Kızını cinsel şiddete maruz bırakan erkek 26 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı

Muğla’nın Menteşe ilçesinde, kızını lise yıllarından itibaren cinsel şiddete maruz bırakan erkek hakkında “zincirleme şekilde alt soya karşı silahla nitelikli cinsel saldırı suçundan” toplamda 26 yıl 3 ay hapis cezası kararı verildi.

Muğla’nın Menteşe ilçesinde 24 yaşındaki kızını lise yıllarından itibaren cinsel istismara maruz bırakan 55 yaşındaki erkek, 26 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı.

Cinsel şiddetten hayatta kalan üniversite öğrencisi, geçtiğimiz yıl babası tarafından cinsel tacize ve son iki yıldır silahla tehdit edilerek cinsel saldırıya uğradığını belirterek polise şikâyette bulundu. 18 Ocak 2021’de gözaltına alınan erkek 20 Ocak 2021’de “nitelikli cinsel saldırı” suçundan sulh ceza hakimliğince tutuklanarak cezaevine gönderildi

Cinsel şiddete maruz bırakılan genç kadın hakkında ise gizlilik, geçici koruma ve güvenli bir konutta barınma kararı alındı ve aile üyeleri için uzaklaştırma kararı talep edildi.

Muğla 1. Ağır Ceza Mahkemesi 31 Mart’ta yapılan üçüncü duruşmada kızına cinsel şiddet uygulayan erkek hakkında, “zincirleme şekilde alt soya karşı silahla nitelikli cinsel saldırı suçundan” toplamda 26 yıl 3 ay hapis cezası kararı verdi.

ALEV ÖZTÜRK: “AİLE İÇİ CİNSEL İSTİSMAR SÖZ KONUSU OLDUĞU İÇİN EN BAŞTA ŞİKAYETÇİ OLMAK, DAVA AÇILMASINI SAĞLAMAK ZOR SÜREÇLERDİ”

Cinsel şiddetten hayatta kalan genç kadının avukatı Alev Öztürk, ANKA Haber Ajansı’na dava sürecine ilişkin açıklama yaparak bir yıl süren yargılama sürecinin müvekkili için zor geçtiğini ifade etti: “Çünkü aile içi bir cinsel istismar söz konusu olduğu için en başta şikayetçi olmak, dava açılmasını sağlamak bunlar hakikaten zor süreçlerdi onun için. Çünkü yaşadığımız toplum belli. Örf, adet, kültür, toplumsal roller belli. Nitekim müvekkilin aile yapısı muhafazakâr bir aile yapısı. Tüm bunlar birlikte değerlendirildiğinde, bunları söylemesi, cesaret edebilmesi, şikayetçi olabilmesi ki onun da yıllarını almış.

Aile bireyleri, kardeşleri, annesi, babasının kardeşi tarafından sürekli tehdit edildi. Biz müvekkil hakkında birçok koruma kararı almak zorunda kaldık.”

Avukat Alev Öztürk

“İYİ HAL İNDİRİMİ UYGULANMADI

Öztürk,verilen cezanın kendileri için tatmin edici olduğunu ve sanık hakkında “verilecek cezanın caydırıcı olmasının gerekmesi ve cezanın sanığın geleceği üzerindeki etkileri nedeniyle” iyi hal indirimi uygulanmadığını ifade etti: “Gelinen noktada bugün çıkan ceza benim için, müvekkil için tatmin edici ceza oldu. Muğla 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın sonuna mahkeme hiçbir indirim yapmaksızın sanık hakkında öncelikli zincirleme şekilde alt soya karşı silahla nitelikli cinsel saldırı suçundan 14 yıl hapis cezası verdi. Bu 14 yıl hapis cezasını sanığı suçu silahla tehdit ederek işlemesi sebebiyle yarı oranına arttırdı 21 yıla çıkardı. Nitekim bu suçu yıllarca defalarca yaptığı için zincirleme suç nedeniyle 1/4 oranında artırarak 26 yıl 3 ay hapis cezasıyla mahkûm etti ve tutukluluk halinin devamına karar verdi.

Ceza kanunun 62. maddesi kapsamında da toplum hepimizin bildiği iyi hal indirimi kravat taktı, ‘pişmanım’ dedi, mahkeme de sorun çıkarmadı gibi sebeplerle herhangi bir indirim uygulamadı. Bu indirimi uygulamamasındaki gerekçesi de bence çok güzel, ‘verilecek cezanın caydırıcı olmasının gerekmesi ve cezanın sanığın geleceği üzerindeki etkileri nedeniyle 62’nin uygulamasının gereği olmadığına’ diye karar verdi.”

“BİZİM İÇİNDE BİR UMUT OLDU”

Öztürk, bu tip yargılamaların kapalı kapılar ardında ve “kadının beyanı esastır” hükmü uygulanmadan yapıldığında bu tip cezalarla karşılaşmadıklarını fakat verilen cezanın bu anlamda iyi bir sonuç olduğunu söyledi: “Bizim için güzel bir karardı bir yıllık sürecin sonunda bunca zorluğun sonunda sanığın hak ettiği cezayı almak elbette ki yaşananları, müvekkilin başına gelenleri yok etmiyor, silmiyor. Sanığın hak ettiği cezayı alması bizim içimizi rahatlattı. Bizim içinde bir umut oldu.

Bu tip yargılamalar da genel olarak cinsel saldırı suçu, kapılar ardında, hiç kimsenin tanığı olmaksızın uygulanan cezalar olduğu için ve İstanbul Sözleşmesi’nde ‘kadın beyanı esastır’ hükmü, hiçbir zaman bu ülkede uygulanmadığı için, özellikle İstanbul Sözleşmesi’nden el çektikten sonra zaten kadın beyanı yok sayılmaya başlandığı için genel olarak bu tip cezalarla karşılaşamıyoruz çoğunlukla. O yüzden bizim için iyi bir sonuç oldu. Sanığın hak ettiği cezayı aldığını düşünüyoruz.”

“BU YAŞANANLARIN BENİM SUÇUM OLMADIĞINI BİLİYORUM”

Cinsel şiddetten hayatta kalan üniversite öğrencisi, geçtiğimiz yıl ocak ayında avukatı ile yaptığı görüşme de ise şu ifadeleri kullanmıştı:

“Kendi evimde, kendi odamda bir buçuk ay kilitli kalıp, hapis hayatı yaşadım. Bu olaylardan sonra evleneceğim sevdiğim insanı da kaybettim ve yapayalnız kaldım. Akrabalarım can güvenliğimi tehdit ediyor. Koruma kararlarım çıktı. Devletin kanunları var. Mecbur kalmadıkça zaten çıkmamak istiyorum.

Tüm bu yaşananların benim suçum olmadığını, benimle aynı kaderi paylaşan mağdurların da suçu olmadığını biliyorum. Artık bu tarz şeyleri, tehdit edilseler bile şikâyet etsinler. Devlete sığınıp o yapan şahısları ifşa etsinler istiyorum. Yasalar var.”