Muğla’nın Deştin ve Bayır mahallelerinde yapılması planlanan Entegre Çimento Fabrikası projesine karşı, “Muğla’da çimento fabrikası istemiyoruz” diyerek bir araya gelen bölge halkı, gerçekleştirdikleri basın açıklamasında yaşam alanlarını yok edecek projenin durdurulmasını talep etti.
Muğla’nın Yatağan ilçesine bağlı Deştin Mahallesi ile Menteşe ilçesine bağlı Bayır Mahallesi’nin ortak sınırında bulunan Tekağaç sırtı mevkisinde kurulmak istenen “Entegre Çimento Fabrikası ve Hammadde Ocakları” projesine karşı köylüler dün (11 Eylül 2022) protesto eylemi ve basın açıklaması gerçekleştirdi.
Deştin Çevre Platformu, Bayır Çevre Komitesi ve Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) Menteşe Meclisi’nin çağrısıyla Bayır Meydanı’nda saat 13:00’te gerçekleştirilen basın açıklamasına Muğla’nın farklı ilçesinden yaşam alanlarını kurumak için mücadele eden temsilcileri de katıldı.
“NEDEN BURADAYIZ?”
Deştin Çevre Platformu ve MUÇEP Menteşe Meclisi Eş Sözcüsü Haluk Özsoy neden burada olduklarını ve bu eylemi gerçekleştirdikleri ile ilgili Gündem Fethiye’ye şunları söyledi:
“Bugün fabrika alanına gidip buranın yerli halkın onları istemediğini belirtmek için burada toplanıyoruz. Bayır Meydanı’nda toplanıyoruz, buradan fabrika alanına geçeceği. Fabrika alanında diyeceğiz ki yerli halk sizden razı değil, sizden memnun değil. Dolayısıyla hepimiz birden bunu haykırmak için burada toplanmış durumdayız. Bizim yanımızdaymış gibi görünüp aslında yanımızda olmayan arkadaşlara da bunu haykırmak istiyoruz. Bizler direnmeye devam edeceğiz. İnsanlar bizi görüp utanan kadar utangaçlıktan dolayı yanımıza gelmek zorunda kalana kadar biz direnmeye devam edeceğiz. Bütün köylüler burada, yukarıya da gelecek olan köylüler var. Bütün insanlar işini gücünü bırakıp buraya geliyor. Bunu istemediği için, çocukları zehirlensin istemediği için su kaynaklarımız zehirlensin istemediği için insanlar toplanıyor. Sesimizi artık herkesin duymasını rica ediyoruz.”
Deştinli Gamze Çetinkaya ise şunları söyledi:
“30 yıldır bu mücadeleyi veriyoruz çimento fabrikası yapılasın diye. Önceki mücadelelerimizde ben 7-8 yaşlarındaydım. O zaman olumlu sonuç elde etmiştik. Bugün burada aynı sonucu elde etmek için toplandık. Anneannem de annem de biz de o köyde büyüdük. Okulumuzu orada okuyoruz. Annemlerin ektiği tarımla, aldıkları ürünle orada okuyoruz. O yüzden bu mücadele çok kıymetli bizim için. Hem geleceğimiz için hem yaşam için.
İnsanlar buna sadece iş olarak bakıyor ama böyle değil. 7 bin 751 dönüm çok büyük bir ormanlık alan. Biz geçen sene tek bir ağacımız yakılmasın diye canımızı verdik, mücadele ettik. Ama bugün 7 bin 751 dönüm alan yok edilecek. Aynı zamanda maden ocaklarının da açılacağı söyleniyor. Muğla’yı Ege Bölgesi’ni büyük bir katliam bekliyor açıkçası. Sağlık açsından da bu uzun süreli bir süreç. Çoğumuz 40 yaşına varamayacak. İşe gireceksin diyorlar, orada çalışabilirsin diyorlar ama ben zaten yaşayamadıktan sonra, sağlığımı, doğamı kaybettikten sonra hiçbir önemi yok. Bugün burada toplandık hepimiz. Umarım güzel sonuç elde edebiliriz.”
