Milas Kadın Dayanışması’nın çağrısıyla kadınlar, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında Muğla’nın Milas ilçesinde basın açıklaması yaptı. Açıklamada, “emeğimiz, bedenimiz, kimliğimiz için işyerlerimizde, evlerimizde, sokaklarda ve yaşamın her alanında savaşa, şiddete, yoksulluğa karşı haklarımız ve hayatlarımız için mücadelede birleşeceğiz” denildi.
Haber: Sezen Özoktay
Muğla’nın Milas ilçesinde, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında çeşitli etkinlikler düzenlendi.
Bu kapsamda; Milas Kadın Dayanışması’nın çağrısıyla toplanan kadınlar saat 18.00’de Şehir Parkı’nda bir basın açıklaması yaptı.
Basın açıklamasını grup adına Melahat Kapan okudu.
Türkiye’de ve dünyada otoriter liderlerin cinsiyetçi, dinci, milliyetçi ideolojileriyle kadının bedenine, kimliğine ve emeğine dönük saldırılarını sürdürdüğünü belirten Kapan, şunları söyledi:
“Sağ muhafazakâr iktidarların kadın bedeni üzerinden yürüttükleri kadın kazanımlarına dönük saldırılar arttıkça kadınların mücadeleleri de radikalleşiyor. İran İslami rejiminin kadın bedenini en önemli kontrol aracı olarak kullanması karşısında kamusal alanda başörtülerini çıkararak başlattıkları eylemler 2022’de Masha Amini’nin’nin ahlak polisi tarafından gözaltına alınarak işkenceyle katledilmesinin ardından İran’dan başlayarak tüm dünyaya yayılan saç kesme eylemleriyle isyana dönüştü. Geçtiğimiz hafta Tahran Üniversitesi’nde Ahou Daryaei, İran’daki kadın düşmanı rejimin bedenine dönük saldırısını kıyafetlerini çıkararak protesto etti. Hindistan’da bir stajyer kadın doktorun, çalıştığı devlet hastanesinde tecavüze uğrayıp öldürülmesi sonrası ülke genelinde kadınlar ‘Geceyi geri alıyoruz’ diyerek cinsiyet eşitsizliğine ve devletin almadığı önlemlerine karşı seslerini yükseltti.”
“KADIN CİNAYETLERİ MÜNFERİT DEĞİL POLİTİKTİR”
Türkiye’deki kadın ve çocuk cinayetlerinin kadınların öfkelerini ve dirençlerini artırdığını ifade eden Kapan, şöyle devam etti: “Türkiye’de de yıllardır devam eden mücadelemiz geçtiğimiz aylarda önce Narin’e, Sıla bebeğe yaşatılanlar yine Ayşenur Halil ve İkbal Uzuner’in yarımşar saat arayla vahşice katledilmeleri kadınların öfkesini ve mücadele direncini arttırdı. Türkiye’nin tüm kentlerinden okul önlerinden üniversite kampüslerine mahallelerden kent meydanlarına kadar örgütlü bir ses yükseldi: ‘Kadın cinayetleri münferit değil politiktir.’ Şiddetin meşrulaştırılması erkek egemen sistemin yarattığı erkek şiddetini besleyen politikalarınızdır.”
“KADININ YAŞAM VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİNİ BÜYÜTEREK ÇIKACAĞIZ”
Kadın mücadelesini büyüteceklerini ifade eden Kapan, “İstanbul Sözleşmesi’ni feshederek, 6284’ü etkin uygulamayarak, kadınların güvenli ve güvenceli yaşamasına dönük politikalar geliştirmediğiniz gibi var olanlara saldırarak, erkek yargının cezasızlığıyla siz besliyorsunuz erkekliği. Sizin şiddeti önleme sorumluluğunuzu yerine getirmemeniz karşısında bizler ‘Jın jıyan azadi’ diyerek kadının yaşam ve özgürlük mücadelesini büyüterek çıkacağız” dedi.
