8. Dönem Toplu Sözleşme Görüşmeleri devam ederken, hükümetin teklifi sonrası kamu emekçileri bugün (18 Ağustos) iş bıraktı. KESK Muğla Şubeler Platformu, “Memur-Sen – Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı aşkınızın meyvesi, 8. Toplu Satış Sözleşmesi” yazılı pasta kesti ve basın açıklaması düzenledi.
2026-2027 yıllarını kapsayan 8. Dönem Toplu Sözleşme Görüşmeleri devam ederken, konfederasyonlar 15 Ağustos’ta yaptıkları açıklamada, hükümetin tekliflerini kabul etmemeleri durumunda 18 Ağustos 2025 Pazartesi günü iş bırakma eylemi gerçekleştireceklerini ve kitlesel miting düzenleyeceklerini duyurmuştu.
Bugün (18 Ağustos) Türkiye genelinde olduğu gibi Muğla’da da kamu emekçileri iş bıraktı.
KESK Muğla Şubeler Platformu, Sosyal Güvenlik Kurumu Muğla İl Müdürlüğü önünde “Memur-Sen – Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı aşkınızın meyvesi, 8. Toplu Satış Sözleşmesi” yazılı bir pasta kesti ve basın açıklaması gerçekleştirdi.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası Madde 54, grev hakkını şu şekilde tanımlıyor:
“Madde 54 – Toplu iş sözleşmesinin yapılması sırasında, uyuşmazlık çıkması halinde işçiler grev hakkına sahiptirler.”


“SEFALET ARTIŞLARINDAN İBARETTİR”
Açıklamada, hükümetin teklifinin beklentilerden oldukça uzak olduğu vurgulanarak şunlar söylendi:
“28 Temmuz’da başlayan toplu sözleşme görüşmelerinde hükümet ilk teklifini ancak 12 Ağustos’ta açıkladı. 15 Ağustos Cuma günü de ikinci teklifini duyurdu.
Ancak üzülerek söylüyoruz ki, açıklanan bu teklif, milyonlarca kamu emekçisinin ve emeklisinin beklentilerini karşılamaktan son derece uzaktır.
Açıklanan rakamlar, bırakın insanca yaşamayı, günlük bir çay bir simit parasına bile denk gelmeyen sefalet artışlarından ibarettir.”
“BUGÜN DE AYNI OYUN OYNANMAKTADIR”
Önceki yıllara da atıf yapılan açıklamada, “Yıllardır yaşadığımız tablo yeniden karşımıza çıkmıştır. Hükümet önce düşük bir rakam açıklar, ardından birkaç puanlık göstermelik artışla teklifi ‘revize etmiş’ gibi yapar. Bugün de aynı oyun oynanmaktadır” denildi.
“Peki bu teklifte kamu emekçilerini memnun edecek ne var?” diye sorulan açıklamada, şu yanıtlara yer verildi:
• İnsanca yaşanacak bir ücret artışı var mı? Yok.
• 18 bin 680 TL tutarındaki ilave ödeneğin taban aylığımıza ve emeklilerin maaşına yansıtılması var mı? Yok.
• Kira desteği, ücretsiz servis, yemek, ulaşım yardımı var mı? Yok.
• Taşeron, vekil, sözleşmeli istihdamın sona erdirilip herkesin kadroya geçirilmesi var mı? Yok.
• Mülakatın kaldırılması, kadınlara yönelik ayrımcılığın ve mobbingin önlenmesi için adım var mı? Yok.
• Birinci dereceye yükselen tüm kamu emekçilerine 3600 ek gösterge verilmesi var mı? Yok.
• Ve en önemlisi: Grev hakkı ile tamamlanmış gerçek bir toplu sözleşme var mı? Yok!


