Muğla’ya bağlı Deştin ve Bayır köylerinde yapımına başlanan çimento fabrikasına karşı açılan davanın bilirkişi keşfinde bir araya gelen yurttaşlar, sağlıklı bir çevrede yaşamanın herkesin hakkı olduğunu vurgulayarak projeye verilen “ÇED olumlu” kararının iptal edilmesini talep etti.
Muğla’nın Yatağan ilçesine bağlı Deştin Mahallesi ile Menteşe ilçesine bağlı Bayır Mahallesi’nin ortak sınırındaki Tekağaç sırtı mevkisinde kurulmak istenen “Entegre Çimento Fabrikası ve Hammadde Ocakları” projesine verilen “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) olumlu” kararına açılan ve devam eden davada bugün (23 Şubat) bilirkişi keşfi gerçekleşti.
Proje için ilk defa verilen ÇED olumlu kararının iptalinin ardından, farklı bir şirket ile yeniden başvuru yapılması ve ÇED olumlu kararının verilmesinin ardından karara itiraz edilmiş ve hukuki süreç başlatılmıştı. Açılan davalar süre aşımından reddedilmiş fakat Danıştay tarafından karar bozularak hukuki süreç devam ettirilmişti.
Bu kapsamda gerçekleşen bilirkişi keşfi için Deştin Çevre Platformu, Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) Menteşe Meclisi ve Bayır Çevre Komitesi’nin çağrısıyla, Deştin ve Bayır köylüleri başta olmak üzere Muğla’nın farklı noktalarından çok sayıda yurttaş keşfin yapılacağı inşaat alanına geldi.
Deştin Çevre Platformu’ndan Gamze Çetinkaya alanda yaptığı konuşmada Deştin Köyü’nden Ayşe Duran’ın kendisine verdiği notu okudu. Notta şu ifadeler yer aldı: “Üretmek istiyoruz tükenmemek için, doğa istiyoruz nefes için, ölmek istemiyoruz yaşamak için, tohum istiyoruz yeşermek için, yağmur istiyoruz çöl olmamak için, haram yemek istemiyoruz helal yemek için”
“BU YANLIŞ KARARDAN, BU KATLİAMDAN DÖNÜLECEĞİNE EMİNİZ”
Keşif alanında Gündem Fethiye’ye konuşan Deştin Çevre Platformu ve MUÇEP Menteşe Meclisi Eş Sözcüsü Haluk Özsoy, bir yıldır bugünü beklediklerini ve bugün bin kişinin toplandığını belirtti. Keşif heyeti içinde hidrojeologlar, ziraat mühendisleri gibi uzmanların olduğunu belirten Özsoy şunları söyledi:
“Zaten eminiz onların raporunun da bizim lehimize çıkacağından. Çünkü bölgede çeşitli mantar türleri var. Burada Deştin Çayı Bahçeyaka havzasını besliyor. Bahçeyaka havzası da Muğla’da Yatağan’da oradan içme suyu kullanıyor. Dolayısıyla hidrojeoloğun zaten bu anlamda ters rapor vermesi mümkün değil. O da bizden tabii ki daha iyi biliyor buradaki su havzalarının önemini. Dediğim gibi mantar türleri var. Geçen Nisan’da bir hesaplama yaptık, çevre köylere 30 milyon TL civarında bir maddi gelir kaynağı olmuş bu göbek mantarının. Ziraat mühendisi de tabi bunlara hakim, çevre mühendisi de hakim. Bal ormanları var burada. Muğla İli Arı Yetiştiriciler Birliği’nin (MAYBİR) işaretlemiş olduğu üç tane bal ormanı var. Basralı ağaçlar var. Zaten şuralarda bile, hemen fabrika civarında bembeyaz çamlarda basralı çamları direkt bakınca görüyorsunuz.”
Köylerde çok büyük bir çoğunluğun arıcılıkla ve zeytincilikle geçindiğini belirten Özsoy, fabrikanın inşaat alanına 300 metre uzaklıkta zeytinlik alanlar olduğunu söyleyerek; Zeytin Kanunu olarak bilinen “Zeytinciliğin Islahı Ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanunu”na göre zeytinlik alanlara üç kilometreden daha yakın yerlerde kirletici tesis kurulmasının yasak olduğunu hatırlattı.
Entegre çimento fabrikasının çok ciddi bir kirletici olduğunu belirten Özsoy, şunları söyledi: “13 tane ocak açılacak. Bu bölgede kireç taşından kalkerli bir yapı var. Vadiye inen su kireç taşından bütün vadiye dağılıyor yatay olarak. Oralara ocaklar açıldığında, o kireç taşları patlatıldığında bütün su havzaları, her şey mahvolacak. Bir tarafta Bayır Barajı var, bir tarafta Kazan Göleti var. Bütün bunları burada sulu tarım uygulamaları yapmak için kurguladık ama gelip ortasına şimdi fabrika açmaya çalışıyorlar.”
Bugüne geldikleri için mutlu olduklarını belirten Özsoy, “Bugün de bu yanlış karardan bu katliamdan dönüleceğine eminiz. Çünkü hiçbir bilirkişi buraları görüp de bu konuları bilip de bu benim anlattıklarımı, daha fazla hakim olup da aksi bir rapor veremez diye umuyoruz” ifadelerini kullandı.
“YEŞİLLİĞİMİZİ, TEMİZ HAVAMIZI ÇOCUKLARIMIZA BIRAKMAK İÇİN BURADAYIZ”
Gündem Fethiye’ye konuşan Deştinli Raziye Özdemir ise 30 yıldır bu mücadeleyi verdiklerini belirterek, “Doğamızı, havamızı, suyumuzu, toprağımızı korumak için buradayız, direniyoruz. Çimento fabrikasına hayır diyoruz. Yiyeceklerimiz, içeceklerimiz, zeytinlerimiz olmayacak, temiz havamız olmayacak, soluyamayacağız. Kanser hastalarımız artıyor. Fabrika domateslerimiz, biberlerimiz, bahçelerim, her şeyimize zarar verecek. Bu yüzden bu yollardayız. Yeşilliğimizi, temiz havamızı çocuklarımıza bırakmak için buradayız. İnşallah adalet bizden yana olur, kurtarırız ormanlarımızı” dedi.
Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından Muğla’ya gelen depremzedeleri hatırlatan Özdemir, “Bizi nereye götürecekler? Biz o insanlar sığınsınlar bize diyoruz ama bize de ‘sizi taşıyacağız’ diyorlar. Biz taşınmayacağız. Biz 50 senedir bu köydeyiz, ölürüz yine taşınmayız. Zenginlerin kölesi olmayalım artık. Zengin para kazanacak diye biz neden harcanalım? Biz yetiştirdiklerimizle yaşıyoruz” dedi.
“Havamızı, doğamızı, suyumuzu kirletenleri istemiyoruz” diyen Deştinli kadınlar, termik santraller yüzünden zaten kirli olan hava yüzünden kanser gibi hastalıklara yakalandıklarını belirterek, projeye karşı olduklarını vurguladılar.
NEJLA IŞIK: “40 YILDIR ÜÇ TERMİK SANTRALLE BOĞUŞURKEN GÜZELİM ORMANA ÇİMENTO FABRİKASI KURULMAK İSTENİYOR”
Muğla’nın Milas ilçesine bağlı İkizköy’de Akbelen Ormanı’nın kömür madeni için kesilmesine karşı dört yıldır mücadele eden İkizköylüler adına konuşan Nejla Işık, “Muğla gibi güzelim cennet bir ilde üç termik santral ile boğuşurken 40 senedir, onlar yetmemiş gibi, biz onlar kapatılsın oradaki işçiler de zehirleniyor, onlar da mağdur ediliyor diye, onların da hakkını savunurken bir de buraya güzelim ormanın, yeşilin, kuş cıvıltılarının içinde bu tak tak sesleri beynimi kemirdi geldi geleli. Diyecek bir şey yok. Yanınızdayız, desteğe geldik. Bu mücadeleleri bir olursak, birlikte olursak kazanacağız” dedi.
