Muğla Barosu Başkanı adayı Avukat Ahmet Aksüt Gündem Fethiye’nin sorularını yanıtlayarak adaylığının, içinde bulunduğu grubun ortak iradesinden kaynaklandığını belirtti. Aksüt, avukatların gerçek anlamda örgütlü olmasına ihtiyaçları olduğunu söyleyerek böyle bir durumda milli parkın talanına karşı çıkan Marmarislilerin de çimento fabrikasına karşı çıkan Deştinlilerin de kendini yalnız hissetmeyeceğini söyledi.
Muğla Barosu, 2022 Yılı Olağan Genel Kurulu’nun 01 Ekim 2022 tarihinde saat 13:30’da gerçekleştirileceğini duyurmasının ardından Muğla Çağdaş Avukatlar Grubu (ÇAG) bir açıklama yaparak, gerçekleşecek seçimlerde Avukat Ahmet Aksüt’ün baro başkanlığa aday olduğunu duyurmuştu.
Yapılan açıklamada “İhtiyacımız salt yeni bir başkan, yeni bir yönetim kurulu değildir. Demokrasiyi, temel hak ve özgürlükleri, laikliği, toplumsal cinsiyet eşitliğini, barışı, piyasacılığa karşı sosyal hakları, talana karşı doğal varlıklarımızı, yağmaya karşı kentlerimizi savunan, kamucu ve eşitlikçi; militarizme, şovenizme ve ırkçılığa karşı duran, herkes için adalet isteyen, avukata kendini yalnız ve savunmasız hissettirmeyen bir Baroyu hayata geçirmek üzere Genel Kurula ve seçimlere katılıyoruz” ifadelerine yer verilmişti.
Seçimler ve adaylığı ile ilgili Gündem Fethiye’ye konuşan Aksüt, nasıl bir baro istediklerine dair soruları yanıtladı.
“ÇAĞDAŞ AVUKATLAR GRUPLARI YOLA ÇIKARKEN TOPLUMSAL SORUNLARI HUKUK BİLİMİ IŞIĞINDA DEĞERLENDİRMEYİ ESAS ALDILAR”
Aksüt öncelikle, Çağdaş Avukatlar Gurubu’nun nasıl kurulduğu ve Muğla’da oluşumuna dair soruyu yanıtlayarak şunları söyledi: “Çağdaş Avukatlar Grubu ilk kez 1975 yılında İstanbul Barosu içinde kuruldu. Sonraki yıllarda Ankara ve İzmir Baroları içinde de aynı şekilde Çağdaş Avukatlar Grupları oluştu ve 12 Eylül faşist darbesine kadar da faal oldular, genel kurullarda yapılan seçimlerle Baro yönetimlerine geldiler. Örneğin İstanbul Baro Başkanı iken 1983 yılında faşist cunta tarafından görevinden alınan ve tutuklanan yargılanan Orhan Adli Apaydın ÇAG grubunun adayı olarak seçilmiş idi.
Dünyaya sol penceren bakan meslektaşların oluşturduğu Çağdaş Avukatlar Grupları yola çıkarken toplumsal sorunları hukuk bilimi ışığında değerlendirmeyi esas aldılar, baroların sadece meslek örgütü olmadığını aynı zamanda bir baskı grubu olduğunu savundular. Mesleğimizin varlığının ancak hukuk devleti koşulları içerisinde mümkün olduğunu, hukukun üstünlüğü kavramı var oldukça avukatın işlevinin bir anlam kazanacağını savundular. 1980 sonrasında da yine Barolar içinde ÇAG grupları oluştu. Değişen siyasal sosyal ve ekonomik iklimde hukuk ve politika ilişkisini farklı yorumlayan birden fazla ÇAG grupları da ortaya çıktı özellikle İstanbul Barosu içinde.”
Aksüt, ÇAG’ın Muğla Barosu içinde var olması sürecini ise şu şeklide açıkladı: “Muğla Barosu içinde ise bize gelene kadar böyle bir oluşum yoktu. ÇAG anlayışını ve savunduğu ilke ve kavramları benimseyen meslektaşlarımız şüphesiz ki vardı ancak ÇAG adı altında grup olarak hareket etme iradesi 2020 yılının yaz aylarında oluştu. Pandemi koşullarının da etkisiyle kuruluş 2021 Mart ayında mümkün olabildi. Açıkladığımız bir bildirge ve çağrı ile biz de Muğla Çağdaş Avukatlar Grubumuzun kuruluşunu ilan ettik.”