Deştinli Fatma Aydın ise şunları söyledi:
“Ben 2011 yılında ameliyat oldum. Bu çimento fabrikasını istemiyoruz. Ben göğüs kanserinden 7 kere ameliyat oldum. Sol göğsüm alınıktır. Kanser Yatağan’ın kirli havasından zaten. Bunu onu için istemiyoruz. Ben dağdan, mantardan, ormanın her türlü bitkisinden fayda buldum, kanseri yendim zannediyorum ama moralim bozulduğu zaman kanser beni yener. Çimento fabrikasının onun için istemiyoruz. Eğer bu çimento fabrikası olursa, zaten Yatağan’ın kirli havası bizi bitiriyor, bu da olduğu zaman biz bittik zaten. Bizim köylerimiz, her şeyimiz bitti.
Şimdi biz direniyoruz yaptırmamak için. Bizim derdimiz parti, o, bu değil. Bizim derdimiz çimentoyu durdurmak. Bizim siyasetle işimiz yok. Bizim ileride torunlarımıza verecek bir cevabımız olsun. Biz direndik ama başaramadık veya direndik, başardık. Torunlarımıza cevap verebilmek istiyoruz. Tamam biz görmüşüz, 60 yaşına gelmişiz ama bizim çocuklarımız, torunlarımız, daha 1 yaşında bebeklerimiz var. Bu çocuklarımızın yaşaması lazım. Kendimiz geçtik artık torunlarımız için uğraşıyoruz. Çimento fabrikasını bunun için istemiyoruz. 7 kere ameliyat oldum. Artık yetti. Benim de canıma tak etti. Bu acıları çekmek kolay değil. Onun için çimento fabrikasını biz istemiyoruz.”
“KUŞAKLAR YAŞLANIYOR AMA ÇİMENTO ÜRETME HEVESLİLERİNİN İŞTAHI DİNMİYOR”
“Muğla’da çimento fabrikası istemiyoruz” diyen köylüler adına basın açıklamasını Deştinli Burcu Özdemir okudu.
Muğla’da çimento fabrikası kurulma çabasının 50 yıldır devam ettiğini belirten Özdemir, “Kuşaklar yaşlanıyor ama çimento üretme heveslilerinin iştahı dinmiyor. Bir firma, bir kişi kar elde edecek diye binlerce insanın yaşam alanları, ormanlarımız, zeytinliklerimiz, tarım alanlarımız, yabani yaban hayatı yani kısaca flora ve faunamız yok edilmeye çalışılıyor. Ve bizler de usanmadan direnmeye devam ediyoruz” dedi.
“BİZLER SADECE ÇEVRECİ DEĞİL BU BÖLGEDEN EKMEĞİNİ ÇIKARAN, ÇOCUKLARINI YETİŞTİRİP OKUTAN FEDAKAR İNSANLARIZ”
Özdemir, çimento fabrikasına karşı olanların kim olduğunu anlatmak için ise şu ifadeleri kullandı:
“Biz kimiz?
Bize çevreci diyerek küçümsemeye çalışıyorlar ama bizler sadece çevreci değiliz! Bu bölgede yaşayan ve ekmeğini buradan çıkaran, çocuklarını yetiştirip, okutan fedakar insanlarız!
Biz kimiz?
Ezilip horlana ama atalık tohumlarımızla ürettiklerimizi hem kendi ihtiyacımız hem de bu bölgede yaşayan insanlar için üreten, Deştin fasulyesini insanımıza sunan, çocuklarımızı zeytin, zeytinyağı, kuzu göbeği, arı ürünleri yanı sıra baldan elde ettiği gelirle okutan bu toprakların sahibi üretici köylüyüz!
Biz kimiz?
Kentte yaşayan ve bilgisini, görgüsünü bu topraklar ve ülkemizin güzel insanları için fedakarca çalışan beyaz gömleklileriz, fabrikalarda çalışan, alın teri ve emeğiyle geçinen insanlarız!
Peki, bu özellikleri taşıyan insanlar yöresinde flora ve faunayı mahvedecek, köyleri yok edecek, Muğla’mızı yaşanamaz hale getirecek Yunanistan TİTAN firması ortaklı Muğla Entegre Çimento Fabrikasına göz yumabilir mi?”
“BİR KEZ DAHA UYARIYORUZ: BİZ HALKIZ VE MUĞLA’MIZDA ÇİMENTO FABRİKASI İSTEMİYORUZ”
Entegre Çimento Fabrikası projesine karşı Nisan ayından beri direnişte olduklarını belirten Özdemir, “Şubat ayı ortasında çimento alanında yapığımız eylemde tüm kurumları ister belediye ister çevre bakanlığı ister çimentocuları herkesi uyardık, bir kez daha uyarıyoruz: Biz halkız ve Muğla’mızda çimento fabrikası istemiyoruz ve bu fabrika yapılamayacak. Bir kez daha uyarıyoruz” ifadelerini kullandı.
