Deştin, Alaşar, Esenköy, Şerefköy ve Bayır köyleri / mahalleleri, çimentoculara karşı yaşam alanlarını korumak için 19 yıldır mücadele veriyor.
Köylüler özellikle son iki yılda hukuksal mücadelenin yanı sıra imza kampanyaları, yürüyüş, miting, oturma eylemi, çadır direnişi, yol kesme eylemleri ile destansı bir mücadele verdiler.
Sahte Çevresel Etki Değerlendirme Raporu ve İnşaat Yapı Ruhsatı, dokuz bilirkişinin verdikleri rapor doğrultusunda iptal edilerek çimento fabrikası inşaatının kapısına kilit vurulunca çimentocular çıldırdılar ve bu mücadelenin içinde yer alan bazı yaşam savunucularını karalama kampanyasının hedefi haline getirdiler.
Facebook üzerinde oluşturdukları sahte Muğla Flash Haber sayfası üzerinden içinde benim de yer aldığım, ikisi çimento davasının avukatı olan 7 yaşam savunucusunun isimlerini ve resimlerini koyarak bu mücadeleyi milyon dolarlar aldığımız için yaptığımızı iddia ettiler.
Kendi oluşturdukları bu sahte haberi kaynak göstererek, satın aldıkları Muğla Postası gazetesi web sitesi üzerinden sözde haberi yaygınlaştırdılar.
Şimdi de tamamen yalanlara dayalı olarak yeni bir video ile saldırılarına devam ediyorlar.
Keşke çevremizi, yaşam alanlarımızı koruma mücadelesinde milyon dolarlarımız olsa. O zaman Türkiye’nin her tarafından destek için gelmek isteyip, gelemeyen binlerce insana onlarca otobüs sağlayıp, Akbelen’e yığar ve ağaç kesimini önlerdik.
Milyon dolarlarımız olsaydı çimentocular bal ormanlarının ortasında fabrika yapmak için kazma vurabilirler miydi acaba?
Çevrecilerin milyon dolarları olsa ne Ağaoğlu elini kolunu sallayıp Bargilla Tuzla Sulak Alanı’na inşaat yapmaya kalkabilir, ne de Cengiz holding Bodrum’un cennet koylarını kapatabilirdi.
Ne yazık ki milyon dolarlarımız yok ):
xxxx
Çimentocuların bu kararlama kampanyasına karşı gerekli suç duyurularında bulunulmuştur.
Bu tezgâhı hazırlayanlardan, alet olanlardan, ruhunu ve kalemini para karşılığında satan kiralık kalemlerden hukuk önünde hesap sorulacaktır.
xxxxx
Peki bunların derdi nedir?
Bu yaptıklarıyla ne elde etmeyi umuyorlar?
Neden çevrecileri, yaşam savunucularını satılık kalemlere hazırlattıkları sahte haber ve videolarla hedef haline getiriyorlar?
Çevrecilere, ekolojistlere, yaşam savunucularına zor durumda kalan sermaye çevreleri tarafından yapılan komplo ve saldırılar ilk değil.
90’lı yılların başında İzmir’in Bergama ilçesinde yapılmak istenen altın madenine karşı direnen Bergama belediye başkanını, köylüleri ve yaşam savunucularını dize getiremeyince Alman Casusu diyerek Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılamışlardı.
Necip Hablemitoğlu adındaki bir akademisyene sahte belgelerle kitap yazdırmışlardı.
Bir de üstelik duruşmaya 8 gün kala derin güçler tarafından Hablemitoğlu öldürüldü.
Mahkeme sürecinde kitap içindeki belgelerin sahte olduğu ortaya çıkmış ve köylüler beraat etmişlerdi ama hem köylülere yapılan baskılar hem de o zamanın hükümetinin altıncı firmanın arkasında durması nedeniyle mücadele sönümlenmiş ve altıncı firma siyanür linçi ile üretimine devam etmişti.
Bir başka saldırı örneği de Antalya Finike de yaşandı.
Finike ilçesi Gökçeyaka Mahallesi Kızılcık Yaylası Adala mevkiinde dağ evinde yaşayan Ali Ulvi ve Aysin Büyüknohutçu, 9 Mayıs 2017’de evlerinde uğradıkları silahlı saldırıda öldürüldü.
Büyüknohutçu çifti, sedir ve kızılçam ağaçlarıyla kaplı ormandaki mermer ocaklarına karşı mücadele ettikleri için öldürüldüler.
Cinayeti işleyen şahıs da yargılama sürerken kapalı cezaevi koğuşunun banyosunda ölü bulundu.
Cinayetin para karşılığı işlendiğine dair kanıtlar olmasına rağmen olayın üstüne gidilmedi ve örtbas edildi.
Görüldüğü üzere yaşam savunucuları her zaman sermayenin, çıkar çevrelerinin hedefi haline getirilmiştir.
Marmaris Kızılbük’te Sinpaş’ın yıkım projesine karşı çıkan arkadaşımıza 300.000 TL, Yatağan Termik Santralına karşı mücadele eden arkadaşımıza 1 milyon TL’lik tazminat davaları açıldı.
xxxx
Muğla’da Akbelen ormanları katledilirken kötülüğün rengi kömür karası idi.
Şimdi ise kötülüğün rengi çimento grisi.
Bu kötülük tamamen çimentocu firma tarafından organize ediliyor.
Davaları kaybeden, ruhsatı iptal edilen ve imar planları da iptal aşamasında olan çimentocular çıldırmış bir şekilde bu mücadelenin içinde yer alan yaşam savunucularını hedef haline getirmiştir.
Çimentocular burada üç temel yanlış yapmaktadırlar.
Birincisi; bu mücadele yaşam alanlarını koruma mücadelesidir, 19 yıldır devam etmektedir, kişilere bağlı değildir ve tamamen köylüler tarafından verilmektedir.
İkinci yanlış; çevrecilere, yaşam savunucularına iftira atarak, yalan haberler yaparak, bir şey elde edemezsiniz.
Çimento Yıkım Projesini durduran ve sahte ÇED raporunu iptal eden mahkemelerdir.
Üç tarafı kapalı verimli orman alanının ortasına, tarımsal sulama için kullanılan Bayır Barajı ve Kazan Göleti’nin arasına, Deştin Çayı’nın dibine geçimini tarımdan sağlayan köylerimizin ortasına çimento fabrikası yapmaya kalktığınız müddetçe mahkemelerde kaybetmeye devam edeceksiniz.
Üçüncü yanlış; çimento yıkım projesine karşı mücadelede köylülerimiz yalnız değildir. Menteşe Kent Konseyi, MUÇEP, Deştin Çevre Platformu, Bayır Çevre Komitesi, Ekoloji Birliği yanı sıra, TMMOB Muğla İl Koordinasyonu, KESK, Tabipler Odası, Muğla Barosu’nun da içinde yer aldığı 60’ın üzerinde sivil toplum örgütü bu mücadelenin içindedir.
xxxx
Çıkar çevrelerinin kötülükte sınır tanımadığını biliyoruz. İsmi öne çıkarılarak hedef haline getirilen 7 arkadaşımızdan herhangi birinin kılına bir zarar gelirse bilin ki bu Çimentocu Şirketin işidir. Onlardan bunun hesabı sorulmalıdır.
Özetle; bu kötülüğe karşı mücadele Muğla’ya, yaşam alanlarına sahip çıkma mücadelesidir ve dil, din, cins, inanç, siyasi düşünce farkı gözetmeksizin yaşam alanlarına sahip çıkan iyi insanlar tarafından yürütülmektedir ve sonuna kadar yürütülecektir.
Çimentocular öfkeyle içlerindeki zehiri her yere kusabilirler ama bunun onlara bir faydası yok.
Ne yaparlarsa yapsınlar DEŞTİN ÇAYI ÖZGÜR AKACAK!
Makina mühendisiyim. İstanbul’dan Muğla’ya bir otel şantiyesinde çalışmak için 1991 yılında geldim. Geliş o geliş. O günden bu yana Muğlalıyım. İnşaat faslından sonra turizmde teknik müdür olarak 17 sene çalıştım. Arada 3 sene Antalya merkezli çalışma var ama o zaman bile Muğla ile bağım kopmadı. Muğla’ya yerleştiğim yıldan bu yana Muğla’nın havasına, suyuna, taşına, toprağına sahip çıkma mücadelesine elimden gelen desteği vermeye çalışıyorum. Gündem Fethiye ile bu vesile ile tanıştık, yazılarımla da bir nebze katkıda bulunabilirsem ne mutlu bana.