Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün 12. Dastar ve Kuzugöbeği Mantar Festivali açılışında yaptığı konuşmada Fethiye’de yapılan altyapı çalışmalarına değindi ve Ölüdeniz’de artık su ihtiyacının kalmadığını söyledi.
Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün, 12. Dastar ve Kuzugöbeği Mantar Festivali ve Yeşilüzümlü Durmuş Demirci Sosyal Tesisi açılışında konuştu. Gürün, Fethiye’deki altyapı çalışmalarına değinerek, çağdaş toplumlarda altyapının insanların olmazsa olmaz ihtiyacı olduğunu ifade etti. Maden Kanunu’nu eleştiren Gürün, madenlerin su varlığına zarar verdiğini ifade etti.
“BU TESİS YEŞİLÜZÜMLÜ’NÜN FARKLI DEĞERLERİNİ KÜLTÜREL BİRİKİMİ VE GEÇMİŞİ ORTAYA KOYACAK VE GELECEĞE TAŞIYACAKTIR”
Gürün konuşmasına Hıdırellez kutlamaları ve sosyal tesisi açılışının aynı güne denk geldiğini söyleyerek başladı ve şunları ifade etti: “Sevgili başkanım Alim Karaca’yı kutluyorum çünkü burası daha önce belde belediye başkanlığıyken de önemli bir gelişme kat etmiş ve belli altyapıları halletmiş bir beldeydi ama Büyükşehir Belediyesi Yasası ile bu değişiklik oldu olumlu olumsuz taraflarıyla. Burada bu tesisin yapılmasıyla Yeşilüzümlü’nün farklı değerleri, kültürel birikimi ve geçmişi ortaya konacaktır ve geleceğe taşınacaktır.
Burada yapılacak olan faaliyetlerin bu tesis özelinde Yeşil Üzümlü ama genelinde Fethiye’ye çok önemli katkılar yapacağından eminim. Emeği geçen ve karar veren başkanım ve ekibine, muhtara ve bundan sonra burayı işletecek olan ekibe çok teşekkür ediyorum.”
“FESTİVALDE EMEĞİ GEÇEN, FESTİVALİ BAŞLATAN, SÜRDÜREN VE GELECEĞE TAŞIYACAK OLAN HERKESE ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM”
Konuşmasında dastar kumaşı ve kuzugöbeği mantarına değinin Gürün, bu festivalin 12 yıldır devam eden önemli bir festival olduğunu vurguladı. Gürün, “Festival ‘dastar’ dediğimiz bir dokuma sanatının sunulması ve onun geliştirilerek geleceğe aktarılması ile ilgili bir faaliyet. Dastar ipek ve pamuk ipliğinden dokunan bir kadim kumaşımız. Onlarla hanımlarımız çok güzel şeyler yaparlar. Gelinlik yaparlar sandığı doldururlar. Dolayısıyla bizim kültürümüzde dastar ve bunun gibi dokuma olayları çok önemli” dedi.
Gürün kuzugöbeği mantarının ise tekrar verim elde edebilmek adına doğru yöntemlerle alınıp toplandığında katma değeri çok yüksel bir ürün olduğunun ve yöreye ekonomik katkı sağlayabileceğinin altını çizdi. Gürün, “Onu tekrar hatırlıyor, hatırlatıyor, geçmişteki halini ve gelecekte alacağı yolu da özellikle dastarda gösteriyoruz. Bu festivalde emeği geçen, festivali başlatan, sürdüren ve geleceğe taşıyacak olan herkese çok teşekkür ederim” dedi.
“BU GÜZEL GÜNDEN GELECEĞE UMUTLA BAKALIM”
Hıdırellez’in toplumsal önemine dikkat çeken Gürün, bu tür ritüellerin ve örf ve adetlerin toplumun güven duygusunu pekiştirdiğini, bireylerin karamsar olmamasını, her türlü sıkıntının belli bir noktada ve aşamada güzelliklere doğru yelken açacağı fikrinin aşılanmasını sağladığını ifade etti. Gürün, “Gerçekten iyi niyetle yaklaşabilirsek bu toplum olması gereken hak ettiği yere kavuşacaktır. Onun için hiç umutsuz olmayalım ve bu güzel günden geleceğe umutla bakalım” dedi.
“HER ŞEYİN BAŞI SONU İNSAN”
Gürün, kullanılan dilin önemine vurgu yaparak, “En alttan en üste kadar özellikle belli mevkilere gelmiş ve ülkenin idaresinde yer alan belediye başkanlarımız, kaymakamlarımız, valilerimiz, bakanlarımız ve diğer yönetimler konuşurken çok dikkatli olmalıyız ve öz eleştiriyi yaparak, kelimenin ağızdan çıkarken temiz çıkmasını sağlamalıyız. Ağızdan çıkan kelime geri alınmaz. O hafızalarda ve toplumun vicdanında yer alır.
Birbirimizi eleştirebiliriz ama lütfen onun yüreğini acıtmayalım. Her şeyin başı sonu insan. Her şey insan için yapılıyor ve her şey insanla yapılıyor. Onun için eğer bir kişinin içinde insan sevgisi yoksa o kişinin ne yapıp ne yapmadığı baştan bellidir. Ne kadar güzel şey yapıyor olsa dahi muhakkak surette o topluma zarar verir. Tabii en başta kendisine zarar verir” dedi.
