Muğla’nın Datça ilçesinde, yurttaşların kıyıları kullanma hakkına karşı hukuka uygun olmayan durumlara karşı nöbet tutan Şezlongsuz Datça İnisiyatifi üyesi üç kişi hakkında “zilyetliğin tecavüzü” iddiasıyla soruşturma açıldı. Duruma tepki gösteren yurttaşlar kıyıların kamuya ait olduğunu, yasalarla korunan haklarını kullanmanın suç olmadığını hatırlattı.
Haber: Hülya Çetinkaya – Burak Necip Başar
Muğla’nın Datça ilçesinde, yurttaşların kıyıları kullanmakla ilgili haklarının engellenmesine yönelik girişimlere karşı 128 gündür nöbet tutan Şezlongsuz Datça İnisiyatifi üyesi üç kişi hakkında, “zilyetliğe tecavüz”den soruşturma başlatıldı.
Zilyet, Türk Dil Kurumu’na (TDK) göre, “Sahibi kendisi olsun olmasın bir malı kullanmakta olan, elinde tutan kimse; eldeci” anlamına geliyor.
3621 sayılı Kıyı Kanunu’nun, kıyılarla ilgili genel esasların belirtildiği beşinci maddesine göre ise kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu ve herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açık olduğu belirtiliyor.
Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın Özbel Sahili’nin bir kısmını yeni kurulan bir otele kiralaması üzerine, yurttaşların kıyıdan eşit ve serbestçe yararlanmaları karşısında, otel sahiplerinin şikayette bulunduğu öğrenildi.
Şikayet üzerine başlatılan soruşturma kapsamında ise 13 Temmuz 2023 tarihinde saat 14.00’te Datça’daki Özbel Sahili’nde Kaymakamlık inceleme yaptı. Şikâyet edilen üç kişi ile müdafiler ve şahitlerin ifadesi alındı.
NE OLMUŞTU?
Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın Özbel Sahili’nde 264 metrekarelik kıyı alanını kiralamış ve kıyıya ahşap bir platform yapmaya başlamıştı. Kıyı Kanu’na aykırı olması nedeniyle yurttaşların mücadelesi sonucunda platform sahilden kaldırılmış, otelin kıyıya koyduğu şezlongların önünde yurttaşlar nöbete başlayarak kıyıyı, hakları kapsamında kullanmaya başlamıştı.
128 gündür Datça’nın farklı bölgelerindeki kıyı işgallerine karşı çıkan yurttaşlar “Şezlongsuz Datça İnisiyatifi”ni oluşmuştu. Otel sahipleri ise yurttaşların kıyıdan eşit ve serbestçe denize girmeleri karşısında şikayette bulunuş ve üç kişi hakkında soruşturma başlatılmıştı.
ALİ KURT: “KIYILARDA MÜLKİYET HAKKI SÖZ KONUSU OLMAZ, KIYILARIN AİDİYETİ KAMUYA AİTTİR”
Şikayet edilenlerden olan Şezlongsuz Datça İnisiyatifi’nden Melda Omay’ın avukatı Ali Kurt, ifadesini tamamladıktan sonra Gündem Fethiye’nin sorularını yanıtladı.
Anayasa gereği ve Kıyı Kanunu gereği kıyıların kamunun yararlanmasına açık alanlar olduğunu ve kıyılarda mülkiyet hakkının olamayacağını ifade eden Kurt, “Dolayısıyla halkın kıyıyı herhangi bir merciden izin almaksızın veya kişiden icazet, izin, olur almaksızın kullanma hakkı var” dedi.
“İDDİA EDİLEN KİRA SÖZLEŞMESİ HUKUKEN YOK HÜKMÜNDE BİR SÖZLEŞME”
Şikayetçi otelin kıyı alanını kiraladığı iddiasıyla kıyıyı işgal ettiğini belirten Kurt, kamunun kıyıyı kullanma hakkın şikâyete konu edilmesini “hukuk garabeti” olarak nitelendirdi.
