Çevre örgütleri bir araya gelerek, Muğla ilinin Menteşe ilçesinde Orman Kanununda yapılan değişiklikleri protesto etmek için bir basın açıklaması yaptı.
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Tarım ve Ormancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası (Tarım Orkam-Sen), Menteşe Kent Konseyi, Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) Menteşe Meclisi, Muğla ilinin Menteşe ilçesindeki Sınırsızlık Meydanı’nda, 6831 sayılı Orman Kanununda değişiklik yapılmasını içeren 30 Kasım tarihli Yönetmelik ile ilgili basın açıklaması yaptı.
Örgütler adına açıklamayı okuyan Bahadır Tamer, Orman Kanunu’nun 17/3 ve 18’inci Maddelerinin Uygulanması ile İlişkili Yönetmelikleri eleştirirdi ve son 19 yılda 10 defa Orman Kanununda değişiklik yapılarak ormanlık alanların ormancılık dışı kullanıma açık hale getirildiğini söyledi.
Muğla Gazetesi’nin aktardığına göre, çevre örgütleri yönetmeliği yargıya taşıyacaklarını aktardı. Tamer’in okuduğu açıklamada şu ifadeler yer aldı:
“ORMANLIK ALANLARIN ORMANCILIK DIŞI KULLANIMI SON DOKUZ YILDA ARTTI”
“Son dokuz yılda orman alanlarında yaklaşık 50 bin işletmenin kurulmasına izin verilmiş ve bu izinlerle yaklaşık 340 bin hektarlık orman alanının ormancılık dışı kullanıma tahsisi gerçekleşmiştir. Yani bu alanlar resmi kayıtlarda orman olarak görünmeye devam ederken fiiliyatta orman vasfını yitirmiştir. 1956 yılından buyana verilen bütün izinlerin miktarının yaklaşık olarak 750 bin hektardan biraz az olduğu düşünüldüğünde, bu izinlerin neredeyse yarısının son dokuz yılda verilmiş olduğu görülmektedir. Bu da hem son yıllarda yapılan yasal değişikliklerin hem de ormancılık örgütü üzerinde oluşturulmuş ağır siyasal baskıların açık sonucudur.”
“EN KÜÇÜK BİR EKONOMİK GETİRİ İÇİN BİLE ORMANLAR RAHATLIKLA SERMAYEYE PEŞKEŞ ÇEKİLMEKTEDİR”
“Son 19 yılda 10 defa Orman Kanunu’nda değişiklik yapılmıştır. Bu düzenlemelerle orman alanlarından ormancılık dışı amaçlarla yararlanma, deyim yerindeyse olağanlaşmıştır. Bu sayede en küçük bir ekonomik getiri için bile ormanlar rahatlıkla sermayeye peşkeş çekilmektedir. Ormanlarımız şantiye alanı haline getirilirken, neredeyse ülkenin her yerinde yok edilen ormanların yerlerine taş ve mermer ocakları, RES’ler, JES’ler, HES’ler, maden sahaları, yollar, güvenlik barajları ve turistik tesisler karşımıza çıkmaktadır.”
“EKOLOJİK AÇIDAN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ OLMAYAN HİÇBİR PROJE, HİÇBİR İŞ, HİÇBİR YAPI KAMU YARARI OLUŞTURMAZ”
“17/3 ve 18. Maddeler çerçevesinde çıkarılan yönetmeliklerde esas itibariyle orman alanlarının peşkeş çekilmesinin önündeki engeli aşmanın yolu olarak kullanılıyor. Bu engel aşılırken de kamu yararı kelimesinin arkasına sığınılıyor. Menfaatçi ve rantçı bir bakış açısı ile belirledikleri işleri ya da projeleri bu talan politikalarıyla hayata geçiriyorlar. Oysa niceliksel ve niteliksel olarak aynı zamanda ekolojik açıdan sürdürülebilirliği olmayan hiçbir proje, hiçbir iş, hiçbir yapı kamu yararı oluşturmaz.”