“ÖMRÜM BOYUNCA DOĞRUNUN, HAKLININ, EZİLENİN YANINDA OLDUM”
Aksüt, kendisini ise şu şeklide tanıttı: “1963 İzmir doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesinden 1984 yılında mezun oldum ve 1985 yılından bu yana da aktif olarak serbest avukatlık yapmaktayım. Mesleğimdeki ilk 10 yıl İzmir’de geçti, 1992-1994 yıllarında İzmir Barosu Yönetim Kuruluna ÇAG listesinden seçildim ve görev yaptım, sonra İstanbul’a taşındım ve yaklaşık 8 yıl İstanbul’da mesleğimi icra ettim. 2003 yılında İstanbul’dan ayrılarak Bodrum’a yerleştim, 2015 yılına kadar Bodrum’da 2015’ten bugüne kadar da Muğla merkezde (Menteşe) serbest avukatlık yapmaktayım. İşçi bir ailenin en küçük çocuğu olarak İzmir’in gecekondu semtlerinde büyüdüm. Hak, hukuk kavramları ilk gençliğimden itibaren ilgi alanımdaydı, ömrüm boyunca doğrunun, haklının, ezilenin yanında oldum, olmaya özen gösterdim. Mesleğimi seçmemdeki etkenler de bunlar oldu zaten. Hukukçu kimliğimi ve avukatlık mesleğimi seviyorum.”
“KİŞİSEL BİR ÇIKIŞ DEĞİL ÖRGÜTLÜ BİR YAPININ ORTAK KARARIDIR BENİM ADAYLIĞIM”
Aksüt, neden Muğla Barosu Başkanlığı için aday olduğunu açıklarken ise, avukatlık mesleğinin bir yok oluşa doğru gittiğini ve yaşanan durumda hukuk örgütlerinin, baroların da sorumluluğu olduğunu belirtti. Aksüt, “Ayağımızın altındaki halı çekiliyor. Hukukun üstünlüğü kavramının içi boşaltıldı. Yargı siyasallaştırıldı, yargı bağımsızlığı ve yargıç bağımsızlığı diye bir şey kalmadı. Savunmanın yargı faaliyeti içindeki rolü ve işlevi azaltılmaya önemsizleştirilmeye çalışılıyor. Avukatlık mesleği hukukçu kimliğinden arındırılıp bir hukuk teknisyenliğine evriltilmek isteniyor. Bu gidişat eğer müdahale edilmezse avukatlık mesleğinin sonunu getirecek. Bu müdahale ancak örgütlü bir şekilde yapılabilir ise etkili olur, bu örgüt de meslek örgütümüz olan barolardır.”
Baroların gerçek birer meslek örgütü haline gelmesinin zorunlu olduğunu belirten Aksüt, “Biz Muğla ÇAG olarak Muğla Barosu özelinde bu zorunluluğu gerçekleştirmek hedefi ile seçimlere katılmaya karar verdik, grubumuzu oluşturan meslektaşlarımın ortak iradesi ile de başkan adaylığını ben üstlendim. Kişisel bir çıkış değil örgütlü bir yapının ortak kararıdır benim adaylığım. Sanırım aynı zamanda sorunuzun “neden ÇAG?” kısmını da cevaplamış oldum” dedi.
“SAVUNMA YÜRÜTMENİN EMRİ ALTINA ALINMAYA ÇALIŞILIYOR”
ÇAG’ın Baro seçimlerinde Avukat Ahmet Aksüt’ün başkan adayı olacağını duyurduğu açıklamada, “Demokrasinin yok edildiği, hukukun işlevsizleştirildiği, Baroların bölündüğü, savunmanın güç avukatlığın itibar kaybettiği, mesleki sorunların her geçen gün büyüdüğü, siyasal iktidarın baskı ve saldırıları nedeniyle avukatın bağımsızlığı ve özgürlüğünün tehdit altında olduğu günümüz koşullarında Muğla Barosu da 1-2 Ekim 2022 tarihinde, çoğunluk sağlanamadığı takdirde 8-9 Ekim 2022 tarihlerinde Olağan Genel Kurulunu gerçekleştirecektir” ifadelerine yer verilmişti.
Aksüt, ÇAG’ın çizdiği tabloya dair şu açıklamayı yaparak bahsedilen sorunları şöyle açıkladı: “Evet, kötü bir tablo. Bu tablo ülkemizin içine sürüklendiği ‘ahval ve şerait’ten biz hukukçuların payına düşen kısmı. Anayasamızın 2.maddesinde ‘Türkiye Cumhuriyeti laik demokratik ve sosyal bir hukuk devletidir deniyor. Laiklik kaldı mı? Adı konulmamış fiili bir şeriat rejimi içindeyiz bana göre.