“FABRİKA FAALİYETE GEÇTİĞİNDE MUĞLA SUSUZ KALACAK”
Özdemir Entegre Çimento Fabrikası projesinin neden olacağı çevre sorunlarını ise şöyle özetledi:
“Bu fabrikanın yaratacağı hava kirliliğine, topraklarımızı, ormanlarımızı yok etmesine, yer altı ve yer üstü su kaynaklarımızı yok etmesine izin vermeyeceğiz. Çevre etki değerlendirme raporunda yer alan 13 taş ocağı patlatmalarla yer altı su kaynaklarımızı tüketecek. Yer altı göllerimizi yok edecek. Dolayısıyla bu fabrika faaliyete geçtiğinde Muğla susuz kalacak. Çünkü fabrika alanındaki yer altına kaçacak sular Bahçeyaka’daki kuyuları besleyemez hale gelecek ve su ihtiyacını Bahçeyaka’daki derin kuyulardan sağlayan Muğla Merkez ve civarı susuz kalacak!
Ya trafik sorunu?
ÇED raporuna göre yıllık 4.200.000 ton killer ve çimento üretim kara yolu ile ve tır kamyonları ile taşınacak. Kütahya’dan taşınacak yıllık 306.000 ton kömür de! Düşünebiliyor musunuz, her gün bu alana lojistik destekle beraber günde 1.000 adet tır kamyonu girecek ki bu da yaklaşık 18 km uzunluğunda bir tır filosu demek. Bu yükü Muğla nasıl karşılayacak?”
“İKTİDARDAN BEKLENTİMİZ YOK AMA YEREL İKTİDARDAN BEKLENTİMİZ ÇOK”
Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporunda eksikliklerin yer aldığını söyleyen Özdemir Muğla Büyükşehir Belediyesine seslenerek şunları söyledi: “Hata ve yanlışları, olabilecekleri dile getirmekten dilimizde tüy bitti. Yerel iktidar mensupları, milletvekilleri hem çimento fabrikasına karşı olduklarını söylüyor hem de ÇED raporunu iptal etmiyor. Muhalif milletvekilleri ve yerel iktidarın gücü bu yıkım projesine dur demeye yetmiyor. Ama biz Halkız!
Bağrımıza hançer gibi saplanan bu çimento yok ediş projesi hayata geçirilemeyecek. Tüm çevrelerin bunu anlamasını ve bu yok ediş projesine karşı yanımızda yer almasını bekliyoruz.
Yerel iktidarın bir yolunu bularak bu yıkım projesini durdurmanın bir yolunu bulmasını bekliyoruz. Muğla Merkez ilçe yani Menteşe Belediyesi önündeki eylemlerimiz bunun içindir. İktidardan beklentimiz yok ama yerel iktidardan beklentimiz çok!”
FATMA AYDIN: “BİZ KÖYLÜYÜZ, CAHİLİZ AMA SALAK DEĞİLİZ, HER ŞEYİN FARKINDAYIZ”
Basın açıklamasının ardından köylüler Entegre Çimento Fabrikası alanına doğru yola çıktı. Burada Özdemir basın açıklamasını yeniden okudu. Ardından ise Deştinli yurttaş Fatma Aydın şunları söyledi:
“Biz köylüyüz ama her şeyin farkındayız. Bu toprakların altı değil, üstü bizim için daha değerlidir. Kaç türlü operasyon geçirdim ağabeyim hep yanımdaydı. Hep u ormandan dermanımızı bulduk. İyi kötü her şeyimizi ormandan bulduk. Çimento istemiyoruz, yapılırsa hiçbir şey olmaz. Neymiş, şu kadar işçi alacaklarmış. Yalan. Nerede bizim zeytinliklerimiz nerede bizim ormanda yetişen bitkimiz? Hiçbir olmayacak, olmaz zaten.”
Aydının sözleri “Köylü milletin efendisidir” sloganlarıyla kesildi. Sözlerine devam eden Aydın, “Biz bu topraklarda büyüdük. Bizim çocukluğumuz bu topraklarda geçti. Biz çobandık. Her şey yetişiyordu burada. Şimdi biz nesinden yararlanacağız bunun. Ormanımız olmaz, yararlanacak bir şeyimiz olmaz hiçbir şeyimiz olmaz. Ne zeytinimiz ne bahçemiz ne fasulyemiz olur. Olmaz!
