Müsilajdan plastik kirliliğine, vurgun riskinden köpekbalıkları ve yunuslara Bodrumlu dalgıçlar 11 Haziran Dünya Dalgıçlar Günü’nde su altı yaşamını ve ekolojik sorunları anlattı.
Türkiye’de 11 Haziran, Dünya Dalgıçlar Günü olarak kutlanıyor. Dünyada ise Fransız okyanus araştırmacısı ve mühendis Jacques Cousteau anısına Cousteau Day olarak kutlanan bugün, Cousteau’nun SKUBA (Self-Contained Underwater Breathing Apparatus: Kendinden Yeterli Sualtı Solunum Aygıtı) dalgıçlığına katkılarından kaynaklanıyor.


Türkiye de üç tarafının denizlerle çevrili olmasının etkisiyle dalış turizminde öne çıkıyor.
Bodrumlu dalgıçlardan İbrahim Totoz ve Bilge Mert dalgıçlığa başlama sürecini ve su ekolojisinin önemini Gündem Fethiye’ye anlattı.
Dalış serüveni çocuklukta başlayan Süngerci İbrahim Totoz, sonrasında sünger dalgıçlığına uzanan hikayesi şu sözlerle anlattı: “10-11 yaşlarımda serbest dalışla başladı. 20’li yaşlarıma kadar serbest dalış yaptım. Sonrasında SCUBA eğitimi alarak üç yıldız dalgıç oldum ve akabinde sünger dalgıcı olup bireysel su altı avcılığı eğitimi aldım. 20’li yaşlarımdan bu yana sünger dalgıcı olarak bine yakın dalış yaptım. Bizler sportif dalgıç değiliz, ancak ortak bağımız denize ve derine olan sevdamız. İlk kez maskeyle dibe baktıktan sonra, yıllarca bu sevdanın peşinden koşmaya devam ettim.”


Su altındaki deneyimlerini aktaran Totoz, “Çok fazla dalış deneyimim var. Akdeniz’in bazı bölgelerinde ve Ege’nin bir ucundan diğer ucuna kadar daldım. Bizim sularımızda unutamadığım birçok anı biriktirdim. Su altında yunuslarla bir dalışımızda çok yakınlaşmalarını asla unutamam” dedi.
“DENİZLERİMİZ AŞIRI KİRLENMEYLE KARŞI KARŞIYA”
Son beş yıldır özellikle Saros bölgesinde ciddi bir yıkım gözlemlediklerini belirten Totoz, “Marmara’dan çıkan müsilaj, su altındaki yaşamı çok olumsuz etkiledi. Denizlerimiz aşırı kirlenmeyle karşı karşıya ve bu durum tüm canlıları tehdit ediyor” ifadesinde bulundu.


Dalışta en büyük riskin vurgun yemek olduğuna değinen İbrahim Totoz, şunları kaydetti: “Dalış yaparken bizler ticari dalgıçlar olduğumuz ve sürekli su altında bulunduğumuz için zorluklarla sık sık karşılaşıyoruz. Bazı arkadaşlarımız vurgun ve dalış kazalarıyla yüzleşse de ben şahsen 25 metre derinlikten acil çıkış yapmak zorunda kaldım. Neyse ki hem bilgim hem de dalış tecrübem sayesinde vurgun yemeden atlattım.”
“DENİZ SİHİRBAZ DEĞİLDİR, ATTIKLARINIZI YOK EDEMEZ”
Son olarak ekolojik duyarlılığın önemine vurgu yapan Totoz “Deniz sihirbaz değildir, attıklarınızı yok edemez. Daha bilinçli ve saygılı olursak, gelecek nesiller ve ekolojik denge için çok daha iyisini yapabiliriz” mesajını verdi.
“KENDİ İÇ DÜNYAMA YÖNELME HİSSİ İLE BAŞLADIM”
The Divers’ Club’ta dalış eğitmenliği yapan Bilge Mete ise, kurumsal hayattan uzaklaşma ihtiyacıyla dalgıçlığa başladığını aktardı: “Kurumsal hayattan, şehir kalabalığından uzaklaşma hissi, sadece kendi iç dünyama yönelme hissi ile başladım. Dalış aynı zamanda en iyi rehabilitasyondur çünkü dalarken nefesiniz sesi dışında tüm Dünya’dan soyutlanırsınız ve büyüleyici sualtı dünyası hariç hiçbir şey düşünemezsiniz.”


Su altında yaşadığı en ilginç karşılaşmaya değinen Mete, “En sevdiğim karşılaşmayı Longimanus köpekbalıkları ile Kızıldeniz’de yaşadım. Siz onları merak ederken, onlar da sizi merak ediyorlar. Aslında sualtında benzersiz bir bağ kuruyorsunuz tüm canlılarla. Siz onlara saygı duyduğunuz sürece sualtında da her canlı size saygı duyuyor. Bu arada Bodrum her daim şaşırtan bir sualtı fauna ve florasına sahiptir, her dalış sürprizlerle doludur. Bir sonraki dalışınız unutulmazınız olabilir” dedi.
“HEPİMİZİN GELECEĞİ DENİZLERİMİZE BAĞLI”
İklim krizinin su altındaki etkisinden söz eden Mete şunları kaydetti: “Ne yazık ki, sualtı canlı çeşitliliğinde ve görüş mesafelerimizde hissediyoruz. Daha duyarlı olmalıyız. Önce su üstünde sonra su altında. Gereksiz avlanma, atık ve plastik sorunu her geçen gün kendini daha çok hissettiriyor. Telafisi olmayan bir dünyayı yok ediyoruz. Bizimle bağ kuran sualtı dostlarımız vardı geçmişte hepsi teker teker avcılık ya da atık kurbanı oldu. Her geçen gün kayıp veriyoruz, şu an dur demeliyiz, hepimizin geleceği denizlerimize bağlı.”


“SUALTINDA MİSAFİRİZ, MİSAFİRLİĞİMİZİ EV SAHİBİNE SAYGIMIZLA YAŞAMALIYIZ”
Su altını korumanın ve ekolojiye duyarlı olmanın önemini aktaran Bilge Mete, sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Dalış ve zorluk kelimeleri bir arada olmamalı, dalış kurallarına uyulduğu ve sualtına saygılı olduğunuz sürece dünyanın en keyifli ve en güvenli aktivitesidir. En çok zorlandığım nokta ise dalış kurallarına uymayan ve çevreye zarar veren dalıcılara doğru olanı anlatmak. Dalışın temel eğitimi doğru eğitmenlerden alınmalı ve dalış merkezlerinden alınmalı, en başta çevreye duyarlı ve kurallara hakim dalıcılar yetiştirmeliyiz sonrasında düzeltmek inanın çok daha zor.
Su bizim her şeyimiz. Hepimizin temel taşı, hücrelerimiz su. Lütfen kendimize özen gösterdiğimiz kadar, Dünya’nın da hücrelerini oluşturan denizlerimize özen gösterelim. Bizler sualtında misafiriz, dolayısıyla misafirliğimizi ev sahibine saygımızla yaşamalıyız.”