Demokratiklik kaldı mı? Millet Meclisinin devre dışı bırakılmaya çalışıldığı, denetim organlarının felç edildiği, güçler ayrılığının yok edildiği, temel hak ve özgürlüklerin gereği gibi kullanılamadığı bir sisteme demokratik denebilir mi?
Sosyal devlet kaldı mı? Ve biz artık bir hukuk devleti miyiz? Yargının iki ayağının yürütmenin emrine girdiği bir ortamda üçüncü ayak olarak savunma da yürütmenin emri altına alınmaya çalışılıyor, henüz teslim alınamadı. Baroların bölünmesi bu teslim alma hamlesinin bir parçasıydı. Direngen Baroları bölerek ve iktidar yanlısı Barolar oluşturarak savunmayı parçalamayı denediler, tutmadı. Dünyanın en büyük Barosu olan İstanbul Barosundan zar zor bir Baro çıktı, Ankara Barosunda kamu avukatlarını da zorlayarak bir baro zorla çıktı, onun da üye sayısı fiilen 2000’in altına düşmüş durumda, yani aslında olmaması gereken bir baro.
Temel amaç savunmanın teslim alınması, yürütmeye biat etmesini sağlamaktır. Avukatlık Kanunu’nun 76.maddesiyle hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak ve korumak Baroların görevleri arasında sayılmıştır. Bu görevlerini yerine getirmeye çalışan bir savunma istenmemektedir.”
Avukatların mesleklerini icra ettikleri alanlarda mesleklerinin gereklerini yapamaz hale geldiğini ifade eden Aksüt, “Birçok meslektaşımız haciz mahallinde, bürosunda, adliye önünde ya da içinde saldırıya uğramış, hayatını kaybeden meslektaşlarımız olmuştur. Karakola müvekkili ile görüşmeye giden meslektaşlarımız dövülerek müvekkili ile aynı nezarethane atılmıştır. Kamuoyunca yakından takip edilen davalarda vekillik yapan meslektaşlarımız uydurma delillerle suçlanıp tutuklanmışlardır. ÇHD başkanı Selçuk Kozağaçlı ve arkadaşları bunun somut örneğidir. İstanbul’da Cumhurbaşkanı konvoyu nedeniyle yolun kapatılmasını eleştiren bir meslektaşımız koruma polislerince feci şekilde dövülmüştür” dedi.
“ÜCRET KARŞILIĞI ÇALIŞAN AVUKATLAR AVUKATLIK KANUNU’NDAN KAYNAKLANAN HAKLARINI KULLANAMIYOR”
Avukatların sanılanın aksine zenginlik içinde yüzmediğini, ekonomik sıkıntılar nedeniyle intihar eden meslektaşlarının olduğunu belirten Aksüt, “Stajını bitirip ruhsatını alan yeni mezun arkadaşlarımız büro açmanın ve açık tutmanın maliyetlerini göze alamayıp, çünkü gerçekten çok fazla, başka bir avukat yanında asgari ücrete çalışmak zorunda kalıyor. Böylece işçi avukatlar diye yeni bir kavramı ortaya çıkardı bu sistem. Ücret karşılığı çalışan bu meslektaşlarımız İş Kanunu’nda yer alan haklarından yararlanamıyor, Avukatlık Kanunu’ndan kaynaklanan haklarını kullanamıyor. Örneğin işi reddetme hakkı yok. Bütün bunların yanına bir de neredeyse her mahalleye bir hukuk fakültesi açılması hem eğitim kalitesini düşürüyor hem de çok sayıda avukatın ortaya çıkmasına yol açıyor. Avukat ve avukatlık mesleğinin itibar kaybı da bu şekilde gerçekleşmekte” ifadelerini kullandı.
“İHTİYACIMIZ OLAN BARO…”
ÇAG duyurusunda yer alan “İhtiyacımız salt yeni bir başkan, yeni bir yönetim kurulu değildir” ifadesini açıklayan Aksüt avukatların ihtiyaçlarının ne olduğunu şöyle açıkladı:
“İhtiyacımız olan; Baroların mesleği yapabilmek için kaydolunması zorunlu, hantal ve bürokratik bir meslek örgütü olmaktan çıkartıp avukatların gerçek anlamda bir örgütü olmasıdır. Üyesinin mesleği icra ederken karşılaştığı her sorunda yanında olan, onu asla yalnız bırakmayan bir baro yapılanmasıdır ihtiyacımız. Üyeleri arasındaki birlik ve dayanışmayı sağlayan ve gücünü bu birlik ve dayanışmadan alan bir baro. Hukukun üstünlüğü ve insan haklarını koruma ve savunma görevini tavizsiz yerine getiren cesur bir baro. Karar alma ve uygulama mekanizmalarına üyelerinin de katılımını sağlayan bir baro. Temel hak ve özgürlükleri, laikliği, toplumsal cinsiyet eşitliğini, barışı, sosyal hakları, doğayı savunan bir baro. Kamucu ve eşitlikçi, herkes için adalet isteyen bir baro.