Bizi kandırmasınlar. Biz köylüyüz cahiliz ama salak değiliz. Her şeyin farkındayız biz.”
AVUKAT İSMAİL HAKKI ATAL: “BUGÜN BİZİM BURADA BULUNMAMIZ YASALDIR, ÇİMENTOCULARIN FAALİYETİ YASA DIŞIDIR”
Entegre Çimento Fabrikası projesine karşı yürütülen hukuki süreçte bölge halkını temsil eden Avukat İsmail Hakkı Atal, davayı beraber yürüttükleri Avukat Arzu Alper’in selamını getirdiğini belirterek şunları söyledi: “Geçtiğimiz yıl biliyorsunuz 178 bin hektar ormanımız yandı. 20 yılda yanan ormanlar sadece bir yılda yandı. Şu anda Türkiye’nin orman ekosistemlerinin, tek bir ağacın dahi kesilmesine tahammülü yoktur. Ormanı keserseniz sel olur, heyelan olur, kuraklık olur, kıtlık olur. Geçtiğimiz günlerde biliyorsunuz 1 yıl sonra Kastamonu’da tekrar sel oldu. Bir daha heyelan oldu. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı gitti, yaraları saracağız dedi. Ama aynı Bakanlık o sellerin, heyelanların o düzensiz yağışların daha da artmasına neden olacak orman yıkım projelerinde evet diyor. Bu bir akıl tutulması. Ondan sonra da ormanların olmadığı yerlerde iklim kriziyle birlikte 20 günde 30 günde yağacak yağış sadece birkaç saatte yağıyor ve bu ormanlar toprağı kollarıyla sarıp kollarken orman olmadığında 30 günde yağacak yağış 1 günden 1 saatte 2 saatte yağdığında Kastamonu felaketi oluyor. Gelecekte belki burada Bayır çimento felaketi olacak. Sonra da Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı geliyor, yaraları saracağız diyor. Sen yaraları saracağına orman kesim projelerine izin verme.
Bu bir suçtur. Anayasal suçtur. Anayasa’nın 169’uncu maddesi ormanları korumayı emrediyor. Bugün bizim burada bulunmamız yasaldır, bugün burada bu çimentocuların faaliyeti yasa dışıdır hukuk dışıdır.
Bugün burada oradan bizi izleyen işçiler de çocukları da birkaç yıl sonra bu çimento fabrikasının derinleştirdiği gıda krizi, seller, kuraklık yiyecek kıtlığı nedeniyle belki açlık çekecekler. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) şu anda açlık, kıtlık, gıda alarmı veriyor. Bütün dünya açlığın eşiğindeyken, susuzluğun, kuraklığın pençesinde kıvranırken ormanlarımızı yok etmek, yağış rejimini değiştirmek, suyu yok etmek, tarım alanlarımızı, fasulyemizi yok etmek akıl dışıdır.
Şuaraya Türk bayrağı asmışlar. Yunan şirketi değil mi bu şirket? Atatürk ve arkadaşları 1914 ile 1923 arasında bu topraklarda 1 buçuk milyon şehit verdik. Bir çimentocu Yunan şirketine topraklarımızı işgal ettirmek için dedelerimiz kanlarını dökmediler. Bunun hesabını bu çimentocu şirket verecek.”
NEJLA IŞIK: BU ZAYİYİ YAPANLAR TEMİZ HAVA OLMADAN, SUSUZ BU PARAYI NE YAPACAKLAR?
Muğla’nın Milas ilçesine bağlı İkizköy’de 423 gündür, Akbelen Ormanı’nı Yeniköy Kemerköy Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş’nin (YK Enerji) kesmek istemesine karşı koruyan İkizköylü ve Karadam ve Karacahisar Mahalleleri Doğayı ve Doğal Hayatı Koruma Güzelleştirme ve Dayanışma Derneği (KARDOK) Başkanı Nejla Işık ise şunları söyledi:
“İkizköy’den Akbelen’den kucak dolusu sevgi, selam getirdim hepinize. Işık ailesinden, kendi ailemden selam getirdi. Çocuklarım çok istedi bugün buraya gelmeyi ama nasip olmadı. Benim kızım, ‘Onlara söyle yalnız değiller. Biz kader arkadaşıyız, biz yoldaşız’ dedi. Her nerede olursa olsun Sinpaş’a da gideceğiz, Deştin’e geliyoruz, Aydın’ın Çine Topçam Köyü, Cennet Ablam yalnız değil, Tuzla Bargilya yalnız değil, Avdan, Turgut, Aslanyaka yalnız değil. Her yerde karşılarına dikileceğiz.
