Muğla’nın Fethiye ilçesine bağlı Söğütlü Mahallesi’nde köylerine köylerinin tek su kaynağını HES’e karşı korumak istedikleri için jandarma müdahalesi ile gözaltına alınan köylüler, gözaltı sürecini ve köylerine gelen suyun büyük kısmının kesilmesi sonrasında yaşadıklarını Gündem Fethiye’ye anlattı.
Haber: Burak Necip Başar – Hülya Çetinkaya
Muğla’nın Fethiye ilçesine bağlı Söğütlü Mahallesi’nde, köylerinin tek su kaynağının Fethiye Sulama Birliği ve tahsis dolayısıyla Akfen Holding’e ait Sekiyaka 2 Hidro Elektrik Santrali’ne (HES), HES’ten geçen suyun da Seydikemer ilçesindeki köylere ulaştırılmasına karşı mücadele eden köylülere 9 Ağustos’ta jandarma ekipleri müdahale etmişti.
Jandarma ekiplerinin koruması altında iş makineleri köylün suyunun yönünü değiştirmiş ve Söğütlü’ye giden su azaltılarak 90 litre/saniye su bırakılacağı söylenmişti.
Jandarma müdahalesi sırasında ise köylüler darp edilmiş ve sekiz kişi ters kelepçe ile Seydikemer Jandarma Karakolu’na götürülmüştü. İfadeleri alınan altı köylü serbest bırakılırken, iki köylü savcı tarafından ifadesi alınmak üzere gözaltında kalmış ertesi gün salıverilmişti.
Gündem Fethiye, müdahalenin ve suyun kesilmesinin ardından köylülerle yaşadıklarını ve mevcut durumlarını konuştu.
KÖYLÜLER NE İSTİYOR: “SU HES’E GİTMEDEN DE SEYDİKEMER KÖYLERİNE ULAŞABİLİR”
Söğütlü köylüleri Bozluca su kaynağından çıkan ve Akçay’dan geçerek köylerine ulaşan suyun bölünerek HES’e verilmesi ve sonrasında Seydikemer’deki köylere ulaştırılması yerine, suyun halihazırda geçtiği Söğütlü köyünde de Seydikemer köylerine ulaşabileceğini savunuyor.
Söğütlü köyünden Songül Çelik, suyu paylaşmaktan çekinmediklerini ve paylaşmaya dair bir problemleri olmadığını, suyun Söğütlü’den geçtikten sonra da kanal sistemiyle Seydikemer’deki köylere ulaştırılabileceğini dile getiriyor.
“SU OLMAYINCA GELSİNLER KOMPLE KÖYÜ KALDIRSINLAR”
Gündem Fethiye’ye 15 Ağustos’ta konuşan ve gözaltına alınan köylülerden Gülen Çelik, sularının kesilmesinden sonra büyük sıkıntı yaşadıkları söyledi. Arık suyunu kullanamadıklarını, çeşme suyuna aşırı yük bindiğini dile getirdi. Hizmet istediklerini söyleyen Çelik, istediklerinin suyun kanal aracılığıyla köyden geçirilebilmesi olduğuna, suyun fazlasının ise diğer köyler tarafından da kullanılabileceğine dikkat çekti.
Çelik, suyun kesilmesinin ardından kendilerine verilen suyun yetmediğini, köylünün sırayla bahçesini sulayabildiğini fakat suyun yetmediğini söyledi. Hem içme suyunun hem de sulama suyunun risk altında olduğuna işaret etti.
Mahsullerinin su olmayınca kuruduğunu ve köyde yaşayamayacaklarını söyleyen Çelik, su verilmeyecekse “Gelsinler köyü de yerinden kaldırsınlar” dedi.
“KARAKOLUN KAPISININ NEREDEN AÇILDIĞINI BİLMEZDİM, 50 YAŞINDA ONU DA ÖĞRENDİM”
Gözaltı sonrasında karakolda büyük bir sıkıntı yaşamadıklarını söyleyen Çelik, süreci şöyle anlattı: “Aç mısınız, susuz musunuz diye sordular Allah var ama bu kadar büyük baskı neden yaşadık onu bilmiyorum. 50 yaşında gelmiş insanım. Sicili olan, devlete karşı gelmiş; tüfek, tabanca taşımış, olaya karışmış insanlar değiliz. Köyümüz komple böyle. Bu yaşa kadar ben karakolun kapısının nereden açıldığını bilmezdim. 50 yaşında onu da öğrendim.”
