Muğla’nın Menteşe ilçesinde kadınlar 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’ne ilişkin Gündem Fethiye’ye konuştu. KESK Eğitim Örgütlenme ve Basın Yayın Sekreteri Sema Pınar, “25 Kasım bizlere yitirdiğimiz kadınları anımsatmakta ve bir arada olmak, dayanışmak ve birlikte mücadeleyi yükseltmeye çalıştığımız günleri daha fazla ön plana çıkarmaktadır” dedi.
Muğla’nın Menteşe ilçesinde, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla dün (25 Kasım) saat 18.00’de Akyol Parkı’nda toplanan kadınlar, Muğla Sınırsızlık Meydanı’na yürüdü ve basın açıklaması yaptı.
Menteşe Kadın Platformu’nun çağrısıyla toplanan kadınlar, Gündem Fethiye’den Burak Necip Başar’ın sorularını yanıtladı.
“KADIN CİNAYETLERİ BİTMİYOR”
Karya Kadın Derneği Başkanı Dilek Bulut, “Bugün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde Muğla’da Menteşe’de kadınlar olarak yine sokaktayız alanlardayız çünkü kadın cinayetleri bitmiyor. Her geçen gün yenisi ekleniyor” şeklinde konuştu.
Bulut, sözlerini şöyle sürdürdü:
“2025 yılı aile yılı ilan edildi. Yetmedi 10 yıla çıkarıldı ama bu aile yılında, aile içinde öldürülen kadınların sayısı, en yakınları tarafından öldürülen kadınların sayısı giderek artıyor. 2025 yılına ait son veriler bir yıl içerisinde Kasım ayına kadar 495 kadının öldürüldüğünü söylüyor bize.
Bunun dışında balkondan düşenler, denizde intihar etti diyenler, kaybolanlar, izi bulunamayanlar ve yine intihar süsü verilenler. Şüpheli kadın cinayetlerinde de büyük bir artış var. Biz bunun intihar olduğunu düşünmüyoruz. Devlet şiddetinin saklandığını düşünüyoruz. Bunlarda açığa çıkartmamak için erkek eril bir adalet sistemi var. Buna karşı sesimizi yükseltmek için bugün sokaklardayız.”
“MÜCADELE ETMEK İÇİN ALANLARDA OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
Eğitim Sen Muğla Şube Başkanı Nilüfer Enginsu ise “Siyasi iktidar, özellikle yaptığı son zamanki ataklarla hangi yıl ilan etmişse o dokunduğu yeri işgal ediyor ve onu eritmeye, yok etmeye çalışıyor. Son el attığı yer de aile bu yolla hem kadınlara hem de çocuklara saldırılmış durumda” diyerek şöyle devam etti:
“MESEM dediğimiz merkezlerde çocuklar küçük yaşlarda çalıştırılıyor. Dilovası’nda ölen kadın ve çocuklar bunun göstergesi. Bu aile yılı, aileyi güçlendirmek değil, kadını eve hapsetmek, çocukları çocuk işçi olarak çalıştırmak ve halkı yoksullaştırmaktan başka bir yere gitmiyor. Bunun da adı zaten şiddet. Biz bununla mücadele etmek için alanlarda olmaya devam edeceğiz.”
“BİZ KADINLARI ÜZMEKTEN ÖTE DAHA DA GÜÇLÜ BİR HALE GETİRİYOR”
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eğitim Örgütlenme ve Basın Yayın Sekreteri Sema Pınar, “25 Kasım bizlere yitirdiğimiz kadınları anımsatmakta ve bir arada olmak, dayanışmak ve birlikte mücadeleyi yükseltmeye çalıştığımız günleri daha fazla ön plana çıkarmaktadır” ifadesinde bulundu.
Kaynaklar, bütçe görüşmelerinin yoğunlaştığı bu dönemde “aile yılı” yerine “kadın yılı” ilan edilmesini ve kadınları güçlendirecek bir bütçe programının hazırlanmasını tercih edeceklerini, ancak böyle bir çalışmanın mevcut olmadığını belirten Pınar, şunları kaydetti:
“Biz kadınları üzmekten öte daha da güçlü bir hale getiriyor diye düşünüyorum. Neredeysek isyanımızı yükselterek bir arada olmaya, yan yana olmaya ve sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz. Ne zaman ki şiddetsiz ortamlar, kadınların aslında kendilerini ifade ettiği ortamlar bir arada olduğu yaşamlar gerçekleşene kadar da mücadelemiz devam edecek diye düşünüyorum.”
“TÜRKİYE’DE DAYAĞA KARŞI KAMPANYA BAŞLADI”
Karya Kadın Derneği Yürütme Kurulu Üyesi Özlem Şahin Güngör, kadına yönelik şiddetle mücadelenin Türkiye’deki tarihine değinerek şunları aktardı:
“1987 yılında Çankırı’da bir ağır ceza hakiminin verdiği kararla başladı kadına yönelik şiddete karşı dur sesini yükseltmek. Yedi aylık hamile bir kadının eşi tarafından şiddetli bir şekilde öldüresiye darp edilerek çocuğunu düşürmesine ve kendisinin ağır yaralanmasına neden olmuştu.
Yargılama sırasında da hakimin ağzından çıkan bir cümle, bütün Türkiye’deki kadınları ayağa kaldırmaya yetti. ‘Kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin’ demişti. Böylece Türkiye’de dayağa karşı kampanya başladı.”
Arkasından mor iğne kampanyalarının devam ettiğini vurgulayan Güngör, “1987’den günümüze biz hala her 25 Kasım’da, kaybettiğimiz her canda ve sözlü, dijital ya da flört şiddetine uğrayan kadınların yanında ses çıkarmaya devam da edeceğiz. Ne yazık ki yargı suçluları, failleri kayıracak şekilde kararlar vermeye devam ediyor. Bu son bulana kadar biz de mücadele etmeye devam edeceğiz” dedi.












