Hatırlayacağınız gibi haberimizin ilk bölümünde 2024 yılının ilk altı ayı içerisinde İzmir’de işlenen kadın cinayetlerini ve sebeplerini ele almıştık. Bu bölümde ise Ege bölgesinin başka bir kıyı şehri olan Muğla’da ilk altı ayda işlenen cinayetleri işleyeceğiz.
Aynı zamanda bu cinayetlerde medyanın rolü, faillerin birbirini örnek alması ve cezasızlık sisteminin doğurduğu sonuçları da ele alacağız.
Nüfus oranından dolayı Muğla’daki kadın cinayeti sayısı İzmir’den az görünse de veya bir turizm kenti olmasından kaynaklı kadınların kendilerini daha kolay var edebilecekleri modern bir kent görüntüsüne rağmen Muğla kadın cinayetlerinin ve şiddetin hiç de az olmadığı bir kent.
İşlenen cinayetlerin yöntemlerine baktığımızda kadına şiddetin coğrafya tanımadığı, “burada kadın öldürülmez” denilen yerde kadın cinayetlerinin oranının yüksel olduğunu görüyoruz. Ki ekonomik anlamda güçlü olan faillerin, sahip oldukları imkanlar sayesinde cinayetleri örtbas etmek için daha “hain” düşüncelere sahip olduklarını da. Ayrıca Ege verilerine baktığımızda yıllardır yaratılan “Doğu’da kadınlar şiddet görüyor” algısının da ne kadar haksız olduğunu görüyoruz.
Cezasızlık sistemi, İstanbul Sözleşmesi’nin feshi ve 6284 sayılı Kanun’un yeterince işletilmemesi gibi durumlar faillere cesaret verirken, medyanın kullandığı haber dili ve TV dizileri de cinayetler için “bir zemin oluşturma ve meşru gösterme” pozisyonunda olabiliyorlar.
Resmi kurumlardan reklam alan gazeteler verilen eksik cezalar konusunda “kötü olmamak” için eleştirel haber yapmaktan kaçınırken, kimi bağımsız dijital medya mecraları da öldüren veya öldürülen kişinin etnik kimliği ve siyasi aidiyetine göre tavır alabiliyor. Buna Pınar Gültekin’in Bitlisli bir Kürt olması ve medyanın özel hayatını didik didik edip adeta faili haklı çıkaracak şekilde sunmasını örnek verebiliriz.
TV dizilerinde kimileri alenen kadına şiddeti meşru gören bir dil kullanılırken kimilerinde ise öyle “tatlı” bir dil ile veriliyor ki neredeyse bu şiddet bir hakmış gibi algılanıyor. İlginçtir, bu tarz diziler daha çok izleyici çekiyor. Hem erkek hem kadın izleyici.
“HANİFE YILMAZ’IN YAKILARAK ÖLDÜRÜLMESİ FAİLLERİN BİRBİRİNİ ÖRNEK ALMASININ İSPATI”
Hem Muğla’daki Pınar Gültekin cinayetini hem diğer cinayetleri yakından takip eden Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Kadın Meclisleri İzmir Temsilcisi Tülin Osmanoğulları’nın açıklamasına göre, Muğla’da 2024 yılının ilk altı ayında üç kadın cinayeti gerçekleşti. Bunlar; Ortaca ilçesinde işlenen Neşe Gülmüş, Marmaris ilçesinde işlenen İlknur Çetin ve Menteşe ilçesinde işlenen Hanife Yılmaz cinayetleridir.
Bu kadınların evli ya da birlikte olduğu erkekler tarafından kendilerinden ayrılmak istedikleri için öldürüldüğünü belirten Osmanoğulları, faillerin birbirilerini örnek aldığını da söylüyor:
“Bu konuda katiller kesinlikle birbirlerinden öğreniyor. Cinayet biçimleri konusunda birbirilerini örnek alıyorlar. Hatırlayacaksınız, Pınar Gültekin cinayeti tam canavarca işlenmiş bir cinayetti. Katil Pınar’ı boğuyor, varile sokuyor, hayattayken yani sağken yakıyor. Üstüne beton döküp dere kenarına atıyor. Buna rağmen Muğla 3. Ağır Ceza Mahkemesi iyi hal indirimi verdi. Canavar bir hisle yapmamıştır dedi. İşte katiller bu durumları çok çabuk öğreniyor ve uyguluyor. Pınar Gültekin davasında ilk bir yıla yakın sanık yargılanmadı. Dini nikahla birlikte yaşadığı Hasan Bulut tarafından yakılarak öldürülen Hanife Yılmaz cinayeti, faillerin birbirini örnek aldığına dair en somut kanıt ve bize Pınar Gültekin cinayetini hatırlatıyor.”
“MEDYA, ADETA PINAR GÜLTEKİN’İ YARGILADI”
Medyadaki kullanılan yanlış haber diline dikkat çeken Osmanoğulları, adeta bu cinayetleri aklayan ve meşru gösteren haberlerin olduğunu belirtiyor:
“Pınar Gültekin’in özel hayatı medya tarafından didik didik edildi. Pınar Gültekin yargılandı adeta. Sanığın iftiralarına itibar edip sürekli gündemde tuttular. Bir kadın öldürüldüğünde failleri aklayan ve meşru gösteren bir dil kullanıyorlar. ‘Aldatıyordu’, ‘Boşanmak istiyordu’, ‘Orada ne işi vardı’ ‘Neden öyle giyindi’ gibi sözler sakat bir haber diliyle kadın cinayetlerini meşru göstererek bir noktada destek olmuş oluyorlar. Diğer failler de bu durumdan cesaret alıyor. Oysa kınayan, direk faili haksız gösteren haber dilini kullansalar daha olumlu etkisi olacaktır. Örnek olarak bütün kadın cinayetlerini gösterebiliriz. Dediğim gibi katiller öldürmeden önce internette araştırma yapıyor. ‘Nereden ne indirimi alırım’ diye. Faillerin hepsi ‘aldatıyordu’ diyor. Çünkü basın bunu ön plana çıkarıyor. ‘Boşanmak istedi’ diye öyle bir dille yazıyorlar ki boşanmak istemek öldürülme sebebi olabilir gibi bir algı oluşturuluyor.”
“DİZİLER İTİRAZ ETMEYECEK BİR KADIN KİMLİĞİ YARATMAYA ÇALIŞIYORLAR”
Televizyon dizileriyle zengin de olsa köle kadınlar yaratıldığını söyleyen Osmanoğulları, “Televizyon dizilerini iki türlü değerlendirebiliriz. Birincisi; karizmatik, başarılı erkekler ve onlara aşık saf kızlar. İkincisi; gayrimeşru yollarla çok zengin olmuş adamlar ve onlar ile evli, zenginlik içinde köle kadınlar. Her ikisinde de kadınların kimliği yok, görünürlüğü yok. Mafyavari erkeklere karşı gelirsen yine öldürülebilirsin. Hatta o kişi hiç tutuklanmaz bile ve kadınlara sen hayatta kalmak istiyorsan itiraz etme mesajı veriliyor” sözleriyle yaratılmak istenen itirazsız kadın kişiliğine örnekler veriyor.
“ÖZELLİKLE DOĞU VE GÜNEYDOĞU’DAN GELEN KIZLARI UYUŞTURUCU VE FUHŞA SEVK EDEN ÇETELER VAR”
Muğla’da genç kızları uyuşturucu ve fuhuş tuzağına düşüren çetelerin olduğunu ve bunların özellikle de Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinden gelen genç kızları hedef aldıklarını dile getiriyor:
“Ben Pınar Gültekin davasını iki yıl boyunca takip ettim, bütün davalarında Muğla Adliyesi’ne gittim. Orada üniversitede okuyan gençler ile konuştuğumda şöyle bir şey anlattılar. Özellikle Doğu ve Güneydoğu’dan gelen genç kızları uyuşturucu ve fuhşa düşüren çetelerin olduğunu söylediler. Mafyavari kişilerin olduğunu ve bunun çok yaygın olduğunu söylediler.”
“HER ŞEHİRDEKİ CİNAYET BİÇİMLERİ AYNI OLMASA DA BİRBİRİNDEN KORKUNÇ”
Her şehirdeki cinayetler arasında benzerlik noktasında, bunu açıklayan bilimsel bir veri olmadan net bir şeyin mümkün olmayacağını fakat cinayetlerde faillerin birbirini örnek aldığını şu sözlerle anlatıyor:
“Muğla’daki kadına yönelik şiddet, kadın cinayeti, taciz ve tecavüz olayları diğer şehirlerden farklı mı bunu benim bilimsel bir veri olmadan söylemem çok zor. Fakat benim bildiğim hatta takip ettiğimiz davalardan örnek verebilirim. Zeynep Şenpınar genç üniversiteli bir kızdı. Milli boksör Selim Ahmet Kemaloğlu tarafından 37 bıçak darbesi ile öldürüldü. Fail bıçaklama sırasında bir bıçak kırılınca ikinci bıçak ile öldürmeye devam ediyor. Onun da davalarına gittim. Tam bir vahşettir. Yine Zehra Bayır 18 yaşında hunharca dövülüp, havuza atılıp, öldürülüyor. Tabi bunlar bizim görebildiklerimiz. Bir o kadar da örtbas edilen ve saklanan cinayetler var.”