“SU OLMADIĞI ZAMAN BURADA YAŞAM YOK”
Söğütlü köyünde yaşayan Songül Çelik ise sularına sahip çıktıklarını ve ellerinden geldiğince mücadele edeceklerini söyledi. Suları kesildikten sonra arıklarının boşaldığını anlatan Çelik, “Küçücük çocuklarımız bile ağladı o arıkları boş görünce” dedi. Çocukların jandarma müdahalesinden de etkilendiğine değinen Çelik, “Kendi kızım da etkilendi ister istemez. Unutamıyor. Unutturmaya çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.
Çelik son olarak şu ifadeleri kullandı: “Suyumuz gittikten sonra köyde, Yürek Mahallesi’nde kalmanın bir anlamı yok. Girişe çıkışa ‘Satılık köy’ diye ilan yazmayı düşünüyoruz. Düzgün bir yere gitmeyi düşünüyoruz köylü olarak komple. Su olmadığı zaman burada yaşam yok.”
“BİZ HALK OLARAK KENDİMİZİ KENDİ HAKKIMIZI SAVUNDUĞUMUZ HALDE BİZİ SUÇLU DURUMA DÜŞÜRDÜLER”
Jandarmanın müdahalesi sırasında kafasında açılma meydana gelen, adli tıp raporuna ise “sıyrık” yazılan Recep Alkaya ise öncelikle atalarının bu köydeki arıkları kullandığına dikkat çekerek konuşmasına başladı. Geçmişte buradaki suyun bugüne göre daha fazla olduğunu fakat suyun azaldığını söyleyen Alkaya şöyle konuştu:
“Köyceğiz eski kaza iken Fethiye nahiyeymiş. Söğütlü Köyü’nün ilk kuruluşunda Gürme ismini vermişler buraya. Bu zamandan beri bizim atalarımız bu arıkları işlemişler. O zamanlarda sular çokken, arığın aldığı kadar suyu salarlarmış fazlası çay evine akarmış. Böyle aşağılarda Çayan’a kadar gidermiş. Şimdi sular tamamen azaldı. Bizim eski arığa saldığımız sudan sonra taşan su kalmadı. Ancak çaldığımız su kadar bir su var arıkta. Buraya gelene kadar yüzde 50 azalıyor. Bu şekilde iken biz dedik ki gelin etmeyin eylemeyin bizim altyapımızı yapın, altyapımızı yapana kadar da suya dokunmayın. Çünkü su yeterli değil. ‘Hayır böleceğiz’ dediler. Biz halk olarak kendimizi kendi hakkımızı savunduğumuz halde bizi suçlu duruma düşürdüler.”
Alkaya, suyun bölünme bölgesinin Seydikemer ilçesinde kalması ve Seydikemer Kaymakamlığı’nın kararı ile suyu kendi köylerine yönlendiren Söğütlü Muhtarı ve azalarının “3091 sayılı Taşınmaz Mal Zilyetliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkında Kanun” kapsamında zilyetlik hakkına tecavüz etmesine ilişkin şikâyete de değindi.
Rencide edildiklerini söyleyen Alkaya, “Seydikemer Muhtarlar Derneği Başkanı da Fethiye’yi tehdit etti ‘suyunuzu keseriz’ diye. Yani böyle bir ‘Kemer Devleti’ varsa Türkiye’de devlet yok demektir” dedi.
Kararı tanımadığı yönündeki sözlerinin çarpıtıldığını dile getiren Alkaya bu süreci de şu şekilde anlattı:
“Ben şöyle bir söz kullandım: ‘Kaymakam kararını tanımıyoruz, mahkeme kararı gelsin’ dedim. Burada içinden cımbızlanmış ‘Kaymakamı tanımıyorum’ demişim. Ben benim sözüm ‘Kaymakamın kararını tanımıyoruz. Mahkeme kararı gelsin.’ Bunu dedik, el kaldırdık fakat cımbızlanmış. Ben kaymakamı görmedim ki tanısam tanımasam ne fark eder. Ben ‘Kararı tanımıyorum’ dedim.”
“KÜFRETMEYE NE GEREK VARDI?”
Alkaya, jandarma müdahalesine ilişkin konuşurken ise müdahale sırasında kendisine küfredildiğini söyledi. “Küfretme” diye bağırdığında ise sol şakağında bir darbe aldığını, darbenin devamında ise kendini kaybettiğini anlatan Alkaya, “Gözümü hastanede açtım desem olur” dedi.