“ALTYAPI ÇAĞDAŞ TOPLUMLARDA İNSANLARIN OLMAZSA OLMAZ İHTİYACIDIR”
Çağdaş bir toplumda insanların en önemli ihtiyaçlarından birinin altyapı olduğunun altını çizen Gürün, “Fethiye’de yaşayan insanlarımızın olmazsa olmaz ihtiyacı nedir? Altyapı. Altyapı görünmez. Altyapı yaparken tabiri caizse kulaklarımızı çınlatır vatandaş. Ama bittikten sonra orada yaşayan insanlara çağdaş bir kentte yaşamanın konforunu veriyor” dedi.
“ŞU ANDA ÖLÜDENİZ’İN SU İHTİYACI GİDERİLMİŞ DURUMDA”
Fethiye’de altyapı çalışmalarının Ölüdeniz’den başlatıldığını ifade eden Gürün, “Çünkü Ölüdeniz göz bebeğimiz. Orada meydana gelebilecek herhangi bir hasar bizim o değerimizi bir daha kazanamamak gibi bir riske sokar. Onun için turizm bakanlığı ile Ölüdeniz arıtmasını ve kanalizasyonunu yaptık. Ölüdeniz’e su getrdik. Yıllardır suyun nereden alındığı, ne kalitede olduğu belli olmayan bir yapı vardı. Şu anda Ölüdeniz’in su ihtiyacı giderilmiş durumda.”
Gürün Ovacık’ta da çok fazla otel olmamasına rağmen kanalizasyon sisteminin olmadığını söyleyerek “Ben iddia ediyorum diyorum ki Fethiye bir numaralı turizm alanıdır. Bodrum için de öyle deniyor idi ama üstü milleti altı da beni yakıyor. Çünkü kanalizasyon yok arıtma yok. Bu hizmetler de çok itibar gören hizmetler değil belli anlayışın üstünde olmayan kişilerin takdiri dışında” dedi. Ovacık’tan aşağıya inen irsale hattının ise yüzde 86 civarında tamamlandığını ifade etti.
Gürün şu anda Fethiye’de kullanılmakta olan arıtma tesisinin de yenileneceğini ifade ederek tesisin ileri biyolojik arıtma tesisi haline getirileceğini söyledi ve “Arıtmadan sonra dışarıya çıkan su Muğla Merkez’de yıllar önce yaptığımız gibi yeşil alanların sulamasında kullanılacak” dedi.
“GELECEĞE MUĞLA OLARAK ÜÇ AYAK ÜZERİNDE YÜRÜYECEĞİZ: TURİZM, TARIM VE HAYVANCILIK VE KÜLTÜR KENTİ MUĞLA”
Gürün, Muğla’da tarımın turizm kadar önemli olduğunu vurgulayarak, “2014’te gelir gelmez tarımla ilgili çalışmalar yaptık. Büyükşehir suyuna, yoluna baksın ne lüzum var tarımla tohumla uğraşıyor dediler. Ama şimdi geldiğimiz noktada tarımın ve hayvancılığın ne kadar önemi olduğu anlaşıldı ve gelecekte daha iyi anlaşılacak” dedi.
Gürün konuşmasının devamında şunları ifade etti: “Biz geleceğe Muğla olarak üç ayak üzerinde yürüyeceğiz: Turizm, tarım ve hayvancılık ve kültür kenti Muğla. Kültür kenti Muğla’ya bu tesis de önemli bir katkı yapacak. Muğla’nın Likya Karya medeniyetine gelinceye kadar geçmişten itibaren gerçekten biriktirdiği büyük değeri doğru olarak ortaya koyup, mitolojik hikayelerle besleyip burayı kültür turizminde en üst noktaya çıkarmamız lazım.
Sürdürülebilir turizm ancak böyle olabilir diye düşünüyorum. Gelecekte oteller, deniz kıyısı tabii ki değerini koruyacak ama değişen turizm profiliyle Dünya ve Türkiye kültür turizmine evirilecek. Onun için de her türlü altyapıya sahibiz”
“BÖYLE BİR MADEN KANUNUN OLAMAZ”
Konuşmasının sonunda yanan ormanlar ve madenciliğin Muğla’da yarattığı tahribata değinen Gürün şunları ifade etti: “Yüzde 68’imiz orman, 8’i yandı. Bakın böyle bir maden kanunun olamaz arkadaşlar. Muğla’nın yüzde 60’ında arama ruhsatı var. Biz tam olarak nerede aranıyor bilmiyoruz ve arama ruhsatında, ‘ben burada buldum’ dendiği anda işletme ruhsatına dönüşüyor ve o tahribatın hiçbir şekilde hesabı yok.
O aramalar su varlığımıza da zarar verebiliyor. O nedenle biz hep birlikte kavga gürültü etmeden ama sesimizi yükselterek ‘biz doğamızı harap etmek istemiyoruz’ diye haykırmalıyız. Ve bunun için çalışmalıyız. Muhteşem bir coğrafyamız var.”