Kurt, “Anayasanın ikinci maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devleti. Hukuk devletinde; kurumların, kişilerin hak ve ödevleri hukuk çerçevesinde çizilmiştir. Herhangi bir makam veya merci sabahleyin uyanıp bir A-4 kağıdına yazı yazarak kendisine görev atfedemez veya bu atfedildiği iddia edilen görevden kaynaklı olarak kamuya ait bir alanı ‘kiraya verdim’ derse bu hukuki olmaz” ifadelerini kullandı.
“BIRAKIN HUKUK DEVLETİ, ÇADIR DEVLETLERİNDE BİLE YOK BÖYLE BİR MANTIK”
Sözü edilen kira sözleşmesinin yok hükmünde olduğunu söyleyen Kurt, “Hülle yapılarak, kanunun arkasından dolaşılarak bir sözleşme imzalanmış olması hukuken bir değer taşımaz” dedi.
Yurttaşların itham edilmelerinin Anayasaya aykırı olduğuna vurgu yapan Kurt, “Bir insan Anayasa tarafından güvence altına alınan bir hakkın kullanımından dolayı herhangi bir yaptırıma maruz bırakılamaz. Eğer böyle bir şey olursa çok komik olur. Böyle bir şey hukuk devletinde düşünülemez. Hele bu çağda bırakın hukuk devleti, çadır devletlerinde bile yok böyle bir mantık” ifadelerini kullandı.
SEDAT YAĞCIOĞLU: “BURADA YÜZLERCE İNSANIN KENDİ KIYILARINI DÜZENLİ OLARAK KULLANMASININ ÖNÜNDE HİÇBİR YASAL ENGEL YOK”
Şikayet edilen yurttaşlardan Sedat Yağcıoğlu ise kendilerinin bir kişi tarafından şikayet edildiğine vurgu yaparak, “Bir otel değil, bir kişi tarafından bu alanın zilyetliğini, günübirlik kullanım hakkını, tırnak içinde almış olduğunu iddia ederek bizim burada bir işgal-tecavüzde bulunduğumuza dair bir şikayet tebligatı aldık” dedi.
Kiralandığı iddia edilen alanda otelin hizmetlerini engellediklerinin öne sürüldüğünü aktaran Yağcıoğlu, başından beri hareketlerinin barışçıl olduğuna vurgu yaptı. Gerçekleşen forumlarda ise özelikle otel görevlileri ve müşterileriyle diyaloğa girmeme, otelin şezlonglarına veya araçlarına zarar vermeme kararı alındığını söyledi.
Burada yurttaşların her zaman yaptıkları gibi mahallelerinin sahilinden denize girmek dışında bir şey yapılmadığını söyleyen Yağcıoğlu, “Kıyıdaki yaşam hakkımızı kullanıyoruz. Ancak bunun bir zilyetlik işgali, tecavüzü olduğu, yani zilyetliğin sahip olduğu iddia eden kişinin bu zilyetlik alanını bizim kullanarak kendilerini kullanmalarını engellediğimize yönelik bir iddia” dedi.
Buradaki kira sözleşmesinin de hukuken geçerli olmadığını bildiklerini dile getiren Yağcıoğlu, sözleşme geçerli olsa bile yurttaşların buradan denize girmelerinin engellenemeyeceğini söyledi.
Konu ile ilgili Anayasa Mahkemesi kararı olduğuna dikkat çeken Yağcıoğlu, “Doğrudan Datça Sulh Ceza Hakimliği’nin verdiği bir karar var. İlgili alanlar, kıyılar bir biçimiyle kiralanmış olsa dahi vatandaşın serbest kullanımına açıktır, kısıtlanamaz. Burada yüzlerce insanın kendi kıyılarını düzenli olarak kullanmasının önünde hiçbir yasal engel yok. Bunlar aslında mahkemelerce alınmış karar” ifadelerini kullandı.
GÜLKADIN KOCADURMUŞ: “ÜÇ KİŞİYİ İŞGALİYEDEN DOLAYI SORGULUYORLAR YA ASLINDA ÜÇ KİŞİ DEĞİLİZ Kİ BÜTÜN HALK BURADA”
Datçalı yurttaş Gülkadın Koçadurmuş ise ifadeye çağırıldığında yaşadığı şaşkınlığı vurgulayarak, “Kıyılar kamu alanıdır” dedi.
