Ege ve Akdeniz kıyılarında yaz aylarında daha sık görülmeye başlanan köpek balıkları, sanılanın aksine insanlara yönelik tehdit değil; iklim değişikliği, kıyı tahribatı ve aşırı avcılık nedeniyle yaşam alanları daralan deniz canlıları. Uzmanlar, medyada korku diliyle yer bulan bu türlerin, ekosistem için vazgeçilmez olduğuna dikkat çekiyor.
Son yıllarda Ege ve Akdeniz’de, özellikle de yaz aylarında görünen köpek balıkları korku dilini besleyerek gündemde yer buldu. Avustralya Deniz Bilimleri Enstitüsü’nün derlediği bilgilere göre, dünya çapında her yıl yaklaşık 10 ölüm köpek balığı saldırıları nedeniyle gerçekleşirken, düşen Hindistan cevizleri nedeniyle her yıl yaklaşık 150 ölüm gerçekleşiyor. Köpek balığı saldırısı nedeniyle gerçekleşen ölüm sayısı, bu verilerde de değinildiği gibi sanıldığı kadar yüksek değil. Fakat bilinmeyene olan korku medya tarafından da zaman zaman pekiştiriliyor. National Geographic’e göre, bir köpek balığı tarafından saldırıya uğrama ve öldürülme olasılığınız 3.7 milyonda bir ihtimal. Ancak her yıl insanlar tarafından yaklaşık 100 milyon köpek balığı öldürülüyor. Bu verilere rağmen köpek balığına yönelik korkular tetiklenmeye devam ediyor.
Geçtiğimiz günlerde Gökova’da kaydedilen köpek balığı görüntüsü ve Mersin sahilinde köpek balığı olduğu sanılan ceratta ceretta da gündemi tekrar şekillendirdi. Deniz biyoloğu ve su altı fotoğrafçısı Doktor Mert Gökalp ile WWF Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Kıkırdaklı Balıklar Danışmanı Doktor Hakan Kabasakal, Gündem Fethiye’den Songül Karadeniz’in Ege Denizi’ndeki köpek balığı varlığına ilişkin sorularını yanıtladı.
Köpek balığı uzmanı Dr. Hakan Kabasakal, Ege Denizi kıyılarında yaz aylarında görülebilen köpek balığı türlerine değinerek şunları aktardı:


“Görülebilecek türler arasında sivriburun harharyas ya da mako (Isurus oxyrinchus), mavi köpek balığı (Prionace glauca) ve kum köpek balığı (Carcharhinus plumbeus) başı çeken türlerdir. Diğer yandan yıl boyu görebileceğimiz büyük türlerden birisi de bozcamgözdür (Hexanchus griseus). Ancak çok nadir olmakla birlikte büyük beyaz köpek balığı (Carcharodon carcharias) ve büyük camgöz de (Cetorhinus maximus) yazın Ege’de görülebilir. Fakat son iki türün görülme ihtimalleri çok düşüktür. Mesela büyük beyaz en son 2020 yılında kuzey Ege’de görülmüştü. Tam noktayı bilerek belirtmiyorum.”
“YÜZDE 80’E VARAN BİR BİYOFONKSİYON KAYBINA YOL AÇACAĞINDAN ENDİŞE EDİLİYOR”
Köpek balıklarının ekosistemde yeri doldurulamayacak türlerden olduğunu vurgulayan Dr. Kabasakal, “Hasta, zayıf ya da yaralı deniz canlılarını tüketerek bir tür ortam temizliği yapar ve denizdeki besin kaynaklarının sağlıklı türler tarafından tüketilmesi için gereken fırsatı yaratırlar. Bugün itibarıyla her üç köpek balığı türünden birinin bu yüzyıl içinde yok olacağından ve bu durumun okyanus ekosisteminde yüzde 80’e varan bir biyofonksiyon kaybına yol açacağından endişe ediliyor. Köpek balıklarının yok olması demek, okyanusları ve denizleri yaşayan bir sistem halinde tutan mekanizmanın ölümcül bir darbe alması demektir. Bu sadece Ege Denizi için değil gezegendeki tüm deniz ve okyanus ekosistemleri için geçerli olan bir tehdit” dedi.