“Buna ne gerek vardı? Küfretmeye ne gerek vardı?” diye soran Alkaya, müdahale öncesinde tuttukları nöbet sırasında söylediği bazı sözlerin de çarpıtıldığını anlattı:
“Orada bayrak astık. Bayrağı asarken iki tane sivil istihbaratı fotoğraf çekiyordu bayrağı açmadan önce. Bayrağı açtık ve dedim ki ‘Bayrağı da çekin.’ Bunu ‘Bayraktan kaçıyorlar’ sözüne çevirdiler. 10 kadar sivil üzerime saldırdı, neredeyse gırtlak gırtlaya geliyorduk. Söz söylememe fırsat vermediler. Ben “Bayraktan kaçıyorlar” demedim, “Bayrağı da çekin” dedim. Onların kendilerini kurtarmak maksadıyla bizim söylediklerimizi ters çeviriyorlar yapıştırıyorlar.”
YENİ ADLİ TIP RAPORU MÜDAHALEDEN BEŞ GÜN SONRA DÜZENLENDİ
Karakolda kaldıkları süre boyunca kötü muamele ile karşılaşmadıklarını dile getiren Alkaya, adli tıp raporu sırasında ise raporun yanlış ve eksik hazırlanmasından dolayı savcılığa itiraz ettiklerini, savcılığında itirazı kabul ettiğini ve yeniden rapor düzenlenmesine karar verdiğini hatırlattı. Raporun ise müdahaleden beş gün sonra yeniden düzenlendiği belirtti. Alkaya yaşananları şöyle anlattı:
“Cuma günkü olan olayda doktorun vermiş olduğu raporda doktor kırık yok, açık yara yok dedi gitti. Raporda ‘Darp izine rastlanmamıştır, herhangi bir şey yoktur’ diye rapor tutmuş. Savcılığa vardığımda savcı cumartesi günü tekrar rapor alınmasını yazı yazmış avukatımın söylediğine göre. Bana çarşamba günü saat 14.00’ten sonra telefon geldi. Beş gün sonra rapor aldırıyorlar. Beş güne kadar insan yara bere biraz azalıyor, gaye geciktirmek.”
“ASIL NİYET SUYUN KAYNAĞINI ALMAK”
Köylerine verilen suyun yeterli olmadığını, köylünün bahçesini sulayamadığını belirten Alkaya, HES’e verilecek suya ilişkin ise şunları söyledi:
“Suyu membaından alacaklar. Bu bulanık, kirli suyu santrala veremezler. Santralın dişlilerini bozar. Çünkü devamlı çakıl, mil sürüyor. Bunu yukarıdan membaından alacaklar, gayeleri bu. Şimdilik bir bent yapacaklar ama ‘bu çakıl sürdü, mil sürdü, zarar verdi’ diyerek suyun membaına çıkacaklar.”
“FETHİYE BİZE YARDIM ETMEDİ”
Suyun kaynağının ise Fethiye sınırlarında olduğunu dile getiren Alkaya, Fethiye’deki yetkililerin sınırın Seydikemer sınırı içinde kaldığı gerekçesiyle kendilerine yardım etmediklerini söyledi.
Alkaya son olarak köyün hala jandarma ekiplerinin müdahalesi altında olduğun söyledi. Alkaya, “Halen jandarma köyü muhafaza altına aldı. Biz ne yaptık da böyle oluyor? Ne yaptık? Bir yere giderken ille soruyor ‘Nereye gidiyorsunuz?’ diye. Bir insanın hastası olur; bir dost, akraba yanına gidiyor olur. Hala jandarma bizi muhafaza altına aldı. Biz bunu istemiyorduk” dedi.
“SADECE ÇOLUĞUMUZUN ÇOCUĞUMUZUN RIZKI İÇİN KARNIMIZI DOYURABİLMEK İÇİN MÜCADELEMİZİ YAPTIK”
Söğütlü köylülerinde ve gözaltına alınanlar arasında olan Mehmet Yılmaz da kullandıkları suyun atalarından beş kuşak boyunca kendilerine miras kaldığına dikkat çekti.
“Kanunlara karşı boynumuz kıldan ince” diyen Yılmaz, gözaltı sürecine ilişkin şunları söyledi: “Biz de askerlik yaptık, çoluğumuz çocuğumuz askerlik yaptı. Askerin başımızın üstünde yeri var ama asker ne yapsın? Verilen emri uygulamak zorunda. Bize ifadeye gittiğimiz zaman herhangi bir şiddet veyahut da herhangi bir sözlü tacizde bulunmadılar sağ olsunlar. İfademizi aldılar gönderdiler.”
Ayrıca Yılmaz, eşinin de müdahale sonrasında gözaltına alınan alınanlardan biri olduğunu ve bu sırada kıyafetleri ıslak kaldığı için hastalandığını ve sağlık durumunun şu anda iyi olmadığını aktardı.