“HANTAL VE BÜROKRATİK YAPIYI DEĞİŞTİRMEDİĞİMİZ SÜRECE BARONUN ÜYELERİNİN BAHSETTİĞİMİZ İHTİYAÇLARINA CEVAP VERMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR”
Aksüt, mevcut yönetimin bahsedilen ihtiyaçlara neden cevap veremediği sorusunu ise şöyle yanıtladı: “Sadece Muğla’nın değil, birçok il Barosu da Barolar Birliği de aslında eleştirdiğimiz o hantal ve bürokratik yapıya teslim olmuş durumda. İstisnalar var tabii, örneğin İzmir Barosu bana göre istisnalardan biridir. Özkan Yücel başkan ve yönetiminin performansını takdir etmek gerekiyor. İzmir Barosunu bu mücadelede öne çıkarmayı başarmışlardır. Muğla Barosunu da bu mücadelede öne çıkarmak bizim hedefimizdir. Bu hantal ve bürokratik yapıyı değiştirmediğimiz sürece Baronun üyelerinin bahsettiğimiz ihtiyaçlarına cevap vermesi de mümkün olmayacaktır.”
“ÇÖZÜM, AVUKATIN BAROSUNA, BARONUN DA AVUKATINA SAHİP ÇIKMAYA BAŞLAMASI İLE GELECEK”
Aksüt bahsettiği sorunları ÇAG olarak nasıl çözmeyi planladıkları ve somut eylem planlarına dair soruya şöyle yanıt verdi:
“Çözüm, avukatın Barosuna, Baronun da avukatına sahip çıkmaya başlaması ile gelecek. Dayanışma güçlendirir, önce bu dayanışmayı örgütleyeceğiz. En temel eylem planımız bu.
İstenildiği kadar olağanüstü projeler geliştirilsin, baro-avukat ilişkisi kopuk olduğu sürece, zorunlu olmaktan çıkarılıp gönüllü bir ilişkiye dönüştürülmediği sürece bu projelerin çoğunluğu çöptür ve sadece seçim vaadi olarak kalır, hayata geçmez, geçirilemez.”
“ÖRGÜTLÜ HAREKET EDEN BİR YAPI MUĞLA’DA BİRÇOK HUKUKSUZLUĞA DUR DİYEBİLİR”
Muğla Barosunun yaklaşık 2 bin üyesinin olduğunu belirten Aksüt, “Türkiye çapında ise 200 bine yaklaşan bir avukat sayısı söz konusu. Şimdi bir yığın olarak duran bu sayının örgütlü hareket eden bir yapıya dönüştüğünü düşünün, muhteşem bir enerji ortaya çıkarır, olağanüstü bir sinerji yaratır.
2000 kişilik bir hukuk örgütü Muğla’da birçok hukuksuzluğa dur diyebilir, mesleğimizi icra ettiğimiz her platformda meslektaşlarımızı daha güçlü ve etkili kılar. Ne milli parklarının özel şirket tarafından talanına karşı çıkan Marmaris halkı, ne çimento fabrikasına karşı mücadele eden Deştin köylüleri, ne Akbeleni savunan Milas İkizköy halkı, ne Cennet koylarını talana kurban etmek istemeyen Bodrumlular kendini yalnız hisseder” dedi.
“HER SORUNUN BİR ÇÖZÜMÜ DE MUTLAKA VAR, YETER Kİ ÇÖZMEK İSTEYELİM”
Genç avukatların mesleklerinin geleceği olduğunu belirterek, yaşadıkları sorunların çözümünün öncelikleri olacağını belirten Aksüt sözlerine şöyle son verdi: “Baromuzun mali kaynaklarını daha etkin ve verimli kullanarak bu sorunların birçoğunu çözebiliriz, yeni mali imkanlar yaratılabilir. Mesleki faaliyeti kolaylaştırıcı pratik adımları hızla hayata geçireceğiz.
Önümüzde yaklaşan genel seçimler var, Muğla’da kurulacak her sandıkta oyların güvenliğini sağlamaya talibiz. Baromuzun bu güvenliği sağlayacak gücü de var, gerekli altyapı ve iş birliği imkanları da var. Her sorunun bir çözümü de mutlaka var, yeter ki çözmek isteyelim.”