Marmaris Kent Konseyi’nin Muğla genelinde ve Marmaris özelindeki yaşanan sorunları anlatacağı KRT TV’de yayınlanan ‘Olağan İşler’ programına katılımının, yerel yönetimin ve genel merkezin baskısı nedeniyle engellendiği söylendi. Marmaris Kent Konseyi’nden Halime Şaman konu ile ilgili Gündem Fethiye’ye bilgi verdi.
Marmaris Kent Konseyi 2 Ağustos 2022 yaptığı duyuruda, dün (3 Ağustos 2022) KRT TV’de yayınlanacak “Olağan İşler” programına katılacaklarını duyurmuştu.
Programa Marmaris Kent Konseyi Başkanı Ufuk Baytekin ile Yürütme Kurulu Üyesi Halime Şaman’ın katılarak Muğla geneli ve Marmaris özelinde ekoloji gündemini ele alacakları söylenmişti. Fakat 3 Ağustos 2022 tarihinde konsey bir açıklama yaparak programa katılımlarının yerel yönetim ve CHP Genel Merkezi’nin baskısı ile engellendiğini duyurdu.
“‘MUĞLA’DA VE MARMARİS’TE NELER OLUYOR?’U KONUŞACAKTIK”
Konu ile ilgili Gündem Fethiye’nin sorularını yanıtlayan Halime Şaman yaşananları şöyle anlattı: “KRT’de ‘Olağan İşler’ adlı programa katılacaktık ve programın rutin konseptinde bir parantez açacaklardı. Bu da ‘Muğla’da ve Marmaris’te neler oluyor?’ olacaktı. Genel bir Muğla profili çizdikten sonra Marmaris’te hangi ekolojik sorunlar var, nelerle uğraşıyoruz bunlarla ilgili ve aslında bunların amacı ne, sadece Marmaris’te mi değerlendirmeli yoksa Muğla’ya yönelik büyük bir talanın parçası mı olduğu bağlamında bir değerlendirme yapacaktık.
Programa Marmaris Kent Konseyi Başkanı Ufuk Baytekin ve çevre temsilci olarak ben katılacaktım. Yayının olacağı gününü öğle saatlerinde önce Belediye tarafından kanala bir baskı geldiğini öğrendik. Sonra bu baskıya Genel Merkez dahil olmuş ve son noktada da programa sadece o programın yürütücüsü gazetecilerle devam edilmesi ve özellikle Ufuk Baytekin’in yer almaması konusunda bir görüş gelişmiş. Bunun üzerine biz öğleden sonraki saatlerde iptal olduğu kararını aldık ve programa çıkamadık.”
“BUGÜN KRT OLMAZ YARIN BAŞKA BİR YERDE OLUR AMA HAKİKATLERİ GİZLEMEK MÜMKÜN DEĞİL”
Durumun kendileri için şaşırtıcı olduğunu ifade eden Şaman, “Böyle bir baskının, müdahalenin nedenini anlamak mümkün değil. Bilinenin aksine bir şey açıklamamız mümkün değil. Zaten süreç mahkemeye dahil olmuş bir süreçti. Belki ruhsatlarla ilgili bazı bilgiler açıklayacaktık. Bu rahatsız etmiş olabilir ama olmayan bir şeyden bahsedilmeyecekti ve var olandan da kamunun haberinin olması gibi bir hakkı var” dedi.
Yaşananların kendileri için engel teşkil etmediğini söyleyen Şaman, “CHP gibi bir sol, demokrat, çağdaş bir partinin; halkın sivil inisiyatifinin susturulmasını tercih etmesini biz anlayamadık gerçekten. Üzüldük. Ama bu bizim için bir engel teşkil etmedi. Bugün KRT olmaz yarın başka bir yerde olur ama hakikatleri gizlemek mümkün değil. Zaten gizlenemeyeceği dün aldığımız mahkeme kararında ortaya çıktı” ifadelerini kullandı.
“YETKİLİLER KAMU ADINA İŞ YAPTIKLARINI VE KAMU YARARINI TEMEL MESELE OLDUĞUNU HATIRLAMAK ZORUNDALAR”
Kendileri hakkında bugüne kadar pek çok karalama çalışmasına tanık olduklarına dikkat çeken Şaman şunları söyledi: “Ama mahkeme tokat gibi bir karar aldı. Hem oradaki ekolojik yıkımı tespit etti hem oranın ÇED’e girmesinin bir yasal zorunluluk olduğunu söyledi. Olsa olsa bu süreçleri görmeyen, üzerine düşeni yapmayan yetkililer bundan rahatsızlık duymalı kendi vicdanlarında bir muhasebeye gitmeliler. Çünkü bulundukları yerlerde kamu adına iş yaptıklarını ve kamu yararını temel mesele olduğunu hatırlamak zorundalar. Çünkü hem Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Müdürlüğü’nün verdiği ÇED gerekli değildir kararı hem de toplam inşaat alanını Marmaris Belediyesi’nin 46 bin metrekareden 280 bin metrekareye çıkartan verdiği ruhsatlarla maalesef bu ekolojik yıkımın paydaşlarıdırlar. Bunu da unutmayacağımızı söylemek isteriz.
