Muğla’nın Menteşe ilçesinde; Karya Kadın Derneği ile Eğitim-Sen Muğla Şubesi, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın cuma hutbelerine tepki göstermek amacıyla bir araya geldi. Yapılan ortak açıklamada, “Miras, nafaka, medeni haklarımız konusundaki kazanımlarımızdan; eşitlik, özgürlük ve laiklik mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz” denildi.
Karya Kadın Derneği ile Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) Muğla Şubesi, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Ağustos hutbelerindeki kadınlara yönelik sözlerine karşı 20 Ağustos 2025’te Muğla’nın Menteşe ilçesindeki Sınırsızlık Meydanı’nda bir araya geldi.
Ortak basın açıklamasını, Karya Kadın Derneği Başkanı Dilek Bulut okudu. Açıklamada; Diyanet’in Ağustos hutbelerinin, Anayasa’nın eşitlik ve laiklik ilkelerine karşı olduğunun altı çizilerek şunlara dikkat çekildi:
“Siyasal iktidar ve onun kurumları tarikatlar ve cemaatlerle kurdukları ortaklık üzerinden toplumsal yaşamı kendi muhafazakar ideolojisi doğrultusunda adım adım inşa etmektedir.
Kadın düşmanı politikalarla kadınların ve kız çocukların anayasal haklarına, toplumsal eşitliğe, eğitim ve çalışma yaşamı başta olmak üzere en temel haklarına sürekli bir saldırı yapılmaktadır. Kadınlar ve tüm bir toplum haya, edep, fıtrat kavramlarıyla kuşatılmak isteniyor.”


“DİYANET, 1 AĞUSTOS’TA KADINLARIN GİYİM VE YAŞAM TARZINI HEDEF ALAN BİR CUMA HUTBESİ YAYINLADI”
Diyanet’in yıllardır Anayasa’nın eşitlik, laiklik ilkelerine; kadın ve çocuk haklarına aykırı söylemlerini sürdürdüğünün belirtildiği açıklamada, “Diyanet, 1 Ağustos’ta kadınların giyim ve yaşam tarzını hedef alan bir Cuma Hutbesi yayınladı” denildi.
Söz konusu Hutbe’nin, sekiz dilde çevrildiğine ve 81 ilde en az 90 bin camide yüzde 99’u erkek olan cami cemaatine eş zamanlı olarak okunduğunun belirtildiği açıklamada, “Giyinik çıplaklar denilerek ‘makbul olmayan’ kadınlara hat bildirme görevini erkeklere verdi” ifadeleri kullanıldı.
Açıklamanın devamında, şunlara dikkat çekildi:
“‘Neslimizin iffetini, edebini ve ahlakını korumak hepimizin ortak sorumluluğudur’, ‘Ahlak ve edep ölçülerinin çiğnenmesine sessiz kalan herkes büyük bir vebal altındadır’ denilerek sadece cami cemaati erkeklerine değil; toplumdaki tüm erkeklere bu talimatları uygulatmak için ‘uygunsuz’ bulunan herkesi hedef aldı.
Kadın bedeni yine kamusal ahlakın sınır taşı yapılarak; ‘şeffaf kıyafet’, ‘kısa etek’, ‘giyinik çıplaklar’ gibi ifadelerle ahlaki bir disiplin mekanizması kurulmaktadır.”
“KADIN CİNAYETLERİ TRAJİK BOYUTLARDAYKEN DİYANET BU KEZ DE 15 AĞUSTOS HUTBESİ İLE DE KADINLARIN EŞİT MİRAS HAKKINI HEDEF ALDI”
Mahsa Amini’nin başörtüsü takmadığı için değil, “uygunsuz şekilde” taktığı için İran ahlak polisi tarafından tutuklandığının ve öldürüldüğünün hatırlatıldığı açıklamada, şunlar aktarıldı:
“Laiklik ilkesinin altını oyan hutbe, kurum ve her türlü söylem ‘uygunsuz’ olmanın da ötesinde Anayasa’ya aykırıdır. Bu hutbe laiklik, eşitlik ve demokrasi karşıtı politikaların yeni bir örneğidir. 1 Ağustos hutbesine karşı tüm ülkede kadınlar ve kadın örgütleri bedenimiz, hayatımız bizimdir itirazları yükseltirken 15 Ağustos tarihli yeni bir hutbe geldi.