“TÜRKİYE, OECD ÜLKELERİ ARASINDA ERKEKLERDEN FİZİKSEL VEYA CİNSEL ŞİDDET GÖREN KADIN ORANININ EN YÜKSEK OLDUĞU ÜLKE”
Kadın ve çocuk cinayetlerindeki artışa vurgu yapan Kapan, şunlar söyledi:
“Türkiye’de sadece 2024 Ocak ayından bu yana erkekler, 327 kadını öldürdü, en az 39 çocuğu öldürdü, 240 kadının ölümüyse “şüpheli” olarak kaydedildi. 2023’ün ilk on ayıyla kıyaslandığında 2024’te kadın ve çocuk cinayetleri, çocuk istismarı arttı ve daha çok kadın erkek şiddetine maruz kaldı. Geçtiğimiz yılın 25 Kasım’ından bu yana AKP-MHP iktidarı kadına aile dışında var olma imkânı tanımayan söylemlerinin yanı sıra kadın ve çocuk cinayetlerini, şiddet ve istismarı münferit olaylar ve bireylerin sapkınlıkları olarak değerlendirmeyi sürdürdü. Türkiye, OECD ülkeleri arasında erkeklerden fiziksel veya cinsel şiddet gören kadın oranının en yüksek olduğu ülke olarak kaldı.”
Kadına yönelik şiddetin münferit olmadığının altını çizen Kapan, “Kadınların ve çocukların katilleri içinde yaşadığımız, bizi öldürmek isteyen, nefes almamızı her gün biraz daha zorlaştıran ataerkil düzeninizin tetikçilerinden başkası değil. Bu düzen erkek yargısıyla tetikçilerini, iyi halden, kanıt yetersizliğinden serbest bırakarak bir cezasızlık zırhıyla koruyor. Hayatta kalmak için kendini savunmak zorunda kalan kadınlara ise verebileceği en ağır cezaları veriyor” ifadelerini kullandı.
“POLİTİKALARINIZ TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİNİ DAHA DA DERİNLEŞTİRMEKTEDİR”
Hükümetin politikalarının toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştirdiğini ifade eden Kapan, şunları söyledi:
“Kadına yönelik şiddetin sürmesini sağlayan ataerkil politikalarınızdır. Dini siyasallaştıran, siyaseti ise dinselleştiren politikalarınız eşit, özgür ve laik yaşama müdahaledir ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğini daha da derinleştirmektedir. Bunu kabul etmiyoruz ve bu 25 Kasım’da da Mirabal kardeşlere dair hafızayı bugünlere taşıyarak, kadınların kolektif hafızalarını katletmeye çalışanlara karşı, geçmişten bugüne kararlılıkla mücadele etmeyi sürdürdüğümüzü yineliyor, ‘Haklarımız ve hayatlarımız için mücadelede birleşiyoruz’ şiarını yükseltiyoruz.”
“MÜCADELE ETMEKTEN VAZGEÇMEYECEĞİZ”
İktidarın kayyum politikalarına değinen Kapan, kayyumlara karşı mücadeleden vazgeçmeyeeklerini belirterek, şu ifadelere yer verdi:
“Kamu emekçisi kadınlar olarak erkek devlet şiddetine karşı her alanda yürüttüğümüz mücadeleyi emek, barış ve demokrasi mücadelesinden ayrı düşünmüyoruz. Halkları düşmanlaştıran, kutuplaştırıcı, ayrımcı politikalarla, militarist söylemlerle Kürt halkının seçme seçilme hakkı gasp edenlere karşı Hakkarili, Esenyurtlu, Batmanlı, Mardinli, Halfetili kadınlarla yan yana olmaya devam ediyoruz. Kayyım uygulamaları ile kadın iradesinin en çok hayat bulduğu belediyelere kayyım atayarak irademizi gasp etmenize, kadın taleplerini içeren toplu sözleşmelerin feshedilmesine, hem belediye çalışanı kadınların hem de belediyelerden hizmet alan kadınların yararına düzenlemeleri iptal etmenize karşı mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz.”
“SERMAYENİN İHTİYAÇLARINA GÖRE BELİRLENEN BÜTÇEYİ REDDEDİYORUZ”
Toplumsal cinsiyete dayalı bütçe taleplerini yineleyen Kapan, “Halkın, emekçilerin, kadınların bütçe hakkını yok sayan, savaş ve rant politikalarına dayalı, toplumsal cinsiyet eşitliğini hesaba katmayan, sermayenin ihtiyaçlarına göre belirlenen bütçeyi reddediyor, ‘Toplumsal Cinsiyete Dayalı Bütçe’ talebimizle alanlarda olmaya devam ediyoruz” ifadelerini kullandı.