Muhtemelen bunların konuşulması rahatsızlık yarattı ama bunlar hep niyet okumalar. Gerçekten bilmiyoruz. Bizim derdimiz sadece Sinpaş meselesi de değil katılacağımız programda çünkü buraya çok daha büyük bir saldırı söz konusu. Bir kararlar bir anda statüler değişiyor, tek parsele özgü imar değişikliği yapılıyor, marinalar yapılmaya çalışılıyor. Yani burası bir işgal altın. Bunların konuşulmasına ve bu anlamda Türkiye’de bir kamu desteği alınmasına, özellikle seçime gidildiği bir dönemde partinin memnuniyet duyması gerekirdi. Biz bu bağlamda anlayamıyoruz ama unutmayacağız da.”
“SİYASETİN MESLEK OLARAK YAPILMASINDAN HİÇ ANLAMIYORUZ”
CHP Genel Merkezi ile yerel yönetimler arasındaki tutum farkına dair sorulan sorula Şaman Şöyle yanıt verdi: “Biz siyasetten hiç anlamıyoruz. Siyasetin meslek olarak yapılmasından hiç anlamıyoruz. Çünkü bizim hayata bakışımızda halk yararı vardır, doğanın yararı vardır, canlıların yararı vardır. Ve bunların da adaletle yapılası gerekir. Hayatımızda da iki şeyi temel olarak koyuyoruz ve arıyoruz: Bir ahlak, iki samimiyet. Tüm kılavuzumuz bu iki kavram üzerine ilerliyor. Şimdi 3 belediyede de tanıyı koyabiliyoruz. Nereden biliyoruz; böylesi çevre düşmanı projelere ruhsatlarla yol açan, izin veren, işini kolaylaştıran ve maalesef bizim karşı tarafımızda duran 3 belediyesiz var.
Bir tanesi dediğiniz gibi Milas Belediyesi, Ağaoğlu projesine ruhsat vermişti. Bir tanesi Menteşe Belediyesi, çimento fabrikası gibi ölüm projesine ruhsat verdi ve bir diğeri de Marmaris Belediyesi, milli park içerisinde dinamit patlatmaya kadar yok açacak inşaat çalışmasına ruhsatlarıyla destek verdi. Dolayısıyla yerel yönetimlerin Genel Merkezin ilkelerinden aykırı bir tutum içinde olduğunu görüyoruz burada çünkü elimizde de bir belge geçti. Teyit.org’un yaptığı bir çalışmada, bu partinin kendi iç raporlarından bir tanesi. Haftalık bir rapor ve o raporun 37. Sayfasında hani biz Sinpaş’ı anlatsaydık belki de eksik kalacağımız şeyler olurdu, o kadar durumumuzu anlatan yerel belediyelere ve valiliğe karşı haklılığımızdan, yerel basının bizim üzerimizde karalayıcı politikalar çizdiğine kadar anlatan muhteşem bir raporu var. Anlıyoruz ki genel merkezin buna böyle bir bakışı yok ama gördüğümüz şu ki; Genel Merkez politikalarıyla yerelde uygulananlar şu ana kadar 3 belediye üzerinde örtüşür görünmüyor.”
Genel Merkez’den kanalın aranması ile ilgili olarak ise Şaman şunlar ifade etti: “Diğer soru ise Genel Merkez’den kanalın aranması, bu bir Genel Merkez tavrı mı yoksa Genel Merkez’de görev alan bazı siyasetçilerinin bireysel ilişkilerinin sonucu bir tutum mu? Hakikaten bilmiyorum. Dediğim gibi siyasetin meslek olarak yapılma biçiminden hiç anlamıyoruz. Merak da etmiyoruz, öğrenmek de istemiyoruz.”
Cumhuriyet Halk Partisi’nin 21-27 Şubat 2022 tarihleri arasını kapsayan Haftalık Bilgilendirme Raporu’nun 37. sayfasında “Bilirkişi Raporu Çıktı; Sinpaş Bölgeyi Mahvediyor” alt başlıklı bölümde şu ifadelere yer verilmişti:
Valiliğin “ÇED gerekli değildir” kararının iptali için Muğla İdare Mahkemesi’nde açılan davaya sunulan resmi bilirkişi raporu çıktı. Rapora göre, Sinpaş’ın Kızılbük koyuna inşa ettiği devasa tesis Milli Park’ı, kıyıyı, ormanı ve endemik türleri tahrip ediyor. Bilirkişi, ÇED hazırlanmamasını pek çok yasaya aykırı buldu.
