Muğla’nın Marmaris ilçesine bağlı Karacasöğüt Koyu’nda Global Marin tarafından 1. derece arkeolojik sit alanına yapılmak istenen Yat Yanaşma İskelesi ve Turizm Konaklama Tesisi’ne verilen ‘ÇED gerekli değildir’ kararına dava açan yurttaşlar, süreci ve son duruşmayı Gündem Fethiye’ye anlattı.
Haber: Hülya Çetinkaya – Burak Necip Başar
Muğla’nın Marmaris ilçesine bağlı Karacasöğüt Koyu olarak bilinen Karaca Mahallesi, Kaleönü mevkisinde Global Marin Sportif Denizcilik Turizm ve Ticaret Anonim Şirketi tarafından yapılmak istenen “Yat Yanaşma İskelesi ve Turizm Konaklama Tesisi” projesine verilen “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) gerekli değildir” kararına karşı açılan davanın duruşması 14 Ekim’de Muğla İdare Mahkemesi’nde görülmüştü.
Duruşmaya davacıların vekili Avukat Arzu Alper, davacılar Neşe Yüzak, Esra Ünlü, Korca Yılmaz, Halime Şaman ve izleyici yurttaşlar ile duruşmayı izlemek için Gündem Fethiye ekibi katılmıştı. Davalı Muğla Valiliği vekili durulmaya katılırken, davalı yanında müdahil Global Marin vekili duruşmaya katılmamıştı.
Gündem Fethiye’nin duruşma notları ise şu şekilde:
Duruşmanın ardından davacılar, Gündem Fethiye’ye duruşmayı değerlendirdi ve neden projeye karşı olduklarını anlattı.
HALİME ŞAMAN: “ÇED GEREKLİ DEĞİLDİR KARARI GERÇEKLİĞİ DENETLEMEKTEN UZAK”
Davacılar arasında yer alan ve Marmaris Kent Politikaları Derneği kurucu üyeleri arasında olan Halime Şaman projeye verilen ‘ÇED gerekli değildir’ kararının usulsüz olduğuna vurgu yaparak kararı şu şekilde değerlendirdi:
“Gerçekliği denetlemekten uzak. Orada yaratacağı tahribatı görmezden gelen bir karar. O nedenle zaten dava konusu yaptık.”
“BÖLGE 1. DEREDE ARKEOLOJİ SİT ALANI İLAN EDİLDİ AMA ARKEOLOĞUN RAPORUNUN TEK YERİNDE BUNUNLA İLGİLİ BİLGİ YOK”
Dava kapsamında 23 Şubat 2024 tarihinde gerçekleştirilen bilirkişi keşfi ve bilirkişi raporunun da aynı şekilde maddi gerçekliği göz ardı ettiğini söyleyen Şaman, “Düşünebiliyor musunuz? Orası denizel alanın önemli bir bölümü, 1. derece arkeolojik sit alanı ilan edildi ama arkeoloğun verdiği raporun bir tek yerinde arkeolojik sit olduğu ile ilgili bilgi geçmiyor” dedi.
Kendisi de emekli biyolog olan Şaman, hidrobiyoloji alanında düzenlenen raporun da eksikliklerine işaret etti. Raporda, bölgede denizel hareketlerin ve akıntıların yavaş olmasından dolayı kirliliğin oluşacağının söylendiğini fakat kirleticilerin ortama dahil olmasıyla nasıl bir yıkım yaratacağı bilgisine yer verilmediğine işaret etti.
Bölgenin arkeolojik sit alnı olmasının yanı sıra Gökova Özel Çevre Koruma Bölgesi (ÖÇKB) içinde yer aldığına dikkat çeken Şaman, “Burası çok önemli fauna ve floraya ev sahipliği yapan; gelişmesine, büyümesine ve yayılmasına zemin hazırlayan bir lokasyon. Koruma altında olan Akdeniz fokunun, caretta carettaların, sığla ormanının ve denizel alandaki posidonia çayırlarının bulunduğu bir alana bir marina genişletilmesi yapılıyor” diye konuştu.
Şaman’ın dikkat çektiği bir diğer nokta ise projenin yapılmak istendiği alanda yelkencilik eğitimi yapmak üzere bir iskele olması fakat bu iskelenin bir izninin olmaması oldu. Şaman, eğitim ve güneşlenme amacıyla var olduğu söylenen iskelede bilirkişi keşfinde 39 teknenin bağlı olduğunu gördüklerini aktardı. Bu durumu “ölü doğum” olarak nitelendirdi ve şöyle değerlendirdi:
“Kaçak bir yere, izinsiz bir yere tekne bağlanıyor. Bu kaçak yerde şimdi ÇED gerekli değildir kararıyla alan genişletme izni veriliyor. Yani ölü doğum var, ölü doğumu ısrarla yaşatmaya ve büyütmeye ve çoğaltmaya çalışıyorlar. Bu boyutlarıyla gerçekten akla ziyan bir dava.”
ARZU ALPER: “ARKEOLOJİ BİLİRKİŞİSİ GÖREVİ KÖTÜYE KOULLANMA SUÇU İŞLEMİŞTİR”
Davacıların avukatı Arzu Alper de bölgenin 15 Haziran 2023’te Kültür ve Turizm Bakanlığı Muğla Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından “1. Derece Arkeolojik Sit Alanı” olarak tescil edildiğin hatırlatarak konuşmasın başladı.
Tescil kararının ise projeye verilen ÇED gerekli değildir kararı ve bilirkişi raporunda görmezden gelindiğini söyledi.
ÇED gerekli değildir kararıyla bir yat bağlama iskelesi, bir de turizm tesis alanı kurulmak istendiğini dile getiren Alper, normal şartlar altında 1. derecede arkeolojik sit alanına hiçbir şekilde bu tür tesislerin kurulmasına izin verilemeyeceğinin altını çizdi.
“GLOBAL MARİN YETKİLİSİ MAHMUT SARAL HAKKINDA ÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARI KANUNU’NA MUHALEFETTEN AÇILANA DAVA VAR”
ÇED kararı ve bilirkişi raporunun eksiklerine değinen Alper şöyle konuştu:
“Arkeolojik sit alanı, doğal sit alanı görmezden gelinerek kararlar verilmiştir. En önemlisi ve vicdanımızı ve hukuku yaralayan şey ise keşif sırasında bilirkişilerin, özellikle arkeoloji bilirkişisinin devamlı söylememize rağmen kilitli kapıları açtırmayıp, arkeolojik alanlarda hiçbir inceleme yapmadan arkeolojik açıdan bir sakıncası yoktur diye rapor düzenlemesidir. Bu arkeoloji açısından, bilirkişi açısından görevi kötüye kullanma suçunu oluşturmaktadır.”
Alper ayrıca, Global Marin yetkililerinden olan Mahmut Saral hakkında keşifle eş zamanlı olarak Kültür ve Tabiat Varlıkları Kanunu’na muhalefetten 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dava açıldığına dikkat çekti.
“ARKEOLOJİK SİT ALANI OLMASI NEDENİYLE DAVAMIZIN DİREKT KABUL EDİLMESİ GEREKİRKEN; BİLİRKİŞİ İNCELEMESİNE GİDİLMİŞTİR”
Diğer yandan Alper, Global Marin projesinin hemen yanında, Muğla Turizm Çevre Vakfı Turizm Ticaret Anonim Şirketi (MUÇEV) projesine verilen ÇED olumlu kararının, bölgenin arkeolojik sit alanı olmasından kaynaklı olarak iptal edildiğine işaret etti ve sözlerine şöyle devam etti:
“Buranın da arkeolojik alanlar sebebiyle direkt davamızın kabul edilmesi gerekirken; bilirkişi incelemesine gidilmiştir. Bilirkişi incelemesine itirazlarımız dikkate alınmamıştır. Ancak her şekilde yine de biz Türk yargısına güveniyoruz ve bu davayı kazanacağımıza inanıyoruz.”
“HUKUKEN YIKILMASI GEREKEN YAPILARA, TURİZM TESİS ALANI KURULMAK İSTENMEKTEDİR”
Davalarının kabul edileceğini düşündüklerini dile getiren Alper, yerel mahkemede kabul edilmezse Danıştay aşamasında bu davayı kazanacaklarını düşündükleri aktardı ve gerekçe olarak şunları söyledi:
“Hukuken yıkılması gereken yapılara, turizm tesis alanı kurulmak istenmektedir. Bu yönden de zaten açıkça hukuka, kanuna, vicdana, çevre hukukuna aykırıdır. Bütün uluslararası sözleşmelere aykırı şekilde Muğla Valiliği’nce bir karar verilmiştir. Arkeolojik sit alanı bütün bu kararları engelleyen bir karar.”
ESRA ÜNLÜ: “VATANDAŞ OLARAK ORMANI, HAYVANI, KADINI-ÇOCUĞU KORUMAKTAN SON ZAMANLARDA HAYLİ YORULDUK”
Davacılardan 43 senedir Karacasöğüt sakini olan Esra Ünlü ise bölgenin doğal arkeolojik yönüne vurgu yaparak söylerine başladı ve şunları söyledi:
“Helenestik döneme ait kalıntıların bulunduğu ve arkeolojik tespit ve tescilin yapıldığı da bir alan. Sığla ormanlarının ve arının balın olmazsa olmazı, basra ormanlarının bulunduğu bir alan ve Gökova’nın üreme alanı, hayvanlar açısından; yani balıklar, denizel alanda ve kuşların göç alanı.”
Bölgenin bir bütün olarak, doğal ve tarihi akış içinde iç içe geçmiş özellikler barındırdığını ifade eden Ünlü, “Ticari kaygılarla yapılacak olan, altyapısı olmayan, yolların mümkün olmadığı, tarımın içinde bulunduğu bir alanda bir kapasite artırımı, bir marina yapılma projesi geldi önümüze” dedi.
Bölgenin bu tür bir proje için uygun olmadığını söyleyen Ünlü, mahkemede de bunu anlatmaya çalıştıklarını fakat zaten yıllardır bunun bilinen bir durum olduğuna dikkat çekti. “Vatandaş olarak ormanı korumaktan, hayvanı korumaktan, kadını-çocuğu korumaktan son zamanlarda hayli yorulduk” ifadelerini kullandı.
Ünlü son olarak vatandaşlık bilincine vurgu yaparak davaya ve duruşmaya dair şunları söyledi:
“Bir vatandaşlık bilinciyle olaya bakılsa -Evet, ticari kaygılar birçok insan için önemli olabilir- ancak başkalarının yaşam alanı üzerine kurulmuş, kültür varlıklarının üzerine kurulmuş ticari alanlar sadece menfaat gözüküyor, yani bütüne hizmet etmiyor. Açtığımız bu davada haklı olduğumuzu biliyoruz. Korunacak alanların korunması gerektiğini ve bunu devlet tarafından esas birinci derece korunması gerektiğine inanıyoruz. Vatandaşlar olarak bir kez daha hatırlatmak ve yapılacak işlerdeki itirazlarımızı dile getirdik. Mahkeme de koruma ve gelecek nesillere de aktarmak üzere bir karara varacaktır diye düşünüyoruz.”
NEŞE YÜZAK: “SERMAYENİN GÜCÜYLE İKİ PARSELE ÖZEL BİR SİT DEĞİŞİKLİĞİ İLE DEVAM ETTİRİLEN BİR SÜREÇ VAR”
Davacılar arasında yer alan ve Gökova Akyaka’yı sevenler Derneği üyesi Neşe Yüzak, “Biz Gökova’nın silüetini herkese hediye olarak kalması için çalışıyoruz” dedi.
Projenin tüm olumsuzluklarının yanında başka bir noktaya dikkat çekmek isteyen Yüzak sözlerini şöyle açıkladı:
“Hepimiz aynı ülkede yaşayan, eşit fırsatlara sahip insanlar olmalıyız, hukuk önünde de. Açtığımız dava, iki parsele özel bir sit değişikliği ile devam ettirilen bir süreç. Fakat işin çok ilginç yanı, doğal sit alanını iki parsele özel değiştirip -Biz buna da dava açtık- o alanı doğal sitten koparıp, diğer yapılaşma yapılmayan alanlardan koparıp, sermayesinin gücüyle işletme yapan bir yer.”
Projenin, Muğla Valiliği’ne sunulan proje tanıtım dosyasında (PTD), şirkete ait 380 ve 373 parsellerin 15 Aralık 2020 tarihli İzmir Bölge İdare Mahkemesi kararı ile ‘Nitelikli Doğal Koruma Alanı’ndan, Nitelikli Doğal Koruma Alanı statüsüne göre yapılaşma koşularının daha esnek olduğu ‘Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı’na dönüştürülmesine ilişkin şu ifadeler yer alıyor:
“Yat Yanaşma İskelesi ve Turizm Konaklama Tesisi proje alanında yer alan 380 ve 373 parsellere ilişkin; 1. Derece Doğal Sit statüsünün değiştirilerek ‘Nitelikli Doğal Koruma Alanı’ tesciline yönelik Muğla Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonunun 01.11.2016 tarih ve 59 sayılı kararı (06/12/2016 tarih ve 12556 ) ile tesciline ilişkin açılan dava ile bilirkişiler tarafından parseller bazında yapılan değerlendirmeler sonucunda, İzmir Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesinin 2020/1745 no’lu kararı ile söz konusu parsellerin ‘Nitelikli Doğal Koruma Alanı’ özelliği taşımadığı, ‘Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı’ doğal sit statüsü ile uyumlu olduğu değerlendirilmiştir.”
“EĞER BU DAVA KAZANILMAZSA ÖNEMLİ BİR ŞEY ARAMAMIZ GEREKİR”
Türkiye’deki birçok ormanlık alan, milli park, ÖÇKB içinde yer alan parsellerle ilgili bu tür projelerin söz konusu olduğunu belirten Yüzak, şirketlerin yapılaşma koşullarını ihlal ettiğini, bu ihlaller dile getirildiğinde ise korunan alanların statüsünün düşürülmesi için şirketlerin başvuru yaptığını dile getirdi.
Söz konusu proje için de aynı durumun yaşandığını dile getiren Yüzak, projenin yapılacağı parsellerin koruma statüsünün değiştirilmesini “Hukuk önünde farklı güçle kazanılmış bir süreç” olarak nitelendirdi.
Açtıkları davaya arkelojik sit alanının damga vuracağını söyleyen Yüzak, “Burada projenin tamamı 1. derece arkeolojik sittir. Eğer bu dava kazanılmazsa önemli bir şey aramamız gerekir. Arkasında ben onu sorguluyorum” diye konuştu.
BÖLGENİN ARKEOLOJİK SİT ALANI TESPİTİ NASIL GERÇEKLEŞMİŞTİ?
Karacasöğüt Koyu’nda o dönem limited şirketi olan daha sonra anonim şirketine dönüşen MUÇEV, “Tekne Bağlama İskelesi Kapasite Artırımı Projesi” için ÇED sürecini başlatmış ve projeye Muğla Valiliği tarafından 9 Eylül 2020 tarihinde ÇED gerekli değildir kararı verilmişti.
Fakat karar, açılan dava sonucunda Muğla 3. İdare Mahkemesi tarafından iptal edilmişti.
MUÇEV karara itiraz etmiş fakat Danıştay 6. Dairesi, Temmuz 2022 tarihinde Muğla 3. İdare Mahkemesi’nin verdiği ÇED gereklidir kararını onamıştı.
Bunun üzerine 25 Ağustos 2022 tarihinde MUÇEV Limited Şirketi, projenin adını değiştirmiş, “Yat Limanı, Yat ve Tekne Bağlama İskelesi Kapasite Arttırımı” projesi için Çevre Şehircilik İklim Değişikliği Bakanlığı’na başvur yapmış, 31 Ağustos 2022 tarihinde ise süreç Bakanlık tarafından başlatılmıştı. Aynı gün ise ÇED raporu incelenip Bakanlık tarafından Halkın Katılım Toplantısı (HKT) tarihi belirlenmişti.
