Muğla Su İnisiyatifi (MSİ) tarafından Muğla’nın Bodrum ilçesinde düzenlenen etkinlik sonrası MSİ eş sözcüleri Prof. Dr. Sebahat Genç, Serdar Denktaş ve MSİ Gönüllüsü Prof. Dr. Beyza Üstün; Gündem Fethiye’ye açıklamalarda bulundu.
Haber: Hülya Çetinkaya – Burak Necip Başar
Muğla’nın Bodrum ilçesine bağlı Dereköy Mahallesi Kavakderesi mevkisine yapılmak istenen GES projesine karşı Muğla Su İnisiyatifi (MSİ), 27 Temmuz saat 14.30’da bir basın açıklaması düzenlendi.
Açıklama sonrası katılımcılarla birlikte forum yapıldı ve aşure ikram edildi.
Etkinliğin sonunda MSİ eş sözcüleri Prof. Dr. Sebahat Genç, Serdar Denktaş ve MSİ Gönüllüsü 25’inci ve 27’inci Dönem HDP Milletvekili Prof. Dr. Beyza Üstün; Gündem Fethiye’ye açıklamalarda bulundu.
Bodrum’un son akan deresinin Dereköy’deki Kavak Deresi olduğunu belirten Prof. Dr. Genç, şunları söyledi:
“Sermayenin eliyle yapılacak güneş enerji santrali ve yine dere yatağına yapılacak yolla ilgili Kavak Deresi’nin korunması için bir araya geldik. Doğal ortamlarımızı korumamız lazım çünkü giderek elimizden yok oluyorlar. Sularımızı kaybediyoruz, iklim değişikliği ile birlikte. Dünyanın ısınması, kuraklık bizim için en önemli tehlikelerden biri ve biliyoruz ki Bodrum susuzlukla karşı karşıya ve büyük sorunlar yaşıyor.”

‘DERELERİMİZDEN ELİNİZİ ÇEKİN”
Bölgeye yapılması planlanan Güneş Enerjisi Santrali’nin oluşturacağı olumsuz etkileri anlatan Prof. Dr. Genç, şu ifadeleri kullandı:
“Kavak Deresi de korunması gereken çok önemli bir sulak alan ve burada yapılması planlanan mera alanında yapılması planlanan GES projesine karşıyız çünkü buradaki halkın yaşamı, yaptığı tarım, hayvancılık yok olacak; bu proje sonucunda. Derenin ıslah edilmesi, beton bir kanal içine alınması da yine yeraltı sularının beslenmesini önleyecek, yapılacak tarımı engelleyecek ve buradaki halk da buna karşı. Bu kaynakların korunması Bodrum içinde halk için de çok önemli ve buradan ‘Derelerimizden elinizi çekin’ diye tekrar mesajımızı vermek istiyorum.”
Muğla Su İnisiyatifi’nin kurulduğu günden bu yana su meselesine dikkat çekerek, yağmacı anlayışa karşı mücadele yürüttüğünü ifade eden Serdar Denktaş ise, şunları söyledi:
“Muğla genelinde 70’ten fazla örgütün birlikteliğiyle MSİ oluştu ve ilk Devlet Su İşleri’ne Su Tahsisleri Yönetmeliği’ne aykırı olarak termik santrallere yaptığı su tahsislerini iptal etmek üzere bir dava açtık ve Sebahat’ın da söylediği gibi MSİ olarak her ay farklı bir bölgede, farklı bir bölgenin su ile ilgili meselesinde, mücadelesinde yerel halkla birlikte olmak üzere bugün olduğu gibi forumlar düzenliyoruz.”

“SU YALNIZCA İNSANIN DEĞİL, TÜM CANLILARIN YAŞAM HAKKI”
Her ay su mücadelesi verilen bir bölgede etkinlik düzenlediklerine değinen Denktaş, “Bugün buradaydık, geçen ay Suçıkan’daydık, Karacahisar’da. Önümüzdeki ay başka bir yerde olacağız ve hep aynı mesajı veriyoruz. Su ticarileştirilemez, yaşamsal önemde. Yalnızca insanın değil, tüm canlıların yaşam hakkı. Bir takım enerji projelerine ya da termik santrallere soğutma suyu olarak tahsis edilemez” dedi.
İklim krizinin yaşandığı bir dönemden geçildiğini ifade eden Denktaş, su kaynaklarının gittikçe azaldığına dikkat çekti ve şöyle devam etti:
“Dolayısıyla politikaların artık su havzalarını korumak üzerine oluşturulması gerekirken nedense bir aymazlık devam ediyor. Yani hala daha enerji şirketlerine, maden şirketlerine su havzaları peşkeş çekiliyor. Bunun önüne geçilmesi gerekiyor.”
“BU MÜCADELENİN İÇİNDE BELEDİYELERİ DE GÖRMEK İSTİYORUZ”
Su kıtlığına sebep olabilecek projelere karşı verilen mücadelede yerel yönetimlerin etkisinin büyük olduğunu söyleyen Denktaş, şu ifadeleri kullandı:
“Yani bu projelerin durdurulabilmesi için yerel yönetimlerle birlikte sivil toplum örgütleri, halk ortak mücadele etmeli. Bu anlamda yerel yönetimleri de bu mücadelemizde yanımızda görmek istiyoruz. Hem Büyükşehir Belediyesi’ne hem de Bodrum Belediyesi’ne de bu mesajı iletmiş olalım. Bugün Dereköy’ün meselesi, yalnızca Dereköylülerin meselesi değil, Bodrum Belediyesi’nin de meselesidir. O yüzden bu mücadelenin içinde Bodrum Belediyesi’ni de görmek istiyoruz. Büyükşehir Belediyesi’ni de görmek istiyoruz.”
Muğla Su İnisiyatifi içinde tutum alan herkesin pek çok alanda mücadele verdiğini söyleyen Prof. Dr. Beyza Üstün, şunları söyledi:
“Yıllardır bu birikimle geliyoruz. Yani sadece söz üretmiyoruz, o birikimle biz hep mücadeleyi ürettik. Biraz evvel Serdar’ın da söylediği gibi suyu ticarileştirmeden korumak için, yani sermaye birikimine sokulmasından korumak için başlayan yolculuk aslında su havzalarına müdahalenin korunmasını gerektiriyor. Çünkü suyun akış alanı, suyun ticarileştirilmesinin önemli alanlarından biri.”
Üstün, GES’in aslında su havzalarına yapıldığı andan itibaren suyun sermaye için birikildiğini ifade etti. Su havzasının toprağıyla bitki örtüsüyle çevre çeperinde yaşayan canlıları yok edilerek sermayenin içine sokulduğunu ifade etti.

“BİZ YILLARDIR TEORİK OLARAK, BİLİMSEL OLARAK, POLİTİK OLARAK YAN YANA GELİŞLERİMİZDE; BUNA KARŞI MÜCADELE ETTİK”
Her alanda mücadele edilen birbirini destekleyen üretimlerden bahseden Üstün, ayrıca şu ifadeleri kullandı:
“Yani termiği gördüğünüzde limanı görüyorsunuz, çimentoyu görüyorsunuz, barajı görüyorsunuz. Sermaye birikim sürecinde başka bir şirketin eline geçmiş. Birlikte birbirini besleyerek aslında üretimlerine devam ediyorlar. Ama devam ederken oradaki yaşam yok oluyor ve oradaki su, havzası ile birlikte sermaye birikimine sokulmuş oluyor. Biz yıllardır teorik olarak, bilimsel olarak, politik olarak yan yana gelişlerimizde; buna karşı mücadele ettik. Bunu yapmaya devam ediyoruz.”
Üstün; Munzur’dan, Akbelen’den, Hasankeyif’ten bakın, Dereköy’den bakılsın hangi alandan bakılırsa bakılsın, öz savunma yapıldığını söyledi.
Sistemin, sermaye birikim süreçlerindeki projelere sadece karşı durularak değil, politika üreterek, yerinde süreçleri tartışarak, yerinde yönetileceğini ifade eden Üstün, “Bugün belki sadece aramızdan iki arkadaşımızın herhangi bir yerel yönetimde aday olması ile oluşabilir. Yarın o yerel yönetimle birlikte söz kurduğumuz ve yaşamı koruyacağımız sürece doğru evrilir” dedi.
Öz yönetimde politikayı sürdürmede kararlı olan Üstün, “Doğru yaşamımızı korumak için, suları korumak için, tüm yaşamı korumak için ve birbirinden ayrışmadan her yerde korumak için mücadeleyi politik olarak da bilimsel olarak da doğru satıha sürdürmeye kararlıyız. Hepimizin yolu açık olsun, yaşam kazanacaktır, bu çok açık” dedi.
Son olarak Üstün şu ifadeleri kullandı:
“Yani bizler kazanacağız. Çünkü müdahale edenlerin sadece saldırı ve meşru olmayan saldırıları var. Yasalaştırsalar bile yaptıkları meşru değildir, kabul edilmiyor. Bugün hayvan hakları üzerine yaptıkları yasada olduğu gibi. Son kertede biz kazanacağız. Yaşam kazanacak ve yaşam için mücadele kazanacak.”