Aylardır “Yapılan iş yasadışı. İktidar, belediye ve şirket suç işliyor” diyenler haklı çıktı. Mahkemenin atadığı bilirkişi heyeti Sinpaş GYO’nun, Marmaris’te inşa ettiği “Kızılbük Resort Otel ve Devre mülk” projesinin kıyıyı, ormanı ve çevredeki yaşamı tahrip ettiğini tek tek tespit etti. Rapora göre, Muğla Valiliği’nin “ÇED gerekli değildir” kararı yasal değil ve proje için ÇED hazırlanmak zorunda.
Marmaris’te Milli Park’ın içindeki Kızılbük koyunda Sinpaş, 2 etaptan oluşan 205 odalı bir otel ve 1407 adet devre mülkü kapsayan devasa bir tesis inşa ediyor. Tesis iki koyu doğrudan, iki koyu ise ormandan geçen yollarla dolaylı olarak kapatıyor.
Proje daha başından tartışmalıydı aslında. 30 yıl önce Hattat ailesinin başlattığı ama 2006’da iflas edince bitirilemeyen projeyi, Sinpaş satın almıştı. Çeyrek asır önce verilmiş izinlere dayanarak eskisinden çok daha geniş bir alana yayılan, yeni bir proje hazırlandı. Buna rağmen Muğla Valiliği koruma altında bulunan bölgedeki projeye “ÇED gerekli değildir” kararı verdi.
Ancak bu karar tartışmalara da yol açtı. Ülkenin gördüğü en büyük yangın felaketinde henüz ilk ateşin tutuştuğu günlerde böyle bir karar verilmesi, soru işaretleri doğurdu. Nitekim daha Valilik kararı çıkmadan Sinpaş, Kızılbük projesini Borsa İstanbul’da halka arz ederek para toplamaya başlamıştı.
Sonrasında Marmaris Kent Konseyi üyeleri, gönüllüler biraraya gelerek hukuki mücadeleye giriştiler. Şirketin ağır tazminat davasına, yerel basın aracılığıyla yürüttüğü karalama kampanyasına rağmen bölgeye gidip tahribatı belgelediler. Ve Muğla 3. İdare Mahkemesi’nde Valilik kararının iptali için dava açtılar.
Mahkeme, iddiaların incelenmesi için bilirkişi heyeti atadı. Heyet,30 Aralık 2021 günü inşaat alanına giderek keşif yaptı ve durumu fotoğrafladı. Hazırlanan rapor geçen hafta mahkemeye sunuldu. Bilirkişi, koruma altına alınmış bölgedeki inşaatın kıyı ve Milli Parkı tahrip ettiğini; çok sayıda yasal düzenlemenin ihlal edildiğini; endemik türlerin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğunu; bölgenin statüsü ve inşaatın etkileri dikkate alındığında, ÇED’in zorunlu olduğunu vurguladı. Haliyle Muğla Valiliği’nin kararının iptal edilmesi yönünde kanaat belirtti.
Heyetin raporundaki tespitler tek tek şöyle sıralanıyor:
Ciddi Çevre Tahribatına Yol Açtılar
Dava konusu parselin bulunduğu alanın doğal ve ekolojik değeri yüksektir. Plan kapsamında kalan alanlarda arazi kullanımı ve yapılaşmanın fen, sanat, sağlık ve çevre şartlarına uygun olarak oluşmasının sağlanması, afet etkinliklerinin azaltılması; doğal, tarihi, kültürel çevrenin ve ekosistemlerin korunması, yaşatılması ve geliştirilmesi gereklidir. Ancak keşif sırasında çekilen fotoğraflarda da görüleceği üzere doğa ve ekosistem üzerinde ciddi bir tahribat meydana gelmiştir. Çevreyi kirletmeyecek önlemler alınmamıştır.
Kıyı Kapatılamaz, Kazı Yapılamaz
Keşif sırasında dava konusu alanda kıyı ve sahil şeridinde inşaatların bulunduğu görülmektedir. Kıyı Yasası’na göre; kıyı herkesin eşitlik ve serbestlikle yararlanmasına açık olup, buralarda hiçbir yapı yapılamaz; duvar, çit, parmaklık, telörgü, hendek, kazık ve benzeri ile engeller oluşturulamaz. Kıyılarda kıyıyı değiştirecek boyutta kazı yapılamaz; kum, çakıl vesaire alınamaz veya çekilemez. Ancak keşif sırasında yapılan gözlemlere göre projenin uygulandığı alanda bu yasaklara dikkat edilmemiştir. Yapılan yapıların 3621 sayılı Kıyı Kanunu kapsamında değerlendirilmesi için ÇED kararının verilmesi gereklidir.