Kıyıları kullanma hakkının yalnızca insanların değil tüm canlılarda olduğuna dikkat çeken Kocadurmuş, “Burada daha bundan 30-40 yıl önce, sadece insanlar değil buralarda hayvanlarımız bile denize giriyordu bizim. Bütün yaz burada ineklerimiz, öküzlerimiz hayvanla çatma dönülürdü, yıkamaya getirirdik hayvanlarımızı. Ne zaman ki Datça’da nüfus bu şekli almaya başladı. Önce kıyıdan hayvanları çektik, sonra yavaş yavaş kıyıda yerleşik olanlar yerleştiler. Önünü de işgal ettiler” ifadelerini kullandı.
Yalnızca otellerde değil, buradaki otel binalarının arkasında da insanların yaşadığını söyleyen Kocadurmuş, “Sadece otelin değil ki burası. İşgal demek ne demek? Bu oteller yapılalı daha üç beş ay oldu. Bundan önce burada halk denize giriyordu. Çocuklarımızı getiriyorduk buraya denize” dedi.
Üç kişi hakkında şikayette bulunulmasının doğru olmadığını da ekleyen Kocadurmuş, “Üç kişi değiliz ki, her gün buradayız biz denizde. Bütün halk burada. Vatandaş kendi hakkını kullanıyor burada” diye konuştu.
Son olarak, yasal haklarını kullandıklarını vurgulayarak şunları söyledi: “Kimsenin hakkını gasp etmiyoruz biz. Onlar geldiler, bizim hakkımızı gasp ediyorlar. Kabul etmiyoruz. Sonuna kadar da direneceğiz, bu kıyıda bekleyeceğiz. Üç kişiyi sorgulamak bizim gözümüzü korkutmuyor. Çünkü bakın burada kaç kişi insan var. Hepimiz bu denize geldik. Hepimiz bu denize giriyoruz. Kıyılar halkındır. Bu bizim yasal hakkımızdır. Yasal hakkımızdan vazgeçmiyoruz.”
“MÜTECAVİZ DEĞİL BURANIN GERÇEK SAHİPLERİYİZ”
İfadelerin verilmesinin ardından ise Şezlongsuz Datça İnisiyatifi basın açıklaması yaptı. Şikayet edilenlerden Melda Omay, neden üç kişinin şikayet edildiğinin belli olmadığını ve burada denize girdiği için soruşturulduğunu söyledi.
Burada 30 yıldır havlusuyla, sandalyesiyle denize girdiğini, akşam arkasında hiçbir çöp bırakmadan evine gittiğini belirten Omay, “Buna işgal denemez. Buna tecavüz denemez. Benim adım bu soruşturmada mütecaviz diye geçiyor. Ömrümde ilk defa mütecaviz denildi bana. Çok ağrıma gitti. Biz hiçbirinin mütecaviz değiliz. Buranın gerçek sahipleri biziz” ifadelerini kullandı.
Şikayet edilenlerden Baki Sarıkaya ise otelin plaja doğal yapısına uygun olmayan bir kum döktüğünü fakat plajın taşlık olduğunu söyledi.
Sarıkaya plajın kiralanıp kullanımının kısıtlanmasına ilişkin, “Ben her gün buraya geliyorum, denize giriyorum, havlumu atıyorum. Buraya Kedi de gelir, köpek de gelir, kuş da gelir. Kuş uçuyor kuşa uçamaz diyebilir miyiz biz?” diye sordu.
Tecavüzcü ve işgalcinin kendisi olmadığını, söyleyen Sarıkaya, “Esas işgalci onlar. Burada bizim kabinimizi söküp attılar, tekrar koyduk. Yani haksız olsak koyarlar mıydı bunu? Yarın da buradayız, öbür gün de buradayız. Havlumu yine alacağım, kartonumu da alacağım” dedi.
“BU GÜLER YÜZÜMÜZ, RENKLİLİĞİMİZ VE BİRLİKTELİĞİMİZ HİÇ BİTMEYECEK”
Son olarak konuşan Sedat Yağcıoğlu ise, burada bulunan 100’den fazla kişi ile birlikte bir parodi izlediklerini söyledi.