Suyu ticaret yapmak için istemediklerine işaret eden Yılmaz, şöyle konuştu:
“Sadece çoluğumuzun çocuğumuzun rızkı için karnımızı doyurabilmek için mücadelemizi yaptık. Ama ne yapalım gariban köylüsü olduğumuz için ezildik. Bir de konuşuyor o tarafın halkı. ‘Biz ikinci ekimleri sulayamadık’ diyorlar. Buranın tarım ilçesi var, Tarım Bakanlığı var. Bir biber veya bir domates veyahut bir patlıcan yılda iki sefer ekilip olmuyor ama adam arazisine buğdayını ekiyor kaldırıyor, yatağına silajını ekiyor ‘ben çift çekim sulayamadım diyor.’ Biz karnımızı doyurmak için uğraşıyoruz. Onlar ticaret amaçlı uğraşıyorlar.”
Diğer yandan Yılmaz, jandarma müdahalesi öncesi 6 Ağustos’ta Devlet Su İşleri yetkilisinin geldiğini ve toplantı yapıldığını, toplantı sonrasında su kaynağında keşif yapıldığını anlattı. Köylülerin, kullandıkları suyun halihazırda kendilerine yeterli gelmediğini, yetkilinin de keşif sırasında bu durumu gördüğünü söyledi.
DSİ yetkilisinin kendilerine “Yüzde 90 bu su köyünüzün. Sudaki hakkınız kaybolmaz size verilecektir” dediğini aktardı.
İki gün sonrasında ise Seydikemer’de Sulama Birliği’nde Söğütlü Muhtarı’nın da dahil olduğu bir toplantı yapıldığını belirtti. Bu toplantıda DSİ yetkilisinin iki gün önce söylediği sözleri inkar ettiğini ve suyun bölüneceğini Söğütlü Muhtarı’na söylediklerini dile getirdi. Yılmaz, “Verilen sözler hiçbir zaman için yerine gelmiyor” dedi.
Yılmaz şu anda sırayla ve sınırlı saatlerle kısıtlı olarak sulama yapabildiklerini aktardı ve şunları söyledi: “Bize diyorlar ki ‘Siz köylüsünüz taştan ekmeğinizi çıkarırsınız.’ Doğru çıkarırız taştan ekmeğimizi hakkımızı gasp etmezlerse ama biz bu konuda çok mağduruz. Köy halk olaraktan hepimiz çok mağduruz.”
NE OLMUŞTU?
Söğütlü Mahallesi’nde yaşayan yurttaşların tek su kaynağı olan Bozluca su kaynağının 16 Temmuz 2024’te Fethiye Sulama Birliği’ne tahsisi yapılmıştı.
Söğütlü köylüleri, su kaynaklarını vermek istemedi ve suyun kendi köylerine geçişini sağlamıştı.
Bunun üzerine; Fethiye Sulama Birliği ve tahsis dolayısıyla Akfen Holding’in Sekiyaka 2 Hidro Elektrik Santrali’nden geçen suyun ulaşacağı köylerin muhtarları, Söğütlü Muhtarı ve azaları hakkında şikâyette bulunmuştu.
Suyun bölünme bölgesinin Seydikemer ilçesinde kalması sebebiyle Seydikemer Kaymakamı Yıldız Büyüker’in imzasını taşıyan şikayete ilişkin kararda, suyu kendi köylerine yönlendiren muhtar ve azalarının “3091 sayılı Taşınmaz Mal Zilyetliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkında Kanun” kapsamında zilyetlik hakkına tecavüz ettiği belirtilmişti.
5 Ağustos’ta tebliği yapılan kararda; mütecavizlerin keşif, infaz memuru ve araç masraflarını 4 bin 525 TL olarak müştekiye ödemesine hükmedilmişti.
Söğütlü Muhtarı Süleyman Ölmez, kararı kabul etmediği yönünde şerh düşerek tebligatı imzalamıştı.
Ölmez, mahallelerinde sulanan alan tespiti için 35 gün önce başvuru yaptıklarını ancak bir geri dönüş alamadıklarını belirtmiş, su tahsisinin köylerine 300 dönüm için yapıldığını belirten Ölmez, köydeki sulanan alanın bin 570 dönüm olduğunu aktarmıştı.
9 Ağustos’ta ise jandarma ekipleri suyu böldürmemek için nöbet tutan köylülere müdahale etmiş, ekiperin koruması altında iş makineleri köye giden suyu bölmüştü.