Milli Parklar Kanunu’na Aykırı
Milli Parklar Kanunu’nda açıkça ifade edildiği üzere bu alanlarda tabii ve ekolojik denge ve tabii ekosistem değeri bozulamaz ve her türlü müdahaleler ile çevre sorunları yaratacak işlemler yapılamaz. Ancak keşif sırasında yapılan gözlemlerde ekolojik dengenin bozulmasına yol açacak tahribatların oluştuğu belirlenmiştir.
Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün uygun görüşü alınmamıştır. Marmaris Milli Parkı Uzun Devreli Gelişme Revizyon Plan Raporu’na göre yapıların konumunun tayini, bitki örtüsüne ce doğal yapıya en az zarar verecek şekilde yapılması zorunluyken, buna uyulmamıştır. Parsel içinde ve dışında yapılması zorunlu yol, kanalizasyon, su isale hattı gibi altyapı tesisler Milli Park içinde yapılacağı halde, bunlarla ilgili Marmaris Milli Park Genel Müdürlüğü’nden görüş alınmamıştır.
Projedeki Devremülk Hilesi
Turizm Tesislerinin Niteliklerine İlişkin Yönetmelik’e göre, turizm belgeli konaklama tesisleri tek bir bağımsız bölüm olarak değerlendirilir ve bu tesislerin kendi konaklama birimleri üzerinde devre tatil hakkı tesis edilebilir. Ancak bu tesislerin konaklama birimleri üzerinde devre mülk, kat irtifakı ve kat mülkiyeti gibi şehre konu haklar tesis edilemez, bu tür tesislere turizm belgesi verilemez, bu sisteme kısmen veya tamamen geçen tesislerin belgeleri iptal edilir.
Söz konusu projenin Proje Tanıtım Dosyası’nda (PTD), “Öneri Konut Alanı” ve “Turistik Tesis ve Konut Alanı” olarak belirlenen alanlarda devre mülk projesi yapıldığı ifade edilmektedir. Proje kapsamında yapılması hedeflenen 1407 adet devremülk, proje kapsamında toplu konut olarak değerlendirilmiştir. Ama imar planında konut alanı olarak gösterilen alanların oluşturacağı nüfusun ihtiyaç duyduğu donatı alanlarına ilişkin bir açıklama yapılmamış ve konut alanlarında devremülk projesi ile turistik amaçlı tesis alanı oluşturulmuştur.
Projede “Sinpaş GYO AŞ. Tarafından Kızılkum Mevkii’nde 2 etaptan oluşan 2005 odalı otel ve 1407 adet devre mülk (konut) yapılması planlanmaktadır” deniliyor. Amaç ve fonksiyon yönünden otel odalarıyla benzerliği nedeniyle her devre mülkün tek oda olarak tanımlanması durumunda, tesisin oda sayısı 1612 oluyor. ÇED yönetmeliğine göre, turizm konaklama tesisleri; oteller, tatil köyleri ve turizm kompleksi (500 oda ve üzeri) eşik değerinin aşılması nedeniyle, “çevre etki değerlendirmesine tabi projeler” kapsamında değerlendirilmektedir.
Endemik Türlere Zarar Verdiler
Bölgede koruması gereken endemik türlerin olduğu, buna rağmen alanda yaşayan canlı tür ve çeşitliliği bakımından yeterli bilimsel araştırmanın bulunmadığı, canlıların doğal yaşamına zarar verilerek tahribata uğratılmış olduğu, ayrıca proje sahibi şirket tarafından verilen tüm taahhütlere rağmen bu alanda yaşayan canlıların korunmasına ilişkin gerekli önlemlerin alınmadığı tespit edilmiştir. Su ürünleri açısından da denizsel ortama etki yapıldığı, bu nedenle denizsel etkinin de tekrar değerlendirilmesi gerekmektedir.
Atıklar İçin Yeterli Altyapı Yok
Dava konusu tesis bitirilip işletmeye alındıktan sonra oluşacak atık suyun mevcut kanalizasyon tesisine verileceği belirtilse de, hem bölgenin fiziki konumu nedeniyle cazibeli bir kanalizasyon sistemine bağlanamayacağ, hem de 30 lt/sn atık su debisinin civardaki nüfus ve olası kanalizasyon hattı düşünüldüğünde mevcut sistem ile bertaraf edilemeyeceği için ÇED’e ihtiyaç vardır.