“HAK VERİLMEZ, MÜCADELE İLE ALINIR”
Açıklama şu şekilde devam etti:
“Ortada bir toplu sözleşme teklifi yoktur. Ortada milyonlarca kamu emekçisine ve emekliye dayatılan sefalet, yoksulluk ve güvencesizlik vardır.
Bu tabloyu ilk kez yaşamıyoruz. 13 yılda tam yedi kez aynı sahneyi gördük. Hakem Kurulu denen yapı her defasında hükümetin noterliğini yaptı.
Grev hakkımızı tanımayan, sendikaları etkisizleştiren bu sistem değişmediği sürece, gerçek bir toplu sözleşmeden söz etmek mümkün değildir.
Bugün bizlere dayatılan bu sefalet teklifini kabul etmemiz bekleniyor. Ama biz biliyoruz: Hak verilmez, mücadele ile alınır.”
“BİZ, ‘KAPI KULU’ DEĞİL, BU ÜLKENİN ONURLU YURTTAŞLARIYIZ”
Teklife ‘evet’ diyenlere karşı emeklerini ve geleceklerini savunacakları vurgulanan açıklamada, şu ifadeler kullanıldı:
“Kamu emekçilerinin yıllarca mühürlü sendika kapılarını söküp atarak kurduğu örgütlü mücadele bugün de yolumuzu aydınlatıyor.
Biz, milyonların sesiyiz. Biz, alın teri ile yaşayan kamu emekçileriyiz. Biz, ‘kapı kulu’ değil, bu ülkenin onurlu yurttaşlarıyız.
Bu yüzden diyoruz ki: Bu sefalet teklifine ‘evet’ diyenler tarihe yeni bir satış sözleşmesiyle geçer. Bizler ise emeğimizi, onurumuzu ve geleceğimizi savunacağız.”
“G(Ö)REVE GİDİYORUZ”
Açıklamanın sonunda kamu emekçilerine ve sendikalara çağrıda bulunuldu:
“Gelin, farklılıklarımızı bir kenara bırakalım, bu sefalet dayatmasına karşı omuz omuza mücadele edelim. Ve buradan iktidara sesleniyoruz: Bizimle dalga geçen tekliflerinizi reddediyoruz. Bugün üretimden gelen gücümüzü kullanarak bir gün iş bırakıyoruz. G(ö)reve gidiyoruz!”


SÜREÇ NASIL BU NOKTAYA GELDİ?
2026–2027 yıllarını kapsayan 8. Dönem Kamu Toplu Sözleşme görüşmeleri, 28 Temmuz 2025’te başladı ve Ağustos ayında kritik aşamaya geldi.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ev sahipliğinde 1 Ağustos 2025’te başlayan ön müzakereler, 12 Ağustos 2025’te ilk resmi zam teklifine dönüştü. Bu teklif kapsamında hükümet; 2026’nın ilk altı ayında yüzde 10, ikinci altı ayında yüzde 6; 2027’nin her iki altı ayında da yüzde 4 zam önerdi.
Memur‑Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, bu rakamların enflasyon karşısında yetersiz kaldığını, refah payı ve taban aylık artışı içermediğini vurgulayarak teklifi reddettiklerini açıkladı: “Memurun emeğini yok sayan teklifi reddediyoruz.”
Ankara’daki ilk tepkilerin ardından sendikalar, 14 Ağustos 2025’te “Teklif yenilensin” sloganıyla alanlara indi. Birçok hizmet kolunda, kamu kurumları önünde adil ve günün koşullarına uygun zam talepleri dile getirildi.
Sunulan ilk teklif sonrası hükümet, ikinci toplantının yapıldığı gün olan 15 Ağustos 2025 Cuma günü yeni bir adım attı. İlk plandaki oranlara ek olarak, memurların taban aylığına sabit bir 1.000 TL artış önerdi.
Ancak bu teklif de sendikaların beklentilerini karşılamadı; Memur‑Sen, Türkiye Kamu‑Sen ve diğer konfederasyonlar, “müzakere edilebilir bir teklif değil” diyerek bu öneriyi de reddetti.
Görüşmelerin 19 Ağustos 2025 Salı günü tamamlanması bekleniyor. Anlaşma sağlanamazsa süreç, Kamu Görevlileri Hakem Heyeti’nin kararına bırakılacak.