Milas, Güllük, Bodrum için 3 senedir bağırıyoruz susuz kalacaksınız diye. Ben çocuklarımdan duyuyordum 10 sene önce, derslerde görüyorlar, su savaşları çıkacak ileride diye. Çok yakın artık. Bakın bütün su havzalarımız mahvettiler. Ormanlarımızı yakıp yok ettiler. Susuz nasıl yaşayacaklar bu zayiyi yapan insanlar soruyorum. Temiz hava olmadan bu parayı ne yapacaklar? Bu parayı koklasınlar, bu çimentoyu koklasınlar o zaman. Akbelen’in altından Güllük, Bodrum, Milas su havzalarını besliyor Çamköy. Akbelen Ormanı giderse susuz kalacağız. Hep beraber kavrulacağız.
Gelin elinizi vicdanınıza koyun artık, şu şirkete söylüyorum: Bir haftadır İkizköy’ün sularını kesmekten vaz geçsinler. 1 ay da susuz bıraksalar; nöbet alanımızdan, direnişimizden asla vazgeçmeyeceğiz. O dinamitlerle bizi yerle bir ediyorlar ya, o evler başımıza göçse de canımızdan olsak da mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Yalnız değilsiniz, yalnız değiliz. Mücadelenizi saygıyla selamlıyorum, hep birlikte başaracağız.”
HALİME ŞAMAN: “ORADA PARALAR KONUŞUYOR AMA BİZ İNADINA HAYAT DİYORUZ”
Marmaris Kent Konseyi Yürütme Kurulu Üyesi ve MUÇEP Marmaris Meclisi Sözcüsü Halime Şaman ise bu eyleme katılamayan Marmarislilerin selamını getirdiğini ifade ederek şunları söyledi:
“Yolumuzun uzun olduğunu biliyoruz ama biz daha önceden nöbet alanlarında ilham alarak ilerledik. Burada Akbelen, Deştin var. Sizin yürekle, inançla savunmanız; bizi her zaman daha iyinin, daha güzelinin, daha paylaşılabilir bir hayatın olduğunu söyledi. Bugün de bir araya gelerek aslında ne kadar çok ve ne kadar güzel, yürekli insanlar olduğumuzu bir kez daha yaşıyoruz. Çünkü orada paralar konuşuyor ama biz inadına hayat diyoruz. Hepimizin mücadelesi kutlu olsun. Yolumuz uzun ama birlikte güçlü.”
PROF. DR. SEBAHAT GENÇ: “TÜRKİYE’NİN ÇİMENTOYA İHTİYACI YOK, BİZİM SAĞLIKLI HAVAYA, SAĞLIKLI BESİNE, TEMİZ SUYA İHTİYACIMIZ VAR”
Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Sebahat Genç ise bir sağlıkçı olarak termik santraller ve çimento fabrikalarının yarattığı kirliliğin sağlık üzerindeki etkilerine dair şunları söyledi:
“Ben bir sağlıkçıyım, Muğla’ya geldiğimde burada ilk Yatağan Termik Santrali’nin Yatağan’ı nasıl etkilediğini gördüm. Bunu da hastalarımın anlattıklarından, yaşadıkları sağlık sorunları ve şikayetlerinde gördüm ve sonra bu çevre mücadelesinin içine katıldım.
Muğla’da biliyorsunuz 3 tane termik santral var. Havamız kirli. Bakmayın yeşilimiz, doğamız çok güzel ve bu burada yaşayan insanları kurtaran bir etken. Muğla’nın yüzde 68’i yeşildi ama yüzde 7’sini geçen yıl yangınlarda kaybettik. Havamız kirli.
Muğla’da birçok maden ocağı var. En çok da biliyorsunuz mermer ocakları var ve birçoğu açılmaya çalışılıyor. Ama burada insanlar yaşıyor, üretiyor, yeşilin faydasını görüyor ve köylülerimizle konuştuğumuzda ormandan ne kadar çok şey elde ettiklerini bize söylüyorlar. Şimdi burada yer altı zenginliklerimiz var diye bir çimento fabrikası kurulmak isteniyor ama neye karşın? Bir sürü ağacımızın kesilmesine, toprağımızım yok edilmesine, sularımızın kaybedilmesine karşın. Bunu savunanlar diyor ki yerin altında bir sürü zenginlik varsa çıkarılacak. Yerin üzerindeki zenginliler ne olacak? İnsanlar, buranın halkı yerin üzerindekilerle yaşıyor.