İlk günden bu yana hakları olan kıyıları kullandıklarını belirten Yağcıoğlu şunları dile getiridi:
“Özbel Sahili, Datça’daki diğer bütün sahiller gibi Türkiye’de dünya ölçeğindeki bütün sahiller gibi halka, diğer canlılara, cansız varlıklara ortak bir şekilde aittir. Elbette çok basit bir şey yapıyoruz. Bizim olanı, her gün yaşadığımız alanı, her gün denize girdiğimiz yeri, kıyımızı kullanmaktan vazgeçmiyoruz.
Bugünkü parodi hukuksuzdu. Öyle sonuçlanacağını, kalan hukuki kırıntılarla müspet bir karar çıkacağını varsayıyoruz. Değilse bu parodiyi sürdürme niyetinde olanlara, biz mücadeleyi sürdürme niyetinde olduğumuzu kararlı olduğumuzu söyleyelim. Tek bir şey söyleyelim, şuradaki renkliliğe ve güler yüze baksınlar. Bu güler yüzümüz renkliliğimiz ve birlikteliğimiz hiç bitmeyecek. Kıyıları savunmaya devam edeceğiz”
KANUNLA NE SÖYLÜYOR?
Milas Kaymakamlığı “Taşınmaz Mal Zilyetliğine Tecavüz” başlığı altındaki “Fuzuli İşgal” bölümünde şu açıklamayı yapıyor:
“Bir taşınmazı, sahibinin izin ve rızası olmayarak işgal etme, başka bir deyişle; bir taşınmazın maliki veya onun yerine bu konuda işlem yapmaya yetkili vekil veya mümessil gibi kimselerle hukuki bir bağlantı kurmadan rıza dışı, henüz boşaltılmamış veya herhangi bir suretle boşalan damlı bir yapıya, eylemli bir durum yaratarak kendiliğinden girme durumudur.”
Taşınmaz Mal Zilyedliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkında Kanun’un birinci maddesinde ise şu ifadeler yer alıyor:
“Bu Kanun; gerçek veya tüzelkişilerin zilyed bulunduğu taşınmaz mallarla kamu idareleri, kamu kurumları ve kuruluşları veya bunlar tarafından idare olunan veya Devlete ait veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan sahipsiz yerlere veya menfaati umuma ait olan taşınmaz mallara yapılan tecavüz veya müdahalelerin, idari makamlar tarafından önlenmesi suretiyle tasarrufa ilişkin güvenliği ve kamu düzenini sağlar.”
Kıyı Kanunu’nun beşinci ve altıncı maddesinde şu ifadeler yer alıyor:
Madde 5: Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Kıyılar, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır, Kıyı ve sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir.
Madde 6: Kıyı, herkesin eşitlik ve serbestlikle yararlanmasına açık olup, buralarda hiçbir yapı yapılamaz; duvar, çit, parmaklık, telörgü, hendek, kazık ve benzeri engeller oluşturulamaz. Kıyılarda, kıyıyı değiştirecek boyutta kazı yapılamaz; kum, çakıl vesaire alınamaz veya çekilemez. Kıyılara moloz, toprak, curuf, çöp gibi kirletici etkisi olan atık ve artıklar dökülemez.”
NEDEN ŞEZLONGSUZ DATÇA?
İnisiyatif, 28 Nisan 2022 tarihinde yaptıkları basın açıklamasında “Peki, neden Şezlongsuz Datça istiyoruz?” sorusuna şöyle yanıt vermişti:
“Şezlongun hem kıyıların işgalinin simgesi hem de somut olarak işgalin aracı olduğunun farkındayız. Önce şezlonglar geldi, sonra kıyıların metal- ahşap platformlarla kaplanması. Kıyı, kıyı olmaktan çıktı inşaat oldu. Deniz kumları platformların, şezlongların altında kaldı. Bugün burada bir kez daha tekrar ediyoruz: kıyıların işgal edilmesini, parayla girilen yerler haline getirilmesini kabul etmedik, etmiyoruz, etmeyeceğiz! Yine havlularımızı kıyılara sereceğiz. Kıyı şarkımızda ifadesini bulan ‘Biz halkız…’ ibaresini sonuna kadar savunacağımızı, mücadelemizin Datça şezlongsuz olana kadar süreceğini kamuoyuna deklare ediyoruz.”