Keşif başladığı sırada fabrika bacasına Türk bayrağı asılmasını eleştiren Işık, “Ülke olarak çok kötü günlerden geçiyoruz ama adamların hiçbir şey umurunda değil, çalışmaya devam. Her şey para. O paranın hiçbir şeye fayda etmediğini gördük. O evlerin, inşaatın, çimentonun, kömürün yetmediğini, hepsinin zehirlediğini gördük. Bizi bayrağımızla vuramazsınız. Biz Atatürk çocuklarıyız. Aytaç Yengemizin dediği gibi: Biz Atatürk’ün izinde devam ediyoruz. Biz toprağımızı, vatanımızı sonuna kadar savunacağız. Beraberiz birlikteyiz, yalnız değilsiniz. Biberimiz için, cevizimiz için, zeytinimiz için gerekirse uyumuyoruz. Biz 590 gündür nöbet tutuyoruz. Yok mu bizim işimiz gücümüz? Çocuklarımız için, gelecek nesiller için bunları üretmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
UFUK BEYTEKİN: “HER ŞEYİ PARA İÇİN YAPIYORLAR O YÜZDEN ONLARIN KAZANMA ŞANSI YOK”
Marmaris Kent Konseyi Başkanı Ufuk Beytekin ise sorunun Deştin’e veya Menteşe’ye ait olmadığını, Marmaris’te de Sinpaş Holding’in inşaatının devam ettiğini belirtti. Mahkemeyi kazanmalarına ve Danıştay’ın kararı onamasına rağmen inşaatın devam ettiğini belirten Beytekin, şunları söyledi:
“ÇED’e başvuruyor ve sistem ona ÇED olumlu vermek için her türlü kolaylığı gösteriyor. Fakat unutmayın, burada en büyük şey; sizin varlığınız. Eğer bu direniş bir zafere ulaşacaksa, bu mücadele kazanılacaksa, yöre halkı eğer bu mücadeleye destek veriyorsa bu mücadele kazanılır arkadaşlar. Çünkü bunların tek gayeleri para, başka bir tercihleri yok. Para için yapıyorlar her şeyi. Yani bizi yoksul bırakıyorlar, bizi yurtsuz bırakıyorlar, bizi vatansız bırakıyorlar ama bunu sadece ve sadece para için yapıyorlar. O yüzden onların bunu kazanma şansları yok. Kesinlikle mücadeleye devam edin. Biz Marmaris olarak yanınızdayız.”
“FABRİKA BAL ORMANININ TAM ORTASINDA KURULMAK İSTENİYOR”
Gündem Fethiye’ye konuşan bal üreticisi Mustafa Ali Barut ise, basra böceğinin bulunduğu, bal üretilen alanın tam ortasında çimento fabrikası yapılmak istendiğini vurgulayarak, “Basra temiz bir çevre ister, kirliliği sevmeyen bir şeydir. Kömür kokusunda, çimento tozundan olmaz. 10 kilometrelik alanda burada gördüğünüz her yer bal ormanıdır” dedi.
“İKİNCİ ÇED’İN KEŞİFTEKİ BİLİM İNSANLARI TARAFINDAN OLUMSUZ BULUNULACAĞINA VE PROJENİN DURDURULACAĞINA İNANIYORUZ”
Deştin Çevre Platformu, Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) Menteşe Meclisi ve Bayır Çevre Komitesi adına yapılan basın açıklamasını ise Deştin Köyü’nden Gamze Çetinkaya okudu. Tarihi bir an yaşadıklarını ve Muğla halkının çimento şirketlerine karşı 30 yıldır mücadele ettiğini belirten Çetinkaya, “Birinci ÇED iki ayrı bilirkişi heyeti tarafından incelenip olumsuz bulunmuş, mahkeme tarafından da iptal edilmişti. İkinci ÇED’in de keşifteki bilim insanları tarafından olumsuz bulunulacağına ve çimento yıkım projesinin durdurulacağına inanıyoruz” ifadelerini kullandı.
Çetinkaya, sağlıklı bir çevrede yaşamanın tüm yurttaşların hakkı, çevreyi korumanın ise başta devlet olmak üzere yine tüm yurttaşların görevi olduğunu belirtti ve “Bugün keşif heyetinde bulunan bilirkişi heyetinin dava dosyasına koyduğumuz uzman raporlarını gerekli özeni gösterip, hassasiyetle inceleyeceğine ve bilimin ışığında, halktan yana karar vereceğine inanıyoruz” dedi.
Çetinkaya, çimento fabrikasına karşı yürütülen mücadelenin geçmişini ise şu şeklide özetledi:
“İlk mücadele 1993 yılında verildi. Bayır’da Çimento Öğütme ve Paketleme tesisi kurmak isteyen Çimentaş A.Ş. 3 Aralık 1993 tarihinde Bakanlık’tan ‘ÇED Olumlu’ kararını almıştı. Bu karara o zamanın Muğla Belediye Başkanı Orhan Çakır başta olmak üzere Muğla halkının karşı çıkması sonucu çimento fabrikası kurdurulmadı.
İkinci mücadele ADOÇİM Beton Sanayi ve Ticaret A.Ş sahibi Cem Sak’ın 2005 yılı sonu ve 2006 yılı başlarında Bayır ve Deştin ortak sınırında Tekağaç mevkisinde iki ay içinde 95,33 dönüm arazi satın alıp, ‘Entegre Çimento Fabrikası’ kurma girişimiyle başladı. ADOÇİM’in sahibi Cem Sak 6 Ağustos 2006 tarihinde Bakanlık’tan Entegre Çimento Fabrikası ve 52 Maden Ocağı için ÇED oluru alır.
Buna karşı Deştin Köy Muhtarlığı dava açar ve dava 6 Mart 2015 tarihinde köylüler lehine sonuçlanır ve birinci ÇED iptal edilir. İptal kararı 18 Şubat 2016 tarihinde kesinleşir.”
“İKİNCİ ÇED OLUMLU KARARI KÖYLÜLERE DUYURULMADIĞI İÇİN İTİRAZ EDİLEMEDEN KESİNLEŞTİ”
Birinci ÇED olumlu kararına karşı başlatılan hukuki süreç devam ederken “Muğla Çimento Sanayi ve Ticaret A.Ş” adıyla yeni bir şirket kurulduğunu ve 2010 yılında aynı yer için ocak sayısını 13’e düşürerek aynı firmaya hazırlatılan ikinci bir ÇED dosyasının dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na sunulduğunu anlatan Çetinkaya, “25 Aralık 2010 yılında ikinci ÇED Halkın Katılım Toplantısı düzenlenir ve başta Deştin köylüleri olmak üzere yöre köylüleri ve çevreciler ikinci ÇED raporuna karşı çıkarlar. Bayır meydanında yürüyüş düzenlerler”
İkinci ÇED’İn 31 Aralık 2014 yılında onaylandığını söyleyen Çetinkaya, kararın belediyeler ve köylülere bildirilmediğini yalnızca Muğla Valiliği ve Menteşe Kaymakamlığı’na bildirildiğini söyledi ve şöyle devam etti:
“Kimsenin haberi olmadığı için herhangi bir itirazda bulunulmaz ve ikinci ÇED kesinleşir. ‘Entegre Çimento Fabrikası’ amaçlı 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planlarına karşı da Deştin Muhtarlığı tarafından dava açıldığı ve bu davayı da 2017 yılında köylüler kazandığı için bu dönemde çimentocu şirket tarafından çimento fabrikası kurma girişiminde bulunulmaz.
Rafta duran ve o zamana kadar kullanılmayan ikinci ÇED, iptal edilmiş imar planlarının tekrar onaylanabilmesi için Danıştay’da süren davada kullanılır ve Danıştay tarafından ÇED olumlu raporu olduğu için iptal edilmiş imar planları tekrar onaylanır.
Çimentocu şirket 2020 yılında el değiştirmiş ve Muğla Çimento A.Ş. bütün haklarıyla birlikte Kent Çimento’nun sahibi Cemal Karakurt’a satılmıştır. Cemal Kararkurt yeni sahibi olduğu Muğla Çimento A.Ş adına fabrika projelerini hazırlatır ve 29 Aralık 2021 yılında çevrecilerin ve sivil toplum kuruluşlarının karşı çıkmalarına rağmen Menteşe Belediyesi’nden yapı ruhsatı alır.”
ÇİMENTO FABRİKASINA KARŞI MÜCADELEDE ÜÇÜNCÜ DÖNEM
Çimento fabrikasına karşı yürütülen üçüncü mücadelenin ise 2021 yılında başladığını söyleyen Çetinkaya, 25 Aralık 2021 yılında Sınırsızlık Meydanı’nda yapılan basın açıklamasında; Menteşe Belediyesi’nin projeye yapı ruhsatı vermemesinin talep edildiğini fakat Belediye tarafından 29 Aralık’ta yapı ruhsatı verildiğini söyledi.
2022 yılının başından itibaren Belediye önünde eylem yapılarak verilen ruhsatların iptal edilmesi talebinin yinelendiğini söyleyen Çetinkaya, ikinci ÇED olumlu kararına karşı Menteşe Kent Konseyi, Akdeniz Yeşilleri Derneği ve sekiz köylünin 27 ocak’ta hukuki süreç başlattığını söyledi ve şöyle devam etti:
“Ardından da Deştin Tarımsal Kooperatifi tarafından ikinci ÇED’in iptali için dava açılır. Açılan iptal davaları bilirkişi aşamasında, hatta bilirkişi harçları da yatırılmışken süre açısından reddedilir. Bunun üzerine Danıştay’a başvurulur ve süre ret kararı bozdurularak davanın yeniden görülmesi sağlanır. Bugün burada keşif aşamasına gelen dava 13 ay önce açılan davadır.”
