Muğla’nın Milas ilçesine bağlı Çandır ve Kurudere mahalleleri yapılmak istenen ve açık madencilik yapılması planlanan “IV. Grup Boksit Ocağı” projesine verilen “ÇED gerekli değildir” kararına karşı dava açan yurttaşlar, görülen duruşmada projenin bölgedeki tarım, zeytincilik, arıcık gibi faaliyetlere, su kaynaklarına ve canlılara vereceği zarardan dolayı projenin iptal edilmesini talep etti.
Haber: Hülya Çetinkaya – Burak Necip Başar
Muğla’nın Milas ilçesine bağlı Çandır ve Kurudere mahallelerinde yapılmak istenen “IV. Grup Boksit Ocağı” projesine verilen Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) gerekli değildir kararına karşı yurttaşlar dava açmıştı.
Açılan davanın durulması 14 Ekim 2024 tarihinde Muğla İdare Mahkemesi’nde görüldü.
PROJE İLE NE ÖNGÖRÜLÜYOR?
Yıldızlar Grup Madencilik Mühendislik Bilgisayar İnşaat Taahhüt Sanayi ve İç Dış Ticaret Limited Şirketi tarafında Çandır ve Kurudere mahallelerinden yapılmak istenen projede açık madencilik yapılması planlanıyor.
Proje tanıtım dosyasına göre (PTD) toplam ocak kapasitesi yılda 500 bin ton olarak planlanıyor.
Şirkete ait ruhsat alanı 1908,79 hektarken, ruhsat alanı içindeki projenin ÇED alanı ise 24,32 hekrar olarak açıklanıyor.
Bu örnekte olduğu gibi, büyük ruhsat sahaları içindeki 25 hektarı geçmeden planlanan maden projeleri ÇED raporu hazırlamaktan kaçmanın bir yöntemi olarak kullanılması nedeniyle eleştiriliyor.
ÇED Yönetmeliği’ne göre, ÇED raporu hazırlaması gereken projeler ile proje tanıtım dosyası hazırlaması gereken projeler ayrılıyor. Buna göre, sürecinin işletilmesi gereken, ÇED Yönetmeliği’nin Ek-1 listesinde yer alan projelerin ÇED raporu hazırlaması gerekiyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından incelenen projeler Halkın Katılımı Toplantısı, İnceleme Değerlendirme Kurulu (İDK) toplantısı ve Nihai Karar aşamasından sonra ÇED olumlu veya ÇED olumsuz kararı verilebiliyor.
EK-2 listesinde yer alan projeler yalnızca Proje Tanıtım Dosyası hazırlıyor ve bu projelere valilikler tarafından “ÇED gerekli değildir” kararı verilebiliyor.
Yönetmeliğe göre bir maden projesinin alanı 25 hektardan fazla olduğunda, bu projeye ÇED gerekli değildir kararı verilemez ve ÇED süreci işletilir. Bu nedenler ÇED süreçlerini EK 2’ye tabi olarak parça parça atlatmak isteyen şirketler proje alanını 25 hektar altında tutma yolunu tercih edebiliyor.
Süreçlere dair ayrıntılı bilgi edinmek için Ekoloji Kolektifi Derneği’nin hazırladığı ve bu ÇED süreçlerin daha anlaşılır hale getirmeyi amaçlayan “Yurttaşlar İçin ÇED Süreci Takip Rehberi”ne ulaşmak için buraya tıklayın.
Proje kapsamında elle toplama yapılacağı söylenerek PTD’de şu ifadelere yer verildi: “Proje kapsamında daha önce ‘201800196 (ER:3360667) Ruhsat Nolu IV. Grup Boksit Ocağı ve Kırma-Eleme Tesisi’ projesi olarak ve açık işletme madenciliği 1 Nolu ÇED Poligonunda plaser (elle) toplama yöntemi, 2 ve 3 Nolu ÇED Poligonlarında delme patlatma yöntemi kullanılarak işletilmesi planlanarak sunulmuştu ancak ilerleyen süreçte proje sahibi tarafından Kırma-Eleme Tesisinden ve delme-patlatma yönteminden vazgeçilmiş olup, tüm poligonlarda plaser (elle) toplama yöntemi kullanılmaya karar verilmiştir.”
“ÇED GEREKLİ DEĞİLDİR KARARI SADECE FİRMANIN TAAHHÜTLERİNE DAYANARAK VERİLMİŞTİR”
Duruşma 16.04’te başladı ve 16.10’da son ererek yaklaşık altı dakika sürdü.
Duruşmaya 61 davacını vekili Avukat Arzu Alper ile davacılardan Saniye Kuy, Hülya Özcan Erkol, Itri Levent Erkol, Sena Erkan ve Nilüfer Güneş katıldı.
İlk sözü alan Arzu Alper, dava kapsamında yapılan bilirkişi raporunun lehlerine geldiğini söyledi. Alper, bölgede tarım alanlarının, zeytin ağaçlarının, 400 yıllık ve Osmanlı İmparatorluğu’na ait eski mezarların bulunduğuna işret etti.
ÇED gerekli değildir kararının ise yalnızca firmanın taahhütlerine göre verildiğini dile getirdi. Bu kararın ise hukuka aykırı olduğun söyledi.
“YAŞAM HAKKIMIZI SAVUNMAK İÇİN BURADAYIZ”
Davacılardan Saniye Kuy, projenin üç köye çok yakın mesafede, yaklaşık 150 metre mesafede olduğuna dikkat çekti. Bu yerleşim yerlerinde zeytincilik ve arıcık yapıldığını dile getiren Kuy, “Yaşan hakkımızı savunmak için buradayız” dedi.