“BÜTÇE POLİTİKALARI KADIN YOKSULLUĞUNU DERİNLEŞTİRİYOR”
Kadın yoksulluğunun derinleştiğine vurgu yapan Kapan, hükümet politikalarının kadınları daha da yoksullaştırmaya devam ettiğini belirtti ve şunları söyledi:
“Dünyada krizlerle daha da artan ekonomik eşitsizlikler ve tasarruf politikaları kadın emeğinin sömürüsünü katlayarak artırıyor. Türkiye’de de AKP/MHP iktidarının sermayeden, savaştan ve ranttan beslenen bütçe politikaları kadın yoksulluğunu derinleştiriyor. Her dönem açıklanan verilerde kadın işsizliği tüm işsizlik türleri içinde en yüksek orana sahip. İstihdama erişebilen kadınlar içinse güvencesiz, evden, kısmi zamanlı, parçalı ve esnek istihdam düzenlemeleri yaygınlaştırılıyor. Enflasyon, ücretlerdeki düşüş, vergilerin yüksekliği ve her gün yeni bir verginin icat edilmesinin yanında sosyal güvenlik sistemindeki değişiklikler, başta sağlık ve eğitim olmak üzere kamusal hizmetlerin paralı hale getirilmesi kadınları daha da yoksullaştırıyor.”
Şiddet ve istismar tehdidi altında yaşamayı reddettiklerini belirten Kapan, şu ifadeleri kullandı: “Ekonomik ve sosyal güvenceden yoksun bırakılmayı, yoksullaşmayı, güvencesiz- kayıt dışı çalıştırılarak sömürülmeyi, dünyanın bakımı da dahil tüm bakım yüklerini karşılıksız olarak yüklenmek zorunda görülmeyi, şiddet ve istismar tehdidi altında yaşamayı reddediyoruz.
Haklarımıza ve hayatlarımıza sahip çıkıyor bizi, verdiğimiz mücadeleyi, kazanımlarımızı değersizleştirmeye, hayatlarımızdan ve haklarımızdan çalmaya çalışan iktidarlara inat işyerlerimizde ve alanlarda mücadelede birleşiyoruz.”
“HAKLARIMIZ VE HAYATLARIMIZ İÇİN MÜCADELEDE BİRLEŞECEĞİZ”
Açıklamanın son bölümünde şu ifadelere yer verildi:
“Emeğimiz, bedenimiz ve kimliğimiz üzerindeki binlerce yıllık erkek egemen sömürü düzenine karşı mücadelede birleşiyoruz!
Her gün erkek devlet şiddetiyle katledilen kadınlar için mücadelede birleşiyoruz!
Sermayeye, ranta, savaşa aktarılan bütçeye karşı toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe hakkımıza sahip çıkmak için mücadelede birleşiyoruz!
Depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen hala inşa edilmeyen kentlerde yaşayan kadınlar için mücadelede birleşiyoruz!
Dünyada yükselen göçmen düşmanlığına, savaşlara, ırkçılığa karşı mücadelede birleşiyoruz!
Ne giyeceğimizi, nasıl doğuracağımızı, nasıl yaşayacağımızı, erkeğe biat ve itaat etmemizi dayatarak bize sınır çizenlere karşı mücadelede birleşiyoruz!
Nefret söylemini yaygınlaştıran aileci politikalarınıza, LGBTİ+’lara açıktan saldıran gruplara karşı mücadelede birleşiyoruz!
İstanbul Sözleşmesinin fesih kararının geri çekilmesi 6284 sayılı yasanın etkin uygulanması için mücadelede birleşiyoruz!
Çocuklara yönelik şiddeti önlemeye yönelik Lanzarote Sözleşmesi’nin gereğinin yerine getirilmesi için mücadelede birleşiyoruz!
Çalışma yaşamında şiddet ve tacizin önlenmesine dönük ILO’nun 190 Sayılı Sözleşmesine taraf olunsun ve sözleşme yürürlüğe girsin talebiyle mücadelede birleşiyoruz!
İşsizliğe, yoksulluğa, güvencesizliğe, KHK’lerle gasp edilen çalışma hakkımıza karşı mücadelede birleşiyoruz!