Çetinkaya son olarak çimento fabrikasına neden karşı çıkıldığını şu şekilde sıraladı:
1- Entegre Çimento Fabrikası ve 13 Hammadde Ocağı, 7751 dönümü kapsamaktadır. İzin verilirse 7656 dönüm orman alanı yok edilecektir.
2- Proje sahasında kalan ormanların, kuru ya da sulu derelerin açılacak 13 hammadde ocakları nedeniyle yok edilmesi ve de ocaklardan çıkacak tozlar nedeniyle Kazan Gölenti ve Bayır yok olacaktır. Derelerin, Barajın ve Göletin yok edilmesi demek, bu havzada tarımın bitirilmesi demektir. Ayrıca Muğla’yı besleyen su kuyularının da suyunun bitmesi demektir.
3- Bu ormanlar köylülerin en önemli geçim kaynaklarından biri olan Çam Balı üretimi yapılan Basralı Bal Ormanları’dır ve bu tür ormanlar koruma altındadırlar. Ağaç kesimi yapılamaz, yakınında kirletici bir tesis kurulamaz.
4- Çimento Fabrikası yapısı gereği Gayri Sıhhi, kirletici tesisler içinde birinci sıradadır ve çalışırken çıkaracağı toz ve yaktığı kömür nedeniyle çevre kirliliği yaratacaktır. İklim değişikliğinin en önemli nedeni olan Fosil yakıtları azaltmak için girişimlerde bulunurken yeni bir fosil yakıt yakan kirletici bir tesise izin verilemez.
5- Çimento ruhsat sahası içinde Zeytin Ağaçları vardır ve Zeytin Kanunu gereği en az 3 km mesafe içinde kirletici bir tesis kurulamaz.
6- Köylüler için en önemli geçim kaynaklarından biri olan göbek mantarı bu bölgede yetişmektedir ve ormanlar yok edilirse onlarda yok edilecektir.
7- Çimento fabrikasının çalışması ile açığa çıkacak toz ve duman başta kendi çalışanları olmak üzere doğrudan yöre köylülerini etkileyecek ve onların sağlığını bozmasının yanı sıra tarım ve hayvancılığı da bitirecektir.
8- Hammadde ocakları ile fabrika arasındaki malzeme alışverişinin yanı sıra fabrikada işlenmiş ürünün alınıp, satışı sırasında oluşacak taşıt trafiği önemli bir çevre kirliliği yaratacaktır.
9- Doğadan hammaddenin çıkarılması, taşınması ve üretim sürecinde fosil yakıt (kömür, fuel-oil, mazot vb.) yakılarak gerekli enerjinin üretilmesi ve ürün olarak çimentonun elde edilmesi aşamalarında, başta sülfür oksitleri, nitrojen oksitleri, karbonmonoksit, karbondioksit, toz ve partikül maddeler, uçucu organik bileşikler, dioksin, furan, metan ve ağır metaller atmosfere atılarak soluduğumuz hava ve çevre kirletilir. Son ürün çimentonun kendisi de önemli bir kirleticidir. Çimento tozunda arsenik, kurşun, krom, kobalt, bakır, nikel, kalay, çinko, cıva gibi metaller bulunur.
10- Çimento fabrikası emisyonu hem organik hem de inorganik kimyasalların ve metallerin önemli bir kaynağıdır. Çimento fabrikalarının bacalarından salınan ve havayı kirleten küçük partiküller (PM10) ve (PM2,5- tozdan daha küçük maddeler) hastalıklara (kanser, KOAH vb.) ve ölümlere neden olur. Bu tozlar ve zehirli gazlar sert esen rüzgarların etkisiyle kilometrelerce uzağa taşınabilmektedir. Her bir 50kg’lık çimento torbası için 25kg kömür yakılır. Yaklaşık her bir ton toz çimento üretiminde bir ton karbondioksit açığa çıktığı hesaplanmaktadır.
11- Muğla’daki 3 termik santral nedeniyle hava zaten kirlidir, üzerine yeni bir kirletici tesis kurulması yörede sağlıklı yaşamayı imkânsız hale getirecektir.
12- İklim değişikline neden olan sera gazlarının yüzde 5-6’sı çimento üretimi kaynaklıdır.
13- Çimento Fabrikası ve entegre hammadde ocakları nedeniyle çıkan toz ve duman sonucu sağlığı bozulan, tarımı ve hayvancılığı biten köylü göçe zorlanacak ve işsiz kalacaktır.