MUÇEP, 19-20 Nisan tarihlerinde Muğla’nın Bodrum ilçesinde düzenlediği meclis toplantısının ardından bir sonuç bildirgesi yayımladı.
Muğla Çevre Platformu (MUÇEP), “Hırsız var! Havamızı, denizimizi, zeytinimizi, suyumuzu çalıyorlar” sloganıyla 36’ıncı Genel Meclis Toplantısı’nı 19-20 Nisan tarihlerinde, Bodrum MUÇEP Meclisi’nin ev sahipliğinde Bodrum’da gerçekleştirdi.
Toplantının ardından MUÇEP sonuç bildirgesi yayımladı. Bildiride; “36’ıncı toplantısını Bodrum’da yapan Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) olarak, toplantının ilk gününü planladığımız şekilde gerçekleştiremedik. 19 Nisan Cumartesi günü Bodrum Limanı’ndan bir tekne ile Tavşanburnu/Gerenkuyu istikametine giderek, Kızılağaç zeytinliklerinin imar oyunlarıyla arsa olarak Kalyon Holding’e tahsisi, Limak Holding otel yapım projesi gibi tahribata açık alanları yerinde değerlendirmek istemiştik” denildi.

Planlanan tekne gezisinin kaptanın seyri gerçekleştirmek istememesi nedeniyle iptal edildiği, bu nedenle bölgeye karadan ulaşıldığı belirtilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
“Yörenin muhtarı ve konu ile ilgili arkadaşlar yapılan, yapılacak tahribatlarla ilgili açıklamalarda bulundu. Bu engel bize, bir kez daha yaratılmak istenen ‘korku imparatorluğunun’ şimdilik başarılı olabildiğini gösterdi. Umarız ki her şey sadece bu kadardır. Umarız ki destek vermesini beklediğimiz sivil toplum kuruluşları ve denizcilerimiz de bu korku imparatorluğunun mağduru değillerdir.”
Açıklamada, MUÇEP’in Muğla’da ve Türkiye genelinde yaşam kaynaklarının tahrip edilmesine karşı kişi, kurum ve kuruluşlara karşı mücadelesini sürdüreceği vurgulandı.
Meclis toplantısının ikinci gününün sabah oturumunda Marmaris, Menteşe, Datça, Milas ve Bodrum yerel meclislerinin ve MUÇEP derneğinin faaliyet raporu okundu.
Latmos Platformu’ndan Özlem Binder ve Timuçin Binder, Beşparmak-Latmos dağlarındaki madencilik faaliyetleri hakkında açıklama yaptı.
“KONTROLSÜZ BİR ŞEKİLDE YAPILAN TURİZM FAALİYETLERİNİN DE ETKİSİ HİSSEDİLMEYE BAŞLANIYOR”
Feldspat yanında termik santraller için başlayan kömür madenciliğinin bir tehdit oluşturduğu vurgulanan açıklamada, “ÇED sürecine karşı açılan ve kazanılan davalar var. Latmos’un Bafa tarafına bakan kısmı nisbeten korunuyor olsa da, kuzey yamaçlarında madencilik faaliyetleri devam ediyor. Kaya resimleri ve Bizans kalesi kalıntısı bulunan Çörlen Asar’da yeni ÇED süreci başlatılacağına dair duyumlar aldık” denildi.
Bölgede yaşayan yurttaşların sürece dahil edilmeye çalışıldığı belirtilen açıklamada, “Sakarkaya civarındaki kaya resimlerinin ancak tescillenirse korunabilecek. Madencilik faaliyetinin kültürel ve doğal varlıkları yok etme tehdidi yanında, su kaynaklarının kuruyor olması ve susuzluk büyük problem. Öte yandan kontrolsüz bir şekilde yapılan turizm faaliyetlerinin de etkisi hissedilmeye başlanıyor” ifadeleri kullanıldı.
MUÇEP bileşenlerinden İkizköy Çevre Komitesi’nden Tuncer Saraçoğlu’da Bodrum’un su sorununun en büyük sebebinin kömür madenciliği olduğunu söyledi. Saraçoğlu, “Dört yıllık kömür için 790 dönüm Akbelen Ormanı’nı yok ettiler ama kömür bulamadılar. FAO raporuna göre 2040 yılında güvenli su ve güvenli gıdaya ulaşmanın artık mümkün olamayacak” dedi.
Saraçoğlu ayrıca tüm yurttaşları Cumhurbaşkanına hakaretten yargılandığı davanın 30 Nisan’da yapılacak ikinci duruşmasında kendisine destek olmaya çağırdı.
“MADENCİLİĞİN MULTİDİSİPLİNER BİR YAKLAŞIMLA ELE ALINMASI GEREKİYOR”
Milas MUÇEP Meclisi’nden Itri Levent Erkol Milas’ta madencilik başlığıyla, madencilik faaliyetlerini sadece ruhsat alanı veya Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) alanı olarak değil, etkilenen havzalar bazında ele alınması gerektiği üzerine bilgi verdi.
Ekosistemleri yok eden madencilik faaliyetleri, iklimi de daha kırılgan hale getirdiğini söyleyen Erkol, şu ifadeleri kullandı:
“Turgutreis Sahil Güvenlik Limanı yıkımını konuşurken, mendirek yapımı için fazla mesai yapan taş ocaklarını ve buraya taş taşıyan 600 kamyonun etkilerini birlikte değerlendirmek gerek. Örneğin madencilik nedeniyle yapılan patlatmalar yarasa popülasyonlarını yok ediyor. O yüzden zeytin sineği artıyor. Madencilik trafik terörüne, su sıkıntısına sebep olurken yarasaları da yok ederek zeytin sineğinin artışıyla zeytinliklere bir başka zarar daha yaratıyor. Madenciliğin multidisipliner bir yaklaşımla ele alınması gerekiyor.”

Bodrum MUÇEP Meclisi’nden Nihat Gencosman, Muğla’da turizm konusunun bütüncül bir yaklaşımla ele alınması gerektiğini belirterek, Denizli-Aydın-Muğla Bütünleşik Kıyı Planı kapsamında 40 bin yat kapasitesine yönelik marina projeleri ve otel ile rezidanslar için yapılan arazi tahsislerinin kamu yararı adı altında kamuoyuna sunulduğunu ifade etti.
Turizm tesislerinde kamu yararı olmadığını vurgulayan Gençosman, “Bu kötülüklerin başlangıcı da 1982 yılında çıkan Turizmi Teşvik Yasası ve buna bağlı yönetmelikler ve tahsisler. Sektör bileşenleri arasında turizm değerlerimiz konusunda sistematik bir değerlendirme yok” dedi.
Bir tur nasıl yapılır? Yerli/yabancı turist dengesi nedir? Sorularını soran Gençosman, son olarak şunları söyledi:
“Turizm yanlış bakış açısı ile değerlendirildiğinde toprak el değiştiriyor, projelerdeki asgari yatırım şartını sadece çok büyük yatırımcılar sağlayabildiği için yurttaşlar kendi toprakları üzerindeki kontrollerini kaybediyorlar. Büyükşehir Belediyesi Turizm Platformu ve Bodrum kent Konseyi Turizm Çalışma Grubu’nda henüz bu konuları ele alma aşamasında bir gelişme sağlanamadı.”
İklim Kanunu’nun tekrar komisyona iade edilmesi ve MUÇEP’in bileşeni olduğu İklim Adaleti Koalisyonu ile birlikte yürütülen çalışmaların aktarılması ile toplantı sonlandırıldı.