Deniz biyoloğu Dr. Mert Gökalp ise Türkiye’de köpek balıklarının davranışları ve popülasyon dinamiklerine yönelik bilimsel veri eksikliğine dikkat çekerken, özellikle Doğu Akdeniz’de gözlemlenen türlerin İsrail kıyılarında yoğunlaştığını ve Hatay ile Adana civarında da rastlandığını belirtiyor. Köpek balıklarını tüm denizler için en önemli predatör balıkların başında geldiğini belirten Dr. Gökalp, “Okyanus ve denizlerde predatörler olmadan denge sağlanamaz. Onlar sayesinde gen havuzu stabilize edilir” şeklinde konuştu.
“BÜTÜN DÜNYADA KÖPEK BALIĞI YÜZGEÇLERİ ÇİN’E GÖNDERİLİYOR”
Köpek balıklarına yönelik yanıltıcı algılara ve türe dair farkındalık çalışmasının gerekliliğe değinen Dr. Gökalp, şunları söyledi:
“Köpek balıklarıyla alakalı korku ve yanlışlar Jaws filminden kaynaklanıyor. Bu, insanlarda ciddi bir korkuya yol açıyor. Fakat ardından, çok yakın bir dönem içerisinde, 2000’lerden sonra köpek balıklarıyla alakalı farkındalık çalışmaları başlatılıyor. Özellikle Çin’in yaptığı ve ‘kocakarı ilacı’ gibi bir şey olan köpek balığı yüzgeci çorbası ve birtakım ilaç içeriği olarak kullanılmasından ötürü çok fazla avlanma yapılıyor. Bütün dünyada köpek balığı yüzgeçleri Çin’e gönderiliyor.”


Köpek balıklarının ekosistemdeki yerini anlatmak ve koruma alanları yaratmak gerektiğine dikkat çeken Dr. Gökalp, şöyle devam etti:
“Bycatch, yani kazara avcılık veya sergileme amaçlı yakalanmaların önüne geçilmesi gerekiyor. Satışının engellenmesi gerekiyor. Kritik düzeyde, nesli tükenmekte olan bir sürü köpek balığı türü var. Bu canlılar denizlerde olmalı. Korkmamalıyız, sadece gerekli önlemleri almalıyız. Yani onların yoğun olduğu ve krediye veya saldırgan davranışlar gösterdiği alanlarda bulunmamızın anlamı yok. Balık çiftliği alanları ya da bunların üreme, beslenme alanı gibi noktalara gidip zıpkın yapmanın anlamı yok.”
“KANLI HABER İYİ SATAR FELSEFESİYLE KALEME ALINAN HABERLER BİR SÜREK AVINI KÖRÜKLEYEBİLİR”
Dr. Hakan Kabasakal her ne kadar köpek balıklarının insanlara yönelik saldırıları nadir görülse de, geçen ay İsrail’in Hadera kıyısında yaşanan ölümcül vakaya dikkat çekerek bu yırtıcıların potansiyel tehlikesinin de göz ardı edilmemesi gerektiğini hatırlattı:
“Bu gibi bir olay Akdeniz’de her an ve her yerde meydana gelebilir. Zira Akdeniz’de yırtıcılıklarıyla ünlenmiş birçok köpek balığı türü yaşıyor: Mako, büyük beyaz, çok nadir olmakla birlikte kaplan köpek balığı ve çekiçbaş bunlardan sadece birkaçı. Ancak her an saldırıya uğrayacakmış korkusuyla yaşanmaz. Üstelik bu korku eğer toplumu kıskacına almış bir paniğe hatta hezeyana dönüşürse, sayıları zaten azalmaya meyletmiş bu türlere karşı acımasız bir sürek avının başlatılması da uzak bir ihtimal olmaz. Ne yazık ki ‘kanlı haber iyi satar’ felsefesiyle kaleme alınan haberlerin bu ihtimali körükleyen bir atmosfer yarattığını izliyorum. Köpek balıklarının yemek listesinde insan öncelikli bir seçenek değil.”


Köpek balığı saldırılarının çoğunda, olaydan önce bölgeye balıkları çeken ıskarta atıkları veya mezbaha artıklarının denize boşaltılması gibi uyaranların bulunduğuna değinen Dr. Kabasakal, “Eğer açık denizde yaşanan bir kaza söz konusu değilse saldırıların ya alacakaranlıkta ya da şafak vakti olduğu görülüyor ki avcının en aktif olduğu saatlerdir; avını kemerinde taşıyan zıpkıncılarda doğrudan hedef oluyorlar. Benzeri daha birçok azmettirici sebep var saldırıların arka planında. Ancak temelsiz iddialarla dolu haberlerin halkta panik yarattığını inkâr edemeyiz” ifadesinde bulundu.


AŞIRI TURİZM VE BETONLAŞMA SORUNU
Ege kıyılarındaki betonlaşma ve aşırı turizm bölgesel ekolojiyi etkileyen sorunların başında geliyor. Dr. Gökalp; aşırı turizm, betonlaşma ve otel, marina projelerinin sadece köpek balıklarını değil her canlı türünü etkilediğini belirterek “Bu habitatlar bütün bu canlıların beslenme, üreme ve barınma ihtiyacını karşılayan alanlardır. En önemli deniz memelilerinden tutun da Akdeniz foku gibi kaplumbağalar, köpek balıkları, vatozlar dahil tüm canlıların yaşamını etkiliyor” dedi.
Dr. Kabasakal’a göre ise, insan faaliyetlerinin Antroposen çağında denizlerde yoğunlaşmasıyla birlikte hedef dışı avlanan köpek balığı gibi türler de ekonomik kazanç aracı haline gelirken, deniz ekosisteminde geri dönülmesi zor tahribatlar yaşanıyor. Dr. Kabasakal şöyle devam etti:
“Turizm için kıyıları dolduruyor ya da kıyının doğal peyzajını bozan inşaatlar yapıyoruz. Kıyısal alanlar köpek balıklarının üreme alanlarını barındırırlar. Mesela Edremit Körfezi’nde büyük beyazın düzensiz olarak kullandığı bir üreme bölgesi var. Boncu Koyu kum köpek balıklarının üreme bölgesi. Keler olarak adlandırılan nadir bir köpek balığı türünün Gökçeada’nın güneyinde üreme toplaşmaları yaptığını biliyoruz. İnsan kullanımı amaçlı inşaatlar, hafriyatlar, bu bölgelerde yürütülen balıkçılık vb. faaliyetler sonucu bu alanlar tahrip olursa bu durum sadece Ege’deki köpek balıklarına değil Akdeniz genelindeki popülasyonlara zarar verir. Çünkü Akdeniz genelinde bu kritik alanlar çok azaldı.”


“BUNLARI ÇEKMEK İÇİN GİDENLER VAR”
Son zamanlarda yaşanan köpek balığı karşılaşmalarının hayvanların davranışından değil insanların, aslında yayılımcı politikasından kaynaklandığını aktaran Dr. Mert Gökalp, “Herkesin elinde artık telefon var. O kadar fazla sürat teknesi, olta teknesi ve sportif amaçlı balıkçılık yapan tekne denizlerde dolanıyor ki. Bazıları bunu avlamak için gidiyor. Yani YouTuber, influencer, TikTokçu olarak veya diğer noktalarda hareket eden sosyal medya içerik sağlayıcı olanlardan zaten bunları çekmek için gidenler var” ifadesinde bulundu.