Kadına yönelik şiddet tırmanırken, kadın cinayetleri trajik boyutlardayken Diyanet bu kez de 15 Ağustos hutbesi ile de kadınların eşit miras hakkını hedef aldı.”
Kadınların eşit miras hakkının, Medeni Kanun ve Anayasa ile güvence altında olduğunun belirtildiği açıklamada, “Hutbe açıkça kadınların eşit miras hakkına itiraz ediyor, yarıya indirmek istiyor” denildi.


“KADINLARIN VE KIZ ÇOCUKLARININ TEMEL ANAYASAL HAKLARINA AÇIK BİR SALDIRIDIR”
Diyanet İşleri Başkanlığının 15 Ağustos Cuma Hutbesi’nde yer alan “’Kız çocuklarını mirastan mahrum bırakmak ve kız çocuklarının Allah’ın takdir ettiği hakka razı olması kul hakkıdır’, ‘Karşılıklı rıza olmadan Yüce Rabbimizin koyduğu miras ölçüsünü değiştirmek ilahî adalete aykırıdır. Dolayısıyla kişinin; kız çocuklarını mirastan mahrum bırakması, kız çocuklarının da Allah’ın takdir ettiği hakka razı olmaması kul hakkıdır’ sözlerine dikkat çekilen açıklamada şunların altı çizildi:
“Kadınların ve kız çocuklarının temel anayasal haklarına açık bir saldırıdır. Bu sözler Anayasa’yı, medeni hukuk düzenini, kazanılmış hakları ve eşit yurttaşlık ilkesini yok saymakta; kadınların yıllarca süren mücadelesiyle elde ettiği kazanımları tartışmaya açmaktadır.
Diyanet işleri Başkanlığı başta olmak üzere hiçbir kurum, kadınların ve kız çocuklarının eşit yurttaşlık hakkını sorgulayamaz. İktidarın kadınların özgür yaşam, medeni haklar ve eğitim haklarına yönettiği her türlü saldırıya karşı çıkmaya devam edeceğiz toplumsal eşitlik ancak kadınların özgürlüğü ve haklarının güvence altına alınmasıyla mümkündür.”
“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ VE CEDAW GİBİ ULUSLARARASI SÖZLEŞMELER ‘AİLE İÇİ ŞİDDETİN VARLIĞI HALİNDE’ ARABULUCULUĞU YASAKLAR”
Diyanet’in hutbeleriyle birlikte Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un “Aile arabuluculuğunu, ülkeye kazandırmak istiyoruz” sözlerinin hatırlatıldığı açıklamada, şu ifadeler kullanıldı:
“Medeni Kanun’da hâlihazırda düzenlenmiş olan anlaşmalı boşanma tarafların kendi iradeleriyle boşanma konusunda anlaşmaları halinde hakim onayıyla zaten hızlıca gerçekleşebiliyorken evlilikte ekonomik, psikolojik ve fiziksel şiddete uğrayan kadınların uzlaşmaya zorlamak yaşamlarını riske atmak anlamına gelir.
Bu nedenle İstanbul Sözleşmesi ve CEDAW gibi uluslararası sözleşmeler ‘aile içi şiddetin varlığı halinde’ arabuluculuğu yasaklar.”
Aile arabuluculuğu sisteminin; kadınların nafaka, mal paylaşımı ve tazminat gibi ekonomik haklarından feragat etmeye zorlayabileceği gibi şiddet gördükleri ilişkilerde yeniden travmatize edilebileceklerini ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle pazarlık güçlerinin zayıflatarak erkek lehine sonuçlar doğurabileceğinin vurgulandığı açıklamada, şunlara dikkat çekildi:
“Kadınların kazanılmış haklarını, laikliği ve demokratik değerleri savunarak toplumsal yaşamın her alanında ve eğitimde, cinsiyet eşitliğini hayata geçirmek için mücadelemizi sürdüreceğiz. Kadınların eşit miras hakkı, kadın mücadelesinin sonucunda Medeni Kanun ve Anayasa ile güvence altındadır.
Bize dayatılmak istenen düzene boyun eğmeyeceğiz. Miras, nafaka, medeni haklarımız konusundaki kazanımlarımızdan; eşitlik, özgürlük ve laiklik mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz.