Menteşe Kadın Platformu tarafından 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Muğla’nın Menteşe ilçesinde feminist gece yürüyüşü ve basın açıklaması yapıldı. Açıklamada, “AK Parti; kadın hakları savunucularını, feministleri ve LGBTİ aktivistleri ‘marjinal’ ilan ediyor” denildi.
Muğla’nın Menteşe ilçesinde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla Menteşe Kadın Platformu tarafından bugün saat 20.00’da gerçekleştirilen feminist gece yürüyüşü kapsamında; Akyol Parkı’ndan başlayarak Sınırsızlık Meydanı’na yürüdü.
Yürüyüşün ardından saat 20.30’da Meydan’da yapılan basın açıklamasını, Nazmiye Kulaç okudu.
Açıklamada, kadınların; bugün erkek egemenliğine, erkek şiddetine, emek sömürüsüne, savaşa, bütün yaşam alanlarını daraltan neoliberal ve otoriter politikalara karşı sokaklarda ve meydanlarda olduklarını vurgulanarak “Bizi itaat etmeye zorlayanlara inat, 8 Mart’ta kadın dayanışmasını ve feminist mücadelemizi yükseltiyoruz!” denildi.

“AİLE YILI İLAN EDİLEN 2025’E, KADIN HAKLARINA YÖNELİK BÜYÜK SALDIRILARLA ADIM ADIM GELDİK”
Bu dönemde; her gün dört kadının öldürüldüğüne, LGBTİ+’lara karşı şiddetin ve nefret suçlarının hesabının sorulmadığına, şiddet faillerinin ve kadın katillerin haksız tahrik indirimi aldığına ve kadın haklarının sorgulanmaya çalışıldığına dikkat çekilen açıklamada; Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti), 2025 yılını “aile yılı” ilan ettiği hatırlatıldı.
Kadının, adının; Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın başlığından çıkarıldığı, kürtaj hakkının fiilen gasp edildiği, nafaka hakkının budandıkça budandığı, 6284 Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Kanunu’nun sorgulanır olduğu ve İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldığı vurgulanan açıklamada, “Aile yılı ilan edilen 2025’e, kadın haklarına yönelik büyük saldırılarla adım adım geldik” denildi.

“İKTİDAR, ‘AİLEYİ GÜÇLENDİRME’ ADI ALTINDA KADINLARIN YURTTAŞLIK STATÜSÜNÜ VE İNSAN HAKLARINI ORTADAN KALDIRMAK İSTİYOR”
Kadınların; sığınaklara, istihdama, eğitime, kreşlere ve bakım desteği politikalarına ihtiyacı olduğu belirtilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
“’Nüfus Politikaları Kurulu’ ve ‘Aile Enstitüsü’ kuruldu. İktidar, ‘aileyi güçlendirme’ adı altında kadınların yurttaşlık statüsünü ve insan haklarını ortadan kaldırmak, bizleri yalnızca ailenin bir parçası olarak görmek istiyor.”
AK Parti’nin aileyi güçlendirme söylemlerine dikkat çekilen açıklamada, şunlar söylendi:
“AK Parti, aileyi güçlendirme söylemini; erkek şiddetini aklamanın, kadın cinayetlerini cezasız bırakmanın, kadınların özgür ve bağımsız yurttaşlar olmasını engellemenin bahanesi haline getiriyor. Kadınlara ve LGBTİ+’lara karşı neoliberal faşist siyasal İslamcı yaşamı dayatmak, nefreti ve şiddeti büyütmek için kullanıyor.”

“İŞ YERİNDEKİ MOBBİNGE VE TACİZE İNAT BİZ VARIZ”
Ayrıca, AK Parti’nin aileyi güçlendirmek söylemini; kadınların emeğini sömürmek için kullandığı ve kreşe, bakım hizmetlerine ve sığınaklara bütçe ayırmamanın bahanesi olarak kullandığını belirten açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
“AK Parti, aileyi güçlendirmek söylemini; sermayeyi palazlandırmak, eşit işe eşit ücret vermemek için öne sürüyor. Ekonomik krizin faturasını kadınlara yıkmak, kız çocuklarının laik eğitimden kopartmak, çocuk evliliklerinin önünü açmak, kadınların bedenlerini kontrol etmek, doğum kontrolüne erişimi zorlaştırmak, kadın sağlığını hiçe saymak ve kürtajı fiilen yasaklamak için bahane olarak kullanıyor. Bizi yok saymaya çalışanlara inat varız.”
Kadın emeğini ucuz iş gücü olarak görenlere, örgütlenmemizin önüne engeller dizenlere; en ağır işlerde, en düşük ücretlerle, güvencesiz koşullarda çalışmaya mahkûm bırakmaya uğraşanlara inat var oldukları vurgulanan açıklamada, “İş yerindeki mobbinge ve tacize; sokakta, evde canımıza kastedenlere; sendikalaştığımız için kapının önüne koymaya çalışanlara inat biz varız” denildi.

“UMUDU ÖRGÜTLEMEK, GELECEĞİMİZİ BİRLİKTE KURMAK İÇİN BURADAYIZ”
Türkiye’nin farklı ilçelerinde direnen emekçi kadınların, sesi duyulmasın diye her yolun denendiği; hukuksuz gözaltı ve tutuklamalarla sindirmeye çalışıldığı belirtilen açıklamada, “Biz buradayız. Umudu örgütlemek, geleceğimizi birlikte kurmak için buradayız, yan yanayız!” ifadeleri kullanıldı.
Açıklamada; inatla direnerek haklarını alan Polonez işçilerine, İnsanlık onuruna aykırı koşullarda çalışarak yedi dakikada ürettikleri bir pantolonun bir aylık ücretlerine denk geldiği Özak Tekstil’de direnen kadınlara, İstanbul Esenyurt’ta HepsiJET deposunda mobbing ve tacizlere karşı durmak ve haklarını savunmak için direnen ve kazanan dört kadın işçiye selam gönderildi.
Kadınların emek mücadelelerinin tarih boyunca olduğu gibi 8 Mart’ta yine yolları aydınlattığı vurgulanan açıklamada, şu ifadeler kullanıldı:
“Kadınlar; erkek egemenliğine karşı yaşamları, hakları ve özgürlükleri için nasıl mücadele ettilerse; ormanları, dereleri, zeytinlikleri, sit alanlarını, köyleri, yaşam ve tarım alanlarını sermayeye peşkeş çekenlere karşı da en ön saflarda cesurca mücadele ettiler, etmeye de devam ediyorlar.”
“KADINLARIN HAKLARINI KISITLAYAN HER TÜRLÜ GERİCİ ZİHNİYETE KARŞI LAİKLİĞİ SAVUNMAYA DEVAM EDECEĞİZ!”
Açıklamada; bu gözü dönmüş gidişe dur diyen, bu uğurda coplanan, gaz yiyen, gözaltına alınan ama yine de yılmayan kadınlara; 32 yıldır direnen Deştinli kadınlara, yaşam alanlarının talan eden sermayeye karşı mücadeleyi ilmik ilmik dokudukları, yılmadıkları için kazanacakları belirtilerek selam gönderildi.
Akbelenli kadınların; ormanlarını ve köylerini korumak için gözü dönmüş sermaye ve onun koruyucusu devlete karşı yılmadan mücadele ettikleri vurgulanarak, şu ifadeler kullanıldı:
“AK Parti; kadın hakları savunucularını, feministleri ve LGBTİ aktivistleri ‘marjinal’ ilan ediyor. Oysa biliyoruz ki bu ülkede asıl marjinal olanlar, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmamızı dayatan cemaatler, tarikatlar ve faşist siyasal İslamcı gruplardır. Bizler, laik ve eşit bir toplum için kadınların özgürlüğünün vazgeçilmez olduğunu biliyoruz. Kadınların haklarını kısıtlayan her türlü gerici zihniyete karşı laikliği savunmaya devam edeceğiz!”

“İKTİDAR, BİYOLOJİK CİNSİYET DERKEN ASLINDA KADINLARI HİZAYA GETİRMEK İÇİN SÜREKLİ ÖNE SÜRDÜĞÜ FITRATTAN BAHSEDİYOR”
Sözde sivil toplum gibi çalışan gerici grupların talepleriyle iktidarın, Medeni Kanun’da bazı değişikliklere gitmek istediği belirtilen açıklamada, şunlar söylendi:
“Meclis’e sunulacak Türk Ceza Kanunu’nda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklif Taslağı, kadınların ve LGBTİ+ bireylerin temel hak ve özgürlüklerini doğrudan hedef alan; cinsiyete dayalı hak temelli siyasal, hukuksal, akademik ve sivil toplum faaliyetlerini sınırlandıran, kişilerin temel hak ve özgürlüklerini kısıtlayan pek çok ayrıntıyı kapsıyor. Bu teklif taslağında kadınlar ve LGBTİ+’lar için çok tehlikeli iki ibare var: biyolojik cinsiyet ve genel ahlaka aykırılık.”
Yasa taslağının, trans bireylerin cinsiyet uyum sürecini neredeyse imkânsız hâle getirecek düzenlemeler barındırdığına dikkat çekilen açıklamada, şu anda Türkiye’de cinsiyet uyum prosedürlerinin, hormon tedavisine ulaşımın ve kimlikte cinsiyet hanesinin değişmesi önünde önemli engeller olduğu vurgulandı.
Bu durumun, trans bireylerin cinsiyet temelli insan haklarını ihlal ettiği belirtilerek, şu ifadeler kullanıldı:
“Yeni taslak ise cinsiyet uyum süreçlerini pratikte imkânsız hale getirecek ve bunu talep edenleri ‘biyolojik cinsiyete aykırı tutum’ bahanesiyle cezalandıracaktır. Bu yeni taslağın yalnızca LGBTİ bireylerle ilgili olduğu düşünülmemeli. İktidar; biyolojik cinsiyet derken aslında kadınları hizaya getirmek için sürekli öne sürdüğü fıtrattan bahsediyor.”
“YASALARA MUĞLAK VE TARTIŞMALI KAVRAMLARI YERLEŞTİREREK BİZLERİ YAŞAMLARIMIZDAN VE ÖZGÜRLÜKLERİMİZDEN VAZGEÇİREMEYECEKSİNİZ!”
Kadınların itaatkâr davranmadıklarında da; örneğin kürtaj yaptırmak istediklerinde, anne olmak istemediklerinde, evlenmek istemediklerinde; eğitim görmek, çalışmak, sokakta yürümek istediklerinde de biyolojik cinsiyetlerine uygun davranmadıklarının öne sürülebileceği vurgulanan açıklamada, şunlar söylendi:
“Yine Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 225. Maddesi’ne bir suç unsuru olarak eklenen ‘genel ahlaka aykırılık’ ibaresi kadınları; hizaya getirmeyi, bastırmayı ve bedenleri ve kimlikleri nedeniyle cezalandırmayı amaçlıyor. Yasalara muğlak ve tartışmalı kavramları yerleştirerek bizleri yaşamlarımızdan ve özgürlüklerimizden vazgeçiremeyeceksiniz!”
Genel ahlakın kimin ahlakı olduğu sorularak eril ahlak anlayışa boyun eğmeyecekleri belirtilen açıklamada, “Kadınlar ve LGBTİ+’lar vardı, var olacak! Bizleri yok sayan, eşit yurttaşlık hakkımızı elimizden almaya çalışanlara, nefret politikalarına karşı buradayız! Birlikte güçlüyüz!” denildi.