“DURUMU ASIL VAHİM OLAN İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’Nİ FESHEDEN VE 6284’Ü TARTIŞMAYA AÇANLARDIR”
Manisa’da insanların gözü önünde şiddet gören Sudenaz A. üzerinden hükümete yüklenen Osmanoğulları, şöyle tamamlıyor:
‘Son olarak şunu ekleyebilirim; kadına yönelik şiddet, kadın cinayeti, siyasi iktidarın politikaları yüzünden artmaktadır. AKP Sözcüsü Ömer Çelik, geçtiğimiz günlerde Manisa’da 19 yaşındaki hamile kadın Sudenaz’ın 3 yaşındaki çocuğunun gözü önünde birlikte olduğu erkek tarafından demir sopa ile şiddet görmesine sessiz kalanlar için ‘Bu şiddeti engelleme imkânı varken seyredenlerin durumu da vahimdir’ dedi. Oysa esas sessiz kalanlar İstanbul Sözleşmesi’nden çıkanlar, 6284’ü uygulamayanlar yani durumu vahim olanlar aslında kendileri. Ama ne olursa olsun, haklarımızdan ve özgürlüklerimizden vazgeçmeyeceğiz”
“71 YAŞINDAKİ KADININ BOYNUNA İP BAĞLANIP DARP EDİLDİ”
Yılın ilk altı ayı böyle iken Temmuz ve Ağustos ayında neler oldu?
Temmuz ayında Bodrum ilçesinde Hüsne Topal öldürülürken, Köyceğiz ilçesinde de 71 yaşındaki Melek Başkan adlı kadın eşi tarafından boynundan ve ayaklarından iple bağlanarak darp edildi.
Ağustos ayında ise Menteşe ilçesinde boşanma aşamasındaki Senem Kıvrık eşi tarafından öldürüldü.
Hüsne Topal 6 Şubat depreminden sonra Hatay’dan Muğla’ya yerleşiyor. 2024 yılının Temmuz ayında 2021 yılında ayrıldığı eşi tarafından öldürüldü.
Menteşe ilçesinde boşanma aşamasındaki eşi Muhittin Kıvrık tarafından sokak ortasında karnından bıçaklanan Senem Kıvrık cinayetinde vahşet kadar ilginç detaylar da var. Failin cinayetten önce internetten çakı ve bıçak araması yaptığı öğrenilen Muhittin Kıvrık’ın cinayetten sonra da ‘Eşimin kusurlu olması için ne yapabilirim’ başlıklarıyla arama yaptığı tespit edildi.
Zaten daha önceki kadın cinayetlerinin çoğunda da buna benzer durumlar var. Failler cinayet öncesi yasalardaki boşlukları internet üzerinden arayıp bu işten amiyane tabirle ‘Nasıl ucuz kurtulum’un hesabında olurlar.
“ANLIK ÖFKE İLE DEĞİL CİNAYETLER TASARLANARAK İŞLENİYOR”
Gerek Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu gerekse diğer kadın kurum ve kuruluşları, konu ettiğimiz kadın cinayetlerini tespit ederken bir o kadar da tespit edilemeyen cinayetler var. Bunlar “aile içi sorun” denilip yine “aile içinde halletme” söylemiyle örtbas edilip farklı bir ölüm biçimi olarak dışarıya yansıtılıyor. Bundan dolayı da asıl rakamlara her zaman ulaşmak mümkün olmuyor.
Sonuç olarak baktığınızda neredeyse “anlık bir öfke” ile işlenen kadın cinayeti yok gibi. Çoğunda tasarlama var. Failler birbirinden örnek alarak, nasıl bir cinayet işleyeceğini planlarken aynı zamanda öldürdükleri kadınları kusurlu gösterme ve kendisi için indirim yolu bulmak için internet üzerinden araştırma yapıyorlar. Medya da kusurlu bir dil kullanarak, bilerek veya bilmeyerek zemin sunuyor.
*Bu haber, bir Avrupa Birliği projesi olan Demokrasi için Medya / Medya için Demokrasi projesi kapsamında Avrupa Birliği’nin maddi desteği ile oluşturulmuştur ve sürdürülmektedir. İçerik tamamıyla Gündem Fethiye‘nin sorumluluğu altındadır ve Avrupa Birliği’nin görüşlerini yansıtmak zorunda değildir
YAZAR HAKKINDA
İhsan Birgül: Serbest gazeteci. Biri şiir biri öykü olmak üzere iki tane yayınlamış kitabı var. Çeşitli medya mecraları için telifli içerikler ve köşe yazıları hazırlıyor.