Proje tanıtım dosyasında yerleşim yerlerine yakınlık olarak şu bilgiler veriliyor: “Proje alanı Muğla il Merkezi’ne 69 kilometre (km), Milas ilçe merkezine 17 km, Çandır Mahallesi’ne 1.3 km (1300 metre), Kurudere Mahallesi’ne 0,25 km (250 metre) mesafededir. Proje konusu ÇED alanlarına en yakın konut 190 metre mesafede bulunan Kurudere Mahallesi’ne ait konuttur.”
“ARTIK GİDECEK BAŞKA YERİM YOK”
Davacılardan Hülya Özcan Erkol ise normalde Milas ilçesine bağlı Karacahisar Köyü’nde yaşadığını fakat bölgede Yeniköy-Kemerköy Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş (YK Enerji) tarafında işletilen termik santral ve kömür madeninin genişletilerek Akbelen Ormanı’nın kesmesi nedeniyle köyünün yaşanamaz hale geldiğini söyledi. Bu yüzden Çandır’a taşınmaya kara verdiğini fakat bu sefer de Boksit madeniyle karşılaştığını ifade etti.
“Artık gidecek başka yerim yok” diyen Erkol, projede kamu yarının bulunmadığını ifade etti.
Davacılardan Itri Levent Erkol ise bilirkişi raporunda eksik bulduğu bir noktaya dikkat çekmek için söz aldı. Erkol, bölgede Türkiye’in imzacısı olduğu Bern Sözleşmesi’ne göre korunması gereken hayvan türleri olduğunu ifade etti.
“YAŞAYAN TÜM CANLILARIN YAŞAM HAKKINI İSTİYORUZ”
Nilüfer Güneş ise, “Yaşayan tüm canlıların yaşam hakkını istiyoruz” dedi. Açık madencilik yapılacağı için tün bitki örtüsünün kazınacağına dikkat çeken Güneş, projenin bölgedeki canlılığı yok edeceğini söyledi.
16.10’da duruşma sona erdi.
ARZU ALPER: “MASA BAŞINDA, ŞİRKET LEHİNE DÜZENLENEN BİR PROJE TANITIM DOSYASIYLA BİR ‘ÇED GEREKLİ DEĞİLDİR’ KARARI VERİLMİŞ”
Davacıların avukatı Arzu Alper duruşma sonrasında Gündem Fethiye’ye dava sürecine dair konuştu. Toplamda sekiz köyü kapsayan bir boksit madeni işletmesinin amaçlandığını dile getiren Alper, dava kapsamında sunulan bilirkişi raporunun ise lehlerine geldiğine işaret etti.
ÇED gerekli değildir kararının neden uygun olmadığına dair ise şunları söyledi:
“Burada 400-500 yıllık zeytinlikler, zeytin ağaçları var. Keşif sırasında da bunlar görüldü. Lehimize karar verildi. Yine bakıldığında tarım alanları mevcut, hayvancılık çok fazla. Yeraltı suları kirlenecek, tozlar hiç hesaba katılmamış. Yine masa başında, şirket lehine düzenlenen bir proje tanıtım dosyasıyla bir ‘ÇED gerekli değildir’ kararı verilmiş. Köyün hemen yakınında olan bir yer. Yerleşim yerlerine yakınlığı dahi göze alınmadan, tamamen şirketleri koruyacak şekilde şirketlerin kar elde etmesine alet olacak şekilde bir karar verilmiş.”
Milas Belediyesi’nin da projeye karşı dava açtığını öğrendiklerini dile getiren Alper, “Milas Belediyesi’nin dosyasına bilirkişi raporu bizim gibi aynen lehe gelmiş. Onların da kazanacağını umuyoruz. Milas Belediyesi’ne de dava açtığı için teşekkür ediyoruz” dedi.
HÜLYA ÖZCAN ERKOL: “BURADA HAYAT, TERMİK SANTRAL VE KÖMÜR MADENİ YÜZÜNDEN KAÇTIĞIM KARACAHİSAR GİBİ OLACAK, BU YÜZDEN DAVA AÇTIK”
Davacılardan Hülya Özcan Erkol ise yaşadığı Karacahisar Köyü’nün kömür madeni ve termik santral yüzünden yaşanamaz hale geldiğini söyledi ve şöyle devam etti:
“Sularımız da bitti, herkes hasta. Benim ailemden bir sürü hasta insan var. Gerek kanser olsun, gerek nörolojik hastalıklar olsun. Çok genç yaşta kaybettiğimiz akrabalarımız da oldu. Onun için biz Çandır Köyü’nde -birazcık daha uzaklaşıp ama memleketimizden de ayrılmak istemediğimiz için- kendi evimizi aldık. Evi alır almaz hemen bir boksit madeni tehdidi olduğunu gördük ve ona karşı bir dava açtık. Çünkü bu üç köyü ilgilendiren bir maden ve açık bir madencilik yapılacak.”
Açık madencilikte önce ağaçların kesildiğini, toprağın tıraşlandığı ve patlatmaların yapıldığını söyleyen Erkol, bu durumun su kaynaklarını olumsuz etkilediği gibi, çıkan tozdan tarın ve zeytinciliğin de olumsuz etkileneceğini ifade etti. Kömür madeni ve termik santralin yarattığı tahribattan kaçarken yerleştiği yerin de aynı duruma geleceği için dava açtıklarını söyledi.
Projeye ilişkin ise, proje tanıtım dosyasında elle toplama yapılacağının ifade edildiğini fakat bunun mümkün olmadığını söyledi. Bilirkişi raporunda da bu duruma değinildiğini ifade eden Erkol, “500 bin ton/yıl kapasite öngörülüyor ve bunun elle toplanacağı ÇED davası dosyasına girmiş, bunun da mümkün olmadığı direkt bilirkişi raporlarıyla anlatılıyor zaten” dedi.