, en az 1 milyar hektarının restorasyon için uygun olduğunun belirtildiği kaynakta; her yıl bozulan 12 milyon hektarın restorasyonu, küresel karbon emisyonlarının yüzde 20’sinin yirmi yıl boyunca uygun maliyetle tutulmasını güvence altına alabileceği ifade ediliyor.
Bunun yanı sıra Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı (TEMA) Fethiye İlçe Sorumluluğu, sosyal medya hesabı üzerinden 17 Haziran dolayısıyla açıklama yayımladı.
Açıklamada, “Bugün, toprağın sessiz çığlığını duymak için bir çağrı. Her yıl milyonlarca hektar verimli toprak; yanlış tarım uygulamaları, ormansızlaşma ve iklim krizi nedeniyle verimsiz hâle geliyor” denildi.
Kuruyan toprağın, sadece tarımı değil; suyu, gıdayı, biyolojik çeşitliliği ve yaşamı da tehdit ettiğinin vurgulandığı açıklamada, şu ifadeler kullanıldı:
“Türkiye, çölleşme riski yüksek ülkeler arasında. Akdeniz iklim kuşağındaki bölgeler artan sıcaklıklar ve azalan yağışla birlikte kuraklıkla karşı karşıya. Muğla’nın geniş bir bölgesi, çölleşme riski yüksek alanlar arasında.“


“BUGÜN, DAHA FAZLASINI KAYBETMEDEN DÜŞÜNMENİN; BİRLİKTE ÜRETMENİN VE ÖNLEM ALMANIN ZAMANI”
Bilinçsiz arazi kullanımı ve su kaynaklarının azalmasıyla iklim krizinin, verimli toprakları her yıl biraz daha kırılgan hâle getirdiğinin altının çizildiği açıklamada, kuraklığa karşı alınabilecek önlemlerle ilgili şu ifadelere yer verildi:
“Toprağı koruyan tarım yöntemlerini destekleyebiliriz, ağaçlandırma çalışmalarına katılabiliriz, su kullanımımızda bilinçli davranabiliriz, gönüllü olarak doğa savunucularına katılabilir, farkındalık yaratabiliriz.”
Açıklamada son olarak, “Toprağın geleceği, bizim de geleceğimiz. Bugün, daha fazlasını kaybetmeden düşünmenin; birlikte üretmenin ve önlem almanın zamanı” denildi.


“2000’DEN BU YANA YAŞANAN KURAKLIK OLAYLARINDA, YÜZDE 29’LUK BİR ARTIŞ GÖZLEMLENDİ”
Ayrıca TEMA Vakfı, internet sitesinden Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü’ne ilişkin bir açıklama yayımladı.
Arazi tahribatı ve iklim krizinin, kuraklığı daha da artırdığının belirtildiği açıklamada, “2000’den bu yana yaşanan kuraklık olaylarında, yüzde 29’luk bir artış gözlemlendi” denildi.
Son otuz yılda ise dünyada toprakların dörtte üçünden fazlasının, daha kurak hâle geldiğinin altının çizildiği açıklamada, bu durumun özellikle kurak bölgelerde yaşayan 3 milyar insanın yaşamını doğrudan etkilediği ifade edildi.


“TÜRKİYE TOPRAKLARININ YÜZDE 50’Sİ YÜKSEK ÇÖLLEŞME RİSKİ ALTINDA”
Diğer yandan TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, konuya ilişkin şunlara dikkat çekti:
“Bugün dünya ekonomisinin yüzde 50’si doğadan elde ediliyor ancak kısa vadeli kazançlar uğruna doğa sürekli tahrip ediliyor. Doğadan alıyor, ancak ona neredeyse hiç yatırım yapmıyoruz.”
Eğer önlem alınmazsa yüzyıl sonunda kurak alanların, Türkiye’nin yedi buçuk katı (5,8 milyon kilometrekare) kadar genişleyeceğini vurgulayan Ataç, şu ifadeleri kullandı:
“Bu sadece toprak verimliliğinin ve gıda üretiminin azalması değil; aynı zamanda su kıtlığı, yoksulluk ve iklim krizinin derinleşmesi anlamına gelir.”
Ataç, iklim krizinin etkisiyle yağışların azaldığına ve su varlıklarının yok olduğuna dikkat çekerek, şunların altını çizdi:
“Türkiye’de çölleşmeye maruz kalan alanlar ise hızla artıyor. Türkiye topraklarının yüzde 50’si yüksek çölleşme riski altında. 2001–2020 yılları arasında kurak iklime sahip alanlar yüzde 5,4 oranında arttı.”


“BUGÜN NEDEN OLDUĞUMUZ ARAZİ TAHRİBATI SONUCUNDA OLUŞAN ÇÖLLEŞME, KUŞAKLAR ARASI ADALETİ ORTADAN KALDIRIYOR”
Sürdürülebilir olmayan tarım uygulamalarının, erozyonun ve aşırı gübre kullanımının toprakların üretkenliğini azalttığını belirten Ataç, “Yanlış ürün tercihleriyle yer altı su seviyemiz hızla azalıyor, sulak alanlarımız yok oluyor. Bu durumu tersine çevirmek ise bizim elimizde” dedi.
Ataç, açıklamasının devamında şu ifadeleri kullandı:
“Bugün neden olduğumuz arazi tahribatı ve bunun sonucu oluşan çölleşme, kuşaklar arası adaleti ortadan kaldırıyor. Bu adaleti yeniden sağlamak; doğaya olan yükümüzü azaltmaktan, arazi tahribatına karşı durmaktan, bu alanda etkili politikalar geliştirmekten ve arazi restorasyonu yoluyla doğayı iyileştirmekten geçiyor.”
Arazi restorasyonu çalışmalarına yapılacak her bir yatırımın getirisinin 30 katına kadar ulaşabildiğini belirten Ataç, “Şimdi doğaya yatırım yapma zamanı çünkü toprağı iyileştirmek; yalnızca bugünü değil, doğayı ve geleceğimizi de korumaktır” dedi.