Ölüme karşı yaşamı, savaşa karşı barışı savunmak için mücadelede birleşiyoruz!
Kayyumlarla gasp edilen seçme seçilme hakkına dönük saldırılar son bulsun, seçilmiş belediye başkanları/eşbaşkanları kentleri yönetmeye devam etsin demek için mücadelede birleşiyoruz!
Anadili yasaklarına, anadilde kamusal hizmetten yararlanamayan kamusal hizmet alırken ayrımcılığa/şiddete uğrayan kadınlar için mücadelede birleşiyoruz!
Her türlü yasağa ve baskıya karşı eşitlik ve özgürlük için mücadelede birleşiyoruz!
Bizler dünyanın dört bir yanındaki kadınlar; emeğimiz, bedenimiz, kimliğimiz için işyerlerimizde, evlerimizde, sokaklarda ve yaşamın her alanında savaşa, şiddete, yoksulluğa karşı haklarımız ve hayatlarımız için mücadelede birleşeceğiz! Taleplerimizde ısrarcı, mücadelede kararlıyız! “Haklarımız ve hayatlarımız için mücadelede birleşelim” şiarıyla 25 Kasım’da alanlardayız!”
ETKİNLİKLER RESİM SERGİSİ İLE DEVAM ETTİ
Bunun yanı sıra Milas’ta 25 Kasım dolayısıyla Milas Evlendirme Salonu’nda Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi tarafından “Kadınlarımız’dan” resim sergisi gerçekleştirildi.
Sergiye Milas Belediye Başkanı Fevzi Topuz da katıldı.
“GÜÇLÜ OLMAYA, ÖRGÜTLENMEYE, MÜCADELE ETMEYE İHTİYACIMIZ VAR”
Etkinlikler sonrası Avukat Emel Diril, Sezen Özoktay’ın sorularını yanıtladı.
Diril, “Karşımızda örgütlü bir kötülük olduğunun farkına varmaya ve onunla gerçekten mücadele etmeye ihtiyacımız var. Çocuklarımızı, gençlerimiz korumayan bir devlet var. Tarikatlara, cemaatlere alan açan bir devlet var. Büyün bunlara karşı gençlerimizi, çocuklarımızı, kadınlarımızı korumak için bir arada olmaya, güçlü olmaya, örgütlenmeye, mücadele etmeye ihtiyacımız var” dedi.
25 KASIM KADINA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI ULUSLARARASI MÜCADELE GÜNÜ NEDİR?
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü, kadınlara yönelik şiddete dikkat çekmek, farkındalık yaratmak ve bu şiddetin önlenmesi için adımlar atılması gerektiğini vurgulamak amacıyla Birleşmiş Milletler (BM) tarafından ilan edilen bir gün.
25 Kasım’ın tarihi önemi ise şu şekilde: 25 Kasım günü, 1960 yılında Dominik Cumhuriyeti’nde diktatör Rafael Trujillo rejimine karşı mücadele eden ve Mirabal Kardeşler olarak bilinen üç kız kardeşin (Patria Mercedes Mirabal Reyes, María Argentina Minerva Mirabal Reyes, Antonia María Teresa Mirabal Reyes) tecavüz edilerek öldürüldüğü gün.
Mirabal Kardeşler, bu dönemde rejim tarafından kadın haklarının sembolü haline geldi. Trujillo diktatörlüğüne karşı Clandestina isimli gizli bir örgüt kuran kardeşler diktatörlük tarafından düşman ilan edildi ve Trujillo bir konuşmasında, “Ülkede iki tehlike var: Kilise ve Mirabal Kardeşler” dedi.
Bu konuşmadan kısa bir süre sonra ise üç kız kardeş bir trafik kazası sonucu hayatlarını kaybetti. Fakat daha sonra bunun bir kaza olmadığı, öldürülmeden önce Mirabal kardeşlere işkence edildiği ortaya çıktı.
25 Kasım ilk olarak 1981 yılında Kolombiya’nın Bogoto şehrinde bir araya gelen Latin Amerikalı ve Karaipli Kadınlar Kongresinde, “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” olarak ilan edildi. Ardından, 1999 yılında Birleşmiş Milletler (BM) tarafından resmi olarak kabul edildi.