Kıyı Hareketleri Dayanışma Ağı (KIYIDA), dün (18 Mayıs) kuruluşlarının birinci açıklama yayımladı. Açıklamada, “Ülke çapında yaşanan eko-kırım suçlarından; ormanlar, tarım alanları, meralar, parklar gibi kıyılar da nasibini fazlasıyla alıyor” denildi.
Kıyı Hareketleri Dayanışma Ağı (KIYIDA), 24 bileşeniyle dün (18 Mayıs) kuruluşlarının birinci yılında “Kıyıları da geri alacağımız bütün mümkünlerin kıyısında” başlığıyla sosyal medya hesabı üzerinden bir açıklama yayımladı.
Açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
“Ekolojik yıkım ve kamusal alan işgallerini dur durak bilmeden devam ettiren Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti), Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), sermaye ittifakı; muhalif kamuoyunu etkisizleştirip otoriter politikalarını daha rahat uygulayabileceği dikensiz gül bahçesi yaratma hayallerini, 19 Mart’ta üniversite öğrencilerinden cesaretle sokaklara dökülen halkın mücadelesi sayesinde bir süre rafa kaldırmak zorunda kaldı.”
Bu sürecin kalıcı olmadığına dikkat çekilen açıklamada, şunların altı çizildi:
“Sermayeyle kol kola yapılacak saldırıların kesilmeyeceğini; Trabzon ve Ordu’da sahil dolgusu için verilen çevresel etki değerlendirmelerinden (ÇED), Kaş Gerenlik Koyu’nun özelleştirme ihalesinden, akarsular üzerine yapılan Jeotermal Enerji Santrali (JES), Hidroelektrik Santrali (HES) ve barajlardan dolayı azalan Van Gölü’nün su seviyesinden; İstanbul’da, Muğla’da, Ayvalık’ta verilen yat limanı genişletme onaylarından ve Kanal İstanbul için yapılan hummalı çalışmalardan anlayabiliriz.”
Açıklamanın devamında; “Ülke çapında yaşanan eko-kırım suçlarından; ormanlar, tarım alanları, meralar, parklar gibi kıyılar da nasibini fazlasıyla alıyor” denildi.
“KALKINMA YALANLARINIZI YUTMUYORUZ, DOĞAL DENGEYİ VE KAMUYU DÜŞÜNMEDEN YAPILAN PLANSIZ PROJELERİ KİMİ İÇİN İNŞA ETTİĞİNİZİ BİLİYORUZ”
Yayımladıkları açıklamalarda, Anayasa’nın 43. Maddesi ve 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nun 5. ve 6. maddelerinin uygulanması halinde ticarileşmenin önüne geçilerek kıyılardaki ekosistemin korunabileceğini vurgulamaya çalıştıklarının belirtildiği açıklamada, şu ifadeler kullanıldı:
“Fakat korumakla yükümlü olduğu kıyıları gelir kapısı olarak gören ve holdingleşen devlet, bu süreçte kurduğu Kıyı Yönetim ve Çevre Koruma A.Ş. ile sorumluluğu üzerinden atmış bulunuyor.”
Şirketin, yeni yat limanı izinlerinden mevcut liman genişletmelerine ve özelleştirmelerden işgallere kadar her yerde karşılarına çıktıklarının vurgulandığı açıklamada, “Bu şirket ya işleri taşerona devrediyor ya da kendisi inşa/işletmecilik faaliyetlerinde bulunuyor” denildi.
Şirketler eliyle yapılan projelerin tümünün, kendilerine gelişme ve kalkınma başlıkları altında sunularak aksi bir söz söylemelerinin önüne geçildiğinin belirtildiği açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
“Kalkınma yalanlarınızı yutmuyoruz, doğal dengeyi ve kamuyu düşünmeden yapılan plansız projeleri kimi için inşa ettiğinizi biliyoruz.”
“KIYILAR HİÇ KİMSENİNDİR”
Açıklamanın devamında ise şunlara dikkat çekildi:
“Bu projelerle pompaladığınız kitlesel turizm anlayışının; ekosistemi ve peyzajı yok eden makinelere dönüştüğünün, su ve kanalizasyon talebinin artması nedeniyle su kaynaklarına aşırı yüklenildiğinin, kirliliği artırdığının; yerelde yaşayan insanların, bu tesislerde güvencesiz şartlarda çalıştırılmalarının önünü açarak savunmasız bıraktığınızın farkındayız.”
Açıklamanın sonunda; “Dikmece’de, Akbelen’de, Gezi’de verilen mücadeleler gibi 19 Mart süreci de bizlere yasal mücadelenin yanına birleşik sokak mücadelesinin de konması gerektiğini hatırlattı. Tüm kıyılar özgür oluncaya kadar, dayanışma içinde mücadeleye devam edeceğiz. Kıyılar hiç kimsenindir” denildi.