“YAPILAN DÜZENLEMELER TARAF OLUNAN ULUSLARARASI ANLAŞMALARA AYKIRI”
Orman Genel Müdürlüğü verilerine göre; sadece 2008 ile 2019 yılları arasındaki ormanlardaki 10 hektardan küçük orman parçalarının sayısı yüzde 118 artarak 55 bin 484’ten 120 bin 789’a çıktığına değinen Tamer, “Bu tür izinler ormanlarımızı hızla paramparça hale getirmekte ve ülkemizdeki ormansızlaşmayı hızlandırmaktadır. Ayrıca, Türkiye’nin de onayladığı 2015 Paris Anlaşması küresel ortalama yüzey sıcaklığındaki artışı 2 derece ile sınırlandırmayı, mümkünse 1,5 derecenin altında tutmayı hedeflemektedir. Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 26’ncı Taraflar Konferansı’nda (COP26), 100’den fazla ülke ve dünya ormanlarının yüzde 85’inden fazlasını temsil eden liderler, 2030 yılına kadar ormansızlaşma ve arazi bozulmasını durdurmayı ve tersine çevirmeyi taahhüt eden Küresel Orman Finansmanı Taahhüdü ’nü imzalamıştır. Bu tarihi taahhüt, ormansızlaşmanın yıkıcı etkilerinin sona ermesine yardımcı olacak ve dünya ormanlarının çoğunun koruyucusu olan gelişmekte olan ülkeleri ve yerli toplulukları destekleyecektir. Yapılan bu düzenlemelerin ülkemizin de taraf olduğu bu taahhüde açıkça aykırı olduğu görülmektedir.” diye konuştu.
“ORMANLIK ALANLARA YENİ TESİSLER YAPILABİLECEK”
Tamer yeni yapılan değişiklikle de azot, argon ve oksijen gazlarının kullanıldığı hava ayrıştırma tesisleri, aile sağlığı merkezi, adli hizmet tesisleri, ceza infaz kurumu tesisleri ve konaklamalı spor tesislerinin ormanlarda inşa edilmesinin önü açıldığını söyledi ve sözlerine şöyle devam etti:
“2014 yılında yayımlanan ve 30 Kasım 2021 tarihinde yürürlükten kaldırılan yönetmelik, günümüze kadar çeşitli değişikliklere uğramıştı. Örneğin daha önce Orman Kanunu’nun 17’nci maddesince izin verilmeyen dini eğitim tesisine bağlı uygulama maksatlı ibadethane tesisi ile yeraltı depolama tesisleri, 2017 yılında yapılan yönetmelik değişikliği ile artık ormanlarda kurulabilir hale getirilmişti.”
“ESAS SUÇLU DOĞAYI PAZAR ÜRÜNÜ HALİNE GETİREN SİSTEMDİR”
Tamer, ekolojik yıkımların gerçek failinin iktidar olduğunu söyledi ve sözlerine söyle devam etti: “Esas suçlu; doğayı, sermaye ve pazar ürünü nesnesi haline getiren sistemdir. Doğa ve insanı kontrolüne alarak yaşam akışının önüne set çeken sistemin gerçekliği bilinmektedir. Söz konusu değişiklik, yıllardır alıştırılmaya çalışıldığımız, sermayenin arazi ihtiyacının kamu arazilerinin bedelsiz arsa olarak görülen orman alanları ile karşılanması ve ormanların sadece bir rant kaynağı olarak görülmesi anlayışının uzantısından başka bir şey değildir.”
“YARGIYA TAŞIYACAĞIZ”
Tamer sözlerini söyle sonlandırdı: “Bu anlayış karşısında her türlü fiili, meşru mücadele hakkımızı kullanarak, halkın olanın halk tarafından yönetilmesi anlayışımızla bu yönetmelikleri yargıya taşıyacağımızı ve ekolojik yaşam hakkı mücadelemizden vazgeçmeyeceğimizi açık ve net bir şekilde beyan ederiz.”