Projeye ilişkin 27 Eylül 2022 tarihinde Halkın Katılım Toplantısı (HKT) yapılmış, yurttaşlar projenin ve bu kapsamdan HKT’nin yapılmasının hukuka aykırı olduğunu söylemiş, projenin yapımına karşı çıkmıştı.
Bu süreçte, projeye karşı çıkan yurttaşlar, bölgenin arkeolojik sit alanı olduğunu kanıtlamak için çeşitli çalışmalar yapmıştı. Bu kapsamda, yaşam alanlarını korumak için dayanışma içinde çalıştıklarını açıklayan Marmaris Kent Konseyi ve Sualtı Araştırmaları Derneği Akdeniz Foku Araştırma Grubu (SAD-AFAG) ise 28 Eylül 2022 tarihinde Karacasöğüt Koyu’nda dalış yapmış ve koydaki arkeolojik buluntuları tespit etmişti.
SAD, dalış sonuçlarını bir rapora dönüştürmüş ve yasal süreç başlatılarak, Bodrum Sualtı Müze Müdürlüğü ve Muğla Valiliği Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’ne bir dilekçe ile rapor sunulmuştu.
Bunun üzerine Bodrum Sualtı Müzesi’nin bölgede dalış yaptığı ve elde edilen görüntüler ile bulgular eşliğinde tescilin yapılması ve limanın korunması için hazırlanan raporun 27 Ocak 2023 tarihinde Muğla Tabiat Varlıkları Müdürlüğü’ne bildirilmişti.
Fakat raporlara rağmen Muğla Valiliği tarafından 3 Şubat 2023 tarihinde Karacasöğüt Koyundaki Global Marin şirketinin yat yanaşma projesine “ÇED gerekli değildir” kararı verilmişti.
Ardından ise MUÇEV’in yat yanaşma projesi için İnceleme Değerlendirme Komisyonu (İDK) toplantısın tarihi 25 Nisan 2023 olarak belirlenmiş, 29 Mayıs 2023 tarihinde de proje için ÇED olumlu kararı verilmişti.
15 Haziran 2023’te ise Kültür ve Turizm Bakanlığı Muğla Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından alan “1. Derece Arkeolojik Sit Alanı” olarak tescil edilmiş, Kurul’dan izin alınmadan herhangi bir inşai ve fiziki uygulamaya gidilemeyeceği söylenmişti.
Söz konuşu kararda şu ifadeler yer verilmişti:
“Muğla ili, Marmaris ilçesi, Karaca Mahallesi, Söğüt Mevkii, liman alanında su altında tespit edilen kültür varlıklarının kararımız eki haritada gösterildiği şekliyle I. derece arkeolojik sit alanı olarak tescil edilmesine, anıt fişinin hazırlanarak Kurulumuza iletilmesine, söz konusu alanın yasak dalış alanı olması ile ilgili değerlendirme yapılması için sualtı araştırma başkanının görüşünün Kurulumuza iletilmesine, söz konusu alanda Kurulumuzdan izin alınmadan herhangi bir inşai ve fiziki uygulamaya gidilmemesine karar verildi.”
MUÇEV, 16 Ekim 2023 tarihinde ise Marmaris Beledyesi’nin verdiği ruhsata dayanarak bölgede inşaat çalışmalarına başlamak istemiş fakat yurttaşlar tarafından engellenmişti.
“ÇED olumlu” kararına karşı açılan davada, Muğla 1. İdare Mahkemesi Aralık 2023‘te ÇED olumlu kararını iptal etmişti.
Bunun üzerine Marmaris Belediyesi 27 Haziran 2024’te MUÇEV’in projesine verdiği yapı ruhsatını iptal ettiğini duyurmuştu.
Global Marin’in projesine verilen ÇED gerekli değildir kararına karşı açılan davadaki bilirkişi keşfi ise 23 Şubat 2024 tarihinde yapılmış, bölgedeki arkeolojik buluntuların tespit edilmediği gerekçesiyle davacıların avukatı tarafından rapora şerh düşülmüştü. Aynı gün bölgedeki arkeolojik buluntuların iş makinesi ile çöpe atıldığı öne sürülmüştü.