Ortaca Kadın Platformu ile Yaşasın Kadın Dayanışması tarafından 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde yürüyüş ve basın açıklaması yapıldı. Açıklamanın ardından Gündem Fethiye’ye konuşan Ortaca Kadın Platformu’ndan Döndü Taka Çınar, 2025 yılının “aile yılı” ilan edilmesi hakkında “Kadınlar aile içinde öldürülüyorlar” dedi.
Haber: Duru Şevval Ayyüce
Muğla’nın Ortaca ilçesinde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla Ortaca Kadın Platformu ile Yaşasın Kadın Dayanışması, bugün saat 13.00’te Tayfa Restoran’ın önünde bir araya gelerek Cumhuriyet Meydanı’na yürüdü.
Yürüyüşün ardından Meydan’da yapılan basın açıklamasını, Ortaca Kadın Platformu’ndan Döndü Taka Çınar okudu.
Açıklama; işi ve ekmeği için direnen tüm işçi kadınlara; barış için mücadele eden, toprağına, suyuna, ağacına sahip çıkan Akbelen, Karadeniz, Kazdağları, Deştinli, Hataylı, Aydınlı, Denizli kadınlarına selam göndererek başladı.
Yapılan açıklamada, bugün dünyanın dört bir yanındaki işçi ve emekçi kadınların; eşitlik, özgürlük ve şiddetsiz bir yaşam mücadelesinde birleştiği ifade edildi.
New York’ta yaşayan dokuma işçisi kadınların, uzun çalışma saatlerine ve kölelik koşullarına karşı direnirken 8 Mart 1857’de öldürülmelerinin 168’inci yılı olduğu hatırlatılan açıklamada, “129 New York’ta yaşayan dokuma işçisi kadınlar başta olmak üzere yitirdiğimiz tüm emekçi kadınları saygıyla anıyoruz” denildi.
“2025 YILINA, ‘AİLE YILI’ DENİLMESİNİ REDDEDİYORUZ”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 2025 yılının “aile yılı” olarak ilan edildiğinin vurgulandığı açıklamada, “Baskının ve sömürünün son derece arttığı, kadınların yoksullukla savaştığı, evde sokakta şiddete maruz kaldığı yıla; ‘aile yılı’ denilmesini reddediyoruz” ifadeleri kullanıldı.
Açıklamada; müjdeli doğum teşvik söylemleri ve aile yaşamına uyumlu iş adı altında esnek çalışmayı yaygınlaştırarak iktidarın, ülkeyi kapitalizm için daha da ucuz işgücü cennetine dönüştürmeyi hedeflediği belirtilerek şunlar söylendi:
“Kadınları aile içine hapseden, güvencesiz ve esnek çalışmaya mahkûm eden bu politikalar; kadın emeğini katmerli sömürüye açıyor. Bununla birlikte, kadınlar yoksulluğa itilirken ev içinde şiddet ve baskı döngüsüne de sürükleniyor.”
Açıklamada, iktidarın; kadın erkek eşitliğine inanmadığını açıkladığı ve bunu hükümet politikası haline getirdiği vurgulanarak “Medeni Kanun’da, mücadeleyle kazanılan haklarımız ve laik toplumsal yaşam bulunuyor” denildi.
“KADINLAR, BOŞANDIKLARI TAKDİRDE DERİN YOKSULLUĞA MECBUR BIRAKILMAK İSTENİYOR”
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un, “Aile hukukunu sil baştan ele alacağız” sözlerine dikkat çekilen açıklamada, şu ifadeler kullanıldı:
“Kadınlar daha fazla doğurduğunda, aile birliğinin korunacağı ve güçleneceğine toplumu inandırmaya çalışan bir zihniyetle karşı karşıyayız. Boşanma davalarının tarafları yıprattığı bahanesi ile mahkeme temelli aile arabuluculuğu getirilerek cinsiyetler arası tarihsel, toplumsal, ekonomik, politik güç eşitsizliği görmezden gelinip kadın ve erkek, devlet eliyle aynı masaya oturtulmaya çalışılıyor.”
Açıklamada, yoksulluk nafakasıyla ilgili “Okula gönderilmeyen, meslek edinmesine ve çalışmasına izin verilmeyen, evlilikleri boyunca evine ve eşine çalışan kadınlar; boşandıkları takdirde derin yoksulluğa mecbur bırakılmak isteniyor” denildi.
“ÜCRETLİ KÖLELİĞE KARŞI İNSANCA ÇALIŞMA KOŞULLARI, ONURLU BİR YAŞAM İÇİN DİRENEN EMEKÇİ KADINLARI SELAMLIYORUZ”
Kadınların, iktidarın saldırıları ve yarattığı güvencesizliğe karşı meydanlarda olduğu vurgulanan açıklamada; “Kadınlar; fabrikalarda, işyerlerinde, seralarda mücadele ediyor. Agrobay’da, Polonez’de, Temel Conta’da, Başpınar’da ücretli köleliğe karşı insanca çalışma koşulları, onurlu bir yaşam için direnen işçi, emekçi kadınları selamlıyoruz” ifadeleri kullanıldı.
Açıklamada; kadının birey olarak görüldüğü, çocukların ve kadınların can güvenliğinin olduğu, okullara sağlıklı gıdanın ulaştırıldığı, işyerlerinde kreşlerin olduğu, kadınların istihdam sorununun ve yoksulluğun olmadığı, kaynakların eşit bölüşüldüğü, esnek çalışma saatleri adı altında kadınların evlere kapatılmadığı, laik, eşit, özgür, şiddetsiz ve barış içinde yaşanacak toplumsal düzenin birlikte kurulacağı belirtildi.
“EN ÇOK KADINLARI VURAN SAVAŞ POLİTİKALARININ SON BULMASI VE BARIŞ İÇİNDE BİR YAŞAM TALEP EDİYORUZ”
Dünyada ve bölgemizde emperyalist savaş seslerinin yükseldiğine dikkat çekilen açıklamada “En çok kadınları vuran, yoksullaştıran, acıya ve gözyaşına, toplumlar arasında nefrete neden olan savaş politikalarının son bulması ve barış içinde bir yaşam talep ediyoruz” denildi.
Açıklamanın sonunda ise şu ifadeler kullanıldı:
“Bugün etrafımızı saran baskı ve karanlığa, savaşa ve şiddete, yoksulluğa ve sömürüye karşı, medeni haklarımızın gasp edilmesine karşı hep birlikte mücadele edeceğiz. Tüm bu olumsuz koşullara rağmen birbirimizin elinden tutacağız. Biliyoruz ki, şiddet, cezasızlık, savaş, yoksulluk ve sömürü düzenine karşı gücümüz birliğimizdir.”
“PEK ÇOK AİLE, ÇOCUKLARINI EVDE KİLİTLEYEREK İŞE GİTMEK ZORUNDA KALIYOR”
Ortaca Kadın Platformu’ndan Döndü Taka Çınar, 2025 yılının “aile yılı” ilan edilmesi hakkında “Aileyi yücelttiklerini ve koruduklarını iddia ediyor. Ancak uygulanan ekonomik, siyasi ve kadına yönelik politikalar; aile yapısını zayıflatan düzenlemeler içeriyor” dedi.
İşyerlerindeki vardiyalı çalışma sistemi nedeniyle işçilerin birbirlerini göremeyecek kadar uzun saatlerde çalıştığını vurgulayan Taka Çınar, şunları söyledi:
“Eşler, çalışma sürelerinin uzunluğu ve vardiya farklılıkları nedeniyle birbirlerini göremiyor. Pek çok aile, çocuklarını evde kilitleyerek işe gitmek zorunda kalıyor. Bu duruma, gerek fabrikalardaki gerekse turizm sektöründe çalışan işçilerde sıkça rastlıyoruz. Dolayısıyla ortada bir ailede kalmış değil.”
“İZLENEN POLİTİKA, KADINI EVDE TUTMAYI AMAÇLIYOR”
Uygulanan ekonomik politikalar nedeniyle ailelerin geçim sıkıntısı çektiğine ve varlıklarını sürdüremez hâle geldiklerine dikkat çeken Taka Çınar, “İzlenen politika, kadını evde tutmayı amaçlıyor” dedi.
Esnek ve güvencesiz çalışma modellerinin teşvik edilerek kadınların güvencesizliğe itildiğini belirten Taka Çınar, şu ifadeleri kullandı:
“Kadınlar ne düzenli maaş alabilecek, ne düzenli bir gelirleri olacak; daha çok erkeklere, babalarına, eşlerine bağımlı olacaklar ama çok daha önemlisi emeklilik hakkı kazanamayacaklar, yeterince prim ödenmeyecek. Güvencesiz ve düşük gelirli işler olmakla birlikte sosyal güvenlik politikaları açısından da böyle bir handikapı var.”
“EŞLER, YETERİNCE BİRLİKTE VAKİT GEÇİREMİYORLAR VE BÖYLESİ BİR AİLENİN VARLIĞINI SÜRDÜRMESİ İMKÂNSIZ”
Aynı durumun ücretli öğretmenler için de geçerli olduğunu vurgulayan Taka Çınar, “Hafta sonları ve resmî tatillerde sigortaları yatırılmadığı için ücretli öğretmenler, öngörülen prim gün sayısını tamamlayamayacak” dedi.
Nüfus politikalarının da düzenlenmeye çalışıldığına dikkat çeken Taka Çınar, şunları söyledi:
“Daha çok çocuk isteniyor aileyi güçlendirmek için boşanmalar arttı deniyor. Boşanmaların artmasının esas itibariyle temel nedeni; geçinememe sorunları, bir arada olamama, birbirini tanıyamama. aile, çocuk, eşler bir arada olamıyorlar, yeterince birlikte vakit geçiremiyorlar ve böylesi bir ailenin de varlığını sürdürmesi imkânsız.”
“MEDENİ KANUN’DAKİ KADIN EŞİTLİK POLİTİKALARINA CİDDİ MÜDAHALELER VAR”
Çok çocuk doğurunca ailelerin boşanamayacağının düşünüldüğünü vurgulayan Taka Çınar, “Kadınlar, çocukları için fedakarlık yapma eğiliminde olsa da artık bu duruma katlanamıyorlar. Çocuklar da bu durumdan rahatsız oluyorlar ve bu yanlış bir bakış açısı, zihniyet değişikliğine ihtiyaç var” dedi.
İzlenen politikaların, Medeni Kanun’u hedef aldığını söyleyen Taka Çınar, Medeni Kanunu’nda daha önce yapılan değişiklikler olduğunu ve “Aile reisliği” kurumunun kaldırılması söz konusunu tekrar gündeme getirilmeye çalışıldığını belirtti.
Kadınların, Anayasa Mahkemesi kararıyla kazandığı soyadı hakkını kullandırtmamaya dönük girişimlerin ve düzenlemelerin olduğuna dikkat çeken Taka Çınar, “Ayrıca bu tarikat çevresi; dinci, siyasal İslamcı çevrenin geliştirdiği kadın haklarına yönelik Medeni Kanun’daki kadın eşitlik politikalarına ciddi müdahaleler var” dedi.
Taka Çınar, ilerleyen dönemde ise nüfus politikaları adı altında Aile Bakanlığı’ndaki sürdürülen çalışmaların, Adalet Bakanlığı’ndaki yargı paketinin içerisine sokmaya çalıştığı ve Medeni Kanun’da yapmak istedikleri değişikliklerin ciddi olarak aileyi ortadan kaldırmaya dönük politikalar olduğunu vurguladı.
“AİLE, KADINI KORUMAYA DÖNÜK BİR KURUM OLMAKTAN ÇIKMIŞ DURUMDA”
Aileyi güçlendirecek politikalara değil, kadını güçlendirecek politikalara ihtiyaç olduğunu belirten Taka Çınar, “Kadınların; sağlam ekonomik olarak, politik olarak, sosyal gelişmişlik olarak çalışma hayatındaki yeri bakımından kadının güçlendirilmeye ihtiyacı var” dedi.
Öngörülen sistemin; kadınları yoğun sömürüye, esnek ve güvencesiz bir iş ortamına, erkeğe bağımlı bir hayata mahkum bıraktığına dikkat çeken Taka Çınar, “Kadınların en çok öldürüldüğü ortamlara baktığımızda da evleri görünüyor” ifadelerini kullandı.
Taka Çınar, konuşmasını şu sözlerle bitirdi:
“Kadınlar aile içinde öldürülüyorlar, yani eş ya da eski eşler baba ya da kardeşler tarafından öldürülüyor. Böyle olduğunda aslında aile, kadını korumaya dönük bir kurum olmaktan çıkmış durumda. O nedenle izlenen politikalar; kadından yana değil, aileyi korumak adına kadına düşman politikalar olarak ortaya atıldığını düşünüyoruz.”
