Bodrum Kadın Dayanışma Derneği (BKD), Bodrum’da 16 yaşındaki çocuğu cinsel istismara maruz bırakan Ö.D.K’nın yargılandığı davada mahkemenin suçunun niteliğini “reşit olmayanla cinsel ilişki” olarak değiştirmesine ve sanığın cezasını üç yıl ile sınırlandırmasına tepki gösterdi. Açıklamada, “Fail Ö.D.K, her iki mahkemede de suçlu bulunduğu halde mahkemede kazanamadığı itibarını, kamuoyunu yönlendirmeye çalışarak geri kazanma gayretindedir” denildi.
Muğla’nın Bodrum ilçesinde 39 yaşındaki Ö.D.K. isimli erkek, Umurca Mahallesi’ndeki evinde kızının 16 yaşındaki kız arkadaşını cinsel istismara maruz bırakmıştı. Ö.D.K, 2024’te gözaltına alınarak çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklanmıştı.
Konuya ilişkin açılan davanın karar duruşması, 9 Nisan 2025’te Bodrum 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmüştü. Görülen duruşmanın sonucunda, 10 ay boyunca tutuklu olarak yargılanan Ö.D.K. hakkında Mahkeme tarafından dava dosyasında bulunan bilimsel raporlar, mütalaa ve somut bulgular doğrultusunda “çocuğa karşı nitelikli cinsel istismar” eyleminin sabit görülmesi üzerine 16 yıl hapis cezasına hükmü ve tutukluluk halinin devamına karar verilmişti.
Kararda; cinsel istismara maruz kalan çocuğun, alkol etkisiyle savunmasız hale getirildiği ve sanığın bu durumu planladığı ayrıca vurgulanmıştı.
Sanık avukatlarının istinaf başvurusu üzerine, 10 Eylül 2025’te Denizli Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi, dosyayı yeniden ele aldı ve aynı delillere rağmen suçun niteliğini “reşit olmayanla cinsel ilişki” olarak değiştirdi; sanık Ö.D.K’nın cezasını ise üç yıl ile sınırladı.
“FAİLİN ÇELİŞKİLİ İFADELERİ VE KARARDA GÖZ ARDI EDİLEN KANITLAR, YARGININ TARAFSIZLIĞINI VE CAYDIRICILIK İŞLEVİNİ ZAYIFLATMIŞTIR”
Konuya ilişkin sosyal medya hesabından “Failin suçu sabit” başlığıyla tepki gösteren Bodrum Kadın Dayanışma Derneği, yayımladığı açıklamada şunların altını çizdi:
“Bu karar, 16 yaşındaki bir kız çocuğunu 39 yaşındaki yetişkin bir erkekle eşitlemiş; fail tarafından alkolle etkisiz hale getirilmesi nedeniyle cinsel saldırıya karşı koyamamasının sorumluluğunu sanık Ö. D. K. yerine mağdura yükleyerek mağdur karşıtı bir tutum sergilemiştir.”
Denizli Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi’nin kararının, mağdurda oluşan travmanın doğal etkilerini değersizleştirdiğine dikkat çekilen açıklamada, “Failin çelişkili ifadeleri ve kararda göz ardı edilen kanıtlar, yargının tarafsızlığını ve caydırıcılık işlevini zayıflatmıştır” denildi.
“HER İKİ MAHKEME DE CİNSEL SUÇ EYLEMİNİN GERÇEKLEŞTİĞİNİ SABİT GÖRMÜŞTÜR”
Failin, mağdurun arkadaşının babası olarak “baba figürü” pozisyonunda bulunmasının; mağdur ile aralarındaki güven ilişkisini kötüye kullanması açısından olayın ciddiyetini artırdığının vurgulandığı açıklamada, şu ifadeler kullanıldı:
“Eylemin failin kendi evinde, yani ev içi mekanda gerçekleşmesi; mağdur için çıkışsızlık ve çaresizlik hissi yaratarak otorite istismarının boyutunu güçlendirmektedir. Suç eyleminin planlı ve manipülatif niteliği, failin güç ve baba figürü deneyim avantajını kullanarak mağduru savunmasız bıraktığını göstermektedir.”
Sanık Ö.D.K’nın cinsel suçtan ceza aldığının altının çizildiği açıklamada, şunlar aktarıldı:
“Her iki mahkeme de cinsel suç eyleminin gerçekleştiğini sabit görmüştür. Fail Ö.D.K. beraat etmemiştir. Aksine suçlu bulunmuştur; yalnızca suçun niteliğinin değiştirilmesi, daha kısa bir hapis cezası verilerek ve tutukluluk süresi gerekçesiyle tahliye edilmiştir.”
“RIZA KAVRAMINI ÇOCUKLAR ALEYHİNE KULLANMAK YALNIZCA FAİLLERİ AKLAMAYA YARAYAN CİNSİYETÇİ BİR YARGILAMA ARACIDIR”
Kamuoyunda “Ö.D.K. suçsuz”, “Ö.D.K. beraat etti”, “Çocuk iftira attı” yönünde yaratılmaya çalışan algının gerçeği yansıtmadığının vurgulandığı açıklamada; şunlara dikkat çekildi:
“Nitekim fail Ö.D.K, her iki mahkemede de suçlu bulunduğu halde mahkemede kazanamadığı itibarını kamuoyunu yönlendirmeye çalışarak geri kazanma gayretindedir. Unutmasınlar ki kadınlara yönelik erkekler tarafından işlenen tüm suçları izleyen ve davaları takip eden feminist – kadın hareketi var.”
Açıklamanın devamında ise şunlar hatırlatıldı:
“Çocuğun rızası olamaz. Rıza kavramını çocuklar aleyhine kullanmak yalnızca failleri aklamaya yarayan cinsiyetçi bir yargılama aracıdır. Aynı deliller üzerinden verilen farklı kararlar hukuki zorunluluk değil, patriyarkal ve cinsiyetçi yargı anlayışının sonucudur.
Bu mücadele, yalnızca bir çocuğun değil, tüm kız çocukların ve kadınların bedensel dokunulmazlığının yaşamsal hakkı için verilmektedir. Biz, çocuğun ve annesiyle birlikte bu mücadelenin tarafıyız. Faili aklayan, mağduru suçlayan cinsiyetçi adalete karşı var gücümüzle mücadele etmeye devam edeceğiz.”