Bu türlerin korunması için gereken adımlara değinen Dr. Gökalp, “Köpek balıklarının kritik düzeyde olanlarının tamamen korumaya alınması gerekiyor. Aslında bunlar koruma altında ama eğer bir işte avcı, balıkçı, endüstriyel avcı, oltacı bu canlıları avlıyorsa, sergiliyorsa, satışını yapıyorsa çok büyük cezalar verilmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.
Köpek balıklarının üreme alanlarının belirlenerek yaz aylarında bu bölgelerin korunma altına alınması gerektiğine dikkat çeken Dr. Kabasakal ise “Sonsuz bir yasaklamadan söz etmiyorum, sonuçta küçük ölçekli balıkçılarımızı da giderek zorlaşan ekonomik koşullar karşısında korumamız gerekiyor. 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu 6/1 numaralı tebliğ uyarınca hali hazırda 20 kadar köpek balığı türü sularımızda koruma altına alındı. Yasal çerçeve açısından bir eksiğimiz yok. Kıyı kullanımı için planlama yapılırken köpek balıkları için kritik önem taşıyan alanların nasıl etkilenebileceği mutlaka araştırılmalı, çevresel etki değerlendirmesi yapılmalı” dedi.


“MAKOLAR SULARIMIZDA HEP VARDI”
Antalya’da yavru bir mako köpek balığına dair görüntüler sorulduğunda Dr. Hakan Kabasakal, Mako’nun (Isurus oxyrinchus) Ege Denizi’nde yeni bir tür olmadığını vurgulayarak şunları kaydetti:
“Mesela Hoffmann ve Jordan’ın 1892’de yazdıkları Yunanistan’ın Deniz Balıkları isimli kitapta geçen balık türlerinden birisidir. Araştırmalarım sırasında ortaya çıkardığım ilginç bulgulardan birisi de bu türün muhtemelen bugüne kadar yakalanmış olan en büyük bireylerinden birisinin 1950’lerde Marmaris’te yakalanmış olduğudur.
Makolar sularımızda hep vardı. Ancak son yıllarda kıyılarda görülmelerindeki artış hem doğal hem de insani sebeplerden kaynaklanıyor. Öncelikle belirtmeliyim ki sadece makonun değil denizlerimizde yaşayan 30’dan fazla köpek balığı türünün popülasyon dinamiklerini incelemeye başlayalı çok olmadı. Köpek balığı araştırmalarında emekleme çağını geride bıraktık ama yine de daha yolun başındayız.”
Kıyılarda köpek balığı görülmesinin yarattığı şaşkınlığın, bu türlerin aslında uzun süredir bu bölgelerde bulunmasına rağmen kamuoyunda yeterli bilgi olmamasından kaynaklandığını belirten Dr. Kabasakal, sözlerini şöyle bitirdi:
“Akdeniz’de sular ısınıyor. Küresel iklim değişikliğinin kaçınılmaz bir sonucu olarak Akdeniz tropikalleşiyor. Ancak mako ısı toleransı çok geniş bir türdür ve kıyıya yakınlaşmasını küresel ısınmanın etkilerinden kaçarak serin yer arayan bir balığın tepkisi olarak kısa kesemeyiz. Genç bireyler erişkinlik öncesinde kıyı ya da kıyı yakını suları hem kolay besin bulma hem de diğer büyük yırtıcılardan korunma amacıyla tercih ederler.
Eğer Gökova’da görülen mako genç bireyse, açık denizlere yapacağı yolculuk öncesinde güvenli sığınağında geziniyor da olabilir. Tabi bir de sosyal medya etkisi var. Eskiden böyle bir karşılaşmadan haberdar olmamız günler hatta haftalar alırdı. Şimdi sosyal medya sayesinde hızla viral oluyor. Bazen orijinal haber o kadar viral oluyor ki bir köpek balığı sanki onlarcaymış gibi bir algı da doğabiliyor.”












