Muğla Su İnisiyatifi, 31 Mart 2024’te gerçekleşecek olan yerel seçimlere ilişkin yerel yönetim adaylarından beklentilerini açıklayarak, “Adaylar; iklim, insan, doğa, hava, toprak ve su düşmanı kömürlü termik santrallerin kapatılması için halkın yanında taraf olduklarını beyan etmelidirler” dedi.
Muğla Su İnisiyatifi; 31 Mart 2024 Mahalli İdareler Seçimleri’ne ilişkin tutumları hakkında açıklama yaparak, yerel yönetim adaylarından beklentilerini dile getirdi. İnisiyatif, adaylardan; doğayı ve su kaynaklarını tahrip eden hiçbir projeye onay vermeyeceklerinin sözünü beklediğini belirtti.
“MUĞLA BÖLGESİ İNSANI VE DOĞASI BÜYÜK BİR KUŞATMA ALTINDA”
İnisiyatif, Muğla bölgesi insanının ve doğasının büyük bir kuşatma altında olduğunu aktararak, “Yaşam alanlarımız, müştereklerimiz hızla sermaye nesnesine dönüştürülüyor. Bu ekolojik yıkım içerisinde yaşam için vazgeçilmez olan su kaynaklarımızın yok edilmesi en büyük tehdit olarak öne çıkıyor” dedi.
Suyun hava gibi tüm canlıların yaşam hakkı olduğunu ve ticaret konusu yapılamayacağını söyleyen İnisiyatif, “Su, parası olanın erişebileceği bir meta olamaz. Parası olmayan insanların ve tüm canlıların da suya erişim hakkı vardır” sözlerini dile getirdi.
“SU VARLIKLARIMIZIN TİCARİLEŞTİRİLMESİNE KARŞI MÜCADELE ETMEK ÜZERE YOLA ÇIKTIK”
İnisiyatif, su varlıklarının ticarileştirilmesine karşı mücadele etmek üzere yola çıktıklarını belirterek, “Tüm canlıların yaşam hakkı olan suyu korumak için Muğla halkı olarak birlikte mücadele edeceğimizi bildirdik” ifadelerini kullandı.
Bölgede suyun doğrudan ya da dolaylı olarak sermaye tarafından kuşatılmasını belli başlıklarla sıraladığını aktaran İnisiyatif, şu sözlere yer verdi:
⦁ DSİ tarafından, yargı kararına rağmen doğal yaşamı yok ederek faaliyetlerine devam eden termik santralleri işleten şirketlere yapılan su tahsisleri,
⦁ Beton santrali gibi ormanları, tarım alanlarını ve su havzalarını yok eden sanayi projeleri,
⦁ Ormanları, zeytinlikleri ve tarım alanlarını yok ederek hızla yayılan maden ocaklarının su kaynaklarımızı da yok etmesi, kirletmesi,
⦁ Golf sahaları gibi aşırı su tüketen turizm projelerinin sürekli gündeme getirilmesi,
⦁ Sulak alanlarda, ormanlarda, hassas kıyı ekosistemlerinde, koruma alanlarında kaçak yapılaşmaya göz yumulması, tatil köyü projeleri, millet bahçesi projeleri planlanması,
⦁ Su ve kanalizasyon hizmetlerinin özelleştirilmesi, suyun şişelenerek satılması,
⦁ Tarım alanlarında aşırı su tüketen endüstriyel tarımsal ürün projelerinin yayılması,
⦁ Su talebini sürekli arttıran, büyüme odaklı kentleşme.
“SU NE KADAR KITLAŞIRSA SU ÜZERİNDEN ELDE EDİLEN KARLAR DA O KADAR ARTIYOR”
İnisiyatif; doğanın metalaştırılması ve yaşam kaynaklarının hızla tüketilmesiyle ortaya çıkarılan suni su kıtlığına sözde çözüm önerileri sunulduğunu belirterek, “Çözüm adı altında yaşam alanları üzerindeki baskıyı daha da arttıracak ‘çözüm’ önerileri getiriliyor” denildi.
Su ne kadar kıtlaşırsa su üzerinden elde edilen karın o kadar arttığını dile getiren İnisiyatif, şu sözleri dile getirdi:
“Havzalar arasında su transferi, kontrolsüz bir şekilde açılan kuyularla gelecek kuşakların emaneti olan yeraltı su kaynaklarını sonuna kadar tüketmek, desalinasyon projeleri gibi yeni ekolojik felaketlere kapı açacak projeler merkezi ve yerel yönetimlerin ortaklığında özel şirketler tarafından hızla gündeme getirilebilmektedir.”
“BELEDİYELER ‘HAKÇA’ ÇÖZÜM ARAMAK YERİNE KABUL EDİLEMEZ OLAN PROJELERİN SAVUNUCUSU OLABİLİYORLAR”
İnisiyatif, belediyelerin susuzluk sorununun asıl nedenine yönelerek ‘hakça’ çözüm aramak yerine ekosistemlerin sürdürülebilirliği açısından kabul edilemez olan projelerin savunucusu olabildiklerini aktardı.
Yaşam hakkı olan suyun sermayenin kuşatmasından çıkarılmasını ve su bütçesinin yönetiminde karar verici olmayı istediklerini dile getiren İnisiyatif, yerel yönetimlere talip olan adaylardan beklentilerini duyurarak, şu sözlere yer verdi:
Adaylardan söz vermelerini istiyoruz:
1) Muğla’nın su bütçesi üzerindeki en büyük yük, 1996 yılından beri yargının verdiği kapatma kararına rağmen faaliyetlerine devam eden termik santrallerdir. DSİ’nin Yatağan ve Yeniköy termik santrallerinin işletmecileri ile Su Tahsisleri Hakkındaki Yönetmeliğe aykırı olarak yaptığı tahsis protokolleri derhal iptal edilmelidir. Muğla Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyeleri halkın ve doğanın yaşam hakkı olan suyun şirketlere devredilmesine karşı durmalıdırlar. Su hakkı davasını halk adına, halkla birlikte yürütmelidirler. Adaylar; iklim, insan, doğa, hava, toprak ve su düşmanı kömürlü termik santrallerin kapatılması için halkın yanında taraf olduklarını beyan etmelidirler.
2) Sermayenin doğayı sınır tanımaksızın metalaştırmasının sonucu olarak yaşanan iklim krizi gittikçe büyürken, su krizi ve gıda güvenliği riski de büyümektedir. Bu krizden ancak doğamızı, yaşam alanlarımızı koruyarak çıkabiliriz. Bu anlamda, su havzalarımızı, ormanlarımızı, tarım alanlarımızı yok ederek yürütülen sanayi, maden, enerji, turizm projeleri ekolojik krizi derinleştiren ekokırım suçu oluşturmaktadır. Yerel yönetimler halkın ve doğanın korunmasından yana tutum almalı, sermaye sahiplerini daha fazla zenginleştirmek için bu suça ortak olmamalıdır. Adaylar; doğayı, su kaynaklarını tahrip eden hiçbir projeye onay vermeyeceklerinin sözünü vermelidirler.
3) Adaylar, suyun ticarileştirilmesin karşı olduklarını açıkça beyan etmelidirler. Belediye sınırları içerisinde içilebilir kalitede suyun halka sunulması, suyun şişelenerek satılmasını yasaklamak üzere çalışacaklarına söz vermelidirler.
4) Adaylar; aşırı su tüketen turizm işletmelerine ve yüzme havuzlu özel konut projelerine izni vermeyeceklerini beyan etmelidirler.
5) Su kıtlığına çözüm, su bütçesinin hakça paylaşımından ve suyun ticarileştirilmesine karşı durmaktan geçmektedir. Adaylar, çözüm olarak ekosistemleri tahrip eden, suyun ticarileştirilmesinin aracı olacak projelere onay vermeyeceklerini açıklamalıdırlar.
6) Adaylar, Belediyenin stratejik planlama sürecinde planlarını ve bütçelerini halkın katılımı ile oluşturacağına söz vermelidirler. Planlama süreçleri, sermayenin çıkarlarını kollamak için kurulmuş olan ‘sivil’ toplum örgütleri ile göstermelik bir şekilde değil; halkın, doğanın, emeğin haklarını savunan örgütlerle, halkın en geniş katılımı ile gerçekleştirilmelidir.
Muğla Su İnisiyatifi olarak taleplerimizin, verilen sözlerin takipçisi olacağımızı, Muğla’da suyun sermaye kuşatmasından kurtarılıncaya kadar mücadelemizi sürdüreceğimizi kamuoyuna saygıyla duyururuz.