Hava kirliliği birçok hastalığa yol açıyor. Yapılan çalışmalar bunu gösteriyor. Bunu Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) de söylüyor. Hava kirliliği tüm dünyada ölüm nedenleri arasında 4’üncü sırada. Artık tüm dünya ülkeleri bu kirliliği azaltmak, iklim krizinin etkilerini azaltmak için çalışmak zorunda, söz verdiler. Ama buna rağmen, burada bir çimento fabrikası her şeye rağmen yapılmaya çalışılıyor. Bu büyük bir yanlıştır. Muğlalıların ve tüm insanların sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı vardır. Temiz hava soluma hakkı vardır. Bu nedenle hem bizim sağlığımızı koruyan ağaçlarımızı yok edecek hem yaktığı kömürle havamızı kirletecek ve bu karbondioksiti emip oksijen salan ağaçlar bizim sağlığımızı koruyamayacaklar yok edildikleri için.
Ayrıca çimento fabrikaları en kirli sanayilerden biri. Türkiye’nin çimentoya ihtiyacı yok, bizim sağlıklı havaya, sağlıklı besine, temiz suya ihtiyacımız var. Sağlıklı bir geleceğe ihtiyacımız var. Bu mücadelede her birlikte başaracağımızı umuyorum ve direnmeye devam diyorum.”
GAMZE ÇETİNKAYA: “DOĞAYI TALAN EDENDEN, ZEYTİNİMİZİ ÇİMENTOYA BULAYAN, ÇOCUKLARIMIZI KANSER EDENDEN VATAN SEVGİSİ BEKLENEMEZ”
“Ben doğduğum günden beri doğa içini mücadele eden bir çocuğum. 7 yaşında da biz bu çimento fabrikasına karşı mücadele ettik ve olumlu sonuçlar aldık. Bugün burada toplanan herkese teşekkür ediyorum. Uzaktan gelenler de var. Ben yeşil ve maviyi seven, ona aşık olan yetişen bir gencim. Çok uzatmayacağım çünkü köylümüz iş zamanı buraya gelip bunlarla uğraşıyor. Canları sıkılıyor bir de toprakları ellerinden gideceği için.
Şuraya bakın, içim acıyor. Geldiğimden beri dilim tutuldu konuşamıyorum. Sadece şunu okuyacağım: Şair ne güzel söylemiş:
Sana düşman, bana düşman
Düşünen insana düşman
Vatan ki bu insanların evidir
Sevgilim onlar vatana düşman
Bizler biliyoruz ki doğayı talan edenden, zeytinimizi çimentoya bulayandan çocuklarımızı kanser edenden vatan sevgisi beklenemez. Çünkü onlar vatana düşman. Söyleyecek hiçbir şey yok. Gencine, çocuğuna, çalışanına, işçisine, emekçisine, doğasına düşmanlık edenlerden biz hiçbir şey bekleyemeyiz. Onlar kendileri düşman. Sadece mücadele etmeye devam edeceğiz, pes etmeyeceğiz. Ben inanıyorum ki, okumaya gideceğim ama buradan güzel haberler alacağım. Çimentocu şirket, Muğla’yı terk et.”
Açıklamaların ardından fabrika alanına geçmek isteyen bölge halkı jandarma ekipleri tarafından engellendi. Bu sırada konuşan bir köylü, göz yaşlarına hakim olamadı ve şunları söyledi: “Herkese sahip çıkarken bize neden sahip çıkmadılar? Allah’ından bulsunlar. Onları biz çıkardık o tahta.”
Daha sonra ise bölgeye takviye jandarma ekiplerinin gelmesiyle, Haluk Özsoy’un konuşmasının ardından eylem sona erdi. Özsoy ise şunları söyledi:
“Defolun gidin, istenmiyorsunuz. Biraz yüzünüz oldun. Bu kadar insana karşı çıkarak hem yöre halkına karşı çıkarak kazandığınız paralardan hayır da gelmez. Burada insanların çocuklarını kanser ettikten sonra size bu paradan hayır gelmez.”