Muğla’nın Ortaca ilçesinde, arka araya yaşanan kadına ve çocuğa yönelik erkek şiddetine karşı Ortaca Kadın Platformu bir araya geldi. Yürüyüş ve basın açıklaması yapan kadınlar, kadın cinayetlerini ve çocuk istismarlarını önleme mekanizmalarını işletmeyen, cezasızlığı yaygınlaştıran sistemin yetkililerini istifaya çağırdı.
Muğla’nın Ortaca ilçesinde, Ortaca Kadın Platformu, dün (17 Ekim) kadına ve çocuğa yönelik şiddete karşı yürüyüş ve basın açıklaması yaptı. Tayfa Restoran önünde saat 18.00’de bir araya gelen yurttaşlar Cumhuriyet Meydanı’na yürüdü.
Yürüyüş boyunca, “Kadın cinayetleri politiktir”, “Çocuk istismarları politiktir”, “Haklarımızdan, hayatlarımızdan vazgeçmiyoruz”, “Susmuyoruz, korkmuyoruz itaat etmiyoruz”, “Jin jiyan azadi (Kadın yaşam özgürlük)” sloganları atıldı.
Cumhuriyet Meydanı’na erkekler tarafından öldürülen kadınları temsilen kadın ayakkabıları koyuldu. Kadınlar, çocuğa ve kadına yönelik şiddete dikkat çekmek amacıyla ise makyaj yaptılar.
Basın açıklamasını Ortaca Kadın Platformu adına Döndü Taka Çınar okudu. Açıklamada Türkiye’nin her yerinde kadınlar ve kız çocuklarının cinsel istismara, şiddete maruz bırakıldığı ve öldürüldüğü dile getirildi, “Sokaklar, evler, işyerleri, okullar, kampüsler, hastaneler birer suç mahalline dönüşmüş durumda” dendi.
“POLİSİYE KORKU FİLM SENARYOSU GİBİ SUNULAN HABERLERDE BU VAHŞETİN GERÇEK SEBEPLERİ GİZLENİYOR”
Kadına yönelik şiddette medyanın dilinin de eleştirildiği açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
“Her gün vahşice işlenmiş kadın cinayeti haberlerine uyanıyoruz. Polisiye korku film senaryosu gibi sunulan haberlerde bu vahşetin gerçek sebepleri gizleniyor. Vahşi katiller tartışılıyor ama bu katilleri yaratanlar, engellemeyenler tartışılmıyor!”
“SORUMLULAR İSE SEYREDİYOR, BOŞ HAMASETLE GÖREV SAVIYOR, SORUMLULUKLARINI GİZLEMEK İÇİN İKİYÜZLÜCE AÇIKLAMALAR YAPIYORLAR”
Ayrıca, etkin koruma ve önleme mekanizmasının eksikliğinin “cinayetler de göz göre göre” gelmesine neden olduğu dile getirildi ve şunlar söylendi:
“Vahşice katledilen İkbal’in ve ailesinin suç duyuruları gerçekten dikkate alınmış olsaydı, ‘Seni öldürmek için gelmiştim’ diye bir yıl önceden cinayeti haber veren video yetkili makamları harekete geçirmiş olsaydı, beş ayrı hastane kaydı olması katilin takibe alınmasını sağlamış olsaydı bu cinayet gerçekleşmeyecekti! Tıpkı diğer tüm kadın cinayetlerinde olduğu gibi etkin bir koruma ve önleme mekanizması olmadığı için bu cinayetler de göz göre göre geldi.
İstanbul’da iki genç kadının vahşice katledilmesine, öfkemiz ve acımızla isyan ederken, Van 100. Yıl üniversite kampüsü çevresinde kaybedilen Rojin’in ölü bulunması haberiyle bir kez daha sarsıldık. Her gün kadınların, kız çocuklarının yaşamları çalınıyor, canlarına kastediliyor; sorumlular ise seyrediyor, boş hamasetle görev savıyor, sorumluluklarını gizlemek için ikiyüzlüce açıklamalar yapıyorlar.”
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ın, erkekler tarafından öldürülen kadınların ardından “Sıfır tolerans” sözleri hatırlatılan açıklamada, şu sorular soruldu:
“İstanbul Sözleşmesi’ni feshedip 6284 sayılı yasanın etkin uygulanmasını sağlamamak mı, İstanbul sözleşmesinden çıkmak mi, failleri cezasızlıkla ödüllendirmek mi sizin sıfır tolerans dediğiniz? Kadınların nasıl doğum yapacağına müdahale edip bedenlerini denetim altına almaya çalışmak mı?”
Hükümetin kadın düşmanı politikalarının kadınları her gün ölüme ve şiddete mahkûm ettiği dile getirildi.
“BU ÜLKEDE TACİZCİLER, İSTİSMARCILAR İYİ HAL GÖSTERİLERİ NEDENİYLE ELİNİ KOLUNU SALLAYARAK ÇIKIYORSA, BU İKTİDARIN POLİTİKALARI ONLARA İZİN VERDİĞİ İÇİNDİR”
Erkekler tarafından 2024 yılının ilk sekiz ayında en az 261 kadının öldürüldüğü dile getirilen açıklamada, sadece eylül ayında ise en az 34 kadının erkekler tarafından öldürüldüğü belirtildi. Öldürülen kadınların ise en çok boşanmak istemek; barışmayı, evlenmeyi ve ilişkiyi reddetmek gibi kendi hayatına dair karar almak istedikleri için öldürüldüğüne dikkat çekildi.
Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri davalarındaki cezasızlık durumuna dikkat çekilen açıklamada şunlar söylendi:
“Bu ülkede tacizciler, istismarcılar karakollardan, adliyelerden, iyi hal gösterileri nedeniyle elini kolunu sallayarak çıkıyorsa, kadınlar ellerinde uzaklaştırma kararları ile sokak ortasında paramparça ediliyorsa, dört bir tarafı güvenlik kameralarıyla gözetlenen bir üniversite kampüsü çevresinde genç bir kız öğrenci kaybediliyorsa, bir köyde bir avuç suç ortağı kirli bürokratik ilişkileri ile bir çocuk cinayetinin izlerini elbirliği ile yok ediyorsa, adalet işlemiyorsa bu iktidarın politikaları onlara izin verdiği içindir!”
Cezasızlığın, kadınların adalete olan inancını tamamen yok ettiği söylendi ve bu durumun en önemli göstergelerinden biri olarak Beyoğlu’nda iki kişi tarafından kamusal alanda yere yatırılarak taciz edilen genç kadının, tacizcilerden şikayetçi olamaması olarak ortaya koyuldu.
Erkek şiddeti ve tacizinin yaş ve sınır tanımadığı belirtilerek bu durum şu şekilde açıklandı:
“Narin’in acısı hala tazeyken ve 90 haneli bir köyde bu cinayet aylardır çözüme kavuşmamışken bu kez de Osmaniye’de farklı yaşlardan 18 kişinin 14 yaşında bir çocuğa cinsel istismarda bulunduğu haberiyle sarsıldık. Bu 18 kişi teşhis edilmiş olmasına rağmen, yine bu kişilerden sadece 10’u tutuklanmıştır.
Cani, sapık, hasta, münferit değil, önlenemeyen erkek şiddetini lanetliyoruz! Öfkeliyiz, artık yeter. Yaşamak istiyoruz!
Gülistan Doku nerede?’, ‘Narin’e, Rojin’e ne oldu?’ diye sormaktan vazgeçmeyeceğiz. Her yer kadınlar için suç mahalliyken, erkek şiddetini teşvik eden, kadın düşmanı politikalarınızı protesto ediyoruz. Susmuyoruz, korkmuyoruz itaat etmiyoruz.”
“GÖREVİNİZİ YAPIN! YAPMIYORSANIZ İSTİFA EDİN!
Açıklamada son olarak kadın cinayetlerini ve çocuk istismarlarını önleme mekanizmalarını işletmek zorunda olan tüm yetkililere seslenildi:
“Görevinizi yapın! Yapmıyorsanız istifa edin! Hamasete karnımız tok. Adalet istiyoruz. Eşitlik istiyoruz. Bu ülkenin tüm okullarının, işyerlerinin, sokaklarının kadınlar ve çocuklar için güvenli hale gelmesini istiyoruz. Şiddetin her türlüsüne karşı etkin şekilde önleme ve koruma